‘Ab-ı Hayat’ sunan Yılmaz Özdoğan -3: Bir yatırım hikayesi

Sohbet ederken, sahibi olduğu Ab-ı Hayat’ın terasından bir başka yatırımı olan Hotel Hayatsuyu Kaplıca tesislerini gösteren Yılmaz Özdoğan’ın yüzünde o meşhur gülücüğü ile birlikte, ülkesine bir tesis daha kazandırmış olmanın haklı gururu vardı…

‘Ab-ı Hayat’ sunan Yılmaz Özdoğan -3: Bir yatırım hikayesi
Yayınlanma:

Röportaj ve değerlendirme: DURSUN ERKILIÇ

-3-

Sohbet ederken, sahibi olduğu Ab-ı Hayat’ın terasından bir başka yatırımı olan Hotel Hayatsuyu Kaplıca tesislerini gösteren Yılmaz Özdoğan’ın yüzünde o meşhur gülücüğü ile birlikte, ülkesine bir tesis daha kazandırmış olmanın haklı gururu vardı…

Kızılcahamam’ı Ankara’nın arka bahçesi olarak görüyorum ben. Neden? Çamlık, oksijen, dört çeşit suyu, ormanın iki taraftan vermiş olduğu oksijeni var… ben buraya cennet diyorum” diyen Özdoğan şöyle konuştu:

Atatürk 1934’te buraya geliyor, gece ormanda konaklıyor. Ertesi sabah Kızılcahamamlılar geliyorlar. Atatürk onlara diyor ki: Bu cennet yurt köşesinde mutlusunuzdur Kızılcahamamlılar. Burada kaplıcaların çoğalması bu suyun kıymetinin bilinmesi lazım...

Nerdeee... Bir ara herkes, ben de dahil, Bulgaristan’a gidiyordu kaplıcalara. Gittiğimizde gördük ki hep dandik dundik yerler. Ebeden dededen kalma taştan yapılmış havuzlar filan. O zamanlar daha orijinalini yapsalardı suyun değerini bilselerdi ama bilememişler. Kızılcahamam dünyada meşhur oldu. Çünkü su çok orijinal.”

YABANCI YATIRIM

Yabancı yatırımcı konusunu açtığımda da diyecekleri vardı Yılmaz beyin:

“Ben diyorum ki buraya beş yıldızlı oteller yapılsın. Çünkü havaalanından burası bir saat. Yabancı turist en fazla bir saati geçmeyen yerleri tercih ediyor. Örneğin Antalya; uçaktan iniyorlar bir saati geçmeden tesislere varıyorlar. Arjantin’de Brezilya’da ben gittiğimde bizi iki saat, iki buçuk saatlik otobüs yolculuğuyla yordular. O da bıkkınlık yapıyor. Ama bizdeki fevkalade. Buranın hiçbir eksiği yok, su orijinal. Yurt dışını alıştırmak için çalışmalar yapıyorum. Bize gruplar halinde geliyorlar. On kişi yirmi kişi neyse. Önemli olan devamlılığı sağlamak. Bizi Avrupa da tanıyor. İnternetten bakıyorlar. Gelen memnun oluyor. Burada önemli olan kuyuların fazlalaştırılması. Onu ben başkanla görüştüm. Biz dedi su kuyularını fazlalaştırıyoruz dedi. Beş yıldızlı otellere müsaade edin mesela. Bedava arsa versin. Yatırım yapılsın buraya. Her sabah kaç otobüs insan Ankara’ya çalışmaya gidiyor. Ben üzülüyorum niye gitsinler? Buraya daha fazla oteller yapılsın, daha fazla tesisler yapılsın, bu insanlara iş imkanı sağlansın. İnsanlar aldığı paranın yarısını yola veriyor. Ömrü de yollarda geçiyor. Ben üzülüyorum o gençlere, insanlara. Burası benim cennetim diyorum ya, benim dileğim tüm Türkiye’nin tüm insanların cenneti olsun. Burada üç beş otel var. On olsun on beş olsun çalışır. Hareket olur, rekabet olur. Buranın esnafı para kazanır.”

85’LİK MÜNİRE HANIM…

Biz Yılmaz Özdoğan bey ile sohbet ederken, 85’lik Münire Şükran geldi elinde bastonla.

Yılmaz bey, “Bak işte buradaki şifanın canlı örneği geldi” dedi.

Münire hanım iki büklüm gelmiş Ab-ı Hayat’a.

12 gündür buradaymış ve dimdik yürüyebiliyor artık.

Münire hanım, “Buraya kambur geldim, bastonla. Şimdi dimdik yürüyorum. 12 gündür buradayım, 9 gün daha uzattım kalış süremi” diyerek, Kızılcahamam’ın ‘Ab-ı Hayat’ına olan güvenini dile getirdi.

Günde üç kez havuza girdiğini, jakuzi ve diğer hizmetlerden yararlandığını belirten 85’lik Münire hanım, “Burası çok güzel, herkese tavsiye ediyorum… Kışın bile geleceğim artık…

İkramları, hürmetleri çok güzel. Suyu şifalı…” diyerek, herkesi Kızılcahamam’a davet etti.

ÖZAL İLE TANIŞMA…

Merhum cumhurbaşkanlarından Turgut Özal ile nasıl tanıştığını anlatması ve bunu merhum başbakanlardan Bülent Ecevit’in bir teklifiyle harmanlaması, okunası bir kıssadan hisselik…

1980 darbesinin hüküm sürdüğü 1982’de bir iş seyahati için yurtdışındadır.

Bu seyahatte merhum Özal ile 8-10 günlük bir beraberlikleri olur ve aralarında bir dostluk doğar.

Özal, Yılmaz Özdoğan’ı dinledikçe etkilenir ve “kartvizitin varsa ver” der.

Sonrasını Yılmaz beyden dinleyelim:

-Parti kuruyorum seni hemen kurucular kuruluna yazıyorum. Bana senin gibi; dünyayı tanıyan, müteşebbis insanlar lazım…

Yılmaz Özdoğan dinlerken, Özal, onun dizine vurarak devam eder:

-Çorum’a gidip parti teşkilatını kuracaksın. Başa kendini yazıp sonra güvendiğin, sevdiğin insanları yazıp meclise geleceksin…

Ancak, hayata yakasını kaptıran değil, hayatın yakasına yapışmışlardan olan Yılmaz Erdoğan bu teklifi anında reddeder. Hem de şu sözlerle:

-Sayın Özal, 1980 öncesi Bülent Ecevit de bana milletvekilliği teklif etti. Ancak ben 15-20 milletvekilinin maaşı kadar para kazanıyorum. Benim amacım ülkeme tesis, insanlarımıza iş Türkiye’ye döviz kazandırmak, diyerek kabul etmedim. Sizin teklifinizi de kabul edemem, teşekkür ederim.

Buna rağmen aylar sonra merhum Özal’dan partiye davet yazısı almış ama yine de ilgisini çekmemiş siyaset…

Onca davete rağmen Meclis’e gitmişliği bile ikiyi bulmuyor…

Anlayacağınız tam bir ‘nevi şahsına münhasır’!

TURİZM SEKTÖRÜNE NASIL GİREMEDİ?!

Hele bir turizm sektörüne girme macerası ar ki sormayın gitsin…

Aslında, politikadan ve politikacıdan neden bu kadar uzak durduğunun nedeni, Çorum’daki siyasi mazisiyle ne kadar ilgiliyse, ondan daha çok da bu örnek ile ilgili…

Anlatsın; ben dinleyim, siz okuyun:

- Turizm Bakanlığı’nın yatırımlarla ilgili birimi Maltepe’de benim kiracımdı. Bana, Antalya Beldibi’ni turizme açtık. İstersen git bak, orada bir yer beğen ve otel yap. Turizme girmeye de hevesliyim. Uzmanları götürdüm, projeyi hazırlattım… Devletten hiç para almayacağım, hiç kredi kullanmayacağım, kendi paramla yapacağım, 18 aya kadar bitiremezsem iptal edin, arsayı geri alın taahhüdünde bulunarak projeyi verdim. Beş kişi müracaat etmiş, bunların başında bizim proje var. İlhan Evliyaoğlu da Turizm Bakanı. Çorumlu hemşehrim. Çok dürüst bir bürokrattı. Kalemi eline almış imzalayacak. Bakıyor ki benim adım var, imzalamıyor.

Çorumluyum diye. Araya Ahmet Samsunlu filan girdi yine de olmadı. Araya girdi dediysem torpil filan istemiyoruz, hakkımızı istiyoruz, olmadı. Özal, ‘işin daha da ileri gider derken bunu demek istemiş. O proje Çalık Grubu’na verildi. Ben araya adam sokarak, hatır için iş yapmadım, iş almadım… Yapmam da almam da…

İşte böyle…

Yılmaz Özdoğan bu tür olaylara rağmen işlerini büyütmüş, yatırımlarını genişletmiş.

SON SÖZ

Ülkesini sevenin önünde engel durmaz

Ne kadar çalışsa da çalışmak onu yormaz

Yılmaz Özdoğan gibi hayatı olanlara

Başarısızlık denen feleksiz soru sormaz

-BİTTİ-

Kaynak:Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.