Fakülte sekreterlerinin, ek gösterge sorunu çözülmeli

Eğitim-Bir-Sen Ankara 5 No'lu Şube Başkanı Ayhan Okuyucu, “Fakülte sekreterleri, daire başkanlarıyla eşdeğer olmasına karşılık, ek göstergelerde bir dengesizlik var.

Fakülte sekreterlerinin, ek gösterge sorunu çözülmeli
Yayınlanma:
Güncelleme:

Yıllardır süren bu sorunun çözümü için Eğitim Bir Sen olarak toplu sözleşme masasına taşıdık, fakat bir ilerleme kaydedilemedi” şeklinde konuştu.

Eğitim-Bir-Sen Ankara 5 No'lu Şube Başkanı Ayhan Okuyucu, Anadolu Gazetesi’ne verdiği röportajda çarpıcı konulara değindi. Fakülte sekreterlerinin ek gösterge sorunlarından, üniversitelerdeki terörizm olaylarına kadar önemli açıklamalarda bulundu. Okuyucu, sendika olarak Halep’e yaptıkları yardım kampanyası hakkında da detaylı bilgi verdi.

-Sayın Okuyucu, Fakülte sekreterleri ile ilgili nasıl bir sorun yaşanıyor?

-Fakülte sekreterleri, daire başkanlarıyla eşdeğer olmasına karşılık, ek göstergelerde bir dengesizlik var. Yıllardır süren bu sorunun çözümü için Eğitim Bir Sen olarak toplu sözleşme masasına taşıdık, fakat bir ilerleme kaydedilemedi.

Fakülte sekreterleri üniversitelerde idari personelinin de idare amiri konumunda görevlerini icra ettikleri gibi ayrıca gerçekleştirme görevlisi oldukları için harcamalarda büyük meblağlara imza atmaktadırlar. Hatta bazı fakültelerde daire başkanlarından daha çok mesai harcamalarına rağmen, ek göstergeleri bir türlü düzeltilip çözüme kavuşturulmadı.

-Ek göstergelerde nasıl bir dengesizlik söz konusu?

-Daire başkanlarının ek göstergeleri 3600, iken fakülte sekreterlerinin ek göstergeleri 3000’dir. Hatta işin vahim bir tarafı var. Yüksekokul, enstitü ve konservatuar fakültelerinin sekreterlerinin de ek göstergeleri 2200’dür. Bunlardan bazen 13B-4 görevlendirme şekliyle fakültelere görevlendirmeler yapılıyor. Dolayısıyla fakültelere görevlendirme yapıldığında icraatta fakülte sekreterliği yapmış oluyor; ama özlük hakkında 2200 ek gösterge ile bu görevi icra etmiş oluyor. Sıkıntıları mali anlamdadır.

-İdari anlamda ne tür bir sıkıntı var?

-İdari anlamda da şu sıkıntı var… Fakülte sekreterliği tanım itibariyle değiştirilmelidir. Bu gün bir daire başkanının ve dekan sekteri olsun, bunların yönetici asistanı gibi var olmayan ama artık bu şekilde oturtulmaya çalışan bir unvan var. Sekretaryalık görevi yapan kişiler kendilerini yönetici asistanlığı olarak addediyorlar. Dolayısıyla şimdi bu algı, yüksekokul sekreterliği, enstitü sekreterliği, konservatuar sekreterliği gibi terimler, kurum içinde alışkanlık kazanmış durumda iken, kurum dışında yansıması farklıdır. Bu durumu şöyle bir olayla açıklayayım. Bir arkadaşımızın kendi ifadesiyle anlatıyorum. Oğlu babasına baba seni fakülteye sekreter mi yaptılar gibi… bir diyaloğa neden oluyor. Dolayısıyla unvanlarında değiştirilmesi konusunda da çalışmalarımız var. Bizim çalışmamızda bir yere kadar. Bunu devlet Personel Dairesi Başkanlığı desteklemeli ve ilgili kanunu yeniden düzenlemelidir. Kurumlardaki aksaklıklar ve eksilikler ancak iki şekilde düzeltilebilir. Birincisi, sendikal mücadele sonucunda olabilir. Yetkili sendikaysanız, ilgili kurma taşıyarak çözüme kavuşturmaya çalışıyorsunuz. Eğer orada halledemiyorsanız, kanun çıkarılması gibi bir durum söz konusuysa, onu da toplu sözleşme masasına taşıyarak veya devletin ilgili kurumlarına taşıyarak kanun çıkartmak zorundasınız. Kanunda düzenleme yapılmadan bu konular çözüme kavuşturulmuyor.

-Üniversitelerde yaşanan terörizm olaylarıyla ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

-Üniversitelerde yaşanan istenmeyen olaylara karşılık, OHAL devam ettiğinden dolayı yalnızca basın açıklamasından öteye gitmeyen bir durumumuz var. Yani bir eylem yapamıyorsunuz. Ankara da bu konuda yasaklı iller arasında. Bu tür olumsuzluklara karşı basın açıklaması ve sosyal medya üzerinde tepki gösterebiliyoruz. Üniversite yöneticileriyle de sürekli diyalog halindeyiz. Gidip görüştüğümüzde, kimse benim yoğurdum ekşi demiyor. Böyle bir olayı kabul etmiyor.  Sıkıntı var. Hacettepe üniversitesinde terörü lanetleyen, böyle olayları istemeyen öğrenciler adeta cezalandırılıyor. Disiplin suçuyla… Dolayısıyla bu şekilde devam etmesi, üniversitelerin eğitim öğretim amacı dışında bazı şeylere yol vermesi anlamına geliyor. Yıpratıyor. Ben ODTÜ rektörüne de aynen şöyle söyledim: “Hocam almış olduğunuz görev geçekten zor bir görev.” Şöyle bir zor tarafı da var. ODTÜ geçmişte projeleriyle, anılan bir üniversite iken şuan adeta terörizmle anılan, dıştan bakıldığında böyle görünen, terörizmle anılan bir üniversite olarak anılıyor. Hoş bir durum değil. Biz üniversitelerin olumsuzluklarla anılmasını istemiyoruz. Öncelikli amacı eğitim ve öğretim ile dünya çapında öğrenci yetiştirmektir. Çünkü bizim bu tür tali yollara girerek kaybedecek bir vaktimiz yok. Olmamalı… Bu işlerde ileri giden ülkelere baktığımızda böyle şeylerle uğraşmamışlar. Bizim yeterince dış mihraklarla uğraşıyoruz, birde içerdekilerle uğraşmamalıyız.

-Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirmiş olduğunuz Halep yardım kampanyası hakkında bilgi verir misiniz?

-Halep’le ilgili çalışmamız federasyonumuz ve konfederasyonumuz tarafından 5 aşamalı bir eylem planıydı. Kamuoyuyla paylaşılarak, harekete geçildi. Ortak partnerler yürütülen çalışmadır. İHH, Kızılay, Deniz Feneri, Cansuyu gibi deneklerle “Halep’e Yol Aç” sloganıyla bir yardım kampanyası başlattık. Toplanan yardımları bizzat teşkilatımız ve diğer yardım kuruşları aracılığıyla tam bir tıkanma noktasındaki Halep’e götürerek bir baskı soruşturma düşüncesiyle gerçekleştirildi.

Eğitim Bir Sen olarak da biz de “81 ilden 81 TIR” sloganıyla katıldık. Hatay Reyhanlı’da buluştuk. 5-7 km’lik mesafe kala, İHH ve diğer yardım kuruluşundan gelen ekiplerle buluşuldu. Cilvegözü Sınır Kapısına hareket edildi. Yardımların içeriye girişi sağlanan kadar beklenildi. Genel Başkanımız Ali Yalçın Bey ile birlikte bir heyet halinde İglib’e geçildi. Kamplar ziyaret edildi. Yetimler kampı vardı; orası ziyaret edildi.

İHH’nı orada tüm yardımların toplanıp, ayrıştırıldığı çok büyük lojistikleri, depoları var. Ayrıca çok farklı bir fırınları var. Bizim ekmekler gibi değil. Yufka gibi bazlamada küçük şekilde ekmekler çıkıyor.

-Gözlemlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Bizi orada şunları gördük. Bizim milletimiz gerçekten kadirşinas. Böyle bir milletin evlatlarıyız. Orada duygulanmamak mümkün değil. İyi ki varız. Biz olmasak, Türkiye olmasa dünya mazlumları ne yapardı; bilemiyorum. 81 ilden 81 TIR dedik; ama orada gördüğüm iki yol boyunca 500’den fazla yardım TIR’ı vardı. Beklentilerimizin üzerinde bir katılım oldu. O kadar çok ki İHH tek tek numaralandırılmış. Benim tahminime göre 1200-1300 tane TIR vardı. Şube yönetimi düzeyinde katılım sağlandı. Sadece bizim şubeden üç kişi katıldık.

-Sayın Okuyucu verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz

-Rica ederim. İlginizden dolayı ben de teşekkür ederim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.