Öğretmen Mustafa'nın rüyası: Şeyh Bedreddin Destanı
26. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali oyunlarından biri de Heybe Tiyatro'nun Rüya-Şeyh Bedreddin Destanı'ydı. Aralık Sahne'nin ev sahipliği yaptığı geceye Ankaralıların ilgisi yüksekti.
26. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali, kentin çeşitli sahnelerinde oynanan oyunlarla devam ediyor. Salı akşamının oyunlarından biri de Aralık Sahne’de oynanan Rüya – Şeyh Bedreddin Destanı oldu.
Balıkesir’den Heybe Tiyatro’nun sahneye koyduğu oyun bir rüya mücadelesi ile başlıyor. “Atanamayan” Tarih Öğretmeni Mustafa bir kitap okuyor ve okuduğu andan itibaren rüyasında hep bu kitaba dair bir şeyler görüyor.
Nazım’ın Şeyh Bedreddin Destanı, Mustafa’nın her zaman rüyalarının baş konuğu oluyor. Öğretmen Mustafa geceleri kendini Börklüce’nün müridi, Bedreddin’in fedaisi olarak buluyor. Öyle bir geceyi anlatıyor Mustafa…
Şeyh Bedreddin Destanı’ndan yola çıkarak, uyarlanan oyunda tek kişilik bir performans izliyoruz. Oyuncu Deniz Gündoğmuş’un gayretli performansıyla Aydın illerinde, Karaburun’da Konya ilinde Bedreddin’in ve Bedreddin’e inanan, sonraları Bedreddini diye anılacakların izlerini takip ediyoruz.
Hikayenin yapısı bakımından tek kişilik bir gösteride ikna olmak ve kavramak zaman zaman güçleşiyor. Kitaba bağlı kalma ve zaman zaman kitaptan kopmalarla oyun bilenler için de zorlaşabiliyor ancak arada Deniz Gündoğmuş’un ağzından çıkan bir cümle ile tekrar oyun sizi kendine çekiyor.
Oyundan kopar gibi olduğunuzda bir anda,
“Bizim burada göller
dumanlıdırlar.
Balıklarının eti yavan olur,
sazlıklarından ısıtma gelir,
ve göl insanı
sakalına ak düşmeden ölür.” gibi hatırlatmalar ile oyun sizi tekrar yakalıyor.
Genel bir eleştiri yapmak gerekirse, Bedreddin’i tanımayanların, bu destandan bihaber olanların kolay kolay oyuna dahil olamayacağını söyleyebiliriz. Bilenler için ise iyi bir oyunculuk performansıyla oyun içinde kalabiliyorsunuz.
Destanda geçen “on binler verdi sekiz binini…” kısmını, Deniz Gündoğmuş’un sahnedeki tek arkadaşı olan büyük bir bez parçasıyla olan mücadelesi ile anlatması dikkat çekiciydi.
Bedreddin’in hikayesi asırlar öncesinde geçmiş olsa da hala anlatılagelen, hala peşinde insanları sürükleyen bir destan olarak karşımıza çıkıyor. Heybe Tiyatro da asırlar öncenin söylencesini Nazım Hikmet’e yaslanarak sahneledi ve Ankaralı seyircilerle buluşturdu.
Gösterimin sonunda festivalin destekçilerinden Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) adına konuşan Sacit Ünal, “Bedreddin’in mücadele ettiği karanlık hala kendini gösteriyor. Sanat bu karanlıkla mücadele etmek için elinden geleni yapıyor. Bunun güncel örneklerle de görebiliyoruz. TAKSAV olarak bu festivali 26 yıldır destekliyoruz. Oyuncumuza katkıları için teşekkür ediyoruz ve plaket takdim etmek istiyoruz” diyerek bir plaket ve çiçek takdim etti.
Oyuncu Deniz Gündoğmuş da teşekkürlerini sunarken, gelen izleyicilere de ayrıca teşekkür etti. Gündoğmuş, “Bu oyunu Gezi’de kaybettiklerimize adıyorum” diyerek tebrikleri kabul ederken salondan da büyük bir alkış aldı.
Bedreddin’in sözleri bir Salı akşamı Esat’tan Akay Kavşağı’na inen yolun tepesinde bir sahnede yankılandı ve sahiplerine ulaştı. Asırlar öncesinden gelen bu sözler, bugün yeniden söylendi.
Bedreddiniler bilir ve inanır ki “Bedreddin’in sesi, bakışı, soluğu, aramızdan çıkıp gelecek…” Bedreddin’in sesi, bakışı, soluğu Ankara Tiyatro Festivali'nde Heybe Tiyatro aracılığıyla Ankara’ya tekrar yayıldı bir salondan…
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.