Eflatun Neimetzade

Eflatun Neimetzade

Dünya Türklerinin de  kurtarıcısıydı…

Dünya Türklerinin de  kurtarıcısıydı…

Ben: -Haydar Baba (Ona baba diyordum, yazmış olduğum mektuplarda kendisine hep Baba diye müracaat etmişimdir), Bakü’de, Ali Meclisin toplantısını Az. TV-den izliyordum….  Kürsüde bazı bozuk, çürük zihniyetler sizi tankit ediyorlardı… Siz salonda, mikrofonun önünde kafaları bozuk beyinsizlere cevap veriyordunuz. Hiç de olmayan zor biz sahneydi. Politbüro sanki bir Okyanustu, orada balinalarla çekişiyordunuz, bura suyu kurumuş, basit bir çaydı, ölmüş balıklar arasındaydınız adeta. Ben bu sahneyi izlerken sıkılıyordum. Zavallı çaresizler arasındaki düelloyu tüm halkımız ve aydın takım nefretle izledi. Hayalimde Celil Memmedkuluzade’nin “Deli Yığıncağıı” eseri ve “Ölüler” eserindeki İskender canlanmış oldu. Zeka hastaları arasında Üstün Zeka adamı bir filozof, hastalarına umutlar, şifalar diliyordu. Siz o doktoru hatırlattnız…

Haydar Aliyev: -Doğru söyledin, senaryo birilerinin idi, ama aktörleri zayıf kalıyordu. Olmayan şeylerden konuşuluyordu. Ülke zor günlerini yaşyordu, orada çözüm için yollar aramak, ülkeyi felaketten, kaostan, uçurumun kenarından kurtarmak yerine, yersiz, mahalli savaşlara benzer tenkitleri dinliyordum. Azerbaycan parçalanmış, bölgelere bölünmüştü, hakimiyeti tanıyan yoktu: Güney, Batı, Kuzey, Doğu olarak cepheleşmiş, çekişiyorlardı, öte yandan Ermeniler pusuda fırsat arıyorlardı, bunlar içerde hesap soruyordular, orada rezalet yaşanıyordu. Mecliste ise öteki yıllarda nelerin yanlış veya doğru uygulandığı tartışılıyordu. Bu kurgunun yazarları yanlış hedef seçmişlerdi. Nitekim boşlukta, baş-başa kaldılar.

Ben: -İçimi rahatsız eden bir duyguyu ifade etmeliyim. Diyorum ki, eğer Mutalibov, tüm konuşmacıları dinledikten sonra, son olarak bir jest yapmış olsaydı ve konuşmacılara aynen:

-Biz hepimiz Aliyev’in ekmeğini yiyoruz, biz hepimiz ona borçluyuz, bizler onun kadrolarıyız, bizleri o eğitmiştir,- demiş olsaydı, o zaman siz onu yeniden af edecek miydiniz? Bütün yapmış oldukları kötülük, rezaletlerden sonra ne yapacağınızı merak ediyorum?

Haydar Aliyev: -O şahısda bu jesti yapacak cesaret yoktu bir kere. Bu fikir senin aklının ürünüdür. O şahısta bunu düşünecek akıl bile yoktu… Bunu yapamazdı, çünkü bundan öteki yıllarda da daha vahim, çirkin şeyler yaptığını duymuştum, bunları tez unutuyordu bu şahıs. Meselen, bir çok adamları üst görevlere getirdim, örneğin Gambay Mamedov, ki, ben onu göreve getirmiştim, hep yanımda çalıştırdığım bir insandı. Gece gündüz demeden yalan-palan şeyler uydurarak benden Politbüroya, şahsen Gorbaçov’a çuval dolu şikayetler yazmıştır. Hem kendisi, hem de başkalarını yazmağa teşvik etmiştir bu şahıs... Bunu organize eden kişilerin başında yine Mutalibov duruyordu. Ben Politbüro’dan istifa edenden sonra Bakü’den beni arayan, sağlığımla bile ilgilenen hiç kimse olmadı. Elbette ki kardeşlerimden başka. Ama tek bir kişi vard ki telefonda benimle konuşuyordu. Gazeteci Hanbabayev, Azerneşrin Müdürüydü. Onu da gündüz, öğlene doğru arabasının içinde başına kurşun sıktılar. Canileri bulmak için mahkeme, savcı, polis, kimse ilgilenmedi. Neden? Çünkü Moskova’dan emir alanlar öldürdüler. Mutalibov da, Vezirov da hadiseni biliyordular, ama kimseyi yakalayamadılar, çok yazık oldu... Bu onların tuzağı idi…

VATANI DÜŞÜNMEYEN ZAVALLILAR…

Ben Azerbaycan’da ne kadar önemli işler görmüşümdür. Sonra Moskova’ya, yeni göreve atandım, orada da Azerbaycan için ne kadar güzel çalışmalar yaptım, sonra başıma ne gibi işler geldiğini biliyorsun. Durum o kadar kötüydü ki, Bakü’ye geldim, şimdiki Cumhurbaşkanlığı binasına beni içeriye almadılar. Bırakın da binaya almalarını, binanın yanından gitmeye imkan vermediler bana. Bir gün binanın yanından geçiyordum, polis geldi ve aynen şöyle dedi: “Sen buradan gidemezsin”. Bu binayı ben inşa etmiştim. Şimdi benim göreve atadığım bu adam orada oturuyordu. Ben üç gün telefon ettim, benim telefonuma bile çıkmadı. Donup kaldım, Nahçıvan’a gitmeye mecbur kaldım…Siyasetçinin hayatı fırtınalı oluyor, ilerde neler olacağını kimse önceden kestiremez. Hem yaşadığın yıllarda, daha sonra dünyasını değiştiği zaman insanın kaderi belli olmuyor. Şimdi kendimi büyük şahsiyetlerle kıyaslamıyorum. Meselen, bunu biz Çörçil’in de, Goll’un da hayatlarında gördük, başkalarının da hayatında gördük. Ama bu beni hiç zaman korkutmuyor, çünkü yaşadığım devirlerde ben halkıma sadakatle, hizmet ediyordum. Şimdi de Nahçıvan’da bunu yapıyorum. Halkım bunu iyi hatırlıyor...

Ben: -Yaptıkları elbette ki çok çirkin, insan dışı davranışlar idi... Bir kere dev bir siyaset adamının, manevi Hocasının telefonuna çıkmamak çok çirkin davranıştır. Terbiye dışı bir olaydır. Terbiye ve etik ahlak eksikliği derim. Sizi alıp başta oturtmalıydılar. Keşki onu cezaevinden çıkarıp göreve getirmeseydiniz. Bu gelir aklıma, buna göre beni af edin.

Haydar Aliyev: - Seni af ediyorum, onu yok, devam et. Düşüncelerini devam etmeye izin veriyorum, anlat...

Ben: - Baba, diyorum ki, sizin de son kere iştirak ettiğiniz o Meclis toplantısında Mutalibov birden öyle bir jest yapıp, sizi yanına, Meclis kürsüsüne davet etmiş olsaydı, konuşanların da ağzını kapatmış olsaydı, o zaman olaylar nasl gelişecekii?”

Haydar Aliyev:  -Elbette iyi olacaktı... Kendi acısından, onun için iyi ola bilirdi. Yani diyorsun ki aklına birden böyle şey gelmiş olsaydı... Sen bile hayatında bana hiç gelmedin, bir şey istemedin, seni yanımda çalışmaya getirmek istedim, amma sen: -Baba, ben siyaset yapmak istemiyorum, dedin bana. -Ben rejissör gibi hizmet vermek istiyorum, Baba, - söyledin. Fakat ondan daha mantıklı ve akıllı düşünüyorsun. Ama seni de Leningradd’an Bakü’ye Bakü Operasına işe davet eden ben idim, sana evi de ben vermişim…

Ben: -Evet, öyle, mana kadroyu hemen verdiniz, Bakı’da menzili de verdiniz. Sizin gibi deha siyaset adamının bir sanat adamına böyle değer vermesi benim için büyük mutluluktur. Bu sözleriniz karşısında size gerçekten minnettarım…Her kes siyaset yapamaz. Bana, sizin makamınızın yanında bana ayrılmış odayı E. Namazov gösterdi.

-Bu opdayı Önderimiz sizin için hazırlamıştır. Bu kapı Önderimizin odasına aşılıyor. Şimdi sizi davet ettik ki mobilyanızı siz kendiniz seçesiniz. -Şaşırıp kaldım, ben Cumhurbaşkanlığı’nda  çalışmak istemiyorum. Ben Leningrad’a Opera Rejissörlüğü Fakültesine okumağa gediyorum, -dedim ve  Saraydan ayrıldım…

CUMHURBAŞKANLIĞINDA ÇALIŞMAK İSTEMEDİM…

Haydar Aliyev: - Kömekçım Eldar Namazov, bana bunları söylediğinde şaşırmadım. Çünkü seni iyi tanıyordum. Kalemin iyidir, makalelerini okuyordum. Hatta bir defa seni  Merkezi Komiteye davet ettim, seninle baya konuştum (Yıl 1968). Beğeniyordum makalelerini… Amma sen o zaman dedin ki, Leningrad Konservatuvarına, Opera Rejisörlüğü Fakültesine okumaya gitmek istiyorsun. Ona göre sana baskı yapmadım, çünkü benim öneri ve tekliflerimi hiç kimse geri çevirmiyordu. Okumağa gitmeyine göre seni aff ettim. İyi de oldu, gittin ve Konservatuvara Opera Rejisörlüğü sınavlarını verdin ve kabul oldun. Buna çok sevindim, çünkü Azerbaycan’da iyi  Opera Rejissörümüz yoktu o yıllarda….

-1971 yılında 50 Öğrencileri Moskova’ya buluşmaya çağırdınız.. Beni de davet ettiniz o toplantıya.. Bize çağrı yaptınız, mutlaka vatana geliniz, dediniz… O güzel günü hiç unutmam: “Bakü’ye gelin, buralarda kalmayın, gelin vatana hizmet edin, sizlere ihtiyaçım vardır”, yüksek sesle dediniz. Bunu unutamıyorum, hayatım boyunca unutamam... Aksi halde tayinatıma göre Sverdlovsak Operasında çalışacaktım, oraya göreve atanmıştım bile...

Haydar Aliyev: -Ama seni benimle Turan Hanım tanıştırdı... Sen o zaman Tiyatro Müzesi’nde Turan Cavit’in yanında çalışıyordun. Büyük şairimiz Hüseyin Cavit’in mezarı başında Turan Hanım seni benimle tanış etmiştir.

Ben: -Yıl 1969 idi. Siz yeni göreve atanmıştınız. Ben sizin bu müdrik aklınıza, mükemmel hafızanıza, şahsiyetinize, insanlığınıza hayran kalıyorum. Çünkü siz ileriyi düşünüyorsunuz, ülkenin geleceğini düşünüyorsunuz. Küçük hesaplar peşine takılmıyor, af ediyor, hafızanızda ileriye dönük planlar kuruyorsunuz, devamıı üretiyorsunuz. Azerbaycan’ın mutlu geleceği namına Uluslararası Projeler düşünüyordunuz. Ama onlar, hâlâ da kaldıkları yerdeler, ileriyi, geleceği göremiyorlar. Basit ve zayıflar, akıllarını kullanmakta acizler, dünyadaki siyasi dengeleri göz önünde tutamıyorlar. Yarın böyle değil de, öyle olsa neler olacağına tahammülleri bile yoktur. Günlük yaşıyorlar. Bunu düşünmeğe fantezileri yetersizdir, akılları yoktur ve nankörler. İyiliği anlayamazlar, kadim ananelerimizi unutmuşlar, onlar için makam, aynalı masa daha önemlidir. Ben sizdeki akla, mantığa hayranım…

İster Meclis’teki Toplantı olsun, ya da Muhalefet Grubunun Baskanları olsun, ona vız gelir. Onun Üstün Zekası çok, daha çok ileriyi görüyordu, oralarda Azerbaycan’ın mutlu geleceğnin planlarını aklında götür-koy ediyordu. Çünkü o Politbüro tepesindekilerle bile kavga etmiyordu. Sadece düşüncelerini, fikirlerini çekinmeden pat diye Gorbaçov’un yüzüne söylüyordu…

Haydar Aliyev’in getirmiş olduğu özellikler nelerdir? Bu durumu yeniden bir daha analiz ettiğimizde neleri görüyoruz?

DÜNYA TÜRKLERİNİN KURTARICISIYDI…

Sadece devlet mekanizması değil, Azerbaycan’ın dünyada modern, bir dünya devleti olarak tanıtmıştır. Azerbaycan’da devlet Bağımsızlığının sağlamlaştırılması, toprak bütünlüğünün korunması, hukuki devlet prensiplerinin yaratılışı, sabit sosyal-ekonomi stratejisinin yaratılması, şahsiyetlerin hukuk ve özgürlüklerinin çok yönlü yükselişi ve güveni, itibarlı müdafaasını temin olunması, demokratik ıslahatların gerçekleşmesi problemlerinin hallini Haydar Aliyev zamanında yapmıştır.

Bir dünyevi devlet için gereken tüm olanakları yaratmıştır. Ulu Önder Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini nasıl zor şartlarda kurduysa, Haydar Aliyev de ülkeyi kaostan, uçurumun kenarından kurtarıp, bir Dünya ülkesi haline getirmiştir.

Azerbaycan’da ilmin, eğitimin devamlı yükselişi de Haydar Aliyev’in denetiminde yürütülmüştür. Ülkemizde, gelişmiş Avrupa ülkelerinden daha yüksek yeni Sağlık Merkezlerin, Hastanelerin inşası: yeni Üniversitelerin kurulması ve muasır teknik donanımı ile temin olunması: Bu çağdaş teknikanın kullanılması için uzman kadroların Avrupa’da eğitimi de bizzat Büyük mütefekkir, Deha devlet adamı – Büyük Önder – Haydar Aliyev’in adıyla bağlıdır…

Devamı vardır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eflatun Neimetzade Arşivi