Arife Öztaş: Annelerin gözyaşı akmasın

Çocuk masalları ve çocuk hikâyeleri yazarı Arife Öztaş, “En büyük mutluluk insanın ailesinde huzurun olmasıdır. Memleketimiz huzur ve güvenliğe ne kadar çabuk ulaşırsa acılar o kadar çabuk diner. Annelerin gözyaşı akmasın." dedi.

Arife Öztaş: Annelerin gözyaşı akmasın
Yayınlanma:
Güncelleme:

Kırşehir’in belki taşı toprağı altın değil, ama gönlü, ruhu, beyni ve kalbi altın gibi, dahası altından da kıymetli kalem ve kelam erbabı adamları var. Bunlar kadın olsun, erkek olsun hemen hepsi hazine, antika değerinde. Tıpkı tabir-i caizse sanki arkeolojik kazı yapılarak ortaya çıkarılmasını bekliyor dersek, inanın asla abartmamış oluyoruz. Düşünebiliyor musunuz hayal gücünü? Kırsalda, yani her türlü imkânsızlıklar ve mahrumiyetler içinde, ama mutlu yaşayan bir ev hanımı bu haftaki röportajımın konuğu. İddiasız bir şekilde sadece kendisiyle yarışıyor ve daha hayatın henüz baharında “Çocuk Masalları” ve “Çocuk Hikâyeleri” yazıp, yayımlıyor. Şiirler yazıyor; eğitim-kültür ağırlıklı, faydalı ilim nitelikli eserlerde imzası var. Kimden mi bahsediyorum: Buyurunuz birlikte tanıyalım efendim:

*Duran Erdoğan: Kimdir Arife Öztaş? Kısa özgeçmiş lütfen!

*Arife Öztaş: 1970 Ankara doğumluyum. Boşanmış bir ailenin çocuğuydum. Biraz zor çocukluk geçirdim. Evlâtlık olarak Kırşehir de yaşadım. İnsanın başında anne babası olmayınca sizin adınıza hayati kararları başkaları veriyor o yüzden eğitim hayatım yarım kaldı. Evliyim. Bir erkek, bir kız olmak üzere iki çocuk annesiyim: Kızımdan bir oğlan, oğlumdan da bir kız olmak üzere iki torunum var. Halen Kırşehir’in Boztepe ilçe merkezinde yaşıyorum.  

*Duran Erdoğan: Şiir-edebiyat-güzel sanatlarla ilgili olduğunuz belli. Eserlerinizin isimleri?

*Arife Öztaş: Resimli çocuk kitapları yazdım: Eserlerimin adları şöyle: Ağlayan Bebek, Bayramlık Ayakkabı, Bayrağını Arayan Çocuk, Geveze Papağan, Kâğıt Toplayan Çocuk, Kırık Ayaklı Kırkayak, Kıskanç Ördek, Komşularını Sevmeyen Adam, Kurnaz Manav, Kurt İhtiyarlayınca, Okuldan Korkan Çocuk, Oyuncakların Kavgası, Tatildeki Arkadaş, Yavru Leylek, Yemek Yemeyen Tavşan, Zıp-Zıp ile Pıtpıt…

duran-erdogan.jpgduran-erdogan1-003.jpg

*Duran Erdoğan: Hiç ödül aldınız mı?

*Arife Öztaş: Hayır almadım.

*Duran Erdoğan: Doğal mısınız? Aynaya bakınca kendinizi nasıl bulursunuz?

*Arife Öztaş: Doğal olduğumu düşünüyorum. Aynaya baktığımda kendi yüzümden çok kendi yaşanmışlıklarımı daha çok görüyorum.

*Duran Erdoğan: Mûsîki zevkiniz?

*Arife Öztaş: Kulağıma hoş gelen büyün müzikleri dinlerim. Müziğin evrensel olduğunu düşünüyorum. Hep profesyonel olarak bir enstrüman çalmayı istemişimdir.

*Duran Erdoğan: Hayvanları, doğayı sever misiniz?

*Arife Öztaş: Hayvanlarla doğayla zaten iç içe yaşıyorum. Yaşadığım ev adeta çiftlik gibi her hayvan var. İlkbaharda bahçeyle uğraşıyorum sürekli onlarlayım. Danalar, ördekler, köpekler, kediler hepsi birbirinden güzel. Geçen yıl ineğimiz de vardı danasını biberonla besledik. İlkbahar da bahçenin içi civcivlerle dolar. Evimizin sekiz kedisi var. Kedilerin birisi bile civcivlere zarar vermezler. Onların bu sadakatlarına hayran olmamak elde değil.

*Duran Erdoğan: Bir fıkra anlat dersem ne anlatırsınız?

*Arife Öztaş: Bir fıkra değil de kendi yaşadığım bir olayı anlatayım. Önceden benim evlendiğim yıllarda buralar da kış ayına girerken yufka ekmek yaparlardı. Biz de üç gün yapardık. Kayınpederim böyle bir kış ekmeği yapma zamanın da bir koyun kesti yemeklerde kullanırsınız diye. Bizim ekmeğimizin ikinci günüydü. Akşam tandır ateşliyken büyük yengemle beraber çömleğin içine koyun işkembesi attık haşlansın yeriz diye. Sabah tekrar tandırın külünü alıp yakmaya geldiğimiz de kayınpederim ve kaynanam çömlekten işkembeyi çıkartıp bir güzel yemişler bize bir şey kalmamış. O gün üçüncü gün ekmeğin son günüydü. İşimiz bittikten sonra biz yengemle tandıra bu sefer çömlek içinde kelleyi attık. Gece bir ara pişip pişmediğini kontrole geldik. Kellenin de işkembe gibi olacağını düşünüp kelleyi çömlekten çıkartıp yerine taş doldurdum ve çömleği tandırın içine koyduk. Sabah gene bizimkiler çömleğin başına gitmiş. Kepçeyi çömleğe daldırıyorlar hep taş çıkıyormuş. Kaynanam elin de boş çömlekle bir dış kapıya gidiyor bir tandırın kapısına gidiyormuş kelleyi çaldılar diye. Daha sonra baktım olay büyüyecek çıkıp söylemiştim kelleyi benim sakladığımı hala bizim evde işkembe veya kelle pişse herkes benim gözüme bakar.

*Duran Erdoğan: Olmazsa olmaz özel zevkleriniz, prensipleriniz, kurallarınız var mı?

*Arife Öztaş: Örgü örerim, kitap okurum, bu yıl torunlarım dünyaya geldi. Onlarla ilgileniyorum kızımın Yiğit Altay isimli oğlu, oğlumun da Erva isimli kızı var. Torunlar benim için mucize diyebilirim. Öyle baskın kurallarım yoktur.

*Duran Erdoğan: En son okuduğunuz kitap?

*Arife Öztaş: Bu günlerde daha önce okuduğum ve okumaktan zevk aldığım Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Ve Çanakkale isimli romanını okuyorum. Elif Şafak hanımefendinin de kitaplarını takip eder ve severek okurum.

*Duran Erdoğan: “Mucurluysan geç yukarı” deyimini biraz irdeler misiniz?

*Arife Öztaş: Mucurluysan geç yukarı hikâyesini duymuştum. Her ne kadar 30 yıldır Boztepe ilçesinde yaşasam da çocukluğumda anlatılırdı. Mucurlu komşularımızdan duymuşluğum vardır. Fakat çok net hatırlamıyorum. Yalnız Mucurlu’lar hakkında Mustafa Kemal Atatürk’ün 21 Aralık 1919 da Mucur’a geldiğin de söylediği söz beni çok etkilemiştir: “Bu küçük kasabada gördüğüm hürmeti çocuklarda gördüğüm zekâyı ve gözlerindeki pırıltıyı hiçbir yerde görmedim.”

*Duran Erdoğan: “Pekmez akıllı Kırşehirli” deyimini duyunca ne algıladınız?

*Arife Öztaş: “Pekmez akıllı Kırşehirli” deyimini ben iyi yönde düşünürüm ne de olsa Kırşehirliler akıllı adamlardır. Eğitime çok önem verirler. Bunun en canlı şahidi benim. Bu deyimi ben böyle anlıyor ve algılıyorum.

*Duran Erdoğan: İnternet, akıllı telefon, televizyon nedir? Sizce zararlı mıdır, yararlı mıdır?

*Arife Öztaş: Aslında doğru kullanılırsa güzel. Araştırmak için, iletişim için yararlı ama amacı aşılırsa sıkıntı yaratır. Bilinçli kullanmak gerekiyor. Ben çoğunlukla yeni kitapları takip ediyorum. Bazı köşe yazarlarını takip ediyorum. Gündem de ne var ne yok onları okuyorum. Aslında akıllı telefon bilgisayar benim için çok iyi.

*Duran Erdoğan: Sporla aranız nasıl?

*Arife Öztaş: İlkbaharla birlikte benim yoğunluğum başlıyor. Sonbahara dek çok hareketli günlerim oluyor. Hayvanlarımız, bahçemiz çok vaktimi aldığı için haliyle spor yapmaya mecalim kalmıyor. Ama kışın boş vaktim çok fazla oluyor kısa yürüyüşler yapıyorum tabii ki.

*Duran Erdoğan: Samimiyet ve öfke denilince ne anlatırsınız?

*Arife Öztaş: Kolay kolay öfkelenmem. Genelde insanlar beni ilk bakışta soğuk bulurlar. Fakat tanıyınca herkesin fikri değişiyor. Samimiyetimi gördükçe bana olan tavırları elbette farklı oluyor. Etrafımdaki insanlara samimi ve sevecen davranırım buna da özen gösteririm.

*Duran Erdoğan: “Keşke”leriniz nelerdir?

*Arife Öztaş: “Keşke”lerim var tabiiki. İlk kitaplarım yayınlandıktan sonra o vakitlerdeki sorumluluklarım işimin peşine düşmeme mani oldu. Çocuklarım küçüktü onların okul vakitlerin de yanlarında olayım diye uğraşamadım. Keşke o zaman ileriye yönelik düşüncem olsaydı sadece onun pişmanlığı “keşke”si var. Onun haricinde yaşamam gerekenleri yaşadım diye düşünüyorum.

*Duran Erdoğan: Sizce zengin misiniz? Fakir misiniz? Cimri misiniz? Cömert misiniz?

*Arife Öztaş: Gönlüm çok zengin. Zenginlik benim için illa da maddiyat değil. İçinde bulunduğum şartlar benim gönlümün ve gözümün zenginleşmesini sağladı. Her şeyi geniş düşünürüm. Düşüncem de bile cimrilik yapmam.

*Duran Erdoğan: Neden korkarsınız?

*Arife Öztaş: Çevremde ki insanları kırmaktan kendimi ifade edememekten korkarım. Evlatlarımı üzmekten başkalarına muhtaç olmaktan bunun gibi farklı korkularım var.

*Duran Erdoğan: Sizce mutlu ve mükemmel yaşantının formülü nedir?

Mutlu ve mükemmel yaşantım var şükürler olsun. Tabii ki çok sabrettim yılmadım. Ben annesiz babasız büyüdüğümden benim için aile çok önemlidir. İnsanın ailesinde huzur ve sakinlik varsa bence mutluluk budur. İnşallah memleketim de huzur ve güvenliğe bir an önce kavuşur. Genç çocuklar terörden hayatını kaybederken insan yaş almaya utanıyor. Bütün duam hiçbir annenin gözyaşı akmasın.

*Duran Erdoğan: Kaza ve kader sizce ne anlama gelir?

*Arife Öztaş: Kaza ve kadere inancım sonsuz. Kaderde yazılıysa yaşamanız gerekeni mutlaka yaşıyorsunuz. Bundan kaçış yok. Zaten yaşadıklarımızla belli bir hayat tarzımız oluşuyor. Sonra geriye bakınca bunları yaşamasaydım buralara gelmezdim diyorum. Kısacası şimdiki halimden memnunum. Çünkü ailem büyüdü çok şükür aile fertlerim sağlıklı. Çocuklarım yuvalarında mutlu huzurlu yaşıyor. Aşağı yukarı hayat bana istediklerimi sundu. Gerçi biraz zordu. Fakat şimdi güzel. Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.

*Duran Erdoğan: Belki unuttuklarım, soramadıklarım, sormadıklarım olabilir… Son mesajınızı almak istiyorum?

*Arife Öztaş: Son mesajım: Hayatı seviyorum. Kendini sadece yaşadığı için bile şanslı görenlerdenim. Yaşamın herkese mutluluk ve huzur vermesini dilerim.

*Duran Erdoğan: Aldığım çok makûl ve mantıklı cevaplarla sizi daha yakinen tanımış olmamın mutluluğunu yaşadım. Bana göre çok keyifli bir röportaj oldu. Gazetem ve şahsım adına ne kadar teşekkür etsem azdır.

*Arife Öztaş: Çünkü benim gibi adı hiç duyulmayan, tanınmayan nice kültür değerlerimiz var. Bu sessiz çoğunluğun sesi oluyorsunuz. Asıl ben size çok teşekkür borçluyum ağabeyciğim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.