Sami Doğan: ‘Tarımsal öğretimin 175. yılı kutlu olsun’
Tarımsal Gelişme, Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı (TARGEV) Başkanı Sami Doğan, ülkemizde tarımsal öğretimin başlamasının 175. Yıldönümü nedeniyle açıklamalarda bulundu.
Tarımsal Gelişme, Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı (TARGEV) Başkanı Sami Doğan, ülkemizde tarımsal öğretimin başlamasının 175. Yıldönümü nedeniyle açıklamalarda bulundu.
“Tarımın eğitim ve öğretimin 175. yılı ülkemize ve tüm meslektaşlarımıza kutlu olsun” diyen Doğan, Türkiye'de ilk tarımsal eğitim-öğretim faaliyetleri, 10 Ocak 1846`da İstanbul'da Yeşilköy semtinde bulunan Ayamama Çiftliği`nde kurulan Mekteb-i Zirai Şahane ile başladığını hatırlatarak Ziraat Fakültelerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekti.
İşte TARGEV Başkanı Sami Doğan'ın açıklamaları;
Toplumumuzun temel ihtiyaçlarını karşılayan, geniş istihdam yaratan, sanayiye hammadde sağlayan, üretim ve ihracatla ekonomiye önemli katkı sağlayan milli ekonomimizin temel sektörlerinin en başında tarım gelmektedir. Tarım, kalkınmanın hala ana sektörü durumundadır. Ülkemizde Cumhuriyetle birlikte tarımsal alanda önemli gelişmeler olmuş ilk tarımsal KİT'ler 1930'lu ve 40'lı yıllarda kurulmuş, 1950 li yıllarda makineli tarımda önemli gelişmeler yaşanmış,60'lı yıllarda tarıma girdi sağlayan fabrikalar kurulmuştur. Yine aynı dönemde üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak Tarım Satış Kooperatif Birlikleri, Et Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumu gibi kurumlar kurulmuştur. Bu kurumların gelişmesinde, ülke bazında tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinde Ziraat Mühendisleri çok önemli misyonlar üstlenmişlerdir. Ülkemizin ekonomik olarak büyüme süreçlerinde önemli katkıları bulunan meslektaşlarımız özellikle 1980 yılından sonra mesleki açıdan önemli ölçüde değer kaybetmiştir. Tarımsal eğitim ve öğretimin 175. inci yıldönümü nedeniyle tarımsal eğitim ve öğretimin tarihi gelişimi ve bugünkü durumunu özetlemek istiyorum.
Türkiye'de ilk tarımsal eğitim-öğretim faaliyetleri, 10 Ocak 1846`da İstanbul'da Yeşilköy semtinde bulunan Ayamama Çiftliği`nde kurulan Mekteb-i Zirai Şahane ile başlamıştır. Bu okul bir yıl sonra kapatılmış, 13 Ekim 1892 yılında Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi Alisi okulu açılmış bu okula Orman Maden Mektebinin öğrencileri de nakledilmiştir. 1928 yılına kadar Halkalı Ziraat Mektebi mezunları Türkiye tarımının gelişmesinde önemli görevler üstlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1930 yılında 4 yıl yatılı eğitim veren "Ankara Yüksek Ziraat Mektebi" açılmış, Atatürk'ün direktifiyle Cumhuriyetin 10. yılında (30 Ekim 1933) bu okul Yüksek Ziraat Enstitüsüne dönüştürülmüştür. Enstitü bünyesinde Ziraat, Orman, Veteriner, Tabii Bilimler ve Ziraat Sanatları fakülteleri yer alarak tarımsal öğretim faaliyetlerini 1948 yılına kadar sürdürmüştür. 1946 yılında çıkarılan Üniversiteler Yasasına rağmen Enstitü faaliyetlerini 2 yıl daha sürdürmüş, Ziraat ve Veteriner Fakülteleri 1946 yılında kurulan Ankara Üniversitesine, Orman Fakültesi İstanbul Üniversitesine, Tabii Bilimler Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, Ziraat Sanatları da Ziraat Fakültesiyle birleştirilerek öğretime devam etmiştir. 1976 yılına kadar 4 Ziraat Fakültesi, 3 Veteriner fakültesi ile eğitim öğretimini sürdüren tarımsal eğitim birimleri özellikle YÖK'ten sonra yeni açılan üniversitelerle 2020 yılında öğrenci alan 37 Ziraat fakültesi, 35 Veteriner fakültesi, 17 Su ürünleri fakültesi, 38 Peyzaj mimarlığı, 48 Gıda Mühendisliği bölümü bulunmaktadır.
Ziraat Mühendisliği mesleği, 1984 yılına kadar altın çağını yaşamış, ülke ziraatında ihtiyaç duyulan teknik elemanlar olarak çok yararlı hizmetlerde bulunmuşlardır. Bu zaman zarfında Ziraat Fakültelerine gelen öğrenciler üniversite sınavlarında başarılı ve en seçkin öğrenciler olmuş iken 1980 yılından sonra gelen YÖK rejimi ile birlikte tüm Yüksek Eğitim ve Öğretiminde olduğu gibi tarımsal eğitim ve öğretimde de ciddi bir deformasyon ve dejenerasyon meydana gelmiştir. Fakülte sayıları ve bölümlerin öğrenci kapasiteleri birden bire bir kaç misli artırılmış ve Ziraat Mühendisleri birden bire çok ciddi bir istihdam sorunu ile karşılaşmıştır. Bu durum doğal olarak Ziraat Fakültelerini tercih eden öğrenci kalitesini son derece olumsuz etkilemiştir. Yeni açılan Fakülte ve Üniversitelerde gerekli hazırlıklar ve altyapı çalışmaları yapılmadan, yeterli öğretim elemanı kadrosu hazırlanmadan, teknik araç gereç, ders malzemesi ve laboratuvarlar, uygulama imkânları temin edilemediği için, son derece meslekte yetersiz zayıf mühendisler yetiştirilmiştir. Bu olumsuz durum maalesef artarak günümüze kadar devam etmiştir. 1990 yılına kadar fakültelerinden mezun olan Ziraat Mühendisleri genellikle Tarım Bakanlığı, Toprak-Su (Köy Hizmetleri), DSİ'de istihdam edilir ve bu kurumlar yeni mezun Ziraat Mühendislerini meslek içi eğitime tabi tutarak meslekte gelişmelerini sağlarlardı. Maalesef bu gün söz konusu eğitimler uygulamadan kaldırılmış çok basit seminer şekline dönüştürüldüğünden genç mühendislerin kendilerini geliştirebilme imkânları zorlaşmıştır.
YÖK'le birlikte ülkemizdeki tüm üniversitelerde olduğu gibi Ziraat fakültelerinde de "değersizleştirme" süreci tüm hızıyla sürerek bugünlere gelinde. 1980 yılına kadar 4 ziraat, 3 veteriner fakültesi varken bugün 37 Ziraat Fakültesi, 35 Veteriner fakültesi mevcuttur. 2002 yılına kadar Türkiye'de Devlet(68), Vakıf (25) toplam üniversite sayısı 93 iken, 2019 yılında bu sayı 202(129 devlet, 73 Vakıf) yükselmiştir. Türkiye'de 2020 yılında 37 ziraat fakültesine yaklaşık 5500 öğrenci eğitim ve öğretim için kaydını yaptırmıştır. Hiç bir Avrupa ülkesinde bu kadar üniversite yoktur. Üniversitede önemli olan sayı değil niteliktir. Ülkemizde üniversite enflasyonu vardır. Bu durum üniversitelerin değerini oldukça düşürmüştür. Değer düşmesi doğal olarak öğrenci ve öğretim elemanlarına da yansımıştır. Kimi ilçelerde açılan üniversite ve fakülteler ilçenin gelişmesine kalkınmasına hizmet edeceği yerde, üniversite bütün olarak yörenin geri kalmışlığına ayak uydurmaya çalışmaktadır. 2020 yılı itibariyle Türkiye'de 8 milyon(mastır, doktora dahil) öğrenci varken, bu sayı Almanya'da 3,1 milyon, Fransa'da 2,5 milyon, İngiltere'de 2,4 milyon öğrenci vardır. Ülkemizde son 17 yılda üniversite öğrenci sayısında yaklaşık 4,6 kat artış olmuştur, oysa aynı dönemde Türkiye'deki nüfus artışı (65 milyondan 82 milyona çıkmıştır) %26 olmuştur. Gelinen noktada hem üniversite öğrencisinin prestiji, hem de üniversitede görev yapan hocaların niteliği oldukça düşmüştür. 1980 öncesi profesör olmak için en az iki yabancı dil bilme zorunluluğu aranırken şimdi asgari düzeyde (55 dil puanı) dil puanı istenmektedir. Bugün ülkemizde Ziraat Mühendisi yetiştiren fakültelerin 5-6 tanesi hariç diğerlerindeki öğretim üyesi sayısı, fakülte binaları, dershaneleri, laboratuvarları, ders araç ve gereçleri, kütüphanedeki kitap sayısı, araştırma-uygulama çiftlikleri, internet erişebilirliği gibi eğitim ve öğretim kalitesini belirleyecek olanaklar ve kriterler yeterli değildir. Bu fakültelerde kimi dersler boş geçerken, kimi dersler de dışarıdan konu uzmanı olmayan kişilerce doldurulmaktadır. Türkiye'de yaklaşık 1 öğretim elemanına 95 öğrenci düşerken bu sayı ABD ve AB ülkelerinde 15-16 öğrencidir. Kimi fakültelerimizin öğrenci sayısı o fakültenin kütüphanesindeki kitap sayısından daha fazladır. Dolayısıyla bu fakültelerden mezun olan meslektaşlarımızın diplomaları da geçersiz olmaktadır. 1980 yılına kadar hiç bir meslektaşımızın iş sorunu olmazken bugün 35 bin meslektaşımız iş arar durumdadır.
Targev olarak; Tarımsal Eğitim-öğretimin 175. yılını kutlarken mesleğimizin saygınlığının artırılmasını talep etmekteyiz, bu bağlamda başta ülkeyi yöneten iktidar olmak üzere, TBMM, YÖK ve Rektörlerin aşağıdaki konulara dikkat etmelerini talep ediyoruz.
1-Ziraat Mühendisi yetiştiren Fakülteler çok fazladır.
Ülkemizde eğitim-öğretimin yaygınlaştırılması planlanırken, eğitim-öğretim kalitesinden ödün vermemek gerekir. Kuruluş kanunu çıkmış fakültelerin kapatılma imkanı varsa kiminin kapatılması, yeni fakültelerin kesinlikle açılmaması,
2- Ziraat Fakültelerinin kontenjanları çok fazladır.
Ziraat Fakültelerinde bölümlere alınacak öğrenci sayısı mutlaka fakültelerin eğitim-öğretim için mevcut olanakları ve ülke ihtiyacına göre akılcı ve gerçekçi olarak planlanmalı ve 20 öğrenciyle sınırlanmalıdır.
3- Ziraat Fakültelerinin büyük bölümünde Alt Yapı Yetersizdir
Mevcut Ziraat Fakültelerinin 5-6 tanesi hariç geriye kalan fakültelerde öğretim üyesi sayısı, araştırma görevlisi sayısı, fakülte binaları, dershaneleri, laboratuvarları, ders araç ve gereçleri, araştırma-uygulama çiftlikleri vb. nitelikli bir eğitim-öğretim için gerekli olanaklar ne yazık ki mevcut değildir. Dolayısıyla bu Fakültelerde nitelikli Ziraat Mühendisi yetiştirilememektedir.
4- Ziraat Fakültelerinde Araştırma Olanakları Yetersizdir.
Araştırmanın bir ülkenin kalkınmasında en önemli rolü oynadığını hepimiz biliyoruz. İyi bir öğretim için, bilinçli, becerikli, toplum çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün tutan kaliteli bir insan yetiştirmek için, araştırmaların derinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması zorunludur. Ancak, geçim sıkıntısı olan, toplumda hak ettiği yerde bulunamayan, normalden çok ders yükü olan, araştırma için gerekli iyi donatılmış laboratuvar, alet-ekipman, yardımcı personeli olmayan ve zengin bilgi kaynaklarına ulaşamayan kişiler, araştırmanın gerekliliğine ne kadar inanırlarsa inansınlar başarılı olamazlar.
Her zaman ve her yerde söylendiği gibi sadece eğitim-öğretimde değil topyekün ülke olarak kalkınmaya temel teşkil eden araştırma-geliştirme faaliyetlerinin hızlandırılması ve yaygınlaştırılması için araştırma kuruluşları, bu kuruluşlarda çalışan nitelikli araştırma elemanları ve bütçe olanaklarının arttırılması zorunludur. Burada bir konuya özellikle değinmek istiyorum. ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa gibi gelişmiş ülkeler Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYİH) % 2-3’ünü Araştırma-Geliştirme faaliyetlerine ayırırken, ülkemiz sadece ve sadece % 0.3’ünü ayırmaktadır.
5-Ziraat fakültelerinde eğitim süresi ve müfredat yeniden gözden geçirilmelidir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.