Su tüketimi ile bulaşan kolera gibi hastalıkların bulaşmasını önlemek ve yayılmayı kontrol altına almak için suyun temiz kalması çok önemli bir noktadır. Salgın görülme riski yüksek olan yerlerde aşılama çalışmaları yapılabilir.
Kolera Neden Olur?
Koleraya, buz ve suda uzun süre yaşayabilen V. cholerae adı verilen bir bakteri neden olur. Hastalığın hayatı tehdit eden etkileri, ince bağırsakta bakteriler tarafından salgılanan bir toksin nedeniyle oluşan yoğun sulu ishal nedeniyle ortaya çıkar. Çok hareketli olan bakteri, normal sodyum ve klorür akışına müdahale ederken bağırsak duvarlarına kolaylıkla ulaşabilir ve ince bağırsak mukozasında koloni hâline gelir. Bu noktada ishal başlar ve vücut, yüksek oranda su ve elektrolit kaybeder.
Koleranın olası nedenleri ve yayılma koşulları aşağıdaki gibidir:
Birincil enfeksiyon kaynağı olan kontamine suları içmek ya da bu su ile yapılan yemekleri tüketmek
Çiğ sebze ve meyve tüketmek
Kabuklu deniz ürünleri gibi az pişmiş ya da çiğ deniz ürünlerini tüketmek
Kolera Belirtileri Nelerdir?
Enfekte olan çoğu kişide hafif belirtiler görülür ya da herhangi bir semptom meydana gelmez. Enfeksiyon bulaştıktan sonra belirtilerin ortaya çıkması birkaç saatten 5 güne kadar sürebilir; semptomlar, genellikle 2-3 gün içinde ortaya çıkar. Enfekte kişiler, semptom göstermeksizin taşıyıcı da olabilir.
Kolera başlangıç belirtileri şunlar olabilir:
Ani başlayan ağrısız, yoğun ve sulu ishal
Mide bulantısı ve kusma
Hafif ya da şiddetli sıvı kaybı
Bacak ağrısı ya da uyuşma
Koleranın ilk belirtileri ani başlayan ishal ve kusmadır. İshal giderek daha sulu hâle gelir. Büyük miktarda sıvı, sodyum, klorür, potasyum ve bikarbonat (elektrolitler) kaybedilir. Sonraki semptomlar, sıvı kaybının ve elektrolit dengesizliğinin doğrudan sonucudur. Bunlar yoğun susama, azalan idrar çıkışı, kas krampları ve genel hâlsizlik olabilir. Anormal derecede düşük kan basıncı (hipotansiyon) ve çarpıntı yaygın olarak görülür.
Dehidrasyon ve elektrolit anormallikleri, hastalığın en yaygın komplikasyonlarıdır. Enfekte olanların küçük bir bölümünde metabolik asidoz ve dolaşım bozukluğuna yol açan ciddi hastalık vardır. Kanda ve vücut dokularında aşırı miktarda asit birikebilir ve tedavi uygulanmadığı takdirde şok gelişebilir. Böbrek yetmezliği meydana gelebilir ancak bu, genellikle sıvı replasmanına yanıt verir.
Dehidrasyon, vücutta zayıflığa ya da baş dönmesine neden olan su kaybıdır. Kanda bulunan minerallerin kaybolmasına yol açar. Bu da elektrolit dengesizliği ve şiddetli kas krampları ile sonuçlanabilir. Elektrolit dengesizliği sonucunda şok da görülebilir. Dehidrasyonun hızlı bir şekilde tedavi edilmemesi, hastaların birkaç saat içinde şoka girmesine ya da ölmesine neden olabilir.
Dehidrasyonun belirtileri aşağıdaki gibidir:
Kalp atış hızının artması
Hâlsizlik ve yorgunluk
Kas krampları
Kan basıncının düşmesi
Aşırı susuzluk hissi
Normalden az idrar yapma
Boğaz, ağız ve burun içi ve göz kapaklarını çevreleyen dokularda kuruma
Derinin elastikiyetini kaybetmesi
Kolera Tanısı Nasıl Konur?
Semptomlar ortaya çıktığında doğru ve hızlı teşhis çok önemlidir. Kolera, rehidrasyon meydana gelmediği takdirde şiddetli dehidrasyondan ölüme neden olma potansiyeline sahiptir.
Hastalığın teşhisi, gastrointestinal semptomlar görüldükten sonra gaita (dışkı) ya da kusmuk testi yapılarak konur. Bazı durumlarda kan testi de istenebilir. Laboratuvar ortamında, V. cholerae bakterilerinin izolasyonu yapılmaya çalışılır. Kesin teşhis, koleranın dizanteriye (ishalli gastrointestinal inflamasyon) neden olan bakterilerden ya da viral patojenlerin neden olduğu diğer hastalıklardan ayrılmasına yardımcı olur.
Kolera Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Hafif veya komplike olmayan kolera vakalarının semptomları, hastalar enfekte olduktan sonraki 3 ila 6 gün içinde kendiliğinden düzelir. Bakteriler genellikle 2 hafta içinde gastrointestinal sistemden kaybolur.
Bununla birlikte bir kolera salgını sırasında tedaviye hızlı erişim çok önemlidir. Oral rehidrasyon, intravenöz sıvılar ve 24 saat bakım sağlayabilen daha büyük tedavi merkezleri sayesinde erken teşhis edilen hastalık için tedavi uygulanabilir. Böylece vaka ölüm oranları minimum seviyede tutulabilir.
Teşhisin ardından hemen uygulanan oral rehidrasyon solüsyonu (ORS), hastaların çoğunda tedavinin başarılı olmasını sağlar. Hastalığın ilk günü, yetişkin hastalarda orta derecede dehidrasyonu tedavi etmek için 6 litreye kadar ORS uygulanması gerekebilir.
Dehidrasyonun çok daha şiddetli olduğu ve hastaların günde 7 litreden fazla dışkı ürettiği vakalarda, hastalar şok riski altında bulunduğu için intravenöz sıvıların hızlı bir şekilde uygulanması gerekir.
Sıvı replasmanının amacı; dehidrasyonu önlemek, elektrolit dengesini sağlamak ve kan basıncını normale döndürmektir. Plazma ve ilgili ürünler ya da tansiyonu yükselten ilaçlar kolera tedavisinde işe yaramaz. İlk kriz geçtikten sonra hastalar intravenöz sıvı ve tuz replasmanına devam edebilir veya bu sıvılar ağızdan verilebilir.
IV dışında antibiyotik tedavisine başlanabilir. Doksisiklin, siprofloksasin veya azitromisin gibi antibiyotiklerin amacı; ihtiyaç duyulan rehidrasyon sıvısını azaltmak ve bakterilerin dışkı ile atılma süresini kısaltmaktır. Bununla birlikte antibiyotiklerin kolera tedavisinde ve yayılmanın azaltılmasında kanıtlanmış bir etkisi yoktur. Ayrıca antimikrobiyal direncin artmasına neden olabileceği için uzun süreli antibiyotik tedavisi önerilmez.
Kolera Korunma Yolları Nelerdir?
Kolerayı önlemenin ve kontrol altına almanın en önemli yöntemleri temiz su kaynaklarını korumak ve kanalizasyon bertarafını yeterince sağlamaktır. Su kaynakları arıtılmalı ve insan atıkları uygun şekilde yok edilmelidir. Kişilerin, kullanacakları suyu kaynatmaları ve pişmemiş sebze ve meyve yemekten kaçınmaları gerekir.
Hastalığın yaygın görüldüğü bölgelerde yaşayan kişiler, genellikle kolera bakterisine karşı bağışıklık geliştirir. Bu bölgelere seyahat edenlerin ise hastalığa karşı aşılanması gerekir. Koleraya karşı aşılar olsa da aşıların tam koruyuculuğu yoktur. Bu nedenle, özellikle sık seyahat edenler her 6 ayda bir enjeksiyon takviyesi yaptırabilir. Bir kişi kontamine yiyecek ya da suya maruz kaldığında, hastalığı önlemek için tetrasiklin uygulanabilir.
Enfekte kişilerin dışkısı, hastalığın hızla bulaşmasına neden olabilir. Bu nedenle laboratuvar tahlilleri için alınan dışkılar vakit kaybetmeden bertaraf edilmelidir.
Koleradan korunmanın tüm yolları şu şekildedir:
Yalnızca temiz ve arıtılmış su kullanmak
Yeterince pişmiş yiyecekler tüketmek
Çiğ meyve ve sebzeleri temiz suyla arındırmak
Gıdalarla temas etmeden önce elleri yıkamak
Tuvaleti kullandıktan sonra elleri yıkamak
Çocukların kirli su dolu havuzlarda ya da su birikintilerinde oynamalarına izin vermemek
Kanalizasyon sularının yağmurla nehir ve derelere karışmasını önlemek
Enfekte kişilerin dışkı ya da kusmuğunun temas ettiği tüm eşyaları dezenfekte etmek
Seyahatlerden önce aşı olmak