112 Ambulans servisinin kadın kahramanları
Acil durumlarda vatandaşlara müdahale edebilmek için zamanla yarışan 112 Ambulans servisinin kadın kahramanları hayat kurtarmaya devam ediyor.
Yoğun trafiğe rağmen acil durumlarda ambulansa ihtiyaç duyan insanlara yetişmek için adeta zamanla yarışan 112 ambulans servisinin kadın sağlık ekibi, olay yerine ulaşır ulaşmaz ilk müdahaleyi yapıyor. Başkent’te uzun yıllardır ambulans servisinde görev alan kadın kahramanlar, yeri geldiğinde ambulans kullanıyor, yeri geldiğinde hasta taşıyor. Gelen anonsu duyar duymaz vakaya doğru hızla yol alan kadın sağlık personelleri, her vakaya kendi yakınlarıymış gibi gidiyor. Ambulans kullanmak için ileri düzey sürüş eğitimi de alan kadın kahramanların önündeki engeller ise genellikle yoğun trafik ve yanlış park edilmiş araçlar oluyor.
“Gerekiyorsa araç kullanıyorum, gerekiyorsa hastaya müdahale ediyorum, gerekiyorsa hastayı taşıyorum, bununla da gurur duyuyorum”
10 yıldır Ankara 112 ambulans servisinde çalıştığını ve 8 yıldır da aktif olarak ambulans kullandığını belirten Dilek Sarı, “Hep hemşire olmak istiyordum ve okulu yazarken de hemşirelik diye yazdım ama acil tıbbi teknisyenlikmiş, okula gittikten sonra öğrenmiştim. Fakat iyi ki seçmişim. Her ne yapıyorsak yapalım bence sevmek gerekiyor. Önemli olan sevmek. Ben seviyorum. Yorucu, hareketli, aksiyonu seviyorum, hareketi seviyorum, yardım etmeyi seviyorum. İşe yaramayı istiyorum çünkü. Gerekiyorsa araç kullanıyorum, gerekiyorsa hastaya müdahale ediyorum, gerekiyorsa hastayı taşıyorum, bununla da gurur duyuyorum. İnsan sevdiği ve mutlu olduğu mesleği yapmalı, ben severek ve mutlu olarak yapıyorum” ifadelerini kullandı.
“Çok değil, hafif sağa kırmanız veya hafif sola kırmanız bizim için yeterli”
Ambulans ile vakalara yetişirken zamanla yarışmanın yanı sıra, trafik ile de mücadele ettiklerini belirten Sarı, vakalara giderken birçok şey yaşadıklarının altını çizerek, “Olumlu olumsuz birçok şey yaşıyoruz aslını isterseniz. İnsanlar genelde çok yardımsever oluyorlar. Elinden geleni yapıyorlar. Bir yerden park halinde çıkacağız beni görünce ‘İstiyorsanız ben yardım edeyim’ falan diyorlar, ‘Yok’ diyorum ‘Gerek yok.’ Bir şaşırıyorlar ama mutlaka hastanenin önünde böyle alkışlayanlar falan oluyor. Tebrik ediyorlar gelip özellikle. Ama bazen de olumsuzluklarla da karşılaşabiliyoruz. Olumsuzlukları da elimizden geldiği kadar elemeye çalışıyoruz. Trafikte yol vermek için çaba harcadıklarını fark ediyorum. Fakat bazen kasıtlı olarak yol vermeyenler oluyor. Bunlar bariz belli oluyor. Yol veremeyenle yol vermeyen arasında büyük bir fark var. Lütfen, keyif için gitmiyoruz. Çok değil hafif sağa kırmanız, hafif sola kırmanız bizim için yeterli. Sizi tehlikeye de sokmak istemiyoruz. Ama gitmemiz gereken birileri var ve yardıma ihtiyacı var. Emin olun vakaya ulaşmamız dakikaları geçmiyor. Çok kısa sürede gitmiş olsak da karşı taraf bizi ‘yarım saat oldu’ diye karşılıyor haklı olarak. Halbuki 10 dakika bile olmamış. Biz bu problemleri yaşıyoruz. İstediğimiz birazcık sağa, birazcık sola kayın, biz saygısızlık yapmıyoruz siz de bize saygısızlık yapmayın” diye konuştu.
“Kendi aracımdansa ambulans bana göre daha rahat ve konforlu”
Gün içerisinde kendi kullandığı şahsi aracının küçük ve otomatik vites olduğunu, ambulansın geniş ve yüksekliğine çok alıştığı için kendi aracında o kadar rahat hissetmediğini belirten Sarı, “Ciddi problem yaşıyorum. Benim aracım küçük bir araç. Ambulanstan iniyorum arabaya biniyorum. Arabam otomatik, ambulans düz vitesli bir araç. Vites arıyorum arabanın içinde ve ezilecek gibi hissediyordum. Bütün gün ambulans sürüyorsun, yüksektesiniz ve gerçekten konforlu bir sürüş aslında. Küçük bir arabaya binince bütün arabalar senin üzerine geliyor ve görmüyorsun etrafı. Bu korkutuyor insanı. Ambulans sürmeyi tercih ediyorum. Kendi aracımdansa ambulans bana göre daha rahat ve konforlu” şeklinde konuştu.
“Her çocuğu kendi çocuğum gibi düşünüp hareket ediyorum”
Yaklaşık 15 yıldır sağlık personeli olarak görevini sürdüren Burcu Tamkoç ise, Ankara 112 ambulans servisinde 8 yıldır çalıştığını belirterek, “Mesleğime isteyerek başladım. Çok küçüktüm, 5-6 yaşlarımdaydım. Halam ebeydi ve hep tansiyon ölçerdi geldiğinde. Tansiyon ölçme merakımdan başladı. Sonra ilkokul 5’inci sınıfa gidiyordum ve ‘Ben hemşire olacağım’ dedim. Şu anda da acil tıp teknisyeniyim. Uğraştığımız iş insan işi, yani birebir insanlara müdahale ettiğimiz için sevmeden kesinlikle yapılmayacak bir iş. Her gittiğimiz vakayı kendi yakınımız, kendi çocuklarımız olabilir diye düşünerek çıkıyoruz. İlk oğlumu kucağıma aldım ve 4 ay sonra işe başladığımda çocuklarda damar yolum çok iyidir benim, hep oğluma damar yolu açıyormuş gibi düşündüğümden dolayı uzun süre damar yolu açamamıştım. Tabii sonra o süreci aştık. Yani her çocuğu kendi çocuğum gibi düşünüp hareket ediyorum. Çocuk vakalarda özellikle çok hassasım” ifadelerini kullandı.
“Hayat kurtardığımız zaman, buna vesile olduğumuz zaman çok mutlu oluyorum”
10 yıldır sağlık personeli olarak çalıştığını belirten Mine Cansu Yalabık, “Meslek seçimim tavsiye üzerine oldu. Ama sonrasında çok sevdim. Aslında sevmek gerekiyor. Yani sevmeden bu işi asla yapamazsınız. Bütün insanların hayatına dokunuyorsunuz. Evlenmeden önce çocuk vakalarında daha değişik bir ruh halindeydim. Ama sonra 2 tane çocuğum olduğu için kendi çocuğuma müdahale ediyormuş gibi davranıyorum. Sevmeden yapılacak bir meslek değil, seviyorum işimi. Özellikle çocuk vakalarda, yaşlı vakalarda onlara yardımcı olabildiğimiz zaman, hayat kurtardığımız zaman, buna vesile olduğumuz zaman çok mutlu oluyorum” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.