28 Şubat'ta FETÖ-Doğan işbirliği
Türkiye gazetesi yazarı Yücel Koç bugünkü köşesinde '28 Şubat'ta FETÖ-Doğan işbirliği'ni kaleme aldı.
Latif Erdoğan’ın, 'İhlas Finans’ı FETÖ batırdı' itirafında eksik bırakılan kısmın, darbenin sivil ayağı olduğunu ifade eden Koç, 'Aydın Doğan da bunun içindedir. Çok umudum yok ama yine de buradan savcılara ihbarda bulunuyorum; İFK’nın nasıl batırıldığını, o dönem kimlerin iş birliği yaptığını çözerseniz, 28 Şubat’ın asıl sorumlusu sivil ayağa da ulaşmış olacaksınız' dedi.
İşte Yücel Koç'un 'Aydın Doğan’ın tetikçisine zor sorular' başlıklı yazısı
Ahmet Hakan, patronundan talimat almış olmalı ki, FETÖ itirafçılarının bile “Biz yaptık” itirafında bulunduğu İhlas Finans Kurumu üzerinden İhlas’a saldırıya geçti.
Yazdıklarında yeni bir şey yok, güya mesaj veriyor.
Hoş, bir gazeteci dostum daha birkaç gün öncesinden uyarmış, Doğan Grubu’nun yakında saldırıya başlayacağını söylemişti…
Haklı çıkması uzun sürmedi.
Özellikle sivil ayağıyla ilgili bir arpa boyu mesafe katedilemeyen 28 Şubat davasından şahsen umudu kestim, ama yine de hatırlatmak gerek…
Ahmet Hakan o dönem bizim mahallede muhafazakârlığa oynadığı için şahit olmamıştır…
Patronuna şunları sorsun, bakalım ne cevap alacak;
Latif Erdoğan’ın anlattığı arşiv kayıtlarında geçen; 1997 yılında Fetullah Gülen’e, ‘Bana da bir görev ver hocam. Vazifemi yerine getireyim’ dediği doğru mu?
Verdiği vazifeler arasında İhlas’ın batırılması projesi var mı?
Aydın Doğan, 28 Şubat öncesi İhlas Holding için “Bunlar çok büyüdü. Artık durdurulması lazım” dedi mi?
İhlas’a ‘yeşil sermaye’ damgası vurup, öncelikle İFK’nın batması için harekete geçen 28 Şubat’ın asker ve sivil kanadı ile Aydın Doğan arasında nasıl bir iş birliği vardı?
Aydın Doğan’ın, FETÖ’yü palazlandıran 28 Şubat’ta sivil ayağın bir numarası olduğu iddiası doğru muydu?
İhlas’ın başı çektiği Anadolu sermayesi ‘yeşil’e boyanıp doğrudan hedef alınırken, Aydın Doğan’ın gazetesi Hürriyet’in manşetleri nasıl bir rol aldı?
İhlas Finans ‘batırılmadan’ önce ve tasfiye sürecinde, üç büyük yabancı yatırımcı İFK’ya ortak olmak istedi. Bütün borçları kapatmak bir yana, 5 yılda minimum 5 milyar dolarlık kâr öngörülen bu ortaklık başvuruları, kanunen hiçbir engel olmadığı hâlde, FETÖ’nün yayın organı Zaman ve Doğan’ın gazetesi Hürriyet’e neden ve nasıl aynı anda hedef oldu? Aralarında nasıl bir iş birliği vardı, karşı çıkmalarındaki ortak amaç neydi?
İhlas’ın kazandığı, 9 milyar dolar kâr öngörülen Bursa-Yalova elektrik dağıtım ihalesini ‘yeşil sermaye’ diye kim iptal ettirdi? İhlas’la aynı şartlardaki Aydın Doğan’ın aldığı ihaleye neden dokunulmadı?
İhlas’la ilgili FETÖ’nün her talimatını kusursuz yerine getiren Ecevit ve Mesut Yılmaz’lı koalisyon hükûmetlerini eli cebinde kurduran Aydın Doğan, Ecevit ve Yılmaz’dan İFK ile ilgili neler istedi?
Aydın Doğan’ın her emrini şak diye yapan Mesut Yılmaz’a, “Anam a…dım olsun ki İhlas’ı batıracağım” dedirten kendisi miydi?
Hürriyet, o dönem faizsiz bankacılığın bir numarası İFK batırılırken, Bank Asya’ya hiç dokunulmamasını neden sorgulamadı?
Haftalarca İFK’yı hedef yapıp, mudileri şube önüne toplayan, bir yıl sonra da televizyon ve gazete kuracak güce (!) ulaşan Ufuk Güldemir ile konuyu manşetlerinden indirmeyen Aydın Doğan arasında iş birliği var mıydı?
***
Latif Erdoğan’ın, Nurettin Veren’in “İhlas Finans’ı FETÖ batırdı" itirafında eksik bırakılan, darbenin sivil ayağıdır… Aydın Doğan da bunun içindedir.
Başta yazdığım gibi çok umudum yok.
Yine de buradan savcılara ihbarda bulunuyorum;
İFK’nın nasıl batırıldığını, o dönem kimlerin iş birliği yaptığını çözerseniz, 28 Şubat’ın asıl sorumlusu sivil ayağa da ulaşmış olacaksınız.
İFK nasıl batırıldı? İşte gerçekler…
Aydın Doğan’ın manşetlerle hükûmetler yıkıp, hükûmetler kurduğu yıllar...
Enver Ağabey, yaklaşan ekonomik krizi görür…
İktidarda, FETÖ’nün parmağında oynattığı Bülent Ecevit ile Aydın Doğan’ın maaşlı çalışanı gibi hizmet veren Mesut Yılmaz vardır.
Henüz İFK ile ilgili kamuoyuna yansıyan bir şey yoktur ama, Enver Ağabey, can düşmanı FETÖ ve 28 Şubat’çı ortaklarının İhlas’a yönelik finansal operasyon yapacağını fark etmiştir.
O dönem Türkiye’nin üzerine kara bulut gibi çökenler faizsiz finans kurumlarına zaten yan gözle bakmakta, sırf büyümesinler diye bankalardan iki kat fazla vergi almaktadır.
Bir yabancı ortak almak, kesinlikle doğru bir adım olacaktır.
***
Nitekim Avrupalı bir yatırımcı, İFK’nın yüzde 50’sine 600 milyon dolar ödeyerek ortak olmak ister.
Enver Ağabey, yatırımcıyı Türkiye’ye davet eder, Ankara’da girilmedik kapı bırakılmaz.
Yabancı sermayedar Başbakanlık, BDDK, TMSF ile doğrudan görüştürülür…
Hepsi ‘tamam’ der.
Hiçbir engel yoktur.
Çünkü o dönem finans kuruluşları Anonim Şirkettir ve ticaret kanununa tâbidir.
BDDK, Ticaret Hukuku’nun 496. maddesi kapsamında hisse devrinin en doğal hak olduğunu teyit eder.
Bununla yetinilmez…
Alanında söz sahibi uluslararası değerleme kuruluşu Price water house Coopers (PwC) ve UBS Bank da Türkiye’ye davet edilir, haftalarca inceleme yapılır.
Sonuç; Satış en doğal hakkınız…
***
Avrupalı yatırımcı, finans kuruluşları arasında lider olan İFK’nın parlak durumunu ve yasal engel olmadığını görür, kararını verir.
Kesinlikle ortak olacaktır, prosedürler için sadece 8 haftalık zamana ihtiyaç vardır.
Gönül rahatlığıyla hazırlıklarını tamamlamak üzere ülkesine döner…
10 Şubat 2000’de, yani Enver Ağabeyin doğum gününde İhlas Finans’a resmî bir yazı ulaşır;
“Faaliyetleriniz durdurulmuştur…”
***
Mecburen tasfiye süreci başlar…
Bir süre sonra İhlas’ın kapısını Dubai İslamic Bank (DIB) çalar.
O dönem Orta Doğu’nun en güçlüsü…
PwC ve UBS Bank’ın raporları ile getirdikleri uzmanların incelemeleri örtüşünce ‘Tamam’ derler.
Başkent trafiği yeniden başlar.
Bütün kurumlar yine “Hiçbir problem yok” cevabı verir.
Parayı yatırdıkları gün hiçbir mudinin alacağı kalmayacağı gibi, UBS raporunda ‘en az altı katı kârlılık’ görünüyordur.
Fakat Ankara’daki kirli mekanizma hemen harekete geçer.
FETÖ’nün amiral gemisi Zaman ve Aydın Doğan’ın amiral gemisi Hürriyet, aynı zamanlamayla “İhlas spekülasyon peşinde” diye haberler yapmaya, satış işlemini karalamaya başlar.
Bu karalama kampanyası DIB’i ürkütür, yatırımı askıya alır.
***
Burada ilginç bir ayrıntıya değinmekte yarar var…
Dubai’de yapılan görüşmelerde küçük bir kriz yaşanır.
Sebebi; Türk lirası üzerinden açılan hesapların, Enver Ağabeyin talimatıyla dolara çevrilmesidir…
Dubaili bankacılar, “Neden böyle bir şey yaptınız? Borcunuz 1 iken, siz 4’ün üzerine çıkarmışsınız. Bunu yapmasanız zaten borcunuz bitmiş” der.
Yani 300 TL alacağı olan bir mudiye borç, krizde dolar fırladığı için 1300 TL’ye çıkmıştır.
İFK adına görüşmeye katılan heyet, “Enver Bey, ekonomik krizden dolayı borcun ödenmesi uzun sürebilir. Bu arada vatandaş mağdur olmasın diye bu kararı aldı” deyince, Dubaililer şaşkınlık içinde kalır.
***
Bitmedi…
DIB’den kısa zaman sonra Abu Dabi Islamic Bank, İFK’ya talip olur.
Onlar da 5 yılda 5 milyar dolar kâr öngörüyordur.
Aynı süreç tekrarlanır.
Türkiye’de yapılan incelemelere BDDK ekibi de katılır.
“Her şey tamam” deyip ikna olduktan sonra, DIB’le olduğu gibi, onlarla da ara sözleşme imzalanır.
Dönmek üzere ülkelerine gittiklerinde, bankanın başındaki kişinin telefonu çalar.
Arayan BDDK’dan iki avukattır…
FETÖ’cü oldukları yıllar sonra ortaya çıkan ve kurumdan uzaklaştırılan bu iki avukat, “Buradan İFK ile ilgili hiçbir şey geçmez” diye tehdit eder.
Avukatlar bununla da kalmayıp, “Size Tekstilbank’ı satalım” teklifinde bulunur.
Aynı günlerde, Hürriyet ve Zaman da İFK ile ilgili karalama haberlere başlar, bu ortaklık da rafa kalkar.
***
Merak edenlere, işte gerçekler…
Hepsi kayıtlarıyla, belgeleriyle bizde…
İFK’ya bu operasyonu çekenler, satışını engelleyip vatandaşı asıl mağdur edenler, bir de utanmadan “Niye ödemiyorsunuz?” yaygarası koparıyor.
Ama unutmayın; gerçekler er ya da geç bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır.
Aydın Doğan’ı özetleyen bir örnek…
Yakın muhatabından dinledim…
TGRT’nin parlak yılları…
Beyaz olarak ünlenen Beyazıt Öztürk’ün, Kanal D’deki sözleşmesi bitecektir.
Enver Ağabeyin yanına gelir.
Sözleşmesi bittikten sonra TGRT’de program yapmayı istemektedir.
Enver Ağabey, Beyaz’ı da yanına alır, TGRT’yi gezerler.
Makamına döndüğünde telefonu çalar.
Arayan Aydın Doğan’dır…
“Sen benim adamımı nasıl almaya kalkarsın?” diye başlayıp, ağzından köpükler saçarak bir sürü laf eder.
Enver Ağabey dinler dinler, sonra “Ben çağırmadım ki, kendi geldi. Sen istemiyorsan almam” der.
Mevzunun burada kapanacağını düşünüyorsunuz değil mi?
Aydın Doğan öyle yapmaz…
Radikal’e talimatı vermiştir…
Manşet atılır; Kolacı Enver…
Borsaya açık Kristal Kola üzerinden İhlas’a zarar vermeye kalkar…
***
Aradan zaman geçer.
Cem Uzan, Aydın Doğan’a Almanya’da operasyon çeker, Simavilerin üzerindeki baskı tesislerini bir günde satın alır, Hürriyet açıkta kalır.
Türkiye gazetesinin Frankfurt’ta tesisleri olduğu için hemen Enver Ağabeyi ararlar.
Enver Ağabey, önce Hürriyet’i, sonra Türkiye’yi bastırır…
Teşekkür için arayan M. Ali Yalçındağ, “Biz size eşeklik yaptık. Siz insanlık gösterdiniz” der.
Raconu sadece Aydın Doğan keser!
Ahmet Hakan üzerinden demek istiyor ki;
Biz istediğimize, istediğimizi söyleriz, ama kimse bize laf edemez.
Biz herkese çamurlaşabiliriz, kimse mukabele edemez.
Üst aklın bütün taşeronlarını desteklesek bile hep suyun üstünde dururuz.
Biz herkesi hedef alabiliriz, kimse bize yan bakamaz.
Darbeleri de desteklesek, hükûmetleri de yıksak en demokrat biz görünürüz.
Hangi iktidar başta olursa olsun, baş köşede biz otururuz.
Kimler, kimlerle beraber?
Doğan Grubu’nun İhlas’a yeni operasyona kalkışması sürecinde bir detay dikkatimi çekti.
Geçenlerde, FETÖ’cülerin Enver Ağabeye yaptıklarını kaleme almıştım malum...
Yazıda, bir gazeteye de o dönem bizim yanımızda durduğu için teşekkür etmiştim.
Üzerinden hafta geçmedi ki, aynı mahallede olduğumuz o gazete birinci sayfasından İhlas’ı hedef alan küçük bir haber verdi.
Gerçekten tuhaftı!..
Gereken cevabı verdik.
Fakat, asıl şaşırtıcı olan, bu saldırının devamının Hürriyet’ten gelmesiydi.
Umarım ben yanılıyorumdur da, yeni bir “Kimler, kimlerle berabermiş” şaşkınlığı yaşamayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.