Abdullah Gül: Hükümetten farklı düşünüyordum
Al Arabiya kanalına röportaj veren Abdullah Gül, dönemin hükümeti ile farklı düşündüğünü, Kürt sorununda yumuşak güçten yana olduğunu söyledi
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Al Arabiya kanalına verdiği seri röportajların 3. bölümünde Mısır ve Suriye problemi ile Kürt sorunu hakkında çok önemli açıklamalar yaptı. Gül, sorunların çözüne ilişkin Erdoğan hükümeti ile farklı düşündüğünü belirtti.
Milliyet'te yer alan habere göre, Gül'ün Al Arabiya'ya verdiği o röportajdan satır başları şöyle:
"Müslüman Kardeşler'in Mısır'da seçimle iş başına gelmeleri bizi çok sevindirmişti. Ancak programlarını uygularken çok sıkıntılar çektiler. Buna rağmen bütün Mısır halkını içine alacak bir parti programı belirlediler. Her şeye rağmen bir partinin şeffaf seçimlerle başa gelmiş olması bizi memnun etmişti. Mısır ile Mübarek döneminde çok iyi ikili ilişkilerimiz vardı. Mısır ve Türkiye Akdeniz'in kuzeyinde ve güneyinde bir elmanın iki yarısı gibiydi.
Mısır bizim için çok önemliydi. Mısır halkının kararı da çok değerli. Her şeye açık bakmak gerekir. Mısır'da daha önce bir adam ve bir partinin hegemonyası vardı. Mısırlılar sokağa çıktı. Benim Mısır'da asıl endişem tarafların intikam duygusuyla hareket etmeleriydi. Demokrasiye geçiş Mısırlılar için çok önemliydi. Mübarek döneminde güzel ekonomik reformlar vardı fakat politik alanda reformlar yapılmamıştı. Bundan sonra Muhammed Mursi Cumhurbaşkanı oldu.
İÇ ÇEKİŞMELER ÜLKELERİ MAHVEDİYOR
Mısır ile çok güzel ilişki geliştirdik bu dönemde. Mısır çok güçlü bir ülke olmak zorunda. Mursi döneminde bazı krizler ortaya çıktığı doğrudur. Milyonlarca insan yine sokaklara döküldü. Ancak bunun sonucunda bir askeri darbe yaşandı. Ben o dönem bir çok kişiye asker ile halkın karşı karşıya gelmemesi gerektiğini söyledim. Derhal demokratik sisteme geçilmeli ve seçimler yapılmalıydı.
Müslüman Kardeşler de dahil bir çok siyasetçi ile bir araya geldim o dönemde. Şimdi yönetimde olan insanlarla da buluştum. Onlara dediğim şuydu, "Mısır halkının yararı için bir ekonomik reform olması gerekiyor. Bu ise ancak özgür seçimlerle mümkündür. Kan dökmek ile olmaz."
Müslüman Kardeşler daha iyi şeyler yapabilirdi. Herkesi kucaklayabilirlerdi. Her rejim hatalar yapabilir. Olumlu yönleri de olabilir. Bu noktada yapılması gereken sabırlı olmaktı ve seçimle göreve gelenleri yine seçimle göndermekti. Her toplumun değişik dinamikleri vardır.
Bazı özel konularda kapalı ve özel toplantılarda Türkiye'deki bazı siyasetçilerle farklı düşündüğümü kendilerine de defalarca belirttim. Bu yeni bir şey değil. O siyasetçiler de bunu biliyorlar. Ben tabiat olarak, iç çekişmelerin ülkeleri mahvettiğini düşünüyorum.
Kan bir kere Avrupa'da döküldüğünde, bütün toplumlar bundan ders almalıydı. Etnik ve mezhebi ihtilafları önlemek için birlikte çalışmak gerekirdi. Ben Mısır'ın bu konularda güçlü ve dayanıklı olmasını istedim. Mısır gibi büyük bir ülke kaostan uzak durmalı.
Ekonomik reformların siyasi reformlarla birlikte gitmesi gerektiğini söyledim. Bu Suriye'deki durum için de geçerlidir. Siyasi çözümden yanaydım. Bu konuda da kendi hükümetimden farklı görüşlerim olmuştur.
Ben Ermenistan'ı ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı oldum. Ermeni Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ı da Türkiye'ye davet ettim. O zamanki bir spor aktivitesinin iki ülke arasındaki diplomatik çözüme yardımcı olabileceğini gördüm. Cenevre'deki protokolün imzalanmasının ardından, yeni bir merhaleye geçildi. Ancak protokolün gerekleri ne yazık ki yerine getirilemedi.
YUMUŞAK GÜCE ÖNEM VERİYORUM
Türkiye'de Kürtler bakan ve bürokrat olmaktadır. Ancak tabii bunların sayısı oldukça azdır. Devlet olarak bazı sorunların çözümünde geç kalınmıştır. İfade özgürlüğü ve televizyon yayıncılığı bakımından haklar geç verilmiştir. Fakat bazı şeyler ülkemizde daha iyiye gitme yolundaydı. Ancak Marksist bir yapısı olan PKK, terör uygulamaya başladı. Suriye ve Irak'ta olanları gördükten sonra bu durumun bölge için de büyük tehlike olduğunu gördük.
Mevcut terör operasyonları elbette ülkemiz için bir risk içermektedir. Ben Cumhurbaşkanı iken bazı reformlar için çağrıda bulundum ve bazı yasaların çıkarılmasına öncülük ettim. Böylece diyalog başladı.
Fakat bölge ülkelerindeki bazı gelişmeler sonrası PKK tekrar eyleme geçti. Bu sebeple bizim güvenlik güçlerimiz de ülkeyi ve vatandaşları korumak ve istikrarı tekrar sağlamak için silahlı mücadeleye devam ediyorlar.
Her siyasetçinin bir politik stili var. Benim için yumuşak güce önem vermek daha önceliklidir. Türkiye bu konuda büyük takdir topluyordu. Ancak askeri güç de her an hazır olmalıdır elbette."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.