Aile yuvası
Milletlerin temel taşı ve çekirdek birimi olan AİLE; bir erkekle kadının nikâhlanıp, evlenerek kurdukları kutsal yuvanın adıdır. Bu özel yuvada dünyaya...
Milletlerin temel taşı ve çekirdek birimi olan AİLE; bir erkekle kadının nikâhlanıp, evlenerek kurdukları kutsal yuvanın adıdır. Bu özel yuvada dünyaya gelen çocuklar ailenin meyvesidir. İslâmiyet’le bütünleşen geleneksel kültürümüzde aile mahremiyeti, namus ve iffeti koruma tartışılmaz bir kuraldır. Evlenmek şart, nikâh kutsaldır. Tüm Müslümanlar, Din kardeşi olarak büyük ailenin fertleridir. Dolayısıyla hangi ırk ve memleketten olursa olsun, Müslümanlar bu şuurla birbirine bağlıdır, birbirini sever ve sayarlar. Gerçek müminler, din kardeşini kendi aile ferdi gibi korur ve ona sahip çıkar. Dünya hayatının sağlam, huzurlu ve düzenli olması için, evlenmek ve evliliği ferâgatle sürdürmek gerekir. Evlenmek bazen farz, bazen de sünnet olarak dînin yarısıdır. Hz. Peygamberimiz: “Evlenmek hacc-ı Ekberdir.” Büyük hacc derecesindedir. Buyurmuş ve tâ’limat olarak: Evleniniz, çoğalınız. Kıyamet günü ümmetlere sizinle iftihar ederim.” Buyurmuştur. İyi düşünülüp şartlara uygun yapılan evlilikte bereket, huzur, sağlık ve başarı vardır. Yuvasında mutlu kişilerin ruh ve beden sağlığı mükemmel olduğu için, bu yüksek moral ve motivasyonla günlük işlerinde üstün başarı sağlarlar. Ailedeki mutsuzluk işe yansıdığı gibi, işteki olumsuzluk da aileye yansır. İşi eve taşımak hiç uygun değildir. Eş seçiminde Hz.Peygamberimizin koyduğu şu temel prensibe uymalıdır: “Kadın dört şeyden dolayı nikahlanır: Malı için, soyu için, güzelliği için ve dindar olduğu için. Sen dindar olanı seç. (Aksi takdirde) sıkıntıya düşersin.” Hepimiz iyi biliyoruz ki, güzellik ve zenginlik geçicidir. Bunlar bazen şımarma ve kibirlenme getirir aile saadetine zarar verebilir. Asalet aranmalıdır ama iyi atadan kötü evlat olabilir. Şu halde en mantıklısı, Dindar olanı tercih etmektir. Çünkü dindar; eşine yardımcı olur, aza kanaat eder, iffetini korur. Evliliğin şartlarına riayet edemeyip, eşine zulmedeceği bilinen dengesiz kimselerin ve aile yuvasını idame ettiremeyecek beceriksizlerin evlenmesi haramdır. Rabbimiz (c.c.) Nur süresi 32.ayette: “Ve sizden olan bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden SALİHLERİ EVLENDİRİN” Buyurmuştur. Yaşı ilerlediği halde evlenmemiş müzmin bekârların birçoğunda, psikolojik sorunlar ortaya çıkmakta ve dengesiz tavırlar görülmektedir. Hatta bunlarda psikiyatrik sorunlar depreşip çevreye zarar vermektedir. Hz.Peygamberimiz: “Kul evlendiği zaman dinin yarısını kemale erdirmiş olur” Buyururken bu tehlikeye dikkat çekmiştir. Evlenmeden önce eşlerin nişanlanıp, meşru çerçeve içinde görüşüp, birbirini iyice tanımaları nikâhın sünnetidir. Bu süreç, aralarında ülfet ve muhabbete vesile olduğu gibi, mizaç ve karakter uyumu bakımından da şarttır. Töremizdeki söz ve nişan süreleri bundandır. Bu süreçlerden sonra, nikâhla yuva kurulunca eşler artık sevgi, saygı, güven, özveri ve sadakatle birbiriyle kenetlenmelidir. Erkek hanımına gayet sıcak ve iyi davranmalı, eziyet etmemeli, sevip baş tacı etmeli, hanımının anne-baba ve akrabalarına da hürmet etmelidir. Hz.Peygamberimiz:“Kadınlara hayırla muamele ediniz. Bu tavsiyeme uyunuz.Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız” Buyurur. Kadın da erkeğine saygılı, güler yüzlü ve sevecen davranmalı, onu evinin direği kabul ederek, sıkıntıya sokacak söz ve hareketlerden kaçınmalıdır. Aile hayatı bereket ve güzelliklerin yanında sabır, metanet ve fedâkârlık gerektirir. Özellikle ilk ay ve yıllarda evlilik rayına oturuncaya kadar eşler, hoşgörü ve sabrı elden bırakmamalıdır. Uyumsuzluk, geçimsizlik ve ihanet gibi sebeplerden boşanmak gerekirse, kavga ve cinayete girmeden ayrılmak (TALAK) caizdir. Aile hayatından beklenen huzur ve mutluluk olmaz, ortak hayat çekilmez hale gelirse boşanmak mümkündür. Peygamber Efendimiz: “Talak helal şeylerin en sevimsizidir.” Buyurmuştur. Son yıllarda artan boşanma olayları ve birçok aile yuvasının çatırdaması, geçimsizlikler, şiddet ve kadına yapılan kötü muameleler toplumun derin bir yarasıdır. Ayrıca pek çok kişinin evlilikten çekinerek ya da başka sebeplerle evlilik dışı, arkadaşlık ilişkisi sürdürmesi madalyonun diğer bir yüzüdür Devletimizin aileye yönelik sosyal politikalar kapsamındaki çalışmaları, aileden sorumlu bakanlığın kurulması güzel bir adımdır. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere tüm kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları, ilim adamları, yazar-çizerler vicdan sahibi sorumlu her kes, aileye yönelik sosyal faaliyetlere ağırlık vermeli, projeler üretmelidir. Milletlerin temel taşı olan aile çökerse bina ayakta duramaz. O halde evlenmeli, aileyi güçlendirmeli ve çoğalmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.