Amerikalı mağaracı ve Kartalkaya Rambosu -2-
Amerikalı pilot yarbay Mike Couillard ile oğlu Martthew Bolu Kartalkaya’da kaybolması bulunmasıyla ilgili değerlendirmeler gibi tartışmalar da kafa karıştırıyordu…
ARAŞTIRMA / DEĞERLENDİRME: DURSUN ERKILIÇ
Amerikalı pilot yarbay Mike Couillard ile oğlu Martthew Bolu Kartalkaya’da kaybolması bulunmasıyla ilgili değerlendirmeler gibi tartışmalar da kafa karıştırıyordu…
TARTIŞMALAR
“Kaybolma” olayının ilk anından itibaren durumdan şüphelenen Türk makamları, arama-kurtarma çalışmalarını Amerikalılar olmadan yapma isteğinde başarılı olamamıştı. Arama boyunca Türk ve Amerikalı ekipler arasında gözle görülür tartışmalar ve sürtüşmeler yaşanıyordu. Özellikle Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanlığı ile ABD’li yetkililer arasında yoğun tartışmalar oluyordu.
Bu şüpheleri haklı çıkaracak birçok gelişme de kurtarma çalışmaları bittikten sonra yaşandı. Bolu’daki ilk tedavileri yapıldıktan sonra apar-topar askeri uçakla İncirlik Üssü’ne götürülen Yarbay Couillard ve oğlunun buradan “çaktırmadan” Almanya’ya götürüldüğü ve bunun Türk makamlarından gizlendiği öne sürülüyordu.
İNANDIRICI DEĞİL
Ayrıca, Adana’ya geldikten iki gün sonra ilk defa basın toplantısı yapan ABD’li pilotun anlattıkları pek inandırıcı bulunmamıştı. Yarbay, soruları kısa cevaplarla geçiştirirken, basın mensuplarının bazı sorularına da ABD’li askeri yetkililer müdahale ediyordu.
Mesela, “Son iki gün kaldığınız baraka ile oğlunuzu bıraktığınız mağaranın arası 15 dakika. Neden tekrar oğlunuzun yanına gitmediniz?” sorusuna, “Barakalarda kimseyi göremeyince umudum kırıldı. Açlıktan ne geri dönebilirdim ne de daha ileri gidebilirdim” şeklinde cevap vermesi inandırıcı bulunmadı.
Çünkü, ABD’li yarbayın Alaska’daki eğitimi ile en zor doğa koşullarında çok uzun süre yaşaması mümkündü. Pusulasız istediği yönü bulabilir, hava şartlarını önceden tahmin edebilirdi. Karı, ameliyat malzemesi, ateş düşürücü, su ve yiyecek olarak kullanabilirdi. Hatta her komandonun yanında bulunması gereken vitamin haplarıyla en az 10 gün hayatını sürdürebilirdi.
İSTİHBARATÇI GÖZÜYLE
İsminin açıklanmasını istemeyen bir istihbarat yetkilisi, gazeteci Halit Çelik’e şu değerlendirmeyi yapıyordu:
“Bilindiği gibi üye ülkeler yeni kuracakları veya kurdukları askeri birlikleri NATO’ya bildirmek zorundalar. Bizim Bolu’da bulunan Komando Tugayı Amerikalıların bilgisi dahilinde bir askeri alandır. Ancak çok özel yeteneklere sahip birliklerin yetiştirildiği bu tugayı içeriden inceleme tutkusu Amerikalılarda vazgeçilmez bir hırs konusuydu. Aladağ bölgesindeki bu eğitimler gerek ABD’liler gerekse diğer ülkeler için tam anlamıyla bir sırdı. bazı kesimlerce ‘kontrgerilla’ olarak da bilinen birliklerin faaliyetlerinin izlenmesi, ‘kayboldum’ masalını uyduran Yarbay Couillard ve ekibi tarafından yürütülüyordu. Bölgeye gönderilen Skorsky helikopterlerinin asıl amacı, arama bahanesiyle bölgedeki gizli çalışmaları tespit etmekti. Çağımızın savaşlarında kullanılan bu özel donatılmış helikopterlerde bir odanın içinde içilen sigarayı bile tespit edecek kadar hassas cihazlar bulunuyor. Ayrıca, ABD’liler arama çalışmaları sırasında yarbayın kaybolduğu istikametin tersi yönde çalışmalar yapmışlardır. Arama çalışmaları sırasında bilindiği gibi, ABD’li yetkililerle Türk komando yetkilileri arasında gerginlik yaşanmıştı. Onlar ısrarla askeri birliğimizin bulunduğu yönde çalışma yapmak istiyorlardı. Oysa yarbay ile oğlunun kaybolduğu yön ile komando birliğimizin arasında en az 10 km mesafe var. Arama çalışmalarını sürdüren Amerikalı yetkililer Türk subaylarından oldukça mesafeli durdu. Ortak bir değerlendirme toplantısı bile yapmadılar. Yarbay ile oğlunun kaybolmasından iki gün sonra kendisini (bu sıra gündemi işgal eden) ‘Hizbullah’ adlı örgütün elemanı olarak tanıtan ve Anadolu Ajansı’nı telefonla arayan bir kişinin ‘Yarbay ile oğlunu biz kaçırdık, İsrail bazı liderlerimizi serbest bırakmazsa öldüreceğiz’ demesi yine Amerikalıların bu konudaki senaryosunun bir bölümüydü.”
Aynı yetkili, aramalar sırasında gerek komando birliğimizin gerekse bölgenin binlerce kare fotoğrafının viedo görüntülerinin çekilmiş olabileceğini belirtiyordu.
YARBAYIN YALANLARI...
Komando Tugayı yetkilileri ise, ABD’li yarbayın anlattıklarından ve olayın meydana geliş şeklinden birçok yalanın ortaya çıktığını söylüyordu. Yetkililere göre yarbayın yalanları şunlardı:
“Yarbay Navigasyon bilgisi aldı. Bu bilgiyi alan bir kişi kuşların uçuşundan, gece bulutların yansıyan ışıklarından yerleşim birimlerini rahatlıkla tespit edebilir. Kaybolan bir komandonun kaybolduğu an ilk yapacağı iş, yerinden kımıldamadan oraya bir kamp kurmaktır. Oysa yarbay kaybolduktan sonra oğlu ile birlikte kilometrelerce yürümüş ve hiçbir işaret koymamış. En önemlisi ise, komando eğitimlerinde ilk öğrendiği şey (zayıf yalnız bırakılmaz) iksedir. Yarbay bu ilkeyi de çiğnemiş hem de öz oğlunu iki gün boyunca bir mağarada yalnız bırakmış. Yarbayın gözlükleri bulunuyordu. Bir komando, yanında gözlük bulunduğu müddetçe ateş yakabilir. Oysa Yarbay, ‘neden ateş yakmadınız?’ sorusunu cevapsız bırakmıştır.”
Bu arada, bir başka ilginç nokta da Türk yetkililerin, yarbayın kaybolduğu bölgedeki dağ evleri ve mağaraların aranması isteğine Amerikalıların itibar etmemiş olmasıydı...
DOKTORLARIN GÖRÜŞÜ
ABD’li pilot ve oğlunun 10 gün süre ile çok zor şartlarda hayatta kalmasını değerlendiren doktorlar da ilginç açıklamalarda bulunuyordu.
Yarbayın anlattıklarının tıbben mümkün olmadığına dikkat çeken doktorlar, 10 gün süre ile sadece kar suyu içerek bir mağarada yaşamanın inandırıcı olamayacağını söylüyordu. Doktorlara göre, bu şartlara kendisi dayansa bile 10 yaşındaki oğlunun dayanması mümkün değildi. Hatta oğlunun 6 gün içinde ölmesi gerekirdi.
Bir başka husus da, bölgede ısının eksi 12 dereceyi bulduğu ve hiçbir ısınma malzemesi bulunmadan ıslak elbiselerle, sadece kar suyu içerek yaşamanın imkansızlığı idi. Normalde bu insanların bu şartlarda donması gerekirdi. Halbuki, doktorların deyimi ile:
“Çocuk ve yarbay kurtarıldıktan sonra gazetelerde yer alan resimlerinde çok sağlıklı, televizyonlardaki görüntülerinde de rahatlıkla konuşabiliyordu. Yüzlerinden sağlık fışkırıyordu. Çocuk nezle bile olmamıştı.”
ŞOK İDDİA...
Tüm bunlar yaşanırken, Ankara’daki bir inşaat şirketinde şoför olarak çalışan Mesut Holat isimli vatandaş, ABD’li pilotu kaybolduktan bir gün sonra otomobilde gördüğünü iddia ediyordu. Holat şunları söylüyordu:
“Kartalkaya yolu üzerindeki Eskop Oteli’ne gitmiş Ankara’daki patronlarımdan gelecek telefonu bekliyordum. Bir ara dışarı çıktım. Otelin bitişiğindeki öğrenci yurduna ekmek getiren kamyonetle tek şeritlik yol kapandı. Bu sırada beyaz üzerine yeşil yazılı plakası 06 CU olarak aklımda kalan füme rengi Toyota Corona marka bir otomobil önümde durdu. Helikopterlerin ve komandoların aradığı Amerikalı karşımda duruyordu. Ekmek kamyoneti yolu 5-6 dakika kapattığı için o olduğuna emin oldum. Üzerinde mavi renkli bir kaban vardı. Adam arabada yalnızdı. Olay saat 11.00 sıralarında oldu. Başımı belaya sokmak istemedim. Bildirseydim günlerce sorgulanacaktım.”
Bulunduktan sonra Yarbayın ifadesini alan dönemin Bolu Cumhuriyet Başsavcısı Ali Turna da, ifadeyi inandırıcı bulmamış ve “Bana göre olayda bir muamma var. Baba ve oğulun uykusuz ve bitkin hiçbir halini sezmedim” demişti...
NASIL HAYATTA KALINIR?
Amerikalı pilot ve oğlunun başından geçenler, içindeki “muammaya” rağmen basının ilgisini başka alanlara da çekiyordu. O günlerde gazetelerimizden biri, Amerikan ordusunun FM 21-76 kodlu çok gizli “acil durum” el kitabını ele geçirdiğini iddia ediyor ve “Hayatta kalmanın el kitabı” diye tam sayfa işliyordu.
Psikolojik hazırlıktan nasıl sağlıklı kalınacağına, susuz banyo şekillerinden farenin nasıl yeneceğine, koşullara adapte olmaktan nelere dikkat edileceğine kadar vatandaşı bilgilendiriyordu bir güzel.
Laf nereden nereye geldi.
Uludağ’da mahsur kalan gençlerin macerasından yola çıktık, Kartalkaya’da kaydık, Bolu Dağ Komando Tugayı’na misafir olduk, İncirlik Üssü’ne girdik... Hatta bir ara Almanya’ya bile gidip geldik. Yazının sonunda neredeyse bir de hayatta kalma dersi alacaktık!..
Bunların hepsine, bir garip “kaybolma” hikayesini hatırlamak için katlandık.
Bilmem anlatabildik mi?
-BİTTİ-
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.