Ankaralı Hayati Erciyes’in babadan oğula geçen antikacılık serüveni
Ankara'nın köklü antikacılarından Hayati Erciyes, babasından devraldığı antikacılık mesleğini yılların deneyimiyle sürdüren bir isim olarak tanınıyor. Babasının 1946 yılında Ankara’ya gelmesiyle başlayan bu hikâye, günümüzde de Erciyes ailesi tarafından Ankara Kalesi'nin eteğindeki dükkânda büyük bir özenle devam ettiriliyor. Hayati Erciyes, antikacılıkla tanışmasını babasının farklı sektörlerdeki kariyerini bırakarak bu sanatsal ve kültürel alana yönelmesiyle şekillendiğini aktardı.
ÖZEL HABER: GÜNSU ÖZMEN
Hayati Erciyes, babasının, antikacılığa ilk adımını eski bakır sahanlar ve yazılı tabaklar gibi sanatsal değeri yüksek objelerle attığını aktardı. Bu eşyalar, geçmişin izlerini taşıyan, tarihi ve sanatsal öneme sahip eserler olduğunu söyleyen Erciyes, bu mütevazı başlangıçtan zamanla işlerini genişlettiğini söyledi. Antikacılığın çeşitli alanlarına yönelerek çalışma alanlarını büyüten baba, antikacılığa olan ilgisi ve bu mesleğe duyduğu sevgi, Hayati Erciyes’in de antikacılıkla tanışmasında büyük bir rol oynadı.
"Babam, Ankara’ya gelen turist askerler ve komutanlarla kurduğu ilişkiler sayesinde antikacılık işine girdi. Cumartesi pazarları Kale'ye gelen turistler ve askeri personel, işimizi geliştirmemizde büyük bir etken oldu." diyen Erciyes, babasının bu meslekteki başarısının kendisini de antikaların büyülü dünyasına çektiğini belirtti.
EĞİTİMLE BİRLİKTE GELİŞEN MESLEK AŞKI
Hayati Erciyes, ortaokul ve lise yıllarında derslerden arta kalan vakitlerini babasının dükkânında geçirerek antikacılığı öğrenmeye başladığını söyledi. Bu süre zarfında, antikalarla iç içe büyüyen Erciyes, üniversite döneminde de derslerinin olmadığı zamanlarda dükkânda babasına yardım etmeye devam ettiğini şu sözlerle aktardı: “Sabahları dükkânı açar, öğleden sonra okuluma giderdim. Derslerim bittiğinde yeniden dükkâna dönerdim. Bu işi böyle öğrendim.”
Hayati Erciyes, Ankara Kalesi'nin eteğinde bulunan dükkânında, antikacılığın kendisi için bir yaşam biçimi haline geldiğini ifade etti. Ailedeki diğer kardeşler de bu mesleğe adım atıp farklı yerlerde kendi dükkânlarını açtığını aktaran Erciyes, ailesiyle birlikte aynı dükkânda çalışmayı tercih ederek babasının mirasını sürdürmeye devam ettiğini ifade etti.
ANTİKACILIĞIN İNCELİKLERİ VE GEREKTİRDİĞİ BİLGİ BİRİKİMİ
Hayati Erciyes’e göre, antikacılık sadece eski eşya satmaktan ibaret olmadığını bu işin derin bir bilgi birikimi ve incelik gerektirdiğini söyledi. Erciyes, “Antika eşyanın sadece eski olması yetmez, sanatsal bir değeri olmalı. Bir eşya, sanatın başladığı dönemde yapılmışsa bizim işimiz olur. Öncesi arkeolojidir, o da bizim işimiz değildir.” dedi. Antikaların değerini belirlerken, sanat tarihi bilgisi ve eserin sanatçısı gibi birçok faktörün önemli olduğunu da vurguladı.
Antikacılıktaki en önemli unsurlardan birisinin de restorasyon olduğunu aktaran Erciyes, eski eşyaların orijinaline sadık kalarak restore edilmesi gerektiğini belirtti.
Hayati Erciyes, bu alanda uzmanlaşmış kişilerle çalışmanın önemine dikkat çekti. Porselen, mobilya, resim gibi farklı alanlarda uzmanlaşmış ustalarla iş birliği yaparak bu işin inceliklerini yerine getirdiklerini ifade eden Erciyes, “Sanat tarihi başladığı noktada bizim işimiz başlar. Kaliteli işçilik ve ustalık gerektiren eşyalarla ilgileniriz. Bu işte isim de önemlidir. Örneğin, ünlü bir ustanın yaptığı bir eser her zaman daha değerlidir.” diye konuştu.
AVRUPA’DAN TÜRKİYE’YE: YURT DIŞINA AÇILAN BİR PENCERE
Son yıllarda, Hayati Erciyes, Türkiye’ye Avrupa’dan mobilya, avize, resim gibi antikaların getirilmesine öncülük eden isimlerden biri oldu. Avrupa sanatının izlerini taşıyan eşyalar, Türkiye’deki antika meraklıları tarafından büyük ilgi gördüğünü söyleyen Erciyes, Fransız mobilyaları, İtalyan heykelleri gibi sanat eserlerini Türkiye’ye getirerek bu alanda önemli bir köprü kurduklarını belirtti. Erciyes, “Fransızlar mobilyada, İtalyanlar heykelde çok başarılıdır. Bu eserleri Türkiye'ye getirerek, burada da sanatın yaşatılmasına katkı sağlıyoruz.” dedi. Erciyes, bu eserlerin yalnızca ticari bir mal değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir miras olduğunu vurguladı.
ANTİKACILIĞIN ZAMAN İÇINDEKİ DÖNÜŞÜMÜ
Hayati Erciyes’e göre antikacılık son yıllarda hobi olarak ilgi görmeye başlamış durumda; ancak bu işin gerçek anlamda yapılabilmesi için büyük bir emek, bilgi birikimi ve uzmanlık gerektiğini şu sözlerle özetledi: “Bu işi sadece hobi olarak yapmak yeterli değil. Antikacılık, büyük bir efor ve uzmanlık gerektirir. Tarihi okumak ve bu işin içine derinlemesine girmek gerekir.”
Hayati Erciyes, günümüzde birçok kişinin sadece vakit geçirmek amacıyla antikacılığa ilgi duyduğunu, ancak bu işin derinliklerine inmeden yapılmasının mümkün olmadığını belirtti. Antikacılık, Hayati Erciyes için sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir tutku ve hayat biçimi oldu. Babasından devraldığı bu mirası titizlikle sürdürmeye devam ediyor ve bu işin inceliklerini yeni nesillere aktardı. Erciyes, “Antikacılık, bir miras ve sanatın yaşatılmasına katkı sağlayan önemli bir alan. Bu işi yapmak, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmak demektir.” şeklinde konuştu.
ANTİKALARIN BÜYÜLÜ DÜNYASI: GEÇMİŞTEN GELECEĞE BİR YOLCULUK
Antikalar, sadece eski eşyalar değil, geçmişin izlerini taşıyan ve her biri ayrı bir hikâye anlatan sanat eserleri olarak hayat buluyor. Erciyes, bu mesleği büyük bir aşkla sürdürmeye devam ediyor ve antikaların büyülü dünyasını gelecek nesillere aktarmak için kararlılıkla çalışıyor. Erciyes’in, babasından devraldığı bu mesleği titizlikle sürdürüyor olması, antikaların ve sanatın korunmasına yaptığı katkıyla, hem Ankara’nın hem de Türkiye’nin kültürel zenginliğini artırıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.