Başbakan Yıldırım, 1978 model otobüsün koltuğuna geçti

Başbakan Binali Yıldırım, "Gönül Dağı" programının özel bölümüne konuk oldu. 1978 model bir otobüsün şoför koltuğuna geçerek otobüsü kullanan Yıldırım, kullandığı otobüsün kendisi için büyük bir anlamı olduğunu belirtti.

Başbakan Yıldırım, 1978 model otobüsün koltuğuna geçti
Yayınlanma:
Güncelleme:

Başbakan Binali Yıldırım, "Gönül Dağı" programının özel bölümünde TRT 1 ve TRT Haber televizyonuna konuk oldu. Hollandalı Haber Muhabiri Wilco van Herpen ile seyahat eden Yıldırım, 1978 model bir otobüsün şoför koltuğuna geçerek otobüsü kullandı. Kullandığı otobüsün kendisi için çok büyük bir anlamı olduğunu belirten Yıldırım, "Şu anda sürdüğümüz otobüsün benim için çok büyük bir anlamı var, büyük bir sürpriz oldu bana. 1978’de ben otobüsçülüğe başladım, o zaman aldığımız otobüs bu. Yani aynı model otobüs, o zamanlar çok meşhurdu, böyle otobüsü olana bayağı bir farklı gözle bakılırdı. Babamla beraber başladık biz bu işe 78’de, bir otobüs aldık, 84’e kadar bu işi yaptık, 84’te bıraktık. O vesileyle Türkiye’nin her tarafına yolcu taşımacılığı yaptık" dedi.

Bakan ya da Başbakan olmanın o zamanlarda aklında olmadığına işaret eden Yıldırım, "Allah ne yazdıysa o oluyor, nasibinizde varsa günün birinde o oluyor. İstemekle değil de, her şey istemekle olmuyor. Tabii ki çalışacaksınız, çabalayacaksın, ama sonunda takdir Mevla’nın" şeklinde konuştu.

Osmangazi Köprüsü Yalova (Hersek) gişelerinde yaklaşık bir ay önce başlayan çekimler sırasıyla, Osmangazi Köprüsü, Kocaeli-İstanbul TEM Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde gerçekleştirildi. 

Hollandalı Haber Muhabiri Wilco van Herpen ile Başbakan Yıldırım'ın arasında geçen keyifli diyalog şöyle:

“WILCO VAN HERPEN- Bir şey sorabilir miyim? Siz artık Türk yollarının babasısınız
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Bizim yolların yapımında emeğimiz var. 12 sene Bakanlık yaptım, yollarda çok emeğimiz var. Ama ben tek başıma yapmadım bunu, 100 bin kişiyle beraber çalıştım, bir ordu demek bu da yani.

WILCO VAN HERPEN- İnsanlar bazen bunu unutuyorlar, tamam birisi bir fikirle geliyor, ama arkada o kadar insanlar çalışıyor ki, bu çok önemli.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Doğru. İnsanlar bittiği zaman ya güzel olmuş diyorlar ya da daha güzel olabilirdi diyorlar.

WILCO VAN HERPEN- Ama her zaman daha güzel olabilir. Ben mesela bu köprüyü çok seviyorum görüntü olarak.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Bu çok estetik bir köprü. Bir özelliği, sağ tarafımızda Hersek Gölü var, Hersek Burnu var, burasının 500 yıllık tarihi geçmişi var, o yüzden bu köprüyü yaparken bu kavisi bilerek verdik. Bu kavisi vermeseydik oradaki o tarihi yer zarar görecekti. Aslında bu da güzel oldu Wilco Bey, köprüye daha bir estetik kazandırdı.

WILCO VAN HERPEN- Bir şey sorabilir miyim? Kaç senedir araba kullanmadınız?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Şöyle söyleyeyim: Herhalde 15 senedir doğru dürüst araba kullanmıyorum. Tabii Bakanlık, Başbakanlık döneminde çok fırsatımız olmuyor araç kullanmak için. Benim için bu büyük bir fırsat oldu, direksiyon başına da geçmiş olduk böylece, eski günlerimi hatırladım. Bu otobüs, şu anda sürdüğümüz otobüsün benim için çok büyük bir anlamı var, büyük bir sürpriz oldu bana. 1978’de ben otobüsçülüğe başladım, o zaman aldığımız otobüs bu. Yani aynı model otobüs, o zamanlar çok meşhurdu, böyle otobüsü olana bayağı bir farklı gözle bakılırdı.

WILCO VAN HERPEN- Biliyor musunuz, ben de böyle bir otobüste yolculuk yaptım Türkiye’de.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Öyle mi?

WILCO VAN HERPEN- 87’de ilk defa Türkiye’ye geldim turist olarak tabii ki. O zaman böyle modelli otobüsler vardı. Oturduk, klima yok, sıcak, ama böyle güzel bir şey var. O zaman internet yok, cep-mobil telefon yok, millet ile sohbet ediyorsun. Benim Türkçem yok, ama henüz bir ilişki, bir yani o çok güzeldi ya.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii artık bu internet falan hayatı kolaylaştırıyor ama, sosyalleşme de azalıyor, herkes yalnızlaşıyor. Bilgisayarına, cep telefonuna dalıyor, yanındaki insanı bile fark etmiyor.

WILCO VAN HERPEN- Siz de benim gibi bir köy çocuksunuz.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Evet. Babamla beraber başladık biz bu işe 78’de, bir otobüs aldık, 84’e kadar bu işi yaptık, 84’te bıraktık. O vesileyle Türkiye’nin her tarafına yolcu taşımacılığı yaptık.

WILCO VAN HERPEN- O yüzden yani iyi Ulaşım Bakanı oldunuz tabii ki, yani içinizde var o his.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Yani o zamanlar böyle aklımızda bir şey yoktu, Bakan olmak, Başbakan olmak. Allah ne yazdıysa o oluyor, nasibinizde varsa günün birinde o oluyor. İstemekle değil de, her şey istemekle olmuyor. Tabii ki çalışacaksınız, çabalayacaksın, ama sonunda takdir Mevla’nın.
Korna da havalı baya

WILCO VAN HERPEN- Evet, hem de nasıl
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Kural ihlali de yapanlar var maalesef. Aslında yollarda bir sıkıntı yok, yollar çok güzel oldu. Fakat tabii insan hatasının henüz çaresi bulunamadı. Şu andaki kazaların yüzde 90’dan fazlası insan hatasından kaynaklanıyor.

WILCO VAN HERPEN- Biraz önce gördük, yani bir araba
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Yaa, maalesef. Yani sizin dikkatli olmanız yetmiyor, başkalarının hatalarını da gözetmeniz lazım.

WILCO VAN HERPEN- Evet. Ve hani tamam, hız yapıyorsun, ama o hızla ne kazanıyorsun? Sen sadece bazen belki 1 dakika kazanıyorsun, o 1 dakika için de başka birisini öldürüyorsun.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Doğru, maalesef. Dikkatsizlik, acelecilik, yorgunluk, tedbirsizlik kazaların en büyük sebepleri. Kurallara uymamak. Benim bir sözüm var, onu çok sık tekrar ederim; yolların kralı olmaz, yolların kuralı olur.

WILCO VAN HERPEN- Şimdi siz köyde doğdunuz, büyüdünüz.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Evet.

WILCO VAN HERPEN- Çocuk olarak nasıl bir çocuktunuz? Çünkü en büyük çocuk siz.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Benim ablam var benden bir büyük, biz 10 kardeşiz. Ben 1955 yılında doğdum, ilkokulu köyümde okudum, Refahiye Kayı Köyünde okudum. Ondan sonra orta ve lise için İstanbul’a geldim. Çocukken tabii bizim köyde şeyimiz iyiydi, aile büyük bir aile ve köyün de en ileri gelen ailesiydik. Hem okuduk, hem işlere yardım ettik. Tarım işleriyle, hayvancılık işleriyle çok uğraşırdık. Babam celepçilik yapardı, ben de ona yardım ederdim. Tarlalarda biçmek için, ekmek için okuldan çıkınca, bazen de okula gitmezdim, gider babama yardım ederdim. Yazın tarla biçerken uçaklar geçerdi gökyüzünden. Çok merak ederdim bu uçaklarda acaba kimler var, nereye gidiyorlar, keşke ben de içinde olsam diye.

WILCO VAN HERPEN- Ben de aynı duyguyu hissettim, yaşadım.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Hatta uçak gözden kaybolmasın diye sırt üstü yatar daha fazla göreyim diye seyrederdim.

WILCO VAN HERPEN- Ama o günlerde kaç tane uçak gündüz böyle geçti?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Günde bir tane, belki iki tane.

WILCO VAN HERPEN- Şimdi bakın ya.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Şimdi her an, dakikada bir uçak kalkıyor İstanbul Atatürk Havalimanında.
Bu yolun devamı biliyorsunuz Yavuz Sultan Selim Köprüsüne gidiyor, oradan da Türkiye’nin en büyük havalimanına gidiyor, üçüncü havalimanına.

WILCO VAN HERPEN- Evet.
Ne hoşuma gidiyor biliyor musunuz? Şimdi bazen insanlar çok da pozitif düşünmüyorlar. Yani bir köy çocuk ile ne olacak? Ama bir köy çocuk görebilir işi yani, büyüyor Başbakan olabilirsin. Yani çalışkan lazım
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Doğru. Türkiye demokratik bir ülke, hukuk devleti ülkesi. Türkiye’de herkesin her şey olabilmesi mümkün. Ben Erzincan Refahiye’nin Kayı Köyünden Topal Dursun’un oğlu, okumuşum, gayret etmişim, Allah nasip etmiş bu görevlere gelebilmişim, bir engel yok. Onun için gençlerimize tavsiyemiz, çalışsınlar çabalasınlar bu ülkenin geleceği için, bu ülkenin büyümesi için, kalkınması için elbette çok büyük hizmetler, büyük sorumluluklar mutlaka alacaklardır.

WILCO VAN HERPEN- Bir şey anlamıyorum; siz ilkokul köyde okudunuz.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Evet.

WILCO VAN HERPEN- Ama sonra İstanbul’a gittiniz, neden Kayseri’ye gitmediniz?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Çünkü dedem ve amcalarım İstanbul’da oturuyorlardı, orada çalışıyorlardı. Okumak için dedem beni İstanbul’a götürdü. Dedem kış aylarında İstanbul’da dururdu, yaz ayları da köyümüze giderdi. Yine köyümüzde tarla işinde, bostan işinde çalışmaya devam ediyordu.

WILCO VAN HERPEN- Orası bir kültür şok olmadı mı? Köyden bir anda böyle büyük bir şehre
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii alışmak o kadar kolay olmadı, birkaç sene sürdü. Küçük bir köyden çıkıyorsunuz, İstanbul gibi bir dünya şehrine geliyorsunuz. Ama çok hızlı uyum sağladım.
Eskiden imkânlar sınırlıydı, yani diyelim ki ilkokulu okudunuz, ortayı da belki en yakın ilçede okuyabilirsiniz, liseyi de ilde okuyabilirsiniz, ama ondan üniversite için mecburen başka bir şehre giderdiniz. Ama şimdi her ilimizde üniversite var.

WILCO VAN HERPEN- 94’te küçük böyle bir dolmuş ile Hollanda’dan Türkiye’ye geldim üç tane arkadaşla birlikte, öyle gezinerek. Ama bir arkadaş biraz geç geldi, o yüzden uçak ile geldi. Atatürk Havalimanına gittik 94’te, girişin önüne park ettik, küçük bir havalimanı, arkadaşı aldık buradaki macera başladı. Şimdi geliyorsun, abo diyorsun bu ne, bu ne, yani kocaman bir havalimanı ve o bile yetmiyor.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- 1 sene sonra artık o da yetmiyor, dünyanın en büyük havalimanı, yeni İstanbul havalimanının ilk etabı açılacak 90 milyon yolcu kapasiteli.

WILCO VAN HERPEN- 90 milyon.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Ama ilk etap, sonra ikinci bölüm, üçüncü bölüm yapıldığında 200 milyona çıkacak.

WILCO VAN HERPEN- 200 milyon, nasıl bir rakam ya.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Hollanda’nın nüfusunun 10 katından fazla herhalde, 18 milyon

WILCO VAN HERPEN- 17 milyon.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- 17 milyon.

WILCO VAN HERPEN- Evet. Amsterdam 800 bin.
Ben 99’da Türkiye’ye geldim, millet soruyor, arkadaşlar röportaj için, Wilco sen Hollanda’yı özlemiyor musun, yani anne-babayı? Yok diyorum, yani Hollanda’ya gitmek sadece 3-3,5 saat sürüyor, istersen uçağa biniyorsun birkaç saat sonra oradasın.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Doğru.

WILCO VAN HERPEN- Ama sonra benim annem hasta oldu, babam da hasta oldu, o zaman bir ara bu 3,5 saat bir hikâye oluyordu, çünkü 2 saat önce check-in, 1 saat havalimanına gitmek, sonra Hollanda’da bagaj için beklemek, sonra köye gitmek, toplam 7-8 saat. O hastalık da önemli. Böyle akşamüstü bir anneye-babaya gitmek istiyorsun, sarılmak öpmek istiyorsun, tamam hani yarım gün ; olmadı, orada bayağı zor bir zaman yaşadım.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Anam çok genç yaşta öldü, 1971’de annem vefat etti. Yüksek tansiyondan felç geçirdi ve hayatını kaybetti.

WILCO VAN HERPEN- Ama en büyük abi olmak zor olmadı mı?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Zorluğu var tabii, kardeşlerimin hemen hemen tamamına ben bir anlamda babalık yaptım. Onların büyümesi, iş-güç sahibi olması, evlenmeleri falan, o işleri hep biz yaptık yani. Aile bağları çok güçlü bir aileyiz. Hala bütün kardeşlerimiz, onların çocukları, onların torunları hep zaman zaman biraraya geliriz, geniş bir aileyiz. Bayramlarda falan toplandığımız zaman 500 kişi oluyor.

WILCO VAN HERPEN- 500 kişi, maşallah.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii. Ben de mutlaka en az bir sefer memleketime giderim, sıla-i rahim yaparım. Onu yapmadım mı çok rahat edemiyorum.

WILCO VAN HERPEN- Önemli, çünkü o senin kökün, o köke değer vermek gerekiyor, hala beslemek gerekiyor.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii.

WILCO VAN HERPEN- Ama hayatınız enteresan, şimdi bir köy çocuğu olarak orada okudunuz, o köy duygusu biliyorsunuz, sonra şehre gittiniz, oradaki hayatı yaşadınız. Sürekli biraz böyle yollarıyla bir bağlantı vardı galiba.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Evet, tabii tabii.

WILCO VAN HERPEN- İlk araç olarak bir otobüs aldınız yani. Maşallah diyorum ya, çok enteresan.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Otobüsü aldığım zamanlar aşağı yukarı üniversiteyi bitirmiştim, son senemdeydim.

WILCO VAN HERPEN- Çünkü para lazım, siz o zaman o dönemde iş olarak ne yaptınız?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Babam iyi bir celepçidir, sonra otobüsçülükten de biraz para kazandık. Daha sonra taksicilik yaptık.

WILCO VAN HERPEN- Onu da yaptı, ya yok yok ya sizde.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- İstanbul’da bu ticari taksimiz vardı 2 tane 80’li yıllarda. Sonra onu da sattık, oradan da para kazandık, bu sefer parke imalatçılığı yaptık, ahşap parke, binaların altına seriliyor ya. Sonra da denizcilik işine girdik. Tersanede çalıştım, serbest çalıştım.

WILCO VAN HERPEN- Ama sürekli şey dönüyor, ulaşım, hayatın içinde.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii, üniversiteyi de ben denizcilikle ilgili bölümde okudum, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesinde okudum. Ben denizciyim, mesleğim denizcilik. Ulaşım işi oradan geliyor.

WILCO VAN HERPEN- Evet.
Bazen o eski günleri özlüyor musunuz?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii. Orada sorumluluklarınız biraz daha az, kendinize, ailenize daha çok zaman ayırabiliyorsunuz. Ama şimdi burada daha geniş, bütün memleketin sorunları, vatandaşların sorunları, her şeyle ilgilenmeniz gerekiyor, sıkıntıları çözmeniz gerekiyor, vatandaşın beklediği hizmetleri yapmanız gerekiyor.

WILCO VAN HERPEN- O çok zor iş, çok büyük bir yük bence.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii zor, ama bir o kadar da onurlu bir iş. İnsan bir eser meydana getirdiği zaman, bir hizmeti yaptığı zaman bütün yorgunluklarını unutuyor. Mesela geçtiğimiz Osman Gazi Köprüsü 50 sene Türkiye’nin gündeminden düşmeyen, bir türlü yapılamayan bir köprüydü. Şimdi bu köprüyü de Allah’a şükür yaptık, ne kadar büyük kolaylık oldu. İnsanlar buradan, İstanbul’dan Bursa’ya 45 dakikada gidiyorlar, İskender yiyip geliyorlar.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Kokoreci sever misin?
WILCO VAN HERPEN- Kokoreç çok seviyorum.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Müthiş bir şey.
WILCO VAN HERPEN- Of

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Ben orta-lise eğitimimi Kasımpaşa’da yaptım, Kasımpaşa meşhurdur kokoreci. Bizim Cumhurbaşkanımız da kokoreci sever. Belki bir gün Cumhurbaşkanımızla da program yaparsın.
WILCO VAN HERPEN- Evet. Tabii ki yöresel yemekler var, yani Karadeniz’in mutfağı Ege’den çok farklı, Orta Anadolu mutfakları başka, Gaziantep, Şanlıurfa’ya gidiyorsun bambaşka, bir hazine, hazine bitmiyor. Çünkü Osmanlı mutfak var, Hitit mutfak var, Selçuklu mutfağı var, doğru.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Türkiye çok güzel bir ülke, aynı anda dört mevsimi yaşayabilirsin. Hollanda’da en yüksek tepe 110 metre falan.
WILCO VAN HERPEN- Aynen, evet, düz. Biz geçen sefer kızım ile ziyaret ettik tatilde böyle bakıyor; baba, burada hiç dağ yok mu dedi. Yok dedim canım, o kadar yani bu ülke, şaşırdı.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Kızınız burada doğdu değil mi?
WILCO VAN HERPEN- Evet evet, Şişli’de. Çok güzel, iyi ki Gonca’yı buldum gerçekten, iyi ki buldum.

Siz eşinizle nasıl tanıştınız?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Biz aynı köyden akrabayız. Eşim emekli öğretmen. Şöyle: Biz amcazade, yani eşimin babasıyla benim babamın babaları kardeş çocukları, üçüncü kuşaktan akrabayız, dolayısıyla birbirimizi tanıyorduk. Ben üniversitedeyken evlendim. Zor oldu mu senin, nasıl oldu evlenmeniz, yadırgadılar mı Gonca Hanımın annesi-babası?

WILCO VAN HERPEN- Yok, hiçbir sıkıntı yok. Şöyle bir şey var: İlk gördüğünde benim işim yok, yeni tanıştık.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Dediler ki ya işsiz güçsüz adam, buna ne diye

WILCO VAN HERPEN- Aynen, baba aynı söyledi, yani Gonca sen ne yapıyorsun?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Kardeşim, bir baltaya sap olamadın mı filan dediler öyle mi? Dolayısıyla vermek istemediler mi?

WILCO VAN HERPEN- İlk birkaç ay evet.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Ya işi yok gücü yok, kızım başka birini bulamadın mı filan mı dediler?

WILCO VAN HERPEN- Aynen öyle, evet. Bana söylemedi, Gonca’ya söyledi. Ama sonra televizyon programına başladık, ooo, sonra havalı oldu, tamam yani, damadımız bu işi yapıyor filan, 180 derece böyle değişti fikirler. Düğün de güzeldi

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- İstanbul’da mı düğün yaptınız?
WILCO VAN HERPEN- İstanbul’da, evet.
Siz muhtemelen bir köy düğünü yaptınız.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Yok, İstanbul’da yaptık, normal nikâh yaptık, bildiğimiz nikâhlar oluyor ya nikâh dairesinde, onlardan yaptık. Ama nişanlar, kınalar, onlar ayrıca yapıldı tabii. Köy düğünleri çok daha farklıdır, üç gün sürer, beş gün sürer, bir hafta sürer.
WILCO VAN HERPEN- Seçmek gerekiyorsa Wilco, yani lüks bir otel mi orada yemek yersin, ya bir teyze senin için yemek yapacak? Ben o zaman teyze seçiyorum.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabii tabii, kesinlikle. Mesela yolda giderken bu konaklama tesisleri var, onların en lezzetli yemekler tırcıların, kamyonların durduğu yerdedir.
WILCO VAN HERPEN- Evet.
Siz yemek yapıyor musunuz?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Yemek yapıyorum, yaparım. Eskiden tabii çok daha yapardım, ama şimdi pek zamanım olmuyor. Güzel yemek yaparım.

WILCO VAN HERPEN- Ne mesela?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Arnavut ciğerini güzel yaparım, karnıyarık çok güzel yaparım, her türlü yemeği yapardım. Ama siz daha güzel yapıyorsunuz yemekleri.

WILCO VAN HERPEN- Daha güzel demiyorum, ama şey seviyorum, o mutfakta stres atıyorsun.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Ben programlarınızda görüyorum, eliniz çok yatkın, güzel.
WILCO VAN HERPEN- Yola çıkmak müzik dinlemek değil mi?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Doğru, başka türlü yol bitmez.

Bu bizim memleketin türküsüdür, bizim türkülerimiz hep acıklıdır. Çünkü Erzincan depremlerden çok acı çeken bir ildir. Bütün türküler umutsuzluk üzerine, acı üzerine, aşk-sevgi üzerine.

 

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Bu türkü bizi çocukluk yıllarımıza, gençlik yıllarımıza götürüyor, o günleri yaşatıyor. Biraz çaresizliği, hayatın zorluklarını, insanın bu zorluklar karşısında mücadele gücünün yeterli olmadığı, bunlar böyle aklımıza geliyor, hüzünleniyoruz.

Çocuklarımıza hayatın sadece güzel taraflarını değil zorluklarını da göstermek lazım. Aksi halde bir sıkıntıyla, zorlukla karşılaştıkları zaman ona dayanma güçleri kalmıyor. O yüzden hayatın güzel yönlerini tabi ki yaşamak lazım, ama her zaman güzel olmadığı, zaman zaman da zorluklar olabileceği düşüncesi çocuklukta kazanılması lazım ki onlara karşı koyabilme, yaşama azmini devam ettirme imkanı olsun. Zaman zaman ben o yüzden çocuklarımı hep köyüme, memleketime götürürüm, oralarda geçen günlerimizi onlara anlatırım, o çok faydalı bir şey.
Merak ediyorlar niye bizi buraya getirdi? Burası küçücük bir yer, 30-40 tane ev var, tarlalar var, sular var, ağaçlar var. Ama biz onların yaşındayken orası bizim için büyük bir dünyaydı ve her karışında bizim mutlaka bir anımız var.
Onları dolaştırıp şurada bak ben çift sürerdim, şurada kağnı arabasıyla gelirken devirdik arabayı. Mesela yaşadığımız olayları, işte şurada sığırlarımız, kuzularımız yayılırken kurt geldi, 2 tanesini kaptı, çok üzülmüştük, böyle şeyler. O günlere gidiyor insan, o günleri hatırlıyor ve o günleri tekrar yaşama fırsatı buluyor.
İnsan yaptığı işten memnun olduğu müddetçe o hayattan zevk alır, ama memnun değilseniz mutlaka bir değişiklik gerekir. Şu anda milletimiz bize bu görevi verdi, bu sorumluluğu verdi, biz en iyi şeklide yerine getirmeye çalışıyoruz. Ne yapıyoruz? Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında, Liderliğinde ülkemizin kalkınması için, gelişmesi için, insanlarımızın huzur ve mutluluğu için gayret gösteriyoruz.
Bak bu tünel de çok özeldir, 4 şeritli bir yol geçiyor içinden, Türkiye’de ilk defa 4 şerit aynı tünelden geçiyor. Normalde 3 şeritli tüneller var ama, bu 4 şeridin birden geçtiği bir tünel; bu çok özel bir teknolojiyle imal edildi.
Aslında başbakanların, bakanların, bizim gibi görevdeki insanların hayatı çok parlak değil, cazip değil. Niye? Adeta kontrollü serbestlik gibi yaşıyoruz, istediğiniz gibi hareket edemiyorsunuz. Koruma, güvenlik, çok insan etrafınızda oluyor, normal sade vatandaş gibi hareket etmek istiyorsunuz, edemiyorsunuz. Tabi korumalarınız endişeleniyor bir şey olacak diye, siz de böyle etrafınız kuşatılmış olmasından hoşlanmıyorsunuz, insanlarla kucaklaşmak istiyorsunuz, oturup çay içmek, sohbet etmek, dertleşmek istiyorsunuz; öyle zorluklar yaşıyoruz. Ama ben mümkün mertebe fırsat buldukça vatandaşların arasına girmeyi tercih ediyorum.

WILCO VAN HERPEN- Ya biz birkaç defa Cumhurbaşkanımız hakkında konuştuk. Siz Recep Tayyip Erdoğan’la nasıl tanıştınız, nerede?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Cumhurbaşkanımızla Kasımpaşa’da tanıştık. Kendisi Kasımpaşalıdır, ben de orta, lise eğitimimi Kasımpaşa’da yaptım. İlk tanışmamız 70’li yılların sonunda tanıştık, Milli Selamet Partisinde siyaset yapıyordu Gençlik Kollarında ve aynı zamanda da Camialtı Tersanesinde futbol oynuyordu, o vesileyle tanıştık. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, ben de orada İDO’nun Genel Müdürü oldum, 94-99 yılları arasında birlikte çalıştık ve orada İDO’yu Marmara’da, boğazlarda çok büyük bir başarılı şirket haline getirdik. Ben görevi 99’da bıraktığımda İDO hızlı deniz taşımacılığında dünyanın en büyük şirketiydi.
Cumhurbaşkanımız malum görev süresini tamamlamadan cezaevine gitti. Ben de İDO’dan ayrıldım, daha sonra serbest çalışma devam ettim. Sonra Cumhurbaşkanımız 2001 yılında AK Partiyi kururken beni de davet etti, partinin kurucuları arasında yer aldım.
12 yıldan fazla Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptım, bütün bu köprüler, yollar, havalimanları, internet, geniş bant, demir yolları, hızlı tren o dönemde yapıldı. Türkiye’de doğudan batıya, kuzeyden güneye çok büyük bir altyapı kalkınma hamlesini gerçekleştirdik. Daha sonra malum 2016 Mayıs’ında AK Parti'de bir görev değişimi oldu, AK Parti Genel Başkanı oldum kongreden sonra, Sayın Cumhurbaşkanımız hükümeti kurma görevini verdi.
O günden beri de işte 65. Hükümette görevimizi sürdürüyoruz, Cumhurbaşkanımızla beraber onun liderliğinde ülkemiz için, milletimiz için çalışmaya gayret ediyoruz.

WILCO VAN HERPEN- Köprüye gelmeden önce size bir şey, ufak böyle bir, yani espri vermek istiyorum, buyurun.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Teşekkür ederiz, sağ olun. Çok güzel, teşekkür ederim, tipik Hollanda yel değirmeni.

WILCO VAN HERPEN- Ama Türkiye de var içinde, laleler var.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Evet evet. Laleler tabi Osmanlı’dan gitme biliyorsun.

WILCO VAN HERPEN- Aynen, evet.
Evet, köprü yavaş yavaş gözüküyor.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Şuraya bak, muhteşem bir eser. Bu köprünün özeliğini biliyor musun? Bu dünyanın en geniş köprüsü, 60 metre açıklığı var, 4 şerit gidiş, 4 şerit geliş, ortada da bir gidiş-bir geliş tren yolu var. Yani tren yolu yaptığımız zaman ortayı da hızlı tren geçecek.

WILCO VAN HERPEN- Ha bu hızlı tren için.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Tabi tabi, şu orta şeritler hızlı tren için.

WILCO VAN HERPEN- Köprüden geçtik, artık yavaş yavaş

WILCO VAN HERPEN- Evet evet. Ama eminim millet bu bölümden bayıldı, yani şimdi değişik bir Binali Yıldırım görüyorlar. O insanlar için o kadar önemli ki, çünkü resim olarak bir Başbakan, tamam, yani çok şey, ağır bir şey

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Yani görevimiz ne olursa olsun her şeyden önce insanız. Yani bu görevler gelir geçer, ama insanlık bakidir.

WILCO VAN HERPEN- Ve yol bitiyor, biz artık son durağa geldik. Ama böyle bir şeyi söylemek gerekir, saygı var, çok güzel otobüs kullandınız ya vallahi billahi gerçekten.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Ya işte gayret ediyoruz.

WILCO VAN HERPEN- Zor olacak mı otobüsle vedalaşmak?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Biraz.

WILCO VAN HERPEN- Gerçekten çok teşekkürler.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Teşekkür ederiz, keyifli bir program oldu bizim için de.” 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.