Cacabey'e ne yaptınız beyler?
Cacabey Camii defalarca gazete köşelerine konu olmuş bir eser. Kimi zaman yapım tarihi ile kimi zaman mimarisiyle. Şimdilerde de, Kırşehir Belediyesi tarafından...
Cacabey Camii defalarca gazete köşelerine konu olmuş bir eser. Kimi zaman yapım tarihi ile kimi zaman mimarisiyle. Şimdilerde de, Kırşehir Belediyesi tarafından logo olarak kullanılmakta. Bir belediye başkanı gözüyle düşündüğümde şehrimde tarihi eserlerin olması, yönettiğim şehrin bir mazisi olması haz verici bir durum olsa gerek. Öyle ya, yönettiğim şehir son zamanlarda herhangi bir nüfus çoğalması yolu ile yahut bir deprem sonrası kurulan şehirlerden biri olabilirdi. Ve makam odasının penceresinden şehri izlediğinde aralarında hemşeri kültürü olmayan bir kalabalık görebilirdi başkan. Şükür ki, Kırşehir kendi doğal kültürünü oluşturmuş bir şehir. Bu yönüyle yöneticileri de şanslı. Bir önceki Kırşehir ziyaretimizde Cacabey'de bir öğlen namazı sebebiyle biraz vakit geçirip gözlem yapma fırsatımız oldu. Daha kapısından içeri ilk adımı attığımız andan itibaren Cacabey'i sizlerle şöyle bir zihin dünyalarımızda gezelim. Zihninde canlandıramayanlar bu yazı kupürü ile daha sonra bir dolaşabilirler. Girişteki birkaç basamağı çıkıp içeri girdiniz. Durun ve hemen sağa bakın. O taş mimarinin üzerine matkapla delinerek yerleştirilmiş suntadan ikinci sınıf bir kitaplıkla göz göze geldiniz. Baktınız içinde de öyle kitap filan yok. Bu kitaplığın özelliği kaç zamandır boş halde girişte ziyaretçileri selamlayan soğuk bir tahta parçası olması. İlerleyelim, gözümüze ilk çarpan caminin ortasındaki kuyuya yanaşıp içine her ziyaretçinin attığı gibi bir bakış attıktan sonra dibindeki birkaç madeni parayı keşfedelim. Bu noktada vay efendim camideki kuyuya paramı atılır? Bu bid'at değil midir edasına kapılmadan hoş görü ile kendimize; olabilir, her ziyaretçi her İslami bilgiye tam vakıf değildir diyerek köşelere yapılmış küçük derslik odalarına doğru geçelim. İşte maceranın diğer bölümü bu odalarda başlıyor. Taş yapının üzerine alçı kireç karışımı bir sıva ile bir restore çalışması yapılmış. Zamanla sıvalar kavlayıp düşmüş, tavana yakın yerlerde zaten ciddi bir bakımsızlık baş göstermekte. Anlam veremediğimiz bir biçimde camideki kabloları içinden geçirilen beyaz kablo kanalları yerden tavana kadar uzanıyor. Tarihi eserlerde ki bu kablo kanallarını gizleyememe sorunu Cacabey Camii, restore edilirken de baş göstermiş. Bu dersliklerdeki güneş ışığının içeri sızdığı küçük pencerelerin önündeki toz ve toprak karışımı bir parmak boyuna ulaştı ulaşacak az kaldı. Bir de camide yönünüzü kıbleye döndüğünüzdeki en son sol köşedeki dersliğe bakalım. Burada tesisatı saklamak için öğrenci evlerinde gardırobu olarak kullanılan bir malzemeden kapaklı saklama alanı yapılmış. Yine kullanılan malzemenin kalitesi ve kullanılma biçimi bir tarihi esere hiç mi hiç yakışmamakta. Ve askılıklar… Herhangi bir devlet okulundaki ilkokul sınıflarındaki askılıklardan zerre kadar farkı varsa Cacabey'deki askılıkların, ben her türlü özür dilemeye hazırım. Bu yazı yetkililer tarafından okunduğunda hemen "Cacabey restore edileli şu kadar zaman oldu. Şu kadar para harcandı" diye savunmalar duyabilirim. Ama ben bir vatandaş olarak gözlerime inanıyor, sonuca bakıyorum ve soruyorum: ''Cacabey'e ne yaptınız Beyler''?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.