CHP Sözcüsü Böke’den ölüm tehdidi açıklaması
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, katıldığı bir canlı yayında kendisine gelen ölüm tehdidi ile ilgili, “Biz demirden korksak trene binmezdik. Biz çocuklarımızın geleceğine dair bir endişemiz olmasa siyasete girmezdik." dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında Genel Merkezde toplandı. Toplantının gündemini ise CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Böke, düzenlediği basın toplantısıyla paylaştı. Böke, referanduma, Türkiye’nin yol ayrımında vereceği önemli karara 53 gün kaldığını hatırlatarak, “Gittikçe bu dayatılmış olan karanlık rejim değişikliğine ‘Hayır’ deme iradesinin güçlendiğini, her alanda ve kiminle konuşursak görüyoruz. Türkiye aydınlığa, umuda, yeniden birlikte yaşama kültürünü yeşerteceği daha güzel günlere doğru yol alıyor. Çok hayırlı bir geleceğin kapısı aralanıyor. Tabii böyle olunca bunun karşısında panikleyen korku imparatorluğu baskıya, tehdide ve yıldırmaya yani kendi iş yapma biçimine yeniden üretmeye devam ediyor ve sıkı sıkı buna sarılıyor. Nitekim bu hafta da Gençlik Kollarımızdan Samet Burak Sarı, Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle tutuklandı. Saray rejiminin, Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve Cumhuriyet Halk Partisi gibi demokrasiye gönül vermiş olan milyonları yıldırmaya ve bu yıldırma için tutumunu geleneksel biçimde artık sertleştirmiş olduğu günler belli ki devam ediyor ve devam edecek. Biz, yol arkadaşımızın, yoldaşımızın yanındayız, gerektiği zaman arkasındayız ve şu asla unutulmasın; biz o ne diyorsa zaten onu diyoruz. Herkes şunu çok açıkça bilmeli, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiçbir gencini bu saray düzenine feda etmeyeceği gerçeği herkes tarafından bilinmeli. Hiçbir gencimizi, Türkiye’nin demokrasi diyen hiçbir gencini biz bu saray düzenine ezdirmeyeceğiz. Bu düzen gençlerden korkuyor, bu düzen değişimden korkuyor, gencin kendi içinde barındırdığı umuttan korkuyor. Çünkü biliyor ki umut varsa, biliyor ki değişim isteniyorsa bu düzen devam edemez ve yine biliyor ki Türkiye’nin aydınlık yarınları bu milyonlarca gençle birlikte kurulacak” şeklinde konuştu.
“Milletin evladıyla kimsenin kahramanlık hikayesi yazmaya hakkı yok”
Darbe rejimlerinin tarihin her safhasında en çok gençlerden, düşünenden, değişimden korktuğunu vurgulayan Böke, “Çünkü darbe rejimleri en çok özgürlükten korkar ve en çok o özgürlüğü bizzat yaşayan ve yaşatan gençten korkar. Yalnızca Samet Burak Sarı veya yalnızca Cumhuriyet Halk Partili gençler değil bu rejimin hayatını kararttıkları, kendi çocukları ve torunlarına askerlikten muaf milletvekilliği yolunu hak görüyorlar ama milletin çocuğuna işsizliği, cezaevlerinde tutukluğu ve Suriye topraklarında ölümü reva görüyorlar. Referandum öncesi bir kahramanlık hikayeleri anlatılma dönemine yeniden girdik ama işte o kahramanlık hikayelerinin içerisinde sizin, bizim, hepimizin çocuğumuza kıyıyorlar. Milletin evladıyla kimsenin kahramanlık hikayesi yazmaya hakkı yok. El-Bab’ta 68 evladımız şehit olmuşken şimdi de çocuklarımızı birilerinin jandarması yapıp Rakka’ya göndermeye kalkıyorlar. Suriye bataklığı üzerinden yapılan iç siyasetin Türkiye’de nasıl sonuçlar doğurduğunu görmüyor gibi Türkiye’yi bir kez daha iç siyasete malzeme etmek adına Suriye bataklığına gömmeye devam ediyorlar. Bu milletin evlatlarının canı bu kadar ucuz değil, olamaz, bunlar bizim çocuklarımız” ifadelerini kullandı.
“Birçok insan büyükanne maaşı beklemeye başladı ama torbadan esasında çıka çıka büyük bir skandal çıktı”
“Referandum yaklaşırken kahramanlık hikayeleri ile beraber vatandaşın da cebine el uzanmaya başladı” diyen Böke, sözlerini şöyle sürdürdü:
“14 milyon ücretli çalışan, 3 milyon memur, her bir emekçinin ailesi ve geleceği için tehlike çanları bugünden çalmaya başladı. İktidar, AKP referandum öncesi bir yandan telaşla, hızla hayali müjdeleri açıklıyor. Bir yandan da emekçinin cebinden almaya kalkıyor. Bir yandan da referandum sonrasında raflardan indireceği kara dosyaların tozunu almaya başladı. Bu dosyalar, Türkiye’de üreten, çalışan her kesimin bugüne kadar kazandıklarını da geleceğini de yok edecek. Genel Kurul’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde şu anda bir torba yasa teklifi görüşülüyor. AKP’nin torbasından büyükanne maaşı çıktı ve birçok insan büyükanne maaşı beklemeye başladı ama torbadan esasında çıka çıka büyük bir skandal çıktı. Üstelik bu skandal binlerce çalışandan ve binlerce aileden gizlendi. Herkes bilmeli ki büyükanne maaşında çalışanın bir cebinden alıp öbür cebine para koyulacak. Büyükanne maaşı diye verilmesi vaat edilen maaşın ödemesi sendikaların, işçinin ücretinden yaptığı kesintilerden alınacak. Yani bir ailede sendikalı çalışan işçi sendikaya ödediği parayı şimdi o sendikadan gasp edilerek büyükanne maaşı denilerek yeniden dağıtılacağı bir düzen inşa ediliyor. Esasında işçiye, emekçiye, milyonlarca çalışana ve onun sendikasına destek çıkması gereken hükümet, işçinin alın terine göz dikiyor. Göz dikmekle kalmıyor çeşitli yollarla da elini doğrudan işçinin cebine sokuyor.”
“Milyonları bir karabasan bekliyor”
Hükümetin 16 Nisan sonrası için de emekçiye bir kabus hazırladığını söyleyen Böke, “Bu rejim değişikliği gerçekleştiği taktirde 14 milyon ücretli çalışan için, 3 milyon memur için ve 720 bin taşeron işçisi için bir kabus hazırlanıyor. Yaklaşık 18 milyon emekçi için, ailesi için, emeği ile alın teri ile kazanan, çalışan tüm ülkeyi, milyonları bir karabasan bekliyor. Artık çok açık, rejim değişikliği gerçekleştiği taktirde o gün itibariyle işçi ve memur için, emeği ile geçinen milyonlar için Türkiye tarihinin en karanlık günleri başlayacak. 14 milyon işçi ve onların kıymetli ailelerine sesleniyorum, eğer bu rejim değişikliği gerçekleşirse sizin kıdem tazminatınız bu hükümet tarafından gasp edilecek. Sizin, kıymetli işçilerin, emeğinizin birikimiyle ortaya çıkan kıdem tazminatınızın üçte birine yani ömrünüzün üçte birine el konulacak. 3 milyon memura ve onların kıymetli ailelerine sesleniyorum, eğer bu rejim değişikliği gerçekleşirse devlet memurluğu sistemi tamamen ortadan kaldırılacak, artık memurun da iş güvencesi kalmayacak. Yıllardır bir küçük müjde bekleyen 720 bin taşeron işçisine ve onların kıymetli ailelerine sesleniyorum, eğer bu rejim değişikliği gerçekleşirse size kadro filan olmayacak, size kadro yerine özel sözleşme getirecekler. Bu ülkenin milyonlarca insanının namusu ile alın teri ile emeği ile evine ekmek getirmeye çalışan, çocuklarını okutup onlara bir gelecek hazırlamaya çalışan, evini geçindirmeye çalışan, ekmeğinin derdinde olan, kimseye muhtaç olmadan onurla yaşam sürmeye çalışan ve çoluğuyla çocuğuyla ayakta kalmaya çalışan tüm insanlarımıza sesleniyorum, AKP’nin bize dayatıyor olduğu bu rejim değişikliği, ben istediğimi yaparım düzeni, hak, hukuk bilmeyen bu hukuksuz düzen, işçiye, emekçiye hayat hakkı tanımayan bu düzen bu kez ömrümüzce çalışarak türlü zorluklarla elde ettiğimiz tüm haklarımızı gasp etmeyi hedeflemiş gözüküyor. Peki biz, bu gaspın, bu yağmanın, bu yok etmenin karşısında susup bekleyecek miyiz? Elbette hayır, biz emeğimizi hiçe sayan bu düzenin karşısına ‘Hayır’la dikileceğiz. Başka yolu yok, hakkımızda hayırlısı olması için” dedi.
“Meclis Başkanlığına beş ayrı kanun teklifi sunduk”
Böke, Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğuna vurgu yaparak, “Bir tarafta sarayın düzeninin bugünkü fiili durumu devam ettirmek için bizlere dayattığı bir rejim değişikliği teklifi var, diğer tarafta ise tüm kurumları ve kurallarıyla parlamenter demokrasiyi güçlendirecek, demokrasimizi yeniden inşa edecek, Cumhuriyetimizi yeniden ayağa kaldıracak bir aydınlık gelecek var. Dün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve gruptaki tüm milletvekili arkadaşlarımızın imzalarıyla Meclis Başkanlığına beş ayrı kanun teklifi sunduk. Bu kanun tekliflerinin önerisi; güçlendirilmiş parlamenter demokrasi için Türkiye’de ihtiyaç duyulan değişiklikleri barındırıyor. Biz, bu kanun teklifi ile şunu söylüyoruz; hemen yüzde 10 seçim barajını tümüyle kaldıralım, herkes temsil edilebilsin, milletin egemenliği Meclise yüzde yüz yansıtılabilsin, söz hakkı milletin olsun. Biz diyoruz ki, milletvekillerini ön seçimini millet belirlesin, sarayın iki dudağı arasında değil, genel başkanların tercihi ile değil, olası partili cumhurbaşkanlarının isteğiyle değil, milletin isteğine göre milletvekili listesi yapılsın. Biz diyoruz ki, siyasetin finansmanı şeffaflaşsın, herkes neye para harcadığını, paranın nereden geldiğini açıklasın. Biz diyoruz ki siyasi ahlaksızlıkla mücadele ve siyasi etik kuralları yeniden belirlensin. Yani biz diyoruz ki, milletin iradesi saraya teslim olmasın, Meclis yok edilmesin, bilakis Meclis de demokrasi de halkın sesi de güçlendirilsin ve Türkiye’nin aydınlık yarınları hep beraber 80 milyon tarafından inşa edilsin. Eğer niyet kendi siyasi ikbaliniz değilse eğer gerçekten niyet 80 milyonun geleceği ise o zaman gelin bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin Meclise sunmuş olduğu bu teklifi hiç yarınları beklemeden geçirin. İşte size teklif, Türkiye’nin gitmesi gereken yol çok açık bir biçimde budur ve er ya da geç gideceği yol da budur” açıklamalarında bulundu.
“Bu tehditler bizi yıldıramaz”
Dün akşam katıldığı bir canlı yayında kendisine gelen ölüm tehdidinin hatırlatılması üzerine Böke, “Bu geçmiş olsun mesajını tehdit edilen herkes adına alıyorum. Zira bugün yaşatılıyor olan korku iklimi kendi sesini özgürce çıkarmak isteyen milyonlara uygulanıyor. Ancak şunun unutulmaması gerekiyor. Biz demirden korksak trene binmezdik. Biz çocuklarımızın geleceğine dair bir endişemiz olmasa siyasete girmezdik. Eğer çocuklarımızın korkmadığı bir Türkiye’yi inşa etmek istiyorsak bugün hepimizin korkusuzca ortak bir mücadele vermesi gerekiyor. Bu tehditler bizi yıldıramaz. Biz aydınlık bir Türkiye’yi inşa etmek için arkamızda milyonların gücüyle ve bütün Türkiye’deki çocukların gözünün içindeki ışıltıyla bir mücadelenin parçasıyız. Dün yaşanmış olanın kimse için tekrar etmeyeceği bir Türkiye için ben dimdik ayaktayım ve ben biliyorum ki ben asla yalnız değilim” dedi.
“Kafalar çok karışmış”
Başbakan Binali Yıldırım’ın grup toplantısındaki konuşması esnasında bozkurt işareti yapmasıyla ilgili soru üzerine Böke, şunları söyledi:
“Kafalar çok karışmış. Siyaset dediğiniz şey eğer sürekli bir kitleye mesaj vermek üzerinden yapılırsa böyle kafa karışıklıklarının olması şaşırtıcı değil. Siyasetin bir derdi olmalı. O da vatandaşlarının kimliğinden bağımsız olarak sorunlarını çözmek olmalı. Ancak bunun iktidarın siyasi anlayışı olmadığını biz zaten biliyoruz Türkiye’de de değişmesi gereken siyasetin bu olduğu konusunda ısrarlı görüşümüzü de sunmaya devam ediyoruz. Türkiye çok kutuplaştı. Bu kutuplaşmaya hayır deme ihtiyacımız var. bu kutuplaştırmayı pekiştirecek her tür ayrıştırma her tür kitleleri yok sayma veya belli kitlelere çok fazla ağırlık verme Türkiye’nin yarınlarını karartmaya devam eder. Bizim birlik olmamız, bir vatanımız olduğunu hatırlamamız ve bu vatanda ortak bir cumhuriyet hayali olduğumuzu yeniden anımsatmak gerekiyor.”
“12 milyon kişinin oyunu almış bir siyasi partinin ülkeyi yol ayrımına getirmiş bir referanduma dair kampanyayı yapmayacağı düşünülemez”
CHP’nin referandum hazırlıklarıyla ilgili soruya ise Böke, “Bu toplantının hazırlıkları sürüyor. Bir ülkede 12 milyon kişinin oyunu almış bir siyasi partinin ülkeyi yol ayrımına getirmiş bir referanduma dair kampanyayı yapmayacağı düşünülemez. Zamanı geldiğinde CHP’nin kampanyasının toplantısında da sizlerle birarada olacağız. Ama şunu unutmayalım. Demokratik cumhuriyet için kampanya 80 milyon tarafından zaten her gün yürütülmesi gereken birbirimizle konuşarak neden aydınlık için hayırları ısrarla söylememiz gerektiğini anımsatmamız gerekiyor” yanıtını verdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.