Başbakan Ahmet Davutoğlu, “PKK ve PYD, DAEŞ gibi insani değerleri yok sayan, katil ve vahşi terör örgütleridir” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Pedro Agramunt’un davetine icabetle geldiği Strasbourg’da AKPM Genel Kuruluna hitap etti. Başbakan Davutoğlu, “Dost acı söyler” sözünü dile getirerek, eleştirinin dostluğun nişanesi olduğunu ifade etti. Başbakan Davutoğlu, Paris, İstanbul, Ankara ve Brüksel’de yaşanan saldırıların terör tehdidinin küresel boyutunu bir kez daha gözler önüne serdiğini belirterek, “Türkiye olarak küresel soruna karşı küresel önlem alınmasını, küresel ortak hassasiyetler geliştirilmesini savunduk. Bugün de aynı fikirdeyiz, yarın da aynı fikirde olacağız. Avrupa’da meydana gelen terör eylemlerine yönelik hassasiyet ve tepkiyi önemsiyoruz” dedi. Aynı hassasiyetin Ankara ve İstanbul’daki terör saldırıları için de gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, “Gösterilmemiş olmasından da derin üzüntü duyuyoruz” ifadesini kullandı.
Davutoğlu, “Ortak terör tehdidi karşısında hiçbir gerekçeye sığınmadan yek vücut yek yürek olunmak zorunda" olunduğunu belirterek Suriyeli mülteci krizi konusuna değindi. Türkiye’nin en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu ifade eden Davutoğlu, kamplardaki sığınmacıların ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılandığını belirtti.
“TÜRK SAHİL GÜVENLİK BOTLARI EGE’DE 92 BİN GÖÇMENİ ÖLÜMDEN KURTARMIŞTIR”
Başbakan Davutoğlu, Suriyeli çocukların eğitimine öncelik verildiğini belirterek, “Ülkemizde barınma merkezlerinde kalan 78 bin 750 çocuğa eğitim imkanı sağlıyoruz. Kamplardaki okullaşma oranı yüzde 90’dır. Barınma merkezleri dışında yüzde 95 oranında okullaşma oranı ile 200 bin Suriyeli çocuk eğitim hizmetinden faydalanırken geriye kalan 400 bini aşkın çocuk ne yazık ki eğitim alamıyor. Acilen yeni okullar, derslikler ve öğretmene ihtiyaç var. Bugüne kadar bu çabamız kapsamında sadece kamplarda barınan çocuklar için 10 milyar dolar üzerinde kaynak harcandı” dedi.
Suriyeli mülteci konusunda alınan uluslararası yardımın yarım milyar doları bile bulmadığını kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu: "Bu konuda bölge ülkeleri yalnız bırakıldı. Düzensiz göç konusu ortak sorunlarımızdandır. Ege’de düzensiz göç ve insan kaçakçılığı ile mücadele için birçok önlem aldık. Sadece 2015 Ocak ayından bu yana Türk Sahil Güvenlik botları Ege’de 92 bin kişiyi ölümden kurtarmıştır. Ekim 2015’de Ege adalarına günde ortalama 6 bin 800 kişi düzensiz göçmen olarak geçerken bu sayı Şubat 2016’da günde ortalama 2 bin, Mart 2016’da ise 860’a düşürülmüştür.”
Davutoğlu, AB ile varılan mutabakatın en etkin şekilde uygulanması halinde Ege’deki düzensiz göçün geçişleri ile mücadelede önemli bir aşama kaydedileceğini belirterek, “Ancak kalıcı çözüm için hiç şüphe yok ki bunlar yeterli olmayacaktır. Kalıcı çözüm için göç olgusuna yol açan koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor. Çözümü sorunun kökeninde, kaynağında aramak gerekiyor. Suriye’de krizin 6. yılına girilmesine karşın uluslararası toplum kitlesel göç dalgaları karşısında önlem alabilmekten, şiddet ve zulümden kaçan milyonlarca insana çare bulmaktan uzaktır. Kitlesel göç dalgalarını önleyebilmek için bu kişilerin kendi ülkelerinde kalmalarını imkan sağlayacak çözüm yollarını üretmek gerekiyor. Biz bu nedenle krizin başından beri Suriye içinde insani güvenli bölge tesis edilmesi gereğine ve önemine işaret ettik. Suriye’deki ihtilaf bölgenin tamamını içine almıştır. Suriye, DAEŞ terörü ve radikalizmin yuvası haline gelmek yanında baskıcı bir rejimin zulmü altındadır. Bizim temel, ulusal hedefimiz toprak bütünlüğü, siyasi birliği olan istikrar ve refah içinde kardeş bir Suriye ile yan yana yaşamaktır” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE CENEVRE SÜRECİNİN ARKASINDADIR”
Davutoğlu, DAEŞ ile etkili mücadele için Suriye ihtilafının bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini dile getirerek, “İhtilafı sona erdirmek için Suriyelilerin kendilerini özgürce ifade edebileceği yeni bir anayasa adil ve hür seçimleri sağlayacak gerçek bir siyasi geçiş olmalıdır. Bunun Esad rejimi Şam’da oturmaya devam ettikçe mümkün olmayacağı da çok açıktır" diye konuştu. Türkiye, Suriye ihtilafına benim de aralarında bulunduğum bir grup Dışişleri Bakanının inisiyatifiyle ilan edilen Cenevre Bildirisi temelinde siyasi bir çözümü güçlü bir biçimde savunmaktadır. Türkiye daha ilk günden bu yana Cenevre sürecinin arkasındadır. Biz tutarlı ve etkili bir biçimde Suriye muhalefetini sürece dahil etme gayreti içindeyiz. Öte yandan rejim ve destekçileri muhalefeti ve sivilleri vurmaya devam ediyor. Suriye muhalefetine verilen sözlere rağmen rejim sivilleri kuşatma altına alarak aç bırakmaya devam ediyor ve ortaçağ bir savaş taktiği kullanıyor. Bunun bir an evvel durdurulması insani vecibedir. uluslararası toplum rejim üzerinde nüfuzu olan ülkelere baskı yapmalı ve rejimin siyasi sürece dahil edilmesi sağlanmalıdır. Bu siyasi sürecin somut sonuçlar getirmesi ve DAEŞ’in tamamen Suriye’den temizlenmesi için tek ve yegane yoldur. Ancak DAEŞ terör örgütüne karşı başka bir terör örgütü olan PKK destekli PYD’yi desteklemek de sorunları çözmeyeceği gibi terörizmin yaygınlaşmasına ve meşruiyet kazanmasına da yol açmaktadır. Avrupalı dostlarımıza PKK ve PYD terör ideolojisinden kara organlarına, yöntemden araçlarına aynı havuzdan beslendiklerini bir kez daha hatırlatmak isterim. PKK ve PYD, DAEŞ gibi insani değerlerini yok sayan, katil ve vahşi terör örgütleridir” açıklamasını yaptı.
“TERÖRÜN İSLAM’LA YAN YANA ZİKREDİLMESİNİN ŞİDDETLE KINIYORUZ”
Başbakan Davutoğlu, Irak’ın iç çatışmalarla sosyal ve ekonomik krizlerle boğuştuğunu kaydederek açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Irak’ta mezhepçilik tüm sorunların merkezinde yer almaktadır. Bölgedeki kaos ortamı, Avrupa’ya yönelik terör riskini arttırmıştır. Bu açıdan hiç kimse uzak coğrafyalardan Avrupa ile ilgisi olmayan sorunlardan söz ettiğimizi düşünmesin. Bu sorunlar ve oradaki kaos ortamı Avrupa’nın iç istikrarını ve küresel istikrarı ve küresel barışı temelden zedelemektedir. Küresel risklerin arttığı bir dönemde küresel perspektifle sorunlara yaklaşıyoruz. Bu yüzden Türkiye- AB ilişkisini bu riskleri minimize etmek ve sorunları çözmek için sadece akıllıcı bir tercih veya seçenek olarak değil adeta zorunluluk olarak görüyoruz. Konuşmanın başında da belirttiğim gibi terörle mücadelede ilkesel ve ortak bir tutum belirlenmedikçe bu hain terör odaklarının amaçladığı korku ve kaygı ortamına son verilmesi mümkün değildir. Türkiye için terörle mücadelede uluslararası iş birliği hiçbir zaman söylemden ya da akademik teorik bilgiden ibaret olmamıştır. Türkiye PKK’den DHKPC’ye, El Kaide’den DAEŞ’e kadar terörizmin farklı biçimleriyle on yıllardır mücadele etmektedir. Bu tehdide karşı verdiğimiz mücadeleden çıkardığımız en temel derslerden biri uluslararası düzeyde somut işbirliği olmadan terörle mücadelede başarılı olunamayacağı gerçeğidir”. Avrupa Konseyi mekanizmaları da bu platformların başından gelmektedir. Bu çabalarımızda bizim için vazgeçilmez unsurlar vardı. Öncelikle terör uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit teşkil etmektedir. Gerekçesi ne olursa oldun, nerede ne zaman kim tarafından işlenirse işlensin hiçbir terör faaliyeti meşru gösterilemez, meşru gösterilemez. İkinci olarak teröristlerin barınmasının önlenmesi için iade et veya yargıla prensibi temelinde devletler arasındaki işbirliği arttırılmalıdır. Son olarak terörü herhangi bir din ya da etnik bir grupla ilişkilendirmek tamamen yanlıştır. Bu da tam aksine teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir. Özellikle de terörün İslam’la yan yana zikredilmesinin şiddetle kınıyoruz”
“2 BİN KİŞİNİN ÜLKEMİZE GİRİŞİ ENGELLENMİŞTİR”
Davutoğlu, Türkiye’nin DAEŞ ile mücadele veren koalisyon içinde kurulan yabancı terörist savaşçılar çalışma grubuna eş başkanlık ettiğini kaydederek, “Bugüne kadar Suriye ve Irak’taki çatışma bölgelerine seyahat etme niyeti düşünülen yani yabancı terörist savaşçı olabileceği düşünülen 3 bin 200 kişi sınır dışı edilmiştir. Risk analiz gruplarınca 2 bin kişinin ülkemize girişi engellenmiştir. 22 Kasım 2015 tarihinde Riga’ya imzaya açılan tabancı terörist savaşçılara ilişkin Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi Ek Protokolünün bir an önce yürürlüğe girmesine özel önem atfediyoruz. Protokolü imzaya açıldığı gün ilk imzalayan ülkeler arasında olduk. Onay sürecini de en kısa sürede tamamlamayı öngörüyoruz. Bu konunun tüm üye devletlerce onaylanması, terörizmle mücadele konusundaki ortak kararlılığımızı sergilemek bakımından elzemdir. Şunu unutmayalım terör terördür. Terörün milliyeti, dini, kültürü milliyeti olmaz. Ancak, bu perspektifle yaklaşıldığında terör sorununa karşı tedbirler başarılı olur diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“KİM YAPARSA YAPSIN OMUZ OMUZA DURMADIKÇA TERÖRLE BAŞA ÇIKAMAYIZ”
“Ankara’da Şubat ve Mart aylarında düzenlenen bombalı terör saldırıları Suriye’deki YPG kamplarında eğitim gören PKK’lılar tarafından gerçekleştirilmiştir” Davutoğlu açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Bu saldırılar işe İstanbul ile Paris veya Brüksel’de düzenlenen saldırılar arasında bir fark yoktur. Kızılay’da Ankara’nın göbeğinde otobüs beklemekte olan ve akşam barış içinde ailesine kavuşmak isteyen gençleri, çocukları, torunlarına kavuşmak isteyen torunları canlı bombalı araçla kendisini patlatanları DAEŞ’in teröründen ayırt edip onları insancıl bir örgüt gibi gösterme çabalarına karşı insanlık adına buradan haykırıyorum. Terör terördür ve kim yaparsa yapsın omuz omuza durmadıkça terörle başa çıkamayız”
“TERÖRLE MÜCADELEDE İSTİSNALAR, DERECELENDİRMELER VE NİTELENDİRMELERE YER YOKTUR”
Türkiye’de şehirlere çukurlar kazarak masum sivilleri ve güvenlik görevlilerini katleden PKK’nın Avrupa’nın pek çok kentinde meşru bir aktör muamelesi gördüğünü sözlerine ekleyen Davutoğlu, “Hatta demokrasinin ve insan haklarının evi olan bu çatı altında bile bu cani örgütün terör listesinden çıkarılmasına yönelik girişimler yapılabilmektedir. Terör örgütleri konusunda seçici davranmak bazılarına karşı tedbir alıp bazılarına müsamaha göstermek ne Avrupa’ya bir kazanç sağlar ne de uluslararası toplumun ortak vicdanlarına, ortak değerlerine uygun bir tablo olur. Terörle mücadelede istisnalar, derecelendirmeler ve nitelendirmelere yer yoktur. Bu çerçevede Avrupa Konseyi bünyesinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığına yönelik bir platform kurulması fikrini tüm paydaşlarla birlikte değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz ” ifadelerini kullandı.
“AVRUPA KONSEYİ’NİN KIRIM TATARLARI KONUSUNDAKİ HASSAS YAKLAŞIMINI DA TAKDİR EDİYORUZ”
Başbakan Davutoğlu, Kırım’ın işgalinin ve gayrimeşru ilhanının ardından geçen 2 yılda yarım adadaki insani durumun sürekli kötüye gittiğini ifade ederek, “Kırım’daki gayrimeşru fiili yönetim başta Kırım Tatarları olmak üzere ilhaka karşı çıkanları here türlü baskı yapmakta, en temel haklarını yok saymaktadır. Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Kırımoğlu ve Rıfat Çubaroğlu’nun Kırım’a girişlerine izin verilmemektedir. Kırım Tatarlarının temsil organı Kırım Tatar Milli Meclis Başkan Vekili Ahtem Çiygöz 1 yılı aşkın süredir gayrihukuki olarak göz altında tutulmakta ve yargılanmaktadır. Baskılar nedeniyle yasa dışı ilhaktan bu yana 20 binden fazla Kırım Tatarı anavatanlarını terk etmek durumda kalmıştır. Kırım konusunu ve Kırım Tatarlarının durumunu uluslararası gündemde tutmaya devam etmemiz, bu toplumun susturulmak istenen sesini duymamız ve başkalarına duyurmamız önemlidir. Avrupa Konseyi’nin Kırım Tatarları konusundaki hassas yaklaşımını da takdir ediyoruz. Bu bağlamda Sayın Jagland’ın Kırım’a heyet gönderme girişimini memnuniyetle karşıladığımızı belli etmek isterim. Belli eksiklerine karşın Jagland tarafından hazırlanan rapor nihayetinde yarımadadaki insan hakları ihlallerini bir kez daha teyit etmiştir”
Davutoğlu, Ermenistan tarafından temas hattında ve sınırın bir bölümünde Azerbaycan’a yapılan saldırıları ve ateşkesi endişe ile karşılandıklarını, saldırıların siviller de dahil kayıp verildiğini ifade etti.
“TÜRKİYE’NİN AVRUPA KONSEYİ’NE YILLIK KATKI PAYINI 33 MİLYON EURO”
Davutoğlu, Ermenistan’ın ateşkes ihlallerinin Nahcivan Özerk Cumhuriyeti sınırına dayanmasının endişe verici olduğunu kaydederek, uluslararası toplum ve Misnk grubu eş başkanlarının Ermenistan’ın silahlı provokasyonlarına ve ateşkes ihalelerine son vermesi konusunda uyarmalıdır. AGİT, Minsk Grubunun bir üyesi olarak Türkiye anılan grubun barışçıl yollardan çözümüne yönelik çabalarına destek vermelidir. Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının işgalinin bir an önce son bulması için de Azerbaycan’a desteğimiz sürecektir. Güney Osetya ve Abhazya itilaflarına Gürcistan’ın tanınmış uluslararası sınırları çerçevesinde toprak bütünlüğü ilkesi ve egemenliği etrafında bir çözüm bulunmasına yönelik tutumumuz da aynen devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
“KIBRIS’TA ÇÖZÜME ULAŞILMASI DOĞU AKDENİZ’İN A BARIŞ, İSTİKRAR SAHASINA DÖNÜŞMESİ İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM”
Davutoğlu, Güney Kafkasya’da kalıcı barışın sağlanmasının önem taşıdığını kaydederek, Gürcistan’ın Ahıska Türklerine yönelik üstlendikleri sorumlulukların da yerine getirilmesinin takip edileceğini bildirildi. Gürcistan’ın 1999 yılında Avrupa Konseyi’ne giriş sürecinde üstlendikleri Ahıska Türklerinin ana vatanlarına dönüş sürecinin de takip edildiğini belirten Başbakan, 2016-2019 Avrupa Konseyi-Gürcistan Eylem Planı kapsamında geri dönüş sürecine önem verilmesi gerektiğini bildirdi.
Kıbrıs konusunda değinen Davutoğlu, adadaki iki halkın siyasi eşitliklerini ve adanın ortak sahibi olmalarını temel alan adil ve kalıcı bir siyasi çözüme ulaşılması konusundaki bağlılığın devam ettiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, “En kısa zamanda adada kalıcı çözümüm tesisini arzu ediyor, adadaki liderlerin etkin ve yapıcı gayretlerini destekliyoruz. Çözüm hedefine ulaşılması Doğu Akdeniz’in barış, istikrar sahasına dönüşmesi için önemli bir adım olacaktır” dedi.
Davutoğlu, “Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne yıllık katkı payını 20 milyon Euro arttırarak 33 milyon Euro düzeyine yükseltmiş ve Grand Payer ülkeler arasına girmiştir. Eş zamanlı yürüttüğümüz bir diğer girişimle Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ile Yerel Ve Bölgesel Kongrelerdeki üye sayımız 12’den 18’e çıkarılmıştır. Türkçe AKPM ve Kongre’nin çalışma dili arasına girmiştir. Tüm bu inisiyatifle temel amacımız Avrupa Konseyi’nin siyasi rolünün güçlendirilmesidir ” dedi.
“REFORM HEDEFİMİZ TÜRKİYE’NİN SİVİL, ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASA’YA KAVUŞTURULMASI”
23-24 Mayıs tarihinde İstanbul’da Dünya İnsani Zirvesi’nin düzenleneceğini belirten Davutoğlu, tüm parlamenterleri Türkiye’ye davet etti. Başbakan Davutoğlu, son 15 yılda insani ve ekonomik alanlarda önemli derecede değişimler olduğunu ifade ederek 1 Kasım seçimlerinin ardından hazırlanan hükümet programı kapsamında reformlara ivme kazandırıldığını anlattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni siyasi partiler yasasına ilişkin çalışmaların da reform süreci kapsamında gelecek gündemdeki başlıklar arasında olduğunu belirterek, “Tüm bunların ötesinde temel siyasi reformumuz, reform hedefimiz Türkiye’nin sivil, demokratik, özgürlükçü bir Anayasa’ya kavuşturulmasıdır. Türkiye’nin üyeliğinin askıya alındığı 1980 askeri ihtilal sonrasında yazılan 12 Eylül Darbe Anayasası’nı hak ettiği yere gönderecek, çağdaş. özgürlükçü Anayasa’yı hep birlikte yapacağız” ifadelerini kullandı.
Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bugün Avrupa Konseyi Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesine Ek Bilgisayar Sistemleri Aracılığıyla İşlenen Irkçı Ve Yabancı Düşmanlığı İçeren Eylemlerin Suç Olarak Sayılmasına Yönelik Ek Protokolü imzaladığını belirten Davutoğlu, Türkiye’nin bu reformları terörle mücadele, sığınmacı krizine karşın kararlılıkla sürdürdüğünü bildirdi.
Davutoğlu açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “ Bugün ortak evimiz Avrupa’yı ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, İslamofobi, ekonomik istikrarsızlık ve terörizm batağından çıkarmak için Avrupa ve Avrupalı kavramlar üzerine yeniden düşünmemiz gerekiyor. Avrupa halklarının milli iradelerinin en geniş ölçekte temsil edildiği AKPM bu büyük görev için biçilmiş kaftandır. Dolayısıyla tarih bu ortak çatı altındaki bütün kardeşlerimizin, bütün dostlarımızın omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk ile hareket eder, evrensel değerlerimizi yüceltme yolunda ön yargılarımızı ve zihinlerimizdeki sınırları geride bırakabilirsek çocuklarımız ve torunlarımız bizi yeni Avrupa’da hayırla yad edeceklerdir. Aksini hiçbirimiz arzu etmiyoruz”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.