Ekrem İmamoğlu: Kayyum atamaları gaflet ve dalalettir
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ziyaret için geldiği Diyarbakır'da kayyum atamaları hakkında konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ziyaret için geldiği Diyarbakır'da kayyum atamaları hakkında konuştu.
DEMOKRASİ BÜTÜNCÜL BİR MESELEDİR
Ekrem İmamoğlu öncelikler Diyarbakır CHP binasına gelip burada konuşma yaptı. Yaptığı konuşmada, " Nefes daralmasını Türkiye’de hiçbir toplum yaşasın istemeyiz. Çünkü bu bütüncül bir meseledir. Çünkü demokrasiyi bir şehirde var etmek ülkede var etmek anlamına gelmiyor. Bu demokrasi bütüncül bir şekilde var olacaksa Van’da da, Mardin’de de, Diyarbakır’da da var olacak." dedi.
Diyarbakır'daki görevinden alınarak yerine kayyum atanan Mızraklı ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınarak yerine kayyum atanan Ahmet Türk ile biraraya gelen İmamoğlu ortak canlı yayın yaptılar.
FARKLI ANLAMLARDA KAZANDI
İmamoğlu; Diyarbakır'dayız ve gerçekten Diyarbakır'ın sıcak karşılaması bize bütün sıcaklığını havaalanında hissettirdi. Çok mutlu oldum, beni karşıladılar. Seçim öncesi bir gencimiz sosyal medyadan "Gelip kampanyanda çalışacağım, düğünümü erteliyorum. Düğünümü seçimden sonra sizinle beraber yapmak istiyorum" demişti. Bu sosyal medyada da gündem olmuştu. Mutlaka düğününe katılacağım demiştim. Böyle bir seyahat planlanmıştı. Diyarbakır üzerinden de geçerek selamlamayı arzu etmiştik. Tabii bu seyahat bir düğüne gidişin yanı sıra farklı anlamlar da kazandırdı. Elbette Diyarbakır'a gelip bu kadim kenti hissetmek çok değerli. Ben iki yıl önce ilk kez geldiğimde çok etkilenmiştim. Böyle güzel ve kadim bir kentin birçok medeniyeti içerisinde barındırmış, farklı etnik grupları içerisinde barındırmış şehrimizi elbette gönül farklı bir noktada görmek ister. Gerçekten ilgi duyulan, gelinip gezilen bir kent olmasını arzu ederim.
TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ KAZANMIŞTIR
Öncelikle bir şey söyleyeyim. Çok değerli bir seçim süreci yaşadık. Demokrasi adına çok önemli bir seçim yaşadık İstanbul'da. Özellikle bir nevi iki turlu olması çok daha farklı anlamlar yüklemiştir. 31 Mart ve 23 Haziran sürecinde vatandaşımızın tamamının demokrasiye sahip çıkma duygusu ispat olunmuştur. Yani oy versin vermesin herkes demokrasi için mücadele etmiştir bence. Günün sonunda Türkiye'de demokrasi kazanmıştır. Onun için devletimizi, milli birliğimizi, siyasal sistemimizi, üzerine inşa ettiğimiz çok değerli kavramlar var, ve bunları hiçbir zaman unutmamalıyız. Cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve milli irade. Bu kavramların içini boşaltmak, değersiz kılmak, geçersiz hale getirmek devletimize yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.
DEMOKRASİYE VE MİLLİ İRADEYE SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ
Dün 30 Ağustos Zafer Bayramımızı İstanbul'da büyük bir coşkuyla kutladık. Elbette eksikliklerimiz olacak ama yıllar içerisinde bunları tamamlayacağız. Hangi siyasi görüş, hangi inançtan, hangi kökenden olursa olsun "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyenlerin yazdığı ve yazmaya devam ettiği çok onurlu bir tarihtir bu. Bizler bir kişinin, bir ailenin, bir grubun ya da bir kesimin değil milli iradesine uygun olarak yönetilme kararlılığını ortaya koymuş, bunun için bedeller ödemiş bir devletin vatandaşlarıyız. Böyle bir ülkede kendi iradesini milletin iradesinden üstün görme gafletine düşenler bunun bedelini en ağır şekilde öderler. Seçilmiş belediye başkanlarının soyut ve hukukta karşılığı bulunmayan, kamu vicdanını ikna etmekten uzak sebeplerle görevden alınarak yerine kayyım atanması da ne yazık ki gaflet ve dalalettir. Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi bir takım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği bir irade asla değildir. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önünde engeller çıkarmak, demokrasi dışı arayışlar içindeki kesimleri güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu demokrasi dışı kesimlere karşı hep birlikte mücadele edeceksek eğer, ki öyle yapacağız, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmak zorundayız.
BU HEPİMİZİ ÇOK ÜZMEKTEDİR
Bu ülkeyi yönetenler bu ülkede 82 milyon vatansever yurttaşımızın yaşadığını kabul etmesi ve bu idrakle bu ülkeyi yönetmesi şarttır. Sandığa atılan bütün oylar kim tarafından kime verilirse verilsin eşit ölçüde geçerlidir ve muteberdir. Sandıktan yetki almış bütün seçilmişler kim olurlarsa olsunlar eşit ölçüde hak ve özgürlüklere sahiptir ve eşit ölçüde bu yurdun neresinde olursa olun muteberdir. Bazı seçmen kesimlerini, bazı siyasi partileri, bazı seçilmişleri diğerlerinden ayrı tutmak, farklı ölçütler farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Bu çok tehlikeli ve çok riskli bir ayrımcılıktır. Diyarbakır, Van, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarına ve onların seçmenlerine yönelik tavır böyle bir ayrımcılık görüntüsünü ortaya koymaktadır. Bu hepimizi çok üzmektedir. Siyasi partiler, onların seçilmiş yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ya hukukun içindedirler ya da dışında. Buna dair nihai karar verecek olan makam da yargıdır. Kimi partileri, sivil toplum girişimlerini, kişilerini bazen hukukun içinde kabul edip bazen hukuk dışı yapılar olarak damgalamaya dayalı yanar döner bir siyaset tarzını adet haline getirenleri ne yazık ki görüyoruz ve hepimiz çok iyi biliyoruz. Onlar da şunu çok iyi bilsinler; böylesine ilkesiz, günü kurtarmaya dönük yapılan siyasetten ne kendilerine bir fayda gelir, ne bu ülkeye ne de milletimize fayda gelir. Elbette milli iradeye dayanarak sandıktan çıkanların hukukun üstünde olmaları söz konusu bile olamaz. Hangi göreve gelirlerse gelsinler seçilmişler de birer vatandaştır ve her vatandaş gibi hukuka tabii olmak mecburiyetindedirler. Ancak seçilmiş milletvekillerinin belediye başkanlarının hukuk dışına çıktığını iddia edenlerin önünde önemli bir sorumluluk vardır. Bu iddialarını yargı organlarına ve toplum vicdanına kabul ettirmek zorundadırlar. Bu kararı yargı verecektir.
ADİL BİR TOPLUM OLUŞTURAMAYIZ
İstanbul yahut Diyarbakır, Türkiye'nin neresinde olursa olsun o parti ya da bu parti bu ülkenin hangi yasal partisi olursa olsun, o kişi ya da bu kişi bu milletin görev verdiği hangi kişi olursa olsun tavrımızı ve duruşumuzu hiçbir şekilde değiştiremeyiz. Kime yapılırsa yapılsın haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı açıkça ve hep birlikte hayır demek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde adil bir toplum oluşturamayız. Çünkü bu bir adalet mücadelesidir, bir demokrasi mücadelesidir, millet iradesini koruma mücadelesidir. Milletin iradesi ortadan kalktığında toplumdaki umutsuzluğun, kaygının nasıl büyüdüğünü ve buna nasıl tepki gösterdiğini çok yakın bir zaman diliminde hep birlikte yaşadık ve gördük.
BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZE SIKINTI GELMESİNİ ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ
Amacı unutturup aracı kutsallaştırmaya çalışanlara asla itibar etmeyeceğiz. Hiçbir fanatizme kapılmadan, hiçbir ayrımcılık yapmadan korkmadan, yılmadan cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her koşulda savunmaya devam edeceğiz. 100. yıla yaklaşan cumhuriyetimizin bu olgunlaşma döneminde o güzel cumhuriyetimize kurucu değerlerine ve ülkemizin birlik ve beraberliğine sıkıntı gelmesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Bu ülkenin eşit ve onurlu insanları olarak barışı, adaleti ve özgürlüğü aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Ülke insanlarının sağduyusu, birlikte ve huzur içinde yaşama arzusu, her türlü baskıyı, her türlü ayrımcılığı yenecek güçtedir. İnanın bunu en iyi ben yaşadım ve ben gördüm.Bizim gönül zenginliğimiz her zenginliğin üstündedir. Bu ülkenin her köşesini, her insanını gördüğümde ayrı bir umutla dünyaya bakıyorum. Bizim güzel günlere olan umudumuz her zorluğun üstesinden gelecek güçtedir. Bu duygularımla diyorum ki çünkü biz Anadolu’yuz, Türkiye’yiz." diyerek sözlerini noktaladı.
Ayrıca Ekrem İmamoğlu Diyarbakır ziyaretinde tarihi Dört Ayaklı Minare’nin kurşunlarla tahrip edilmesi nedeniyle gerçekleştirdiği basın açıklamasının ardından çıkan silahlı saldırıda öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin mezarını ziyaret ederek mezarına çiçek bıraktı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.