Erdoğan 6’ncı Din Şurası’nda konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Açık ve net söylüyorum; Alman devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Açık ve net söylüyorum; Alman devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6. Din Şurası kapanış programına katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlık olarak gönül ve zihin dünyasını etkileyen, hayatın her alanını kuşatan büyük bir değişim sürecinden geçildiğini belirterek, “Ferdi tutum ve davranışlardan aile ilişkilerine, sosyal hayattan eğitime, üretimden tüketime siyasetten ticarete hemen her alanda bu değişimin yansımalarını kimi zamanda sancılarını görüyoruz. Modern insan sahip olduğu onca teknolojiye iletişim aracına imkana rağmen hiç olmadığı kadar yalnızdır. Aşkın ve mukaddes olan sosyal hayattan çekilirken insanı insan yapan kadim değerler de itibarsız hale geliyor. İnsan sadece kendi fıtratına değil, ailesinden çevresine, içinde yaşadığı toplumdan dünyadaki diğer varlıklara kadar pek çok şeye yabancılaşıyor. Bencillik modern bireyin hem kabusu hem de belirleyici karakteri haline dönüşüyor. Maalesef bireysellikle beraber aile, dostluk, akrabalık ve kardeşlik bağları daha da zayıflıyor. Aynı apartmanın çatısı altında olanların birbirine ne kadar yabancı olduğunu gördüğümüz bir dünyada yaşıyoruz. Böyle değildik geçmişte. Bırakın apartmanı mahalleler birbiri ile komşuydu. Şimdi böyle bir şey yok. Stres yaygınlaşırken, sosyal çözülmede giderek hızlanıyor. Özellikle gençler arasında ekran bağımlılığı gibi yeni bağımlılık türleri ortaya çıkıyor. Artık apartman daireleri arasındaki ilişki değil maalesef dijital sistemdeki akrabalık bağları gelişmekte. İstikbalimizin teminatı olarak baktığımız gençlerimiz çoğu batı menşeli, batılı zihin ürünü sapkın akımlar karşısında savunmasız kalıyor. Paylaşmanın yerini bencilliğin, dayanışmanın yerini yıkıcı rekabetin, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazunun yerinin kibrin, evliliğin yerinin gayrimeşru ilişkilerin aldığı zorlu sıkıntılı garip bir dönemin içindeyiz. Bu manzarayı hiçbirimizin, sizler gibi sorumluluk sahiplerinin uzaktan seyretme lüksü yoktur. Kainat boşluk kabul etmez” ifadelerini kullandı.
Sahih din anlayışının öğretilmemesi durumunda sapkınlığın zemin kazanacağını söyleyen Erdoğan, “Tarih boyunca istismara konu edilmiş en kıymetli değerlerden biri de din ve dindarlık olmuştur. 15 Temmuz gecesi 251 insanımızı şehit eden FETÖ ile İslam dünyasını kana bulayan DEAŞ gibi terör örgütleri bunun en son örnekleri. Bu örgütler cihat, şehadet gibi kavramları çarpıtarak genç dimağları ifsat etmişler. Yaşanan hayatı değişimi ve sosyal gerçeklikleri nazarı dikkate almayan bir din tasavvurunun etkisi de sınırlı olacaktır. Bugün sosyal hayatta yüzleştiğimiz pek çok problemin arkasında İslam’ın doğru anlaşılmaması vardır. Diyanet İşleri Başkanlığımız, zamanın ruhunu doğru okumak ve yönlendirmekle mükelleftir.
FETÖ ve DEAŞ tecrübesi her türlü din istismarına karşı samimi bir mücadele içinde olmamızı gerekli kılıyor. 15 Temmuz ihaneti sonrasında insanlarımız arasında oluşan teyakkuz halini iyi yönetmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz vasatı yeniden bir silkinme, toparlanma sahih İslam anlayışıyla bağlarımızı güçlendirme vesilesine dönüştürmeliyiz. Dinini sağlam kaynaklardan öğrenen bir mümin aklını ve idrakini bir başkasına kiralamayacak, din istismarcısına fırsat vermeyecektir” açıklamasını yaptı.
"Kapılara işaret koyanların hesabı sorulacak"
İslam dünyasını tehdit eden en önemli sıkıntılardan bir diğerinin, taifecilik fitnesi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kişinin mezhebini dinleştirmesi diye tarif edeceğimiz bu fitne Suriye ve Irak’taki olayların da etkisiyle en yaygın dönemlerinden birini yaşıyor. Avrupa’nın dört asır önce yaşadığı 30 yıl savaşlarına benzer bir kavga çok daha yıkıcı bir şekilde bugün yakın coğrafyamızda vuku buluyor. Irk, dil, mezhep, meşrep farklılıkları öne çıkartılarak Müslümanlar arasındaki fay hatları daha da keskinleştiriliyor. Böylece aynı dine, aynı peygambere, aynı mukaddes kitaba inanan kalpler arasına nifak tohumları ekiliyor. Şiilik veya Sünnilik, amel ve itikada dair farklı yorumlar olmanın ötesinde belli çevreler tarafından adeta ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Batı’da pişirilen son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan Ali’siz Alevilik gibi kimi yıkıcı projelerin toplumumuz içinde pohpohlanmasının gerisinde yine bu senaryolar var. Açık ve net söylüyorum; Alman devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor. Hazreti Ali Efendimizi başka şekilde göstermek ancak onun kutlu hayatından ve imanından nasibini almamış mahfillerin işidir. İşte son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuluyor. Niye? Ülkemizi bölmek ve parçalamak için. Türkiye'de bizim devlet olarak, yönetim olarak böyle bir sorunumuz yoktur. Bu kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde tüm güvenlik teşkilatımız çalışmaktadır ve bunlar yakalandığında hesabı sorulacaktır. Bu tarz projelerle insanlarımızın arasına nifak tohumları ekilmesine rıza gösteremeyiz. Bu tarz girişimlere karşı hepimiz uyanık olmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığımızın son dönemde Alevi vatandaşlarımızla ilgili attığı kucaklayıcı atılımları yakından takip ediyorum. Birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi perçinleyecek bu çalışmaları gönülden destekliyorum. Bizim artık kapımıza gelene dini anlatalım anlayışından buradan şimdi dönüyoruz yüce dinimizi anlatmak için her kapıyı çalma dönemi başlıyor. Siz yaralı gönüllere dokunmaz, onları tamir etmezseniz, başkaları zehirli oklarıyla o kalpleri parçalayacaktır.”
"İnsanlar, dini alandaki susuzluklarını sahi kaynaklardan gideremezse FETÖ ve DEAŞ gibi sapkınların pençesine düşecektir"
“Görevini samimiyetle yapan hocaların dolduramadığı boşluğu muhakkak Pensilvanya’daki şarlatan gibi din tüccarları kapatacaktır” diyen Erdoğan, “İnsanlar, dini alandaki susuzluklarını sahi kaynaklardan gideremezse FETÖ ve DEAŞ gibi sapkınların pençesine düşecektir. Bakınız Pensilvanya’daki olayı sıradan değerlendirmeyin. Pensilvanya’daki olay bir projedir ve bu proje Türkiye üzerinde oynanan bir oyunun alameti farikasıdır. Kolilerce dosyaları, mahkeme kararlarını kendilerine vermemize rağmen ABD halen bu adamı vermiyorsa bunun arkasında neler olduğunu benim milletimin düşünmesi gerekiyor. Her şey çok açık ve net ortada. Sadece Charter School’lardan FETÖ okullarına Amerika’da 750 milyon dolar yılda para ödeniyor. Bu bize bir şeyler anlatmıyor mu? Bunları defalarca söylememize rağmen halen kendimize gelmiyoruz. Türkiye artık 1940’ların, 1970’lerin, 12 Eylül’lerin, üzerimize karabasan gibi çöken 28 Şubat’ların Türkiye’si değildir. Tek parti yıllarında olduğu gibi İslam’ı gerilik emaresi olarak gören faşist zihniyet ülkemizde tarihe karışmıştır. Ezan sesine hasret kaldığımız karanlık dönemler bir daha geri gelmemek üzere kapanmıştır. Gerici yobaz diyerek insanlarımızın inancı ile kavga edenler son 17 yılda olduğu gibi kaybetmeye mahkumdur. Hiçbir güç insanımızı ruh kökünden inancından kadim değerlerinden koparamayacaktır. Bu millet ne pahasına olursa olsun bir daha asla 27 Mayısların, 28 Şubatların, 15 Temmuzların yaşanmasına izin vermeyecektir” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.