Fatih’in İstanbul’u fethettiği zaman
Evet “Fatih’in İstanbul’u fethettiği zamanı” idrak ediyoruz. Kendisini Mehmet iken “Fatih” , zamanını yeni bir çağ olarak adlandıracak zaferin...
Evet “Fatih’in İstanbul’u fethettiği zamanı” idrak ediyoruz. Kendisini Mehmet iken “Fatih” , zamanını yeni bir çağ olarak adlandıracak zaferin yıldönümü. Peki rahmetli Arif Nihat Asya’nın söylediği gibi “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” ifadelerine uyan veya “ben bu ifadenin neresindeyim” diyen genç var mı? Fatih benim yaşımda bunları başarırken ben hala şairin tabiriyle “oyunda oynaşta” zamanımı öldürmekle meşgulüm” diyen var mı acaba? Elbette Fatih çapında bir genç onun, yetiştiren insanlar çapında eğiticiler elbette yok. Lakin modern çağın ileri teknolojileri vasıtasıyla daha iyi bir eğitim, daha kaliteli bir terbiye yapmak neden mümkün görünmüyor. Çünkü sistem milli değil, sistemi işletenler gayri milli, hedef de şahsidir de ondan. Gençler neden bir Fatih olma yolunda hiç olmazsa yolunda ölme hususunda bir istek, bir arzu bir hareket kabiliyeti yoktur. Tarihine düşman yetişen, atasını inkar eden neslin yetişmesinde elbette Yahudi tarihçilerin Türk Tarihini yalan yazarak yutturmalarının etkisi vardır. Bu tarihçiler sadece İspanya’daki Yahudi katliamından onları kurtaran Fatih’e aydın, yüce, abide” diye bahsederler. Ama gençlik buna rağmen Fatih’e de sahip çıkmıyor, yaptıklarına sahiplenmiyor. Buna “çağın soysuzlaştırması” denerek işin içinden çıkılamaz. Bu milletin gençlerini çağlar ötesi bir mefkureyle yetiştirmek gerekir. Tarih öğreticileri, dil öğretmenleri, kültür dersleri hocalarının kendileri bu fikirde olmazsa nasıl yetiştirdikleri o mefkurede olacak acaba? Yetiştiriciyi iyi yetiştirirsen yetişen de mükemmel olur. Müessir mükemmel olunca eserde harikulade olur” derler eskiler. Batını kokuşmuş kültürünü aynen taklit eden sözde ilerici, çağdaş takımı kendi yozlaşmalarını yetiştirdikleri nesle soysuzluk olarak aşılamaktadırlar. Batının soysuzları okumamış, kültürsüz, vasıfsız insanlardan olurken bizim soysuzlar aydın geçinen, okumuş, kendisini entelektüel zanneden adamalardır. Bir büyük adamın dediği gibi” evinin, yurdunun, dilinin, dininin, beyninin zihninin, vatanının bayrağının velhasıl bütün mukaddeslerinin davacısı olacak bir gençlik” neden yetiştirilemiyor? Bunda en büyük kabahatin yetiştiricilerde, kültürlü insanlarda, kanaat önderlerinde, bilgili insanlarda olduğuna inanıyorum. Kendi neslini beğenmeyip başka memleketlerin, farklı milletlerin lider tafralarıyla meydana çıkıp bir büyük nesli perişan eden sözde liderlerine gıpta ile bakan bir gençlik değil, kendi soyundan olan kendi milli karakterlerini taşıyan insanlarla gönül bağı tesis edilecek faaliyetler yapılmalıdır. Üç kuruşa bütün değerlerini satmaya hazır teklif beleyen gönül hırsızı gibi amade bir nesil işte bu gün başımıza gelenleri yaşatır. Bu gün çatışmaların evlerin içine kadar sirayet ettiği şu meşum vaziyeti yaratanları elbette lanetleyecek, kahırla anacağız. Bu kötü günde yaralanan gaziler yarın aynen şu şiirdeki gibi haykıracaklar kendileriyle alay edenlere gerekli cevabı vereceklerdir. “Ey saçları alagarson kesik kız; Gülme sen öyle bakıp arsız arsız; Sorarsan bu topallık nerden kaldı diye;Bu topallık İstiklal savaşından kaldı hediye” diyeceklerdir. Gençlerle ilgilenen milli bir gençliğin yetişmesinde yardımcı olan, herkesi tarih hayırla yad edecek nesiller dualarıyla ruhlarını muazzez eyleyeceklerdir. Bunun tam tersi olanlar da elbette muzzep olacak beddualara muhatap olacaklardır. Hangi genç kız bir Fatih doğurmaya aday, Fatih yetiştirecek çapta bir kadın olmaya taliptir acaba? Herkes bir başka sapkınlın peşinde harap ruhlar virane gönüller ve samimiyetsiz güruhlar peşinde koşmaktan zevk almaktan, zevk yaşamaktan, zevk alemlerinde ömür çürütmekten başka bir hedefi olmayan, bir zaman sonra posası çıkmış, kirletilmiş mendil misali çöp sepetine atılmış olarak karşımıza çıkacaklardır. Bir başka hitap da, “küçük görme, hor görme kendini” ifadesidir. Batıya karşı küçük görmek, komşuya karşı küçük görmek, şahsını başkalarına karşı küçük görmek hor görmek değil bir büyük Türk neslinin kutlu torunları olarak görüp her büyük başarı aslında normal bir hadise olarak telakki edilmelidir. Bir genç kızın özeneceği varlık dış görünüşüyle adeta zevk fışkıran fa…ler değil kahraman neslinin mükemmel kadınları olmalıdır. “Osmanlı kadın” denilen o muhteşem kadın tipi işte yüzde yüz yerli mutlak bizden ve elbette harika bir tiptir. Şimdi “dominant” diye abuk sabuk bir ifadeyle şirret bir tip yüceltilmeye çalışılmaktadır. Bunu bulmaları bunu modernize etmeleri, çağa uydurmaları için tecrübeli kültür fikir ve bilim adamlarına ihtiyaç vardır. “Bizim zamanımızda” diye başlayıp kendisinden başkasını hor gören, adamlar da çağı yakalayamayan hep geri kalmış zavallılar olacağından itibar edilmemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.