Fetullah’ın iadesini istemek

Dünya’da bir başka örneği olmayan bir sistemle TC. içindeki tüm kurum, kuruluş ve dahi en küçük birimlerde ‘Devlet gibi- yapılanmış ‘FETÖ’dışında...

Fetullah’ın iadesini istemek
Yayınlanma:
Güncelleme:

Dünya’da bir başka örneği olmayan bir sistemle TC. içindeki tüm kurum, kuruluş ve dahi en küçük birimlerde ‘Devlet gibi- yapılanmış ‘FETÖ’dışında başkaca bir örgüt daha yoktur. Atılan her adımda, açılan her kapıda, varılan her yörede ve yerde bu örgüt seni karşılıyor. Çıkarcı sıradan basit, bayağı, adî, ucuz insanları, sıra dışı gösterip, kısa yoldan ve tez zamanda zirveye oturtuyor. Fakir-fukaranın, yetimin, garip-gurabanın- hakkı emperyalistlere teslim ediliyor. Bütün bunlar herkesçe iyi bilindiği halde, hoşgörü duyuluyor, bu sistemi dokuz bilinmeyenli denklem ile de çözmek mümkün değil. Yapılanlar da yasalardan destek alınarak, yasa dışı kaynaklarla desteklenip, besleniyor  ‘İslâmiyet ve TC. Devleti’ adına yapılıyor… Halbuki, milletin kasasına, insanların kesesine giren bir şey yok! Bu nasıl bir aymazlıktır, ki anlamış değilim!? Bu mini girizgâhın ardından sadede geliyor ve Fetullah’ın iadesi üzerine şu görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum: ABD, esasında kendisi ‘emperyalist’ temeller üzerinde kurulu bir düzenek. Her din, dil, ırkın temsil edildiği, varlık gösterdiği, hatta ‘lobi’ciliğin kurumsallaşarak aralarında alenî rekabet ve yarış yapılan karmaşık, çete zihniyetli ülke… Burada adil, sosyal, demokrat gibi kelâm bol kepçe kullanılsa bile; sömürü ilke ve felsefesi dümeni üzerine kurgulamış, düzenini sömürü üzerine kurmuş, bu yolda nemalanan milletler topluluğu… Zamanında altın arayanların, definecilerin;  kısa, kolay yoldan,  beleşten zengin olma hayaliyle temeli atılmış bir yer. Yerli ırkın acımasızca -topluca- soykırıma tabi tutulup yok edilerek,  gasp edilen topraklar üzerine oturulmuş bir sistemin varlık göstermesi… Gelelim Fetullah’ın iadesine: ABD’li adamlar bizden belge istiyor ve utanmadan da kendilerine verilen dosyalardaki belgelerin yetersiz olduğunu iddia edecek kadar ileriye gidiyorlar. Biz bu insanları her defasında: “Dost ve stratejik müttefikimizdir!” diyerek, kendimizden bir parça gibi algılıyor, ne gariptir ki ‘öteki yüzlerini görmezlikten gelerek’ gönlümüzden -bu minvâl üzere- geçiriyoruz.  Bahaneye bakar mısınız? Dört tane dosya verilmiş, ama yeterince kanıttan oluşmuyormuş… vs. ABD’nin hoş görmediği, onay vermediği, hizmetinden nemalanmadığı, kendi çıkarları doğrultusunda paslaşıp-hizmet alamadığı, tanımadığı, Türk’ün temsilciğini yapan herhangi bir kurumsal sistemin talebi geri çevrilecektir. Çünkü ABD sömürü düzeni saikiyle kurulu tüm düzenler, yine sistemin denetimi dışında görüntü verseler bile, sistemin bir parçasıdır. O nedenle Fetullah’ın iadesini istemek TC. için bir hak olsa bile; bu malûm kişiyi iade etmek ABD için bir haksızlıktır görüşü hakim.  Dahası: Kendileri besleyip, büyütüp bu günlere getirdiler. Bunu bilmeyen mi var? Gerek AB ülkeleri, gerekse ABD’nin gayri meşru çocuğu olarak bilinen Fetullah’ı Türkiye’ye vereceklerine ihtimal vermiyorum. Kendi ajan, piyon ve maşalarını kendi elleriyle teslim ederek, kendi ellerini-kollarını keseceklerini düşünmek bile mümkün değil. Zamanın iktidarına hangi yöntem ve şartlarla APO’yu zoraki teslim etmişlerse; küresel fesatçılık lideri Fetullah için yine aynı yöntem, yol ve şart ileri sürülecektir. Zira, hem maddî ve hem de tüm dünyada etkin manevî bir güç odağı haline gelen ‘FETÖ’ çetesi ‘doğruya-doğru’ sağlam zeminler üzerinde halen dimdik ayaktadır. Çünkü bu virüsün kökü içeride dalları ve kollarlı dışarıdadır. Cumhurbaşkanımızın deyimiyle bu virüs (cerahat) tamamen temizlense bile;  yerinde kalanlar yine bir gün yeniden nüksedecektir.Kökü kazınamaz! Bu gibi hallerde ABD ve İsrail kendi kurallarını nasıl uyguluyorsa; TC. istihbaratının da aynı yol ve yöntemle hareket etmesi, Fetullah’ı -tereyağdan kıl çeker gibi- çekip alması gerekir… Bu görüşüm TC. yöneticilerince de elbette düşünülmüş olabilir -amma ve lâkin- gerisini uygulamak beni aşan bir husustur. TC. elbette korsan, vurgun, talan, dolan, yalan, balon üzerine kurgulanmış bir baronlar ülkesi değildir. Nefsine esir olmayan, vicdanı hür, imanlı-ihlaslı insanların yönetiminde ve güdümünde olduğu sürece bu çıkmazın da bir çıkar yolu bulunacaktır eminim. Sözün özü: “Görelim Mevlâ neyler; neylerse güzel eyler!” diyenlerin tevekkül zihniyetiyle biraz daha sabırla beklemekten başka çare bilemiyor ve düşünemiyorum. Aslında dürbünsüz bile bakınca ‘dağların hem önünü ve dahi hem de arkasını bile iyi gören birisi olarak’ çok iyi, doğru ve güzel şeyler biliyorum da elim erişmiyor, dilim konuşamıyor. Şimdi, genç, dinç, dinamik, enerjik ve yetkili birisi olsaydım… Ah! Ah! Hoşça kalınız…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.