Kılıçdaroğlu: '50+1’i kabul etmiyorum
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "50+1’i kabul etmiyorum. Yok öyle bir şey. En az yüzde 60. En az yüzde 60'ı alacağız ve bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, bir kurultay yaptıklarını ve 2 genel başkan adayı çıktığını, demokratik şekilde yarıştıklarını belirterek, “Gençlik Kolları kurultayı oldu. 2 arkadaşımız yarıştı. Kadın Kolları kurultayımız oldu, 2 genel başkan yardımcısı arkadaşım yarıştılar ve Köse kurultayı kazandı. Kendisini kutluyorum. Bir kurultay yapıyoruz birden fazla aday çıkıyor. Bırakın onlarda kurultay yapmayı, bir il başkanını bile kulağından tutup kapının önüne koyuyorlar. 'Seni il başkanı yaptım' diyorlar. İnsanı robot yerine koyan bir anlayış. Hiçbir şey yapmıyorsak dahi bu ülkeye demokrasinin varlığını seçimle ortaya koyan tek parti CHP'dir. Esas konu şu; 2019. 2019'un en temel aktörleri kadınlar olacak. Kadınlar Türkiye'ye demokrasiyi getirecekler. Kadın kardeşlerime şunu söylüyorum, kim sizi ikinci sınıf yurttaş görüyorsa onlara oy vermeyin. 15 yıldır ülkeyi yönetip de yoksulluğu bitiremeyenlere oy vermeyin” diye konuştu.
“İstanbul'u alacağız, Ankara'yı alacağız, Bursa'yı alacağız, Denizli'yi, Antalya’yı, Mersin'i, Adana'yı alacağız”
Çocuk istismarlarına karşı en ağır cezayı getireceklerini 2 hafta önce dile getirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bugün öğrendim ki hükümet bu konuda bir çalışma yapıyor, teşekkür ederiz. Çocuk istismarına karşı en ağır cezayı getireceğiz ve bu konuyu sonlandıracağız. Çocuklarımızı baş tacı edeceğiz. Bir toplumsal barışı, huzuru sağlayacağız. Ailelerin yoksulluğunu tarihe gömeceğiz. Kız çocuklarının okuması için ailelere özel destek vereceğiz. Kız çocuklarının okuması en büyük arzumuzdur. Kız çocuklarını okula gönderen her aileye özel destek verilecektir. Çocuklarınız sadece devlet yurtlarında kalacak ve 1 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılmayan bir olayı gerçekleştireceğiz, hiçbir çocuk 'benim yurdum yoktur' demeyecek. Herkesin yurdu olacak. Taşımalı eğitime son vereceğiz. 2019'daki hedefimiz, birinci hedefimiz yerel yönetimler. İstanbul'u alacağız, Ankara'yı alacağız, Bursa'yı alacağız, Denizli'yi, Antalya’yı, Mersin'i, Adana'yı alacağız. Gerekli dersi vereceğiz” ifadelerini kullandı.
"Yüzde 50+1'i kabul etmiyorum, en az yüzde 60 alacağız"
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“İkinci seçimimiz daha var. 50+1’i kabul etmiyorum. Yok öyle bir şey. En az yüzde 60. Niye? YSK'daki çete dahi bizim başarımıza gölge düşürmesin diye. Hemen suç duyurusunda bulunmuşlar. Çete, yasa dışı işler yapmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk demek. Mühürsüz oy pusulaları geçerlidir diye karar aldılar mı? Bu karar kanuna aykırı mı? Aykırı. Bir araya geldiler mi? Geldiler. Vallahi de billahi de siz çetesiniz. Talimat alan çeteyi ben ilk kez görüyorum. Muhalefet şerhi koyan bir kişiye ise saygı duyuyorum. YSK'nın içindeki çetenin dahi bütün oyunlarına rağmen en az yüzde 60'ı alacağız ve bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz.”
“Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Ahmet Altan, hangi cebir ve şiddeti kullandılar?”
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Yakup Şimşek hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bunlar hangi cebir ve şiddeti kullandılar? Hem cebir hem şiddet diyor. Bunların elinde benim bildiğim kadarıyla sadece kalem var, silah yok. Birisine saldırmadılar, öldürmediler. Niye bunlar cebir ve şiddetten mahkum ediliyorlar? Okuduğum gazetecilerin hiçbirisi hayatı boyunca CHP'ye oy vermemiştir ama biz hakkı hukuku adaleti savunacağız, düşünce özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldıracağız dedik. Karar, bir mahkeme kararı değildir. Saraydan alınan talimatla verilen bir karardır. Yargı, bağımsız değil. FETÖ'cü diye suçluyorlar. FETÖ'cü diye gazeteci, baklavacı, sanayici, esnaf, memur, profesör, polis buldun, FETÖ’cü diye bir tane siyasi yok mu? Bu aynı menzile yürüyenlere nerede? Nerede bu FETÖ'cüler? FETÖ'nün siyasi ayağını çıkarmayanlar, tarihin en şerefsiz insanlarıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Deniz Yücel’in tahliyesi
Deniz Yücel’in geçen yıl gözaltına alındığını, 14 gün gözaltında kaldığını, 365 gün, çoğu hücrede olmak üzere hapis yattığını anlatan Kılıçdaroğlu, “366. gün 3 sayfalık iddianame hazırlandı, mahkemeye çıkmadan tahliye edildi. Aynı gün Almanya'ya geri gitti. Deniz Yücel'in tahliye olmasına sevindim. Ama ben sizi biraz geriye götüreceğim. Deniz Yücel için ne dediler? Erdoğan konuşuyor, 'bu adam terörist, gazeteci değil' diyor. 26 Mart 2017'de, 'Merkel'e dedim ki, sayın şansölye o gazeteci değil, terörist' demiş. 13 Nisan 2017'de, 'kesinlikle, ben bu görevde, bu makamda olduğum sürece asla vermeyeceğiz' diyor. 'Bu tam bir ajan, terörist bu' diyor. Tahliyeden sonra yaptığı açıklama Deniz Yücel'in, 'bugün cezaevinden çıkarken şöyle bir karar verildi. Tutukluluk haline devam kararı. Bugün aldım, ama yine de çıktım' diyor. 'Bu arada niye çıktım, niye tutuklandım hala bilmiyorum' diyor. Teröristse, ajansa niçin serbest bırakıyorsun bir ajanı. O zaman sana bu bilgiyi kim verdi? Seni kim aldattı sevgili Erdoğan? Bir yerlerden telefon gelince, yurt dışına çıkışa izin veriyorsun, süratle tahliye ediyorsun. 'Ben bu görevde kaldığım sürece asla vermeyeceğiz' diyordu. Ben de sandım ki kendisi istifa etti görevden ayrıldı Deniz Yücel serbest bırakıldı” dedi.
“Siz bunun altına hangi gerekçeyle imza attınız”
Afrin operasyonunun büyük bir başarıyla devam ettiğine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bu ülkenin bekası için mücadele veriyorlar. Erinden komutanına kadar ordumuza müteşekkiriz. Onu zaten peygamber ocağı olarak biliyoruz. Onlar aynı zamanda Mustafa Kemal'in askerleri, Mehmetçikleri. YPG dolayısıyla hükümet yetkilileri ABD'yi en ağır şekilde eleştirdiler. YPG'ye destek veriyor dediler, FETÖ'ye, PKK’ya destek veriyor dediler. Eleştirilerde haklılar. Egemen güçlerin buluştuğu bir yerde aklınızı kullanmadan oyunun parçası olursanız siz kaybedersiniz. Belli bir kararı alırken oturup bütün ayrıntılarını düşünmek zorundasınız. Bölge sadece bizim bölgemiz değil. Birden fazla egemen gücün vekalet savaşlarının yapıldığı bölgeye dönüştü. Tillerson geldi Türkiye’ye, 3.5 saatlik bir görüşme yaptı. Yarım sayfalık metin kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye-ABD ortaklığı adında ortak açıklama. Metinde Amerika 'Afrin operasyonunuza açık ve şartsız destek veriyorum' demiyor. Fırat’ın doğusundaki yapılanmayı himaye etmeye devam edeceğini söylüyor. 'PYD ve YPG'yi terör örgütü olarak görmüyorum' diyor. PKK, PYD, YPG’ye ağır silah vermediğini söylüyor, silahları toplamayacağını da söylüyor. FETÖ’yü terör örgütü olarak görmüyor. Siz bunun altına hangi gerekçeyle imza attınız? Yarın çıkıp diyecek ki Tillerson da bizi aldattı. Bir kere de benim sözümü dinle. Böyle bir metnin altına imza atılır mı? Demografi zaten değişti, bunların dünyadan haberi yok, bizimkilerin de yok. Altına not düşüyorlar biz bu değişikliklere karşı duyarlı olacağız diyorlar. 3.5 saatlik görüşme yapıldı. Bir ülke kendi mevkidaşı ile 3.5 saat görüşebilir. Peki, siz bir başka ülkenin Dışişleri Bakanı ile 3.5 saat görüşüyorsunuz. Dünyada tercümanlık yapan bir başka bakan yoktur bizim dışımızda. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir tek görevli bile yok. Tutanak tutulup tutulmadığını da bilmiyoruz. Notlar alınır, banda alınır devletin arşivine görüşmeler kaldırılır. Büyük bir ihtimalle Zarrab, Halk Bankası görüşüldü, onlar duyulmasın diye bunu yapıyorlar.”
“Toplanın 4 devlet, oturun konuşun”
Bir öneriyi yapmak istediğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Amerika'nın ve Rusya'nın egemenliğinden bir kurtulun, o çekim gücünün biraz dışına çıkın. Bu bölgede 4 tane devlet var. Türkiye, İran, Irak, Suriye. Bu 4 devletin başkanı bir araya gelemiyor mu? Kendi sorunlarını çözemiyor mu? İlla emperyalist güçler gelecek onların eşliğinde biz bunu yapacağız. Onların eşliğinde barışı, huzuru getiremezsin. Onlar senin eline silah verirler gönderirler Suriye’ye. Akan kan Müslüman’ın kanı. Silahı veren kim? Ya Rusya ya Amerika. Toplanın 4 devlet, oturun konuşun. Ne zaman bu meseleler siyasi ve ekonomik ilişkilerimizde çatışmaya yol açtıysa hep birlikte bedel ödedik. Bedeli ödeyen Türkiye Cumhuriyeti. Söz verdiğin halde istifa etmiyorsun” şeklinde konuştu.
Pelin Üzek Kılıç
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.