Önce suç işleyip sonra mı dokunulmazlığı kaldıralım

Başbakan Ahmet Davutoğlu “Kılıçdaroğlu ile bir CHP sözcüsü aynı şeyi kullanmış: ‘Başbakan kendisini olmadığı şeye hodri meydan diyor!’ Ne...

Önce suç işleyip sonra mı dokunulmazlığı kaldıralım
Yayınlanma:
Güncelleme:

Başbakan Ahmet Davutoğlu “Kılıçdaroğlu ile bir CHP sözcüsü aynı şeyi kullanmış: ‘Başbakan kendisini olmadığı şeye hodri meydan diyor!’ Ne yapayım yani, önce suç işleyip sonra mı dokunulmazlığı kaldıralım, böyle saçma şey duymadım” dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu Strazburg’dan hareket etmeden önce gazetecilere gündemi değerlendirdi. Strazburg Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ziyareti ile bilgiler veren Başbakan Ahmet Davutoğlu dokunulmazlık ve referandum konuları hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. -Vize muafiyeti ve geri kabul anlaşması noktasında AB ülkelerinin taahhütleri ile ilgili son zamanlarda olumsuz sinyaller var deniliyor. Hükümet cephesine ilişkin bu tür iddialar var. Bu anlaşmanın tam anlamı ile yürümesinin önünde engel var mı? SÜRECİN İŞLEMESİNDE OLUMSUZ HİÇBİR SİNYAL YOK Başbakan Ahmet Davutoğlu “Hükümet cephesi denince, başında benim, Dışişleri Bakanımız, AB Bakanımız… Hiçbirimizde olumsuz algı yok. Olan şey ne? Bir Alman gazetesinde çıkan bir haber. Herhangi bir Avrupalı yetkilinin de kullandığı olumsuz bir ifade yok. O çıkan haber üzerine bunlar söylendi. “If” diye (eğer) başlayan bir soru.. Eğer, Avrupa taahhütlerini yerine getirmezse Türkiye ne yapacak dendiğinde bu karşılıklı taahhüttür. Biz de kendi taahhütlerimizi yerine getirmeyiz demekten başka geriye bir şey kalmaz. Böyle bir şeye ihtimal vermiyorum” dedi. -İlk defa Kasım ayından bu yana karşılıklı hamlelerle, birbirini töhmet altına bırakmayan bir süreç işliyor. Mesela, Aylan bebeğin cenazesinden hepimiz etkilendik. Takip ediyor musunuz, Ege’de neler oluyor? TÜRKİYE’DE HER KONU OLUMSUZ DÜŞÜNÜLÜYOR Biz anlaşma yaparken Türkiye göç ülkesine dönecek deniliyordu. 4 Nisan’da bu anlaşmayı uygulamaya başladık, Kasım’da zirve yaptığımızda günlük ortalama mülteci sayısı 6880’di , ondan sonra ortalama 60 civarına indi yani yüzde bire düştü. 10 Nisan’da da hiçbir mülteci geçmedi. Bu işin psikolojisini iyi yönettik, mekanizmaları, alt yapısını iyi kurduk. Türkiye’ye gelen mülteci sayısı 300 civarında bizden de gidenler oluyor. Çok iyi hesap edilmiş bir eylem planı uygulanıyor. Aksama yok. Geri kabul anlaşması, vize muafiyeti ile bir paket halinde. Onlar vize muafiyeti vermezse, geri kabul anlaşmasını uygulamayacağız demektir. O zaman da mesele eski haline döner. Birbirine bağlı bir konu bu. Türkiye’de öyle bir şey var ki, her konuda ille de olumsuz düşünülecek. Biraz da olumlu düşünülsün, niye ille de bir kriz çıkması gerekiyor? Güzel gidiyor işte. Bu hafta sonu Sayın Merkel ve Tusk yeniden Türkiye’ye gelecek. Bu süreç ahde vefa anlayışı içinde işliyor. Türkiye’de de AB tarafında da sürecin çökmesini bekleyenler var. Türkiye’de muhalefet, AB tarafında da aşırı akımlar çökmesini bekliyor. Vize muafiyeti şartları itibarı ile ciddi yol kat ettik. Junker ile de bunları konuştum, kimse bu kadar yüksek performans beklemiyordu. 72 kriter vardı şu anda tek haneye indi. Siyasi etik kanunu, adli suçluların iadesi kanunu Meclis’te. 8 tane uluslararası sözleşmeyi bu hafta Komisyon’dan geçireceğiz. Volkan beyin elinde bir liste, devamlı check atıyoruz. Her bakanlar kurulunda neredeyiz diye soruyorum Biz Haziran’da vize muafiyetini alacağız arkadaşlar. Tabi ki çomak sokmak, isteyenler olacak. Gayret sarf edenler olacak ama sürecin sağlıklı işlediğini en muhalif yaklaşım içinde olanlar bile yavaş yavaş bu işin olacağını kabul etmeye başladılar. Vize muafiyeti olmazsa sadece Türkiye kaybetmez herkes kaybeder. Herkesin kazanması tek yolla olur; onlar vize muafiyetini, biz de geri kabulü uygulayacağız. -Dokunulmazlıklar için Meclis’ten nasıl bir sonuç çıkar sizce? Malumunuz fire ihtimalleri konuşuluyor. Bir de HDP’nin konuya ilişkin tutumu hakkında neler söylersiniz? SUÇ İŞLEYİP SONRA MI DOKUNULMAZLIĞI KALDIRALIM İki şeyi önemsiyorum. Birisi, 7 Haziran’dan sonraki Meclis Başkanlığı seçimi. Psikolojinin sarsıldığı bir ortamda, Meclis Başkanı 258 ile seçildi. Ak Parti tek bir fire vermedi. İkincisi ‘Ak Parti dokunulmazlıkların kalkmasından korkar, istemez’ dendi. O kadar olumsuz propaganda yapıldı. Arkadaşlara “316 imza istiyorum” dedim. Elhamdülillah, 316 imza firesiz. Kılıçdaroğlu ile bir CHP sözcüsü aynı şeyi kullanmış: ‘Başbakan kendisini olmadığı şeye hodri meydan diyor!’ Ne yapayım yani, önce suç işleyip sonra mı dokunulmazlığı kaldırayım, böyle saçma şey duymadım. Fezlekemin olmaması da suç oldu! İyi, suç işleyeyim, eşit duruma gelelim! Negatifte bir eşitlik istiyorlar. Önce, kendisine sormak lazım, bu kadar fezlekeyi ne işledin de yaptın? Suç işlemediğim ve fezlekem olmadığı için beni suçlamasını anlamıyorum. Hukuki süreç işleyecek. -Diğer partiler iki kere kendi aralarında kaynadılar? BİZ DOĞRU BİLDİĞİMİZ YOLDA YÜRÜYORUZ ONLAR TAKİP EDİYOR Davutoğlu “Birincisi, bizim böyle hamle yapmamızı beklemiyorlardı, hamleyi yaptık. CHP önce olumlu gibi davrandı. Teklifler gönderdi. Sonra destek vermeyeceğiz dedi. Bizim ısrarla üzerine gideceğimizi düşünmediler. MHP, niye bunu saptırıyorsunuz dedi. Biz, yola devam edince, bu sefer arkamızdan gelmek zorunda kaldılar. Onun acısını çekiyorlar şimdi. Bu 316 imzayı onlarla birlikte verseydik, 400’ü aşkın imza olsaydı onlar da paye alırdı. Bunu yapmadıkları için, hayat boyu dokunulmazlıkların kaldırılmasından kaçan parti damgasını yediler. Arkamızdan geldiler fakat birliklerini koruyamıyorlar. CHP içinde birileri ‘takılmayalım’ diyor. Ben bizim çocuklara anlatırım bazen, (yanlış yorumlanmasın da) Yaşlı kedi, genç kediyi görmüş. Genç kedi, kendi kuyruğunu yakalamaya çalışıyormuş, yakalamak istedikçe kuyruk dönüyor haliyle yakalayamıyormuş. Yaşlı kedi demiş ki, ‘bak evlat, ben bunu hayat boyu yaptım, kuyruğumu hiç yakalayamadım, ama ben ne zaman doğru bildiğim yolda yürüdüysem o (kuyruk) hep benim arkamdan geldi. Bunlar siyaseti kuyruk yakalama gibi görüyorlar. Kendi oluşturdukları fanusun içinde, kısır döngüde kalıyorlar. Biz doğru bildiğimiz yolda gidiyoruz, ondan sonra onlara takip etmek düşüyor. İnşallah bu geçecek ama nasıl geçeceğine bakacağız. Bakalım birliklerini koruyabilecekler mi? Nihayet bu anayasa oylaması gizlidir. Kimsenin peşine düşecek değiliz. Bundan sonra önümüze bakarız. HDP’nin söyleyecek hiçbir sözü yok. Onların beklentisi şuydu; Sadece HDP’ye dönük bir hamle yapalım onlar da mağdur edebiyatı yapsınlar. Öyle bir durum da yok. Herkes için yargı yolu açık. Bunu yapacağız. Herkesin maskesinin düştüğü bir süreç oldu. Meclis takvimine bağlı olarak Anayasa komisyonu konuyu ele alır, genel kurula indirir, sonra yargı kendi doğal sürecini işletir” dedi. -Kandil’den, PKK terör örgütünün Avrupa yöneticilerinden vitesi düşürür tarzda söylemler geliyor. Dozaj düşürüyorlar gibi. Çözüm süreci bakımından bir şey ifade ediyor mu bu? İki, Diyarbakır’a ziyaret yaptınız, havalimanı açılışı ertelendi gibi sebebi nedir? ATEŞLE OYNUYORSUNUZ DEDİM ANLAMADILAR Silahlar bütünüyle terk edilip, magmaya gömülene kadar operasyonları devam ettireceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kimse operasyonların durması gibi bir beklenti içinde olmamalıdır. 15 Temmuz’u HDP yöneticilerinin iyi hatırlaması lazım. 15 Temmuzda Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesiyle CHP, MHP ve HDP’ye gittim. Orada HDP’lilere, “Yaptığınız işleri yakından biliyoruz, ateşle oynuyorsunuz” dedim. O günlerde, silahlı mücadele, ayaklanma çağrısı yapıyorlardı. “Bunları yapmayın, meşru bir siyasi parti gibi davranın” dedim, Arkasından bir hafta içinde Suruç ve Ceylanpınar saldırısı yapıldı. O zaman yanlış hesap yaptılar. İrademizi ve kararlılığımızı anlayamadılar. Devlet aklı bu konularda sabırla davranır ama bir kez işlemeye başladı mı, irade oluştu mu, o iradenin sarsılmaz olması lazım. Daha sonra operasyonlar başlayınca, bunun 1 Kasım seçimleri için yapıldığını söylediler. Seçimin üzerinden bir gün geçmeden, güvenlik toplantısı yaptım. Güvenlik birimlerine, “23 Temmuz’daki direktif geçerlidir, Hiçbir şekilde durmayacaksınız” dedim. Zannediyorlar ki, dil değişimi ile bizim irademizde yumuşama olur, hayır. Silahları terk edecekler, tümüyle terör son bulacak. Türkiye’de Parlamento’da her şey konuşulur. Parlamentoda ne istiyorsun da konuşamıyorsun, bugün Ertuğrul kürkçüye de söyledim, niye silah ele alınıyor? Siyasi faaliyetlerde herkes özgürdür ama silahlı hiçbir unsura kesinlikle herhangi bir alan tanınamaz. Bunlar şimdi hatalarını anladıklarını ifade ediyorlar, Hendek siyaseti yanlıştı, diyorlar. Günaydın! Biz bunu kendilerine daha önce çok anlattık. Bırakacaklar silahı. Bunun karşılığında operasyonlar dursun demenin de anlamı yok. Böyle netice alınmaz. Terörle mücadele tek bir terörist kalmayıncaya kadar sürer” dedi. Öte yandan, Diyarbakır Havalimanı’nı Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte açmayı plânlıyoruz. -Geçen gün Ahmet İyimaya söyledi, gizli oylama, gizli olmazsa yaptırımı yok’ dedi. Gizli oylama gizli olarak kalacak mı? Mevcut teklife milletvekilleri gözaltına alınamaz, tutuklanamaz ama soruşturulur gibi bir cümle eklenmesi söz konusu mu? DOKUNULMAZLIKLAR VEKİLLERİ SUÇLU ÇIKARMIYOR Davutoğlu “Anayasa gizli oy demişse buna sadık kalmak lazım. En sağlam disiplin gönüllerde sağlanan disiplindir. 316 vekilimizin destek vereceğinden eminim. Kimsenin başına denetleyici otorite koymayız. Bizim partinin ortak vicdanına ve ortak disiplin anlayışına hep güvenmişimdir. Evet, o konu gündeme geldi, gözaltı olmaksızın vesaire burada da yargıya güven duymak lazım. Türkiye 90’lı yıllarda değil. Yargının hemen buradan hareketle tek tek milletvekillerini Meclis’ten götürmesi gibi bir durum olmayacağına eminiz ama yargıya da sınır getirmenin doğru olmadığı sonucu çıktı istişarelerimizden. Biz yargılama yapıyor değiliz, bunun altını özellikle çiziyorum. Dokunulmazlıkların kaldırılması bir hakkın elinden alınması değil, sadece yargılanmasına izin verilmesi. O milletvekili suçlu ilan edilmiyor. Yargının önünü açıyoruz sadece, suçlu mu değil mi, gözaltına alınması gerekiyor mu gerekmiyor mu ona biz karar verecek değiliz. Yargının hukuka uygun tavır alacağı konusunda itimat etmek lazım. Yasama yargının önünü açıyor, yargı da eminim yasamanın aldığı karar doğrultusunda kendi görevini yapar. Türkiye’nin imajı bakımından da hassasiyetleri gözetir diye inanıyorum” dedi. -Anayasa ilgili olarak nasıl bir takvim var. Anayasada değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek konularla ilgili bir tartışma da söz konusu… Yalçın Akdoğan’ı paralel yapı konusunda görevlendirdiniz… Paralel yapının organize eylem yapma kabiliyeti ne ölçüde kırıldı? 12 EYLÜL ANAYASASINI ÇÖPE ATMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPARIM Dokunulmazlık gibi, terörle mücadele gibi anayasa konusunda da bazı çevreler bizim irademizi ısrarla sorgulamaya, şüpheler uyandırmaya çalıştılar. Dokunulmazlıklar konusunda nasıl başladığım işi sonuna kadar götürmeye kararlıysam, nasıl 23 Temmuz’da terörle mücadele kararını aldıysak, hiç tereddüt etmeden bütün siyasi sorumluluğu üstlenerek güvenlik birimlerine görev verdiysek 28 Ağustos’ta Anayasa’nın gerektirdiği zorunlu hükümetin başı olarak atandım, aynı gün 7. , 8. ve 9. Kolordulara terörü bitirin talimatını verdim. Bunu şunun için söylüyorum; kimsenin tereddüdü olmasın; Referandumda “hayır” dediğim 12 Eylül anayasasını tarihin çöplüğüne atmak için elimde imkan varken bunu sonuna kadar kullanırım. Bunun için hiçbir küçük hesabın içine girmem. Strateji belirlerken hesap ederim ama misyon için hasbî davranırım, hesabî değil. Anayasa reformunu bir yıllık takvimin içine koyduk. Altı ay komisyonun çalışacağını düşünmüştük. CHP yüzünden akamete uğrayınca, ritmi hızlandırdık. O günden bugüne de 6-7 kez benim yönettiğim toplantılar yaptık. ‘Şimdi yazım aşamasına geçeceğiz’ dedik. Bu sefer de başka bir itiraz geldi: Niye bu kadar acele ediyorsunuz? Eğer ritmi artırmasaydık, elinizden geleni yapmadınız diyeceklerdi. Biz yaparız üzerimize düşeni. Sonrası tevekkül. Bir taraftan toplantılara devam ediyoruz bir taraftan da yazım için heyet oluşturduk. Üç ana başlık var: Bir, Anayasanın gerekçesi, dibacesi temel ilkesel çerçevesi ile ilgili konular… Diğeri Anayasanın ruhu dediğim temel hak ve hürriyetlerle ilgili kısım. Üçüncüsü Anayasanın iskeleti dediğim, yönetim sistemi ile ilgili kısım. Son karma heyet toplantısında birinci kısım ile ilgili hususları belli bir olgunluğa getirdik. Bunları ben MYK’ya da getirdim. Üç beş konu var. Hepsi ile ilgili bir genel anlayış oluşsun istiyorum. Bir yere doğru gittiğimizi hissedelim. Birinci konunun sağlıklı bir şekilde olgunlaştığını biliyorum. Biraz da demlenmeye bırakmak lazım. İnsanların bunu düşünmesini temin etmek lazım. Önümüzdeki hafta MKYK da da konuşuruz, partinin organlarında belli bir noktaya gelir. Sonra temel hak ve özgürlüklerle ilgili fikri temrinlere başlıyoruz. Anayasanın dibacesi, uzunluğu, nasıl değiştirileceği filan… Bunları tartışmak 6-7 saat sürdü. Bu olgunlaşma trendi ilerliyor. Aylar içinde bunları kamuoyu ile paylaşırız. Kamuoyunda da olgunlaşır. Hazmederek bir yol alınır. İrademizden kimsenin şüphesi olmamalı. Optimum zamanlama önemli. Ne adım atmama gibi bir töhmetin altında kalırız ne de aceleye getiririz. Belli bir olgunluk içinde yürütürüz” dedi. -Sonbaharda Referandum söz konusu olur mu? REFARANDUMA GİDİLMESİ GEREK AMA TAKVİM VERMEK DOĞRU OLMAZ Cumhurbaşkanı 367’yi geçtikten sonra da referanduma gönderebilir. Öyle olsa bile referanduma gitmesi gerektiği kanaatindeyim. Referandum için takvim vermek, Meclis aritmetiğine sahip olmakla mümkün. Benim 316 ile, meclis aritmetiğine sahip olmadan referandum için tarih vermem birileri ile pazarlık yapıyorum anlamına gelir. Biz vazifemizi yapar bunu Meclis’e sunarız, Meclis takdir eder. Diğer partilerin de olumlu yaklaşmasını sağlamaya çalışırız. Paralel yapı ile ilgili sorunuza gelince.. Bakanlar Kurulu içinde Yalçın Akdoğan beyin koordinasyonunda bir görevlendirme yaptım. Bu çevreler hala Türkiye aleyhine yoğun bir kampanya ile çalışma yürütüyor, bürokrasi içinde sanki hakimiyetlerini sürdürüyor kanaatini uyandırarak söylentilerle, darbe olacak şu olacak bu olacak gibi yaklaşımlarla Türkiye’de siyasi istikrarsızlık çıkarmaya çalışıyorlar. Bütün bu faaliyetler 1 Kasımdan sonra demokratik meşruiyetini ortaya koymuş bir hükümet için tehlike oluşturuyor. Bunu yakından takip ediyoruz. -AKPM önünde de PKK’lı gösterisi oldu. Mesela, Hollande ve Merkel Türkiye’ye gelse, AB tarafından bir başka terör örgütü olarak tanımlanan DEAŞ taraftarları gösteri yapsa… Hükümetinizin buna yaklaşımı ne olur? AVRUPA KENDİNİ BİZİM YERİMİZE KOYMUYOR Davutoğlu “Terörist bir örgütün kendi sembolleri ile herhangi bir meydanda gösteri yapmasına izin vermeyiz. Brüksel’de AB zirvesi yapılırken, Çadırlar Belçika’da kalkacak dedim, kalktı. Maalesef, dediğiniz empatiyi Avrupalılar hala yapamıyorlar. Bir kez de kendilerini bizim yerimize koyarak düşünemiyorlar. AİHM Başkanı ile güzel bir görüşme yaptık. Orada da söyledim; “Türkiye, evrensel insan haklarına saygı gösterir ama bulunduğumuz coğrafyanın ürettiği terör tehdidi karşısında Türkiye’nin uygulamalarının Norveç İsveç gibi rahat olmasını bekleyemezsiniz, dedim. Burada güvenlik gibi acil bir ihtiyaç ile karşı karşıyasınız. Taziye mesajları anlamında dayanışma gösteriyorlar ama hiçbir Avrupalının aklına Paris için şu kadar gün yas ilan ettik Ankara için de ilan edelim demek gelmiyor. PKK’lılar benim konuşma yapacağım yerin önünde hakaret ediyorlar, tehdit şiddet sloganları atıyorlar. Avrupa’da maalesef empati kültürü yerleşmiş değil, çünkü insanları eşit görmüyorlar. Herkesin canı önemlidir ama Avrupa merkezindekilerin canı daha önemlidir gibi bir yaklaşımları var. Bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Kilis sınırında DAEŞ’in Türkiye’ye yönelik saldırıları devam ediyor. Başika’da da DAEŞ’in saldırısı oldu.Bizim bu konuda almakta olduğumuz tedbirler var” dedi. ANKARA'DA SIK SIK ÇARŞI PAZARA ÇIKARIM Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anadolu medyasından Strazburg seyahatine katılan Kanal Urfa televizyonu Genel Yayın yönetmeni İbrahim Toru ve Anadolu Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Gökdemir’in Şanlıurfa ve Ankara’ya yönelik sorularını da cevapladı. Davutoğlu “Şanlıurfa’yı bilinçli olarak seçtik. Bakanlar Kurulu’nun Ankara dışındaki İlk toplantısıydı. İstiklal Madalyası götürdük. Her ilimizin kurtuluşu önemli ama Şanlıurfa’nın özel önemi burada; Türk, Kürt ve Arapların birlikte gerçekleştirdikleri bir kurtuluş bu. Kuttul Amare’yi anacağız diye tepkiler oluştu, malum. İstiklalin hepimize ait olduğunu gösteren bir adım atalım dedik. Şanlıurfa teröre prim vermedi. Gizli bir hazine Şanlıurfa. Daha önce açıkladığımız bir turizm paketimiz vardı. Çalışmalar var. Ankara için de her türlü tedbir alındı. Ekonomik canlılığı öldürmek ister terör. İnsanlarda panik oluşsun, geleceğe dair umutları kırılsın. Ben sık sık çarşıya pazara çıkıyorum. Ekonomik müthiş bir canlılık içinde bütün veriler pozitif yönde” ifadelerini kullandı. CHOPİN MARŞI BİZİMDE ZİHNİMİZDE YARADIR Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anadolu gazetesinin de önceki gün manşetine taşıdığı “Şehit cenazelerinde CHOPİN yerine tekbir talepleri var malumunuz. Bu konuda bir değişiklik olacak mı?” sorusuna “Diyanet İşleri Başkanımız ile bunu konuştuk, bizim de zihnimizde yara olan bir husustur. Başbakanlık Müsteşarımız Kemal Bey’e bu konuda çalışma yapma talimatını verdim, ilgili kurumlarla istişare edilecek. Bu merasimlerin milletimizin duygularına inanç dünyasına hitap eder tarza getirilmesi için bir çalışma yapılacak. Döndüğümüzde bana bilgi verecekler, ondan sonra atacağımız adımı kararlaştırırız” dedi. TÜRKÇE ÇALIŞMA DİLİ HALİNE GELDİ Başbakan Ahmet Davutoğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) hakkında bilgiler vererek “ Avrupa Konseyi Avrupa’nın en kapsamlı örgütü. Türkiye de malûm kurucu üye. AKPM’deki konuşmamda da zikrettiğim gibi, 12 Eylül darbesinden sonra üyeliğimizin askıya alınması söz konusu olmuştu. Türkiye burada genellikle ağır eleştirilere muhatap olmuştur. Ak Parti ile birlikte burada daha başı dik olduğumuz anlar yaşandı. Bu ziyaretin üç boyutu önemli. Birincisi, 1 Kasım’dan sonra ilk kez Avrupa Konseyi’ne gelip konuşma yapıyoruz. Yeni hükümetin yaklaşımını ve reform programını anlatma fırsatı bulduk. İkincisi, konuşmamda vurguladığım gibi Türkçe çalışma dili haline geldi. Bu da ilk üçüncüsü de, Grand Payer haline geldik, yaptığımız katkılarda en büyük 6 ülkenin arasına girdik. Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Türkiye ve Rusya. İlk kez bu altı üye arasına girdikten sonra, katkımızı 20 milyon Euro arttırınca vekil sayımız 12’den 18’e çıktı. Türkiye hakkında dışarıda oluşturulmak istenen olumsuz algıyı bu zeminlerde kırabiliyorsunuz. Bu zeminler olumsuz algının bize karşı kullanılabileceği zeminler. Basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi konularda olumsuz algı oluşturmak istediklerinde bunları buralarda kırıyorsunuz” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.