Oyun tanıdık geldi

Ülkemiz ne yazık ki yine hem dünyayı hem de milletimizi meşgul edecek darbe girişimi beni de hem geçmişe hem geleceğe yönelik fikirlerimin oluşmasında...

Oyun tanıdık geldi
Yayınlanma:
Güncelleme:

Ülkemiz ne yazık ki yine hem dünyayı hem de milletimizi meşgul edecek darbe girişimi beni de hem geçmişe hem geleceğe yönelik fikirlerimin oluşmasında düşünceye sevk etti. Şunu belirtmek isterim ki darbelerin ne türlü olursa olsun savunulacak tarafı olamaz. Çünkü darbeler tüm dünyada olduğu gib ülkemizde de acılar, ekonomik sıkıntılar, yönetim bozuklukları, bloklaşma, psikolojik sorunlar, demokrasiye ayar, hukuksuzluklar, zulümler cinayetler ve daha pek çok sıkıntıları beraberinde getiriyor. Darbelerin savunulacak hiç bir tarafı yoktur. 15 Temmuz darbesini de kınıyorum. Şehitlerimize rahmet, yakınlarına da sabır diliyorum. Allah bu tip sıkıntıları milletimize yaşatmasın!!! 12 Eylül ve sonrakileri gördük, yaşadık. Önceki darbeleri de yazılan kitaplardan, kaynaklardan, bilim adamlarından, siyasetçilerden öğrendik. Yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz halen zihnimizi zorlamaya devam ediyor. Allah rahmet eylesin şiirleri hafızalarımızdan çıkmayan büyük şair Abdurrahim Karakoç zor günlerin adamıydı, “Bağban göçtü bu alemden bağ yerinde duruyor. Irmak yatak değiştirdi, dağ yerinde duruyor.  ” Derken, sağolsunlar, iktidarın ve muhalefetin iri kıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, “bilimsel” cüppeliler, entellektüel züppeler, milli soyguncular, abdestli vurguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makinaları, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üç kağıtçılar v. s hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkar etmiyorum, fakat onlara teşekkür de etmiyorum. Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslam düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dini duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular. Kötüyü görünce, iyiye sarıldım. En uygun Zaman’da yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım!!! Var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim Allah kısmet ederse…’ demişti. Allah rahmet eylesin kendisiyle ailece ölmeden önce Kızılcahamam’da dostlar meclisinde sohbet etmiştik. Bunu niye hatırlatma ihtiyacı duydum. Bu olaylar hep tanıdık geliyor. Geçmişe belgeleri inceleyerek, şu anda da olayları sadece kendi doğrumuzla değil başkalarının da doğrularıyla bakarsak düşünce hatalarımızı aza indirebiliriz. Yanlış yapsa da adam bu benimdir benim olduğu için onaylıyorum, doğru söylese de bu benim adamım değil onun doğrusunu onaylamıyorum dersen neticesi hayra vesile olmaz. “Birinin karnını doyuruyorum bana kahramansın diyorlar. Ama bu duyurduğum insan niçin aç! Diyorum bana komünisttir diyorlar.” “Ayakkabılarımın altı delikti; ama üstü her zaman boyalıydı. Tanrı beni dostlarımdan korusun. Düşmanlarımı kendi başıma yenebilirim….  ” Sözleri Che Guevara’ya ait. Burada sözlerin içeriği önemlidir, söyleyen kim olursa olsun! Benim sevdiğim kişinin sözü beğendim, aynı sözü senin sevdiğin adamın sözü beğenmedim dersen olayları doğru analizde zorlanırsın. Asıl konumuza dönersek 15 Temmuz darbesi Türkiye’nin itibarına darbe yapmıştır. Bunun gerek içerde gerek dışarda faillerinin,  girişimin nasıl olduğunun, maşalarının kimler olduğu araştırılmalıdır.  Şehitlerimizin sorumluları, Türk’ün askerinin devletine, milletine, meclisine, kurumlarına bomba atması kadar canileşen kanı bozukları kimler yönlendirdi ve bu olaylar kimlere yaradı ve yarayacak. Elbette TBM Meclisimiz ortak hareket ederek Meclis’te ortak tavır sergilediler, takdir edilecek bir çalışma. Bunun arkası hukuk sistemi içerisinde araştırılmalı olaylar soğutulunca üzeri kapatılmamalı. Çünkü bu olaylar benzerlerinin az da olsa farklı versiyonları gibi geliyor. Türk Ordu’su kendi milletine ihanet etmez. Niçin, neden bu olaylar!!! Ne pahasına olursa olsun aydınlatılmalı. Saklayacak bir şeyin yoksa, korkacak bir şeyin de yok demektir. 1938  meşhur donanma davası Kemal Tahir gibi o dönemin sol kimliği içindeki fikir insanlarını zindanlara, 1944 olayları Milleti’ni seven merhum Osman Yüksel Serdengeçtileri  ve pek çok ülke ve millet sevdalılarını, 1960 da bu ülkenin Başbakan’ı ve yardımcılarını, ilim ve manevi dahilerini, 1980 de hayali millet ve vatan sevdalılarını rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’ları ve dava arkadaşlarını söndürmeye çalışanlar halen doymadılar mı. Bunlar hep bedel ödediler. Millet için, bayrak için,  ezan için. Dün onlar ödedi unutulmuyorlar. Bugün de bizler hangi konumda olursak olalım bedel ödeyecek inançta olalım. Samimi isek Yaradan samimi kullarına yanlış yaptırmaz. Şahsen bu yazıyı kaleme alırken amirime şirin gözükürüm, partime yaranıyım, şıhım sevsin, dostlarımın hoşuna gitsin vb. düşüncelerde değilim.  Komplo üretenleri, yazar çizerleri, dostlarımı, siyasileri dinlerim,  zihnimde canlandırırım gerçekçi düşünmeye çalışırım. Eksiğim de olabilir, kusuru bana aittir. İnsanım yanılabilirim. Yaradan’ın verdiği akıldan sonuna kadar yararlanmaya çalışırım. Buradan hareketle; Geçmişte bildiğimiz, bilmediğimiz olaylara bakıp araştırdığımızda pek çok olaya NİÇİN demek geliyor aklıma. 15 Temmuzda darbe oldu doğru, Halkımız demokrasiye sahip çıktı doğru, tankın üzerine çıktı doğru. Velhasıl engellendi doğru. Ancak açığa alınan görevliler, hakim, savcı, asker, subaylarla darbe yanlıları niçin geciktirildi. Bunlar bilinmiyor muydu? Şu an televizyon ve basında ahkam kesilenler 2, 3 sene evvel artık Türkiye’de darbeler devri kapandı derken ŞEYHlerinden ilham mı alıyorlardı. Aynı kişiler şimdi ekranlarda farklı konuşuyorlar. Allahtan arşiv belgeleri var. Gerçi ar namus olmayan esnafın verdiği senedinde değeri olmaz. Aklını KİRAYA verenler onların mahkumu olurlar. Bireysel olarak sıkıntıya düşenler, zulüm görenler, haksızlığa uğrayanlar hep Batı’dan medet umarlar. Batının kanunlarına başvururlar. Sağcısı, solcusu, islamisi, milliyetçisi, vb. Batı’ya kaçarlar. Örnekleri çoktur. Ne acı ki istisnalar hariç konuşmalarında savunduklarında efsaneleştirdikleri ülkelere gitmezler. Rusya’ya, Arabistan’a, Yemen’e, Afganistan’a, Ortadoğu ülkelerine gidip yaşamazlar. Eğitimlerini buralardan ziyade Batı’dan almayı tercih ederler. Niçin acaba! Açık toplum ifadesini ortaya atanlardan Henri Bergson “Açık Toplumlarda devlet hiç bir sırrını halkından gizleyemez der ve otoriterlik karşıtıdır. Siyasi hürriyet ve insan hakları açık toplumun temel taşlarıdır. Her şey şeffaftır. Adalette kayırmacılık olmaz. Hukuk kuralları işler. Denetim kuralları tarafsız işler. Ahlak ön planda olur.  Kapalı toplumlarda,  Üst sınıflar halktan kopuktur,  millete dayatmada bulunurlar,  hayatın her alanında ayrıcalıklara sahiptirler.  Kimseye hesap vermezler dünya hayatı onlar için bir cennettir. Karl Popper, Açık Toplum ve Düşmanları eserinde, siyasilerin kan dökülmeden devrilebileceğini söyler, siyasilerin askeri darbe ve kanlı devrimlerle devrilebileceğini sistem kapalı toplumlarda olur der. Bütün bu olaylara baktığımızda açık toplum kurallarından, kapalı topluma geçiş için dışarıdaki ve içerdeki hainlerin maşalarına alet olanlar milletimizin karşısında hedeflerine ulaşamayacaklardır.  Yaradan samimi kullarının yardımcısıdır. Allah bu acıları milletimize bir daha yaşatmasın. Büyük Türk Milletinin; Ocağı sönmesin, bayrağı inmesin, ezanı dinmesin. Allah hangi konumda olursak olalım, ikiyüzlü münafıkların şerrinden milletimizi korusun ve yüceltsin. Bu vatan mazlumların ümit beklediği son kale. Tuzu kurular, beslemeler ve beslenenler kullanıldıkları yerlerin adına havlayacak mekan bulurlar. Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya götürürler ama bizim gidecek yerimiz doğduğum, doyduğum vatanımızdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.