Propolisle dünyayı iyileştiriyor
Ürettiği propolis ürünü ile kemoterapinin yan etkilerini engellemeyi başardı.
Arı ürünlerinin terapatik kullanımı anlamına gelen ‘apiterapi’ alanında uzmanlaşan Prof. Dr. Sibel Silici, başarılı akademik kimliğinin yanı sıra, ‘nutral therapy’ markası altında ürettiği, şimdilik propolis yakın zamanda ‘arı ekmeği’ (Latince adıyla ‘perga’) ürünleri ile doğal yoldan sağlıklı olmanın yolunu açıyor. Ürettiği arı ürünleri ile girişimcilikte de başarılı olduğunu kanıtlayan Prof. Dr. Sibel Silici söyleşisinin ayrıntıları şöyle:
“Akademisyenliğin yanında girişimciyim“
Asıl işiniz akademisyenlik, kendinizi girişimci sayıyor musunuz?
Tabi ki kendimi bir girişimci sayıyorum. Aslında bu bir serüven; yıllarca uluslararası, ulusal araştırmalar yaptım, makaleler yazdım. Bunların hepsi, sayısız ödüller, sayısız plaketler hep dolaplarımda vardı. Biri sorduğunda bunları büyük bir onurla bunları gösteriyordum ama dolaplarda kalmaması gerektiğine inandım. Bir konuda uzman olduğunuzu düşünüyorsanız, elinizde bir çıktı olmalı. Bu ödüller, makaleler de çıktı elbette ama insan sağlığına faydalı olacak somut bir şeyler olmalıydı. Sahip olduğum bilgi açısından böyle bir ürün yapma şansım vardı. Hemen kolları sıvadım, 25 yılın birikimiyle, dünyada ülkemiz için rekabet edebilecek, Türkiye’de de en iyisi olacak bir ürün yapmam gerekiyordu. Böylece ürünümü hazırladım ve arenaya çıktım.
“Bilim insanlarının dolapta saklı yayınları ürüne dönüşmeli”
Ürününüz nedir?
Propolis. Propolis ağaçların yaprak ve çiçek tomurcuklarını kışın havalar soğuduğu zaman mikro organizma saldırısından ve de soğuktan korumak için içinden ürettiği çok özel bir reçinedir. Bitkinin sekonder metabolitidir. İşte bu tomurcuğun etrafı bu reçine ile kaplanır ve bir kış boyunca yağıştan, mikroorganizmalardan, her şeyden korur o tomurcuğu. Ta ki, ilkbahar gelip de o tomurcuğun üzerindeki reçine eriyip tomurcuklar açana kadar. Bu kıymetli maddeyi bal arısı alır, içine çok kıymetli enzimlerini katar, ki bunu daha çok hijyen amaçlı kullanır. İşte bizim bahsettiğimiz propolis budur. Her şeyden önemlisi bitkinin kendini koruması ve arının da peteği mikroorganizmalardan koruması için kullandığı şeydir propolis. Yüksek lisansta bal ürünleri çalışmıştım, sonra yurt dışına kongrelere gittiğimde apiterapinin ne kadar önemli olduğunu anladım. 90’lı yıllarda Türkiye’de arıcılar propolis bilmezlerdi. Sonra doktora tezimde propolis ve farmakolojik aktivitelerini çalıştım. Ne zaman ki ben Amerika’ya gittiğimde rektör bana ürününüz var mı diye sordu, o zaman bir afalladım. Ne ürünü diye düşündüm ve döndüğüm zamanda aslında ne demek istediklerini çok iyi anladım. Çünkü o kadar değerli bilim insanlarımız ve onların o kadar değerli araştırmaları, projeleri, yayınları var ki, hep dolaplarda saklı. Bunlar ancak ürüne dönüştüğü zaman farkındalık oluşturabilir. Araştırmalarımla elde ettiğim ürünleri çevreme vermeye başladım, çok yoğun talep gelince laboratuar olarak bunu karşılayamaz olduk ve Teknopark’taki yerimizi aldık.
Ürünün en büyük farkı zeytinyağında çözünmesi
Türkiye’de artık bu alanda bir sektör var ama tüketicinin şüpheleri de var. Her üretici benim ürünüm iyi diyor. Sizin ürününüzün diğerlerinden farkı nedir?
Evet, propolisin bir piyasası oluştu. Henüz çok derin değil ama böyle bir sektör var. Propolisin ekstraksiyon haline getirilmesi, tüketicinin kullanabilmesi için en önemli aşamalardan biridir. Ekstraksiyon yapılırken de çözücüler kullanılır. Bu çözücüler arasında etil alkol propolisi en kuvvetli şekilde çözen bir solüsyondur. Bununla birlikte propilen glikol, gliserol gibi alkol türevleri de bulunmaktadır. Üzerinde gliserol yazdığı zaman tüketici bunu anlamıyor, gliserin zannediyor. Bir kere tüketicilerimizin bu konuda aydınlanması gerekiyor. Bu üç çözücü dışında, alkol kullanmayan tüketiciye hem sağlık hem dini amaçlı, alternatif oluşturmak için suyu ekstrat olarak kullananlar var. Taşı nasıl suya koyarsınız ve çözünmez, yalnızca taşın rengi bulanır, propolis de öyle; suda çok küçük miktarda fenolik maddeler çözülür ki, etil alkolle kıyasladığınız zaman 20’de 1 oranındadır. Şu anda sektörde kullanılan su ekstratları ise yüzde 1. Yani 99 mililitre su, 1 mililitre propolis. Sıfır etki. Yani bir şişenin hepsini içseniz, çok küçük miktarda fayda sağlayabilirsiniz. Bir müddet sonra su aktivitesi de çok yüksek olduğu için içerisinde küfler, mayalar üremeye başlıyor ve tüketiciden şikayet üstüne şikayet geliyor. Aslında propolis anti bakteriyel, antimikrobiyaldir. Ama siz 99 mililitre su koyup 1 mililitre propolis koyarsanız o kadar suya nasıl etki etsin. Bir de propilen glikolin kanserojen ve irritan etkisini düşününce biraz sıkıntılı bir piyasaydı. Biz yola çıkarken hepsini değerlendirdik. Hatta yüksek lisans öğrencim tüm piyasa ürünlerini topladı, satın aldık ve laboratuvar da hepsinin aktivite testlerini yaptık. Sonuçta ben bu yola çıkarken öyle bir ürün yapmalıydım ki, 25 yıllık tecrübenin sonucu olarak hem kullandığım çözücü insan sağlığına çok iyi hitap etmeliydi hem de başlı başına faydalı olan propolisten en iyi şekilde yararlanılmalıydı.
Türkiye’de ilk kez propolisin etkileri araştırılacak
Biliyorsunuz ülkemiz zeytin cenneti ve çok kaliteli zeytinyağları yapılıyor. Zeytinyağını her zaman yemeklik olarak düşünmemek gerekir. Biz, özellikle soğuk sıkım, polifenolü çok yüksek, hiç işlem görmemiş zeytinyağını kullanıyoruz. Onun kendi başına polifenol içeriği bambaşka, propolisle bir araya geldiğinde süper bir güç haline geliyor. Daha da önemlisi katkısız bir ürün. Çünkü bugün obezite, kanser, kalp hastalıkları, damar sertliği ve hatta kısırlığın temelinde yatan en önemli neden hep bu katkı maddelerinin vücudumuza fazla miktarda alınmasından kaynaklı. Dolayısıyla müthiş iki doğal ürünü bir araya getirdim. Üniversite olarak proses patentini de aldık. Şu an da tüm bitkisel yağlar ve propolisin bir arada kullanabilmesi ilgili patent bizde. Ayrıca Sağlık Bakanlığından onaylarımızı da aldık. Şu anda projemizi bekliyoruz. Bu yazdan itibaren, dünyada ikinci, Türkiye’de ilk; propolisin insanlar üzerindeki etkilerini araştıracağız.
Ürün helal sertifikasına sahip...
Dünyada zeytinyağını da çözündürerek elde edilmiş bir başka ürün yok değil mi?
Hayır, yalnızca biz yaptık. Hatta helal sertifikamızı da aldık. Ürünümüze Ortadoğu’dan ciddi bir talep geliyordu. Satış yaparken her kıtanın isteklerini ayrı ayrı değerlendirmek durumundasınız.
“Propolis aktardan alınmamalı”
Bütün bu bilgilere rağmen tüketiciye öneriniz ne olur, propolis ya da ürünlerini alırken nelere dikkat etsinler?
Bu sorunuza yanıt vermek için üretici kimliğimi geriye iterek, akademisyen kimliğimle yanıt vereceğim. Öncelikle mutlaka eczane ürünlerinin kullanılması gerekir. Aktarlar bu konuda çok sıkıntılı. Çoğu zaman bitkilerin isimlerini bile doğru bilmiyorlar. Tüketiciler de bunları kafasına göre kullandığı için karaciğer toksikasyonu ya da böbrek sorunları ile karşı karşıya kalıyor. Hatta çok ciddi boyutlara ulaşmış hastalıkların kapısı açılıyor. Dolayısıyla aktar ürünlerinden uzak durmalarını öneriyorum.
‘Gıda işletmecisi ruhsatı’ değil ‘gıda takviyesi ruhsatı’ aranmalı
Bir de ‘gıda işletmecisi ruhsatı’ değil, ‘gıda takviyesi ruhsatı’ alınmış olmalı. Gıda takviyesi ruhsatı aldığınızda, ürünün endikasyonlarını yani etkilerini belirtemiyorsunuz. Yani gıda takviyesi üretmişseniz, şu hastalığa iyi gelir deme şansınız yok. Ama ben akademisyen olarak yaptığım araştırmalardan dolayı ürünün kanser ya da diğer hastalıklara etkilerinden söz edebilirim. Piyasadaki çoğu ürün gıda işletmecisi ruhsatı alıp, gıda takviyesi ruhsatı almadığı için endikasyon ve yanlış dozlarda bilgilendirme yapıyorlar. Böylesi durumlar da propolise olan güveni sarsıyor. Bu kadar kıymetli bir ürünün neredeyse ayaklar altına düşürülmesi kadar facia bir durum yoktur. Bazen büyük büyük firmalar ve aldıkları reklamları görüyorsunuz. Ama reklamlarda doğru şeyler söylenmiyor, bu bir pazarlama stratejisi olduğu için abartılı lanse ediliyor. Bir de neden gıda olarak çıkarıyorlar da takviye olarak çıkarmaktan imtina ediyorlar. Çünkü gıda takviyesi daha sıkı denetlenir ve onlar o denetlemeye girmek istemiyorlar. Bu konuda uyanıklık yapıyorlar.
“Her bünyeye aynı doz uygulanamaz”
Üçüncüsü de çözündürüldüğü maddeye dikkat etmek lazım. Alkol ve alkol içeren çözündürücüleri saymıştık, bunlar zaten sağlığa zararlı. Suda çözündürmek de propolisten faydalanmanın önüne geçiyor. Bir de doz meselesi var. Üreticiler nereden öğrenmişlerse on damla deyip geçiyorlar. Çocuğa da on damla, hastaya da, yaşlıya da Ancak kişinin yaşına ve sağlık durumuna göre dozlar değişkenlik gösterir. Dolayısıyla tüketiciyi olmayacak yöntemlerle kandırıyorlar.
“Akademisyen olmam tüketicilere güven sağlıyor”
Akademisyen kimliğiniz tüketicinin güvenini sağlıyordur zannımca?
Tabi ki. Propolisle ilgili yaptığım çalışma 1 değil, 2 değil. 25 yıldır bu alanda o kadar çok çalıştım ki, hangi noktada açık oluşacağını bilirim. Üründen önce dosyalar dolusu yayın yapıyorsunuz ve benim yayınlarımın çoğu da uluslararası. Uluslararası yayın yapmak kolay değil, gerçekten ciddi sonuçları olmalı ki uluslararası yayınlansın. Yıllardır yurt dışından beni bu çok sayıda konferansa davet ediyorlar. İstiyorum ki 25 yıldır emek verdim ve bu yanlış kullanılmasın, tüketici yanıltılmasın.
“İlk hedefimiz kemoterapi hastaları”
Propolisin faydaları nedir?
Buna yine akademisyen kimliğimle yanıt vereceğim. Propolis konusunda, ekstrasyonunun ve her şeyin optimum yapıldığını varsayarsak, birinci hedef kitlemiz kemoterapi alan hastalar. Ürün, kemoterapinin etkinliğini artırıyor ve yan etkilerini ortadan kaldırıyor. Kanser için zaten doktor kontrolünde kullanılan ilaçlar var. Ancak yan etkileri çok ağır. Sağlıklı deney hayvanları bile bu yan etkiyi kaldıramadı. Kemoterapide bulantı, kusma, iştahsızlık, ishal başta olmak üzere çok sayıda yan etki ortaya çıkıyor, propolis bu konuda şahane. Çok sayıda kullanıcı var, onların geri dönüşleri de bu yönde. Mesela pek çoğu tümörün küçüldüğü yönünde de dönüşlerde bulunuyor. Çünkü tümörün çevresindeki mikro çevreyi daralttığı, makrofajları uyarıp bağışıklık sistemini güçlendirdiği için bu yönde çok olumlu etkileri var.
Bağışıklık sistemini düzenliyor
Kanser hastalarında aynı zamanda bağışıklık sistemini düzenler. Yükseltmek farklı bir şey, düzeltmek daha farklı bir şey. Yükselttiğiniz zaman pek çok otoimmün hastalıkta başarı elde edemezsiniz. Ama olması gerekene getirmeniz en sağlıklı ve güzel olanıdır, zaten propolis de bunu yapıyor.
Kas ve romatizmal hastalıklarda başarılı
Bir diğeri kas hastalıkları ve romatizmada; romatoid artridde kullananlarda çok başarılı. Çünkü antienflamatuar ve anestetik etkisi çok yüksek. Hastalar her şeyden önce ağrıyı kestiğini ve çok rahatlattığını söylüyorlar.
Sık enfeksiyon geçirenler için tedavi edici
Bir diğeri de sık enfeksiyon geçiren hastalarda faydası var. En son çocuklarda yaptığımız klinik bir çalışma var, ki dünyada klinik çalışma sayısı onu geçmez. Ve bu çalışmalardan birini de biz yaptık. Çocuklarda üst solunum yolları enfeksiyonlarında hem bakteriyel hem viral etkinliğine baktık. Özellikle viral enfeksiyonlarda çok başarılı olduğunu gördük. Bu çalışma şu anda yayın aşamasında.
Antibiyotikten daha güçlü
Antibiyotik kullanılmamasını, çünkü yaygın olarak kullanılan antibiyotiklerden çok güçlü hatta onlarla yarışır kadar etkili olduğunu gördük. Özellikle Bakanlığımızın tavsiyesi üzerine 4 yaş diyoruz tabi ki çok önemli. Çocuklarda üst solunum yolları ve idrar enfeksiyonlarında rahatlıkla kullanılabilir.
“Öksürük şurupları öldürüyor”
Daha da önemlisi; bugün biliyorsunuz öksürük şurupları var. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) öksürük şuruplarından uzak durun diye tüm dünyada avaz avaz bağırıyor. Çünkü bunların etkisi olmadığı gibi, ilerde daha büyük sağlık sorunlarına yol açtığı biliniyor. Ülkemizde farkındalığı bile yok. Dolaplarda bir öksürük şurubu var ve çocuk ufacık öksürse hemen içiriliyor. Ama bal ile birlikte propolis öksürük için inanılmaz etkili. Hem çocuğun gece öksürüğü ortadan kaldırılır hem de propolisin antibiyotik etkisi nedeniyle tedavi edicidir. Tüm dünyada trend böyle, artık ilaçların yan etkilerinden uzak durup doğal, güvenilir elden çıkan ürünlere yönelmek gerekiyor.
Ürün yalnızca eczanelerde ve internet satışı var
Ürününüze nasıl ulaşacaklar?
Şu anda Akdeniz, Ege Bölgesinde Bursa civarındaki eczanelerde ürünümüz var. Bu ağ yavaş yavaş büyüyor. Tahmin edersiniz ki birden büyüme insanı birazcık sıkıntıya sokabiliyor. Ama onun dışında internetten Hakkari’nin, Kırıkkale’nin de bir köyünden de çok rahatlıkla sipariş edilebilir. Ayrıca daha güzel bir özellik, ben fırsat bulduğum sürece bu müşterilerimizin sorularına da cevap veriyorum. Bu, internetten mesaj şeklinde olabilir, fırsat buldukça telefonla olabilir.
Tüketici olarak ‘kalitesiz bal’ diye bir tanım duyuyoruz. Bu propolisi de etkiliyor mu?
Balın propolis ile alakası var da propolisin bal ile alakası hiç yok. Petek gözleri propolis ile sıvandığı için daha sonra içerisine bal konulduğu zaman o faydalı fenolikler bala da geçiyor. Bana bir faydası oluyor ama bal ile hiçbir alakası yok.
“Propolisin de temizi önemli”
Türkiye propolis üretimi konusunda nerede?
Bizim arıcılarımız genellikle balı biliyor. Bal ürettiği zaman onun için iş bitti. Ben onlara yıllardır diğer arı ürünlerini satıp kendilerine artı bir ek gelir sağlamalarını söyledim. Örneğin, propolis ürettiğiniz zaman bal üretemezsiniz diye bir şey yok ki. O zaten mevcut kovanınızda. Yapacağınız şey onu sıyırmak temiz bir poşete koyup alıcıya ulaştırmak. Yeter ki kovanınızda antibiyotik kullanımayın, pestisit bulaşmasın, yani temiz ürün üretin. Şu anda en büyük sıkıntı arıcılar içerisinde antibiyotik, pestisit, hatta asfalt kalıntısı, naftalin bulunan ürünleri alıcılar sıyırıyorlar. Hatta bir arıcı yorum yazmış, ‘Ben kovandan propolisi aldım, sonra da gidip eczaneden metanol aldım. Alkol deyince etanol, metanol ayrımı bilmiyor ki. Metanolün saf hali kör eder insanı. Metanolü üzerine bir bardak karıştırdım, onu süzdüm, isteyen hastalara bunu veriyorum’ diyor. Dolayısıyla tüketicilerimiz arıcılardan, aktarlardan ve gıda takviye sertifikası olmayan ürünlerden uzak dursunlar.
Dolayısıyla siz propolisi alırken testten geçiriyorsunuz.
Propolisin fiyatlanmasının da en büyük nedeni budur. Propolis bize tanıdığımız üreticiden geliyor, biz bunu çok sayıda testten geçiriyoruz. Antibiyotik, pestisit, kalıntı, ağır metal, toksikolojik analiz Ve bunların hepsi bir maliyet tahmin edersiniz. Bunlardan geçtikten sonra da bu sefer kalite testine giriyor. Mum, reçine içeriği de test edildikten sonra üretime geçiyor. Almazsa çöpe gidiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.