Suriye vatandaşı, vatandaş Suriyeli
Suriyeli göçmenlerin haline üzülmemek elde değil. Allah kimseyi alışık olduğu düzenden ayırmasın. Yaratan kimsenin düzenini bozmasın. Kurulu düzenini,...
Suriyeli göçmenlerin haline üzülmemek elde değil. Allah kimseyi alışık olduğu düzenden ayırmasın. Yaratan kimsenin düzenini bozmasın. Kurulu düzenini, olanca mal varlığını atıp birkaç bavul ile kaçmak arkada kalan kedisinin köpeğinin feryadına, sarı kızın acının farkına varıp üzüntüsüne dayanmakta her insan gibi Suriyeli de Dilhun olmuştur. Her halde hiçbir Suriyeli “ne iyi oldu bombaların yağması aslında başımıza konan bomba değil talih kuşudur” diyen olmamıştır. Nankör Kürtlerden başkası, özellikle de Suriyeli Araplar ile Türkmenlerin vatanlarını bırakıp kaçmalarındaki acıyı kara çevirmek isteyen olmamıştır. Ahıska Türklerinin sürgününü, yaşanan acıları yazdım ”Elveda Ahıska” isimli hikayemde. Bunların hikayesiyle aynı. Hatta bunların hikayesi daha acıdır. Orada Katil Stalin tarafından bomba gülle atmadan polis zoruyla trenlere bindirilip kardeş Türklerin yurtlarına gönderilmeleri söz konusudur. Bu işte başından bomba, göğsünde kurşun sesleri eşliğinde sağ salim kaçabilme çabası vardır. Yürüyerek, tehlikelere karşılık verecek gücü olmadan korumasız ve çoğunluğu kadın ve çocuk… Allah Türk’e bu acıyı yaşatmasın. Tarihte Arap ile bir sıkıntımız olmamıştır. Ta ki satılmış kelimesinin dahi onu vasfetmekte aciz kaldığı şerefsiz Şerif Hüseyin ortaya çıkıncaya kadar. Rivayet odur ki Malta’daki sürgünde pişman olmuş “en büyük hatayı Osmanlıya isyan ederek yaptım, pişmanım” dediği söylenir. Peki Apo, Kandil heyeti, Şeyh Sait, Şerif Hüseyin’den az mı şerefsizdir. Dün Şerif Hüseyin’i kandıran İngiliz, oltanın ucuna kıytırık bir “devlet” yemi taktı. Bu gün de Kürtlere aynı yemi uzatmıştır. Dün o alçak zokayı yutmuş bu gün bu alçaklar da zokayı yutmuşlardır. Şerif Hüseyin’den sonra daha alçağı olan Suud ailesini bulan İngiliz, yakında yeni Apo, yeni Kandilciler bularak işine devam ederken alçaklar pişmanlığa devam edeceklerdir. Araplarla bin yıl beraber yaşadık. Onlar son zamana kadar hep kardeşçe davrandılar. Yapılanı takdir ettiler. Asla kalleşlik yapmadılar Kürtler gibi. Suriye’den gelenlerin sadece Arap olanları alınmalıdır. Alınacak olanlar sıkı bir denetlemeden sonra, bilgisi, görgüsü, işi, mesleği olanlar alınmalıdır. Zaten üst düzey bilgisi olanlar doktor mühendis gibi insanlar çoktan ABD ve AB ülkelerine kaçtılar. Onların paraları vardı istedikleri yeri kendileri seçtiler. Onlar mülteci oldular, bizdekiler ise göçmendirler. Malumdur ki mülteci parası pulu olan bilgisi kabiliyeti olan her yerde yaşama imkanı olan seçici bir guruptur. Göçmen ise gidecek yeri olmayan parası pulu olmayan can havliyle en yakındaki güvenli yere sığınan insandır. Mülteci Suriyeliler kalmadı. Biz göçmenlerden seçip almalıyız. Etrafta olan hoşnutsuzluğun temelinde paylaşıma dair endişeler ve muhtemel maddi kazançların paylaşımdır. TOKİ’ den ev verilecekse daha adil ve reklam yapmadan verilmelidir . Çünkü kıskançlığa, düşmanlığa sebep olmaktadır. İşte son üç gündür yaşananlar bunu izharıdır. Urfalı kendisi mağarada yaşarken Suriyeliye onbeşinci kattaki pırıl pırıl bir ev verilemesi kıskançlık ve düşmanlık yaratmıştır. Dört yıl beraber yaşadığı adamlarla aniden düşman pozisyonuna geçmiş bıçaklı kavgalar meydana gelmiştir. Unutulmamalıdır ki gelen bütün Suriyeli eli boş, karnı aç ve muhtaç gelmemiştir. Onların da az çok belli bir maddi imkanlarını da beraberlerinde getirmişlerdir. Bir rivayete göre 140 milyar dolarlık bir potansiyel hala güvenli bir liman aramaktadır. Batı devletleri onlara cazip gelmemektedir. Batılıya güvenmemektedirler. Hemen yanı başındaki diğer Arap devletleri de onları cezbetmemektedir. Her şeye rağmen Türkiye onlar için güvenli bir limandır. Ev verilecek olanların bu imkanlara bir kısmını ödedikleri evin parasını hiç kimsenin çalışmadığı günlük 5-10 lira gibi cüzi bir parayla ödeyebilir. Lise son sınıftaki oğlanın boş gezmesin diye gazete dağıtıcılığına veren komşumun oğlu parayı az bulup çalışmak istememiştir. Evet o 10 liraya ev geçindirmektedir hem de beş-altı çocuklu aileye bakmaktadır Suriyeli. Evler bedava verilmeyecektir. Suriyeli ailelerden büyük çoğunluğu erkeğini, eşini, oğlunu savaşta kaybetmiştir. Diğer çocuklarıyla kaçan kadınlar, etrafında aynı yaşlarda veya yakın çocuklarıyla dolaşan kadınlar çoğunluktadır. Bu sıkıntılı halden kurtuluşu daha henüz evlenme çağına gelmeyen büyük kızını bizim eline üç kuruş alıp onları ikinci üçüncü eş olarak almak için gurup gurup mal pazarına gidercesine genç kadın pazarına giden alçaklara bilemeden vermektedir. Sonu iyi gelen olduğu gibi hayal kırıklığı olanlar da vardır. Yani kadınlar evlenerek vatandaşlığı kazanmaktadırlar. Lakin onların erkek kardeşleri de iyi bir inceleme sonunda vatandaşlığa geçtikten sonra da takip edileceklerini söyleyerek alınmalıdır. Gizlice takipten ziyade takip edildiklerini bilerek yaşamaları olumsuzluklara bulaşmamaları sağlanmalıdır. Sol muhalefet hemen ayartma eylemlerine başlamış, karşı çıkmıştır. Komünist Bulgaristan’dan, Yugoslavya’dan gelenlere ses çıkarmazken sırf Arap oluşları sebebiyle protesto etmektedirler. Hem ABD ve İngiliz uşağı Kürt siyaasetçilerin peşinde koştukları boş hayale benzer bir düşmanlıkları da yoktur. Kürt göçmenler kesinlikle kabul edilmemelidirler. Bütün batı Akif’in tabiriyle “bu ne tahaşşüt ki dedirtir bu bir Avrupalı” misali saldıran batı Allah korusun başarılı olur da bizim başımıza da benzer bir hadise gelirse unutmayalım ki Kürtler değil bu Araplar sahip çıkacaktır. Çünkü Arap’ın, Türk’e bakışı İslamcadır, insancadır. Vatandaşlığa alınacaklara karşı çıkışın birinci sebebi sahip olunan maddi imkanların emeksiz ve bedavadan dağıtılacak olmasıdır. Bu konuda hassas olunarak iyi analiz ve sıkı takip sonunda kabul edilmelidirler. Onlara cumhuriyetin elli yıllık hayatında Türkçe öğretmeyip sonra da “Kürtçe konuşamazsın, ağlayamazsın” denilerek eşkıya olmalarına sebep olan, göz yuman politikaların terk edilerek öncelikle Türkçe öğretilmelidir. Hatta Türkçeyi öğrenmeden kabul edilmemelidirler. Alman kendi dilini bilmeyeni göçmen olarak bile kabul etmemektedir. Madem Alman örnek alınmaktadır onlar gibi yapılmalıdır. Bizim yüzölçümümüzden az olan Almanya’nı bizden fazla nüfusu barındırması örnek olamaz. Çünkü onlar Afrika’da, Angola’da, Namibiya’da kabileleri kırdırıp, birbirine düşürüp sömürü yaptılar. Onlar Vietnam’da, Kamboçya’da düşmanlıklar çıkarıp sömürdüler. Yaptıkları oto lastiklerinde onların kauçuklarını kullandılar bedavadan. Ancak bizim Trakya kadar kara parçası olan Güney Kore örnek alınabilir. Güney Kore’de nüfus bizden fazladır. Milli geliri 40 bin dolardır. Ordusu da dünyanın beşinci güçlü ordusudur. Türk ordusu onuncudur unutmayalım. Milli gelir bakımından da on sekizinciyiz. Gelen Suriyeli de elbette çalışacaktır. Hem de bizim iş beğenmeyenlere inat ve çalışmaya yüzü olmayanlara inat çalışacaklardır. Suriyelilerin de sığıntı olduklarını unutmadan olaylara sebebiyet vermeden yaşamaları gerekir. Gurup olmaları, kendilerini tehlikelere karşı korumaları için tabii olan bir reflekstir. Ancak bunu çete hareketine çevirirlerse zararlı çıkacaklarını bilmelidirler. Kültürlü üniversite mezunu bir Suriyeliyi çalıştırmak hem de bizden biri gibi çalıştırmak elbette gönlümüzden geçen bir iştir. Bu güveni sağlamalıdırlar. Var olan kardeşlik ve ensar ruhunu öldürecek davranışlardan uzak durmalıdırlar. Suriyelileri vatandaşlığa alınmaları hususunda farklı rivayetler dolaşmakta olsa da hepsi boş hepsi dayanaksız söylemlerdir. Halep ve Musul’un da içinde olduğu yeni bir Osmanlı ruhunu canlandırma hayali de bunlardan birisidir. Zaten şu başımıza gelenlerin de batılıların canlandığını düşündükleri “yeni Osmanlı” korkusundan değil mi? Avrupa vize serbestiyeti vermeyeceği için ikinci rivayeti yoruma değer bulmuyorum. Netice olarak söylemek gerekirse Araplar ve Türkmenler alınmalıdır. Verilecek maddi değerler karşılıksız olmadığı halde bedava zannedilip kıskançlıklara sebep olup yersiz kutuplaşmalara sebep olmaması sağlanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.