Yavru vatana anlamlı seyahat
Yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine daha önceleri gitmek fırsatım olmuştu, gidemedim. Gah dersler, sınavlar, temsil provalarım oluyordu… Bir türlü...
Yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine daha önceleri gitmek fırsatım olmuştu, gidemedim. Gah dersler, sınavlar, temsil provalarım oluyordu… Bir türlü kısmet olmadı. Değerli dostum Düsen Bey aradı, gel konuşalım, dedi. Epey zaman oldu buluşamıyorduk. O aralıksız yurt dışında oluyordu, ben ise Ankara operasında provalar yapıyordum… Sonunda buluştuk. Dertleştik, işlerden, operalardan konuştuk ve aniden bana - gidiyoruz yavru vatana… Böylece yılların hasretinde olduğum yavru vatana gitmek fırsatını aziz dostum Düsen Bey sayesinde yakaladım… Uçağımız iki dağın koynundaki yeşil alana indiğinde içimde sıcak bir duygu vücudumu sardı… Garip, fakat hoş bir hiss kalbimi efsunladı. Sanki Girne’ye değil de, Bakü havaalanına iniyordum… UÇAĞIMIZ TÜRK TOPRAĞINA İNİYOR …Doğma ana toprağıma iniyordum. Evet, burası tarihi Türk toprağıydı. Bu yavru ana vatan topraklarında nice nice Mehmetçiğin kanı akmıştır. Cani cellat Markos yerli Türkleri buradan silip atmak istedi yetmiş dört yıllarında, fakat başaramadı. Hak yerini buldu ve Mehmetçik düşmanın dersini zamanında kahramanca vermiş oldu… Havaalanından Girne Üniversitesi misafirhanesine doğru ilerliyoruz. Etrafımızı saran yemyeşil ağaçlar, yeni dikilen evler, mini-mini villalar geride kalıyor, ileriye, masmavi denizin kıyısına doğru gidiyoruz. Son derece tarihi mimarisiyle övünecek füsunkâr özel mekâna yerleşiyoruz. Girne Üniversitesi misafirhanesidir, diyor Düsen Bey ve ekliyor, “Bu geniş amfide her yıl Türk devletlerinden getirdiğimiz yıldız sanatçıların iştirakiyle “Opera Günleri’mizi geçiriyoruz. Artık burası “TÜRKSOY Evi” haline gelmiştir. Sağ olsun Girne Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı, aziz kardeşim Serkan Akpınar. Türk devletlerinden getirdiğimiz sanatçıları doğmaları kimi aziz tutuyor, dünya Türklerini bağrına basıyor sanki… Onu tanımaktan kurur ve kıvanç duyuyorum. Tanış olacaksın, kendin de bunu his edeceksin”. Köşeye oturup kahvaltı yapıyoruz. Yanımızda Azerbaycan’ın TÜRKSOY temsilcisi Elçin Gafarlı da vardır. Eşyalarımızı odaya bırakıp alil acele deniz kıyısının yolunu tuttuk. Serin suyun keyfini aldık. Ağ Deniz suyunun tek özelliği şudur ki Yavru vatanın kıyısı olması... Fakat Hazarın suyu kadar aziz ve kıymetli olduğu ise başka bir özelliktir… Akşam bizi özel bir etkinlik bekliyor. Gerçekten tarihi bir olay yaşamış olduk… DİPLOMA TÖRENİ BAYRAM OLDU… İlk önce Diploma törenini izledik. 103 ülkenin gençleri diplomaları almak için hazır bulundular. Girne Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı, Sayın Serkan Akpınar, rektör Prof. Dr. Kutsal Öztürk ve bakanlar konuşmalar yaptılar. Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerin diploma almaları sahnesini görmeğe değerdi… Gençlerin yüzlerindeki sevinç, coşku, ayrıca velilerin yüzündeki onur ve kurur duyguları, bir birine karışıyor ve sevinç gözyaşlarına dönüşüyordu… Bu sahneyi izlerken, töreni yöneten hanım aniden başka bir “genç” adamı, Düsen Kaseinov’u sahneye davet ettiler. Hemen üzerine bu muhteşem Üniversitenin Öğretim Üyesi forsunu, özel giysisini giydirdiler. Ve Mütevelli Heyet Başkanı Sayın Serkan Bey ve rektör Kurşat Bey bu mütevazı adamın etrafını sardılar… KASEİNOV’A FAHRİ DOKTORA DİPLOMU Sonunda Fahri Doktora Diploması bozkırın mucize Kazak evladına sunuldu. Salondakiler ayaktaydı… Tezahürat büyüktü… Tüm yabancı öğrenciler, hocalar, veliler ve bakanlar ayakta alkışlıyordu. Bu sahne görülmeye değerdi. Çok garip, ama gerçek sıcacık, doğma bir his sardı kalbimi. İçtenlikle kurur ve şeref hissi şunu ifade ediyordu: “Düsen Bey, bildiğim kadarı pek çok ödül ve Plaketler almıştır. Ama Yavru Vatan olarak sevdiğimiz Girne Amerikan Üniversitesinden almış olduğu Doktora Diplomasının önemi fevkalade ehemmiyetliydi. Neden mi? Çünkü her kese nasip olmaya bilir…” Burası Türk toprağı sayılsa da statü bakımdan özeldir. İşte buna göre de nadir bir hadise olarak tarihi olaydır diyorum. Ve Düsen Bey’in almış olduğu tüm ödüllerin ötesinde özel yeri olduğu aşikârdır. Zaten kendisi de kısa nutkunda şöyle dedi: “…Pek çok ödüller aldım, fakat bu hayatımda almış olduğum en yüksek Ödüldür, diye bilirim... Hayatıma ve geleceğime ışık tutacak ve beni daima nurlandıracaktır…” Girne Üniversitesi Yönetiminin almış olduğu karar fevkalade takdire layıktır, çünkü Kaseinov olağanüstü bir şahsiyettir; Türk Dünyasına fevkalade üstün hizmetler vermiş devlet adamıdır; hiç kimse onun kadar cömertçe, vicdanen, ruhuyla, tüm varlığıyla Türk Kültürünü içtenlikle dünya insanlarına tanıtılmasında başarılı olamaz, diyorum. Yapsalar bile Kaseinov kadar başarılı olamazlar, diyorum. O bir fenomen, o bir bozkır Kazağı ve her kese bozkır Ablahayı olamaz. Kaseinov Kazakların manevi babası Ablahayın ruhunu içinde yaşatan ve insanlığa örnek olacak çalışmalarla yaptığı işten zevk ve kıvanç duyuyor… Bu amaç namına sağlığını hiçe sayan asil bir Türktür… Ve Türk kültür ve sanatını, eski kültür varlıklarımızı, örf adetlerimizi tanıtmağı kendine şeref biliyor… Şahsen bizi bir birimize dost olarak bağlayan ruh da bundan ibarettir. Ben dört Uluslar arası Projeyi onunla birlikte gerçekleştirdim ve onun olağanüstü teşkilatçılığına şahit oldum. Onu arkamda hakiki Köroğlu olarak görüyor sanki uçuyordum. Bu anlamlı Doktora Diplomasını Kaseinov’a verdikleri için de Girne Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyetine teşekkür ediyorum. Yerinde ve isabetli bir karar olmuş. Akşam Kaseinov’un şerefine muhteşem yemek ziyafeti arkasında konuşmalar oldu. Burada ben de Sayın Serkan Akpınar’a teşekkür ettim ve Kaseinov’un muhteşem çalışmalarını sıraladım, bilinmeyen önemli yönlerini anlattım. Başka bir yazımda köşemde bu muhteşem Girne Amerikan Üniversitesi hakkında müfessel ayrıntılarıyla yazacağım. Dünyanın bu sayılı Üniversitesi her yönüyle, eğitimi, yerleşimi ve donanımlı kadrosuyla Amerikan Üniversitelerine meydan okuyor ve tanıtılmaya gerçekten layıktır. Yavru Vatandan ayrılıyoruz. Yeşil Girne dağlarının üzerinden uçtuğumda hakiki mucize kahramanlar, Mehmetçiklerin şanlı zaferini hatırladım. Kurur ve kıvanç hisleri kalbimi yeniden efsunladı. İyi ki dünyada Mehmetçikler vardır, iyi ki biz Türkler yirmi beş bin yıllık tarihimizde Yavru Vatanı bile unutmadık ve düşmanın avcundan geri ala bildik. Ne Mutlu Türküm Diyene!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.