Yıkılmadım, ayaktayım dedirten Tophane Kebapçısı
Bursa’nın önemli lezzet duraklarından Tophane Kebapçısı ve sahibi Bahadır Tanrıverdi’nin ilginç fakat örnek alınası bir hikayesi var. Anlattı, anlatayım…
HAZIRLAYAN: DURSUN ERKILIÇ
Bursa, Türkiye’nin tarih, doğa, inanç turizmi açısından gezilesi, görülesi yeri çok şehirlerinden biri.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın davetiyle bir kez daha gezip görme imkanı bulduğumuz Bursa, turizm sayesinde zenginliğine zenginlik katacak özelliklere sahip. Başkan Aktaş da bunun bilincinde olarak hareket ediyor. “Hedefimiz Bursa turizmini şaha kaldırmak” demesi ondan…
ACIKANIN ADRESİ: TOPHANE KEBAPÇISI
Başkan Aktaş başta olmak üzere Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bayhan’ın ilgisi büyüktü. Yoğun gezi programında karnımız acıkınca, bizleri yalnız bırakmayan Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’ndan Bahar ve Deniz hanımlar ile rehberimiz Faruk Bey ile birlikte soluğu Tophane Kebapçısı’nda aldık.
‘İskender’ denmesinin ayıplandığı bir ortamda ‘Döner Kebap’ yedik ve bu güzel mekanın sahibi Bahadır Tanrıverdi ile sohbet ettik.
GÜLERYÜZLÜ, ÇALIŞKAN PERSONEL
Bursa Tophane Meydanında, tarihi ve kültürel yapıya sahip, Osmanlı döneminden kalma 600 yıllık tarihi binada faaliyet gösteren Tophane Kebapçısı, deneyimli ve güler yüzlü personeliyle sadece Bursalılara değil şehre gelen herkese tattırıyor lezzetlerini… Mutfakta harikalar yaratan Nurettin ve Nejdet ustalar ile genç garsonları orkestra şefi gibi yöneten İsmail şef müşteri memnuniyetinin emektarları. Kebapçıda en çok öne çıkan lezzet Bursa Döner Kebabı.
“TARİHİN BEŞİĞİNDE ASIRLIK BİR LEZZET”
Tüm bu güzelliklerin mimarı ve sahibi Bahadır Tanrıverdi, 640 yıllık mazisi olduğunu söylediği bine hakkında bilgi verirken, “Daha önce mescit, ev, iş yeri olarak kullanılmış” derken biz mütebessim dinliyorduk ama “Burada faaliyet gösteren 6 firma iflas etmiş” deyince çehremiz değişti.
Ticaretin acımasızlığına ve sürprizlerle doluluğuna örnek sayılacak acı bir hadiseyi şöyle anlattı:
- 7 şirkette 600 kişi istihdam ederken 2001 yılındaki ekonomik kriz yüzünden her şeyimiz gitti; 100 milyon dolar kaybettik…
Ticaret, elde olan/olmayan hatalarla pek şeyi elinizden alsa da pes etmezseniz, yeni planları, projeleri uygulamaya koyarsanız aldıklarını iade ediyor!
Bahadır Tanrıverdi, bunun örneğini de yaşadıkları ticari felaketin ardından başlayan süreçten verdi:
- Babam çok iyi bir restoran işletmecisiydi.. Az da olsa bir sermaye oluşturduktan sonra 2007 yılında kebap / iskender alanındaki usta isimleri transfer ederek bu işe başladık. Patentini aldım… Üzerinde binanın fotoğrafı bulunan kartvizit bastırdım… Ancak müşteriden çok alacaklı geliyordu… Herkese ‘borcumuz borç, izin verirseniz hepsini ödeyeceğiz’ dedik ama işler bir türlü toparlanmıyordu…
PES DEMEDEN, MUCİZEYİ BEKLERKEN…
Bahadır Tanrıverdi’nin kitabında pes etmek yoktu. Dinleyelim:
- Bir gün cam kenarında otururken, Tophane Meydanındaki tarihi ve turistik yerleri ziyaret edecek turistleri getiren bir tur otobüsü tam karşımıza yanaştı…
Yanlarına vardım ve heyete katıldım. Rehber, 45 kişilik gruba herkes beni takip etsin deyince ben de onların arasına karıştım. Müsait bir anda kendimi tanıttım ve indirimli yemek teklifinde bulundum… 19.5 TL olan kebabı yeme / içme 13 TL olarak önerdim. Rehber ve şoförden ücret alınmayacak. Ayrıca kişi başı 1 TL hanut ödenecek… Kâr etmiyoruz ama maksat hareket olsun…
Rehber, turist heyetine yemek fiyatını 14 TL olarak duyurdu ve kabul gördü… Hüseyin Bold gibi koştum lokantaya. 45 kebap hazırlıyoruz dedim. Her biri bir köşede oturan personel şaşkındı. Kısa sürede hazırladık. Sonuçta çok iyi bir ağırlama oldu…
YÖNTEMİ RAKİPLERE ÖRNEK OLDU…
“Çok zor koşullarda başlamıştık, otomobil yoktu… Her tur geldiğinde aynı yolla müşteri çekerken rakipler de beni örnek almaya başladı; yöntem değiştirdim. Sabah ezanından önce Ulu Cami’ye gidip turistlere kart dağıttım…” diyen Bahadır Tanrıverdi, ayakta kalmaya, zamanı gelince koşmaya kararlıydı. Bunun için yapması gerekenler vardı, yaptı:
- Bir kış günü bir turist otobüsünün içinde uyuyan şoförü gördüm. Camı tıklattım, önce korktu ama sonra açtı camı… Kartımı uzatıp indirim ve teklifimi sundum kendisine. ‘Yok’ dedi. Israr ettim. “Başka yerle anlaşmamız var” dedi. Bu kartı al, bir sıkıntı olursa teklifim geçerli görüşelim dedim.
Hangi lokantayla anlaşmalı olduğunu sordum. Benim lokantayı söyledi. Kiminle anlaştın dedim, beni anlattı ve “Esnaf olarak on numara” dedi.
Şoför, “Cebime sigaramı koyar, kestane şekerimi alır, hanutumu verir…” diye devam ederken kendimi tanıttım.
Alnımdan öptü ve “Helal olsun sana oğlum” diyerek hayırlı işler diledi…
***
Bahadır Tanrıverdi, “Böyle böyle bugünlere geldik çok şükür…” derken, ben de, bu lezzet durağını, sahibine ‘yıkılmadım ayaktayım’ dedirten yer olarak hatırlayacağım…
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.