Arabuluculukta kaybeden yok
Dünyadaki arabuluculuk uygulamalarının incelenip kendi sistemimize uygun bir hale getirilerek işleme koyulduğunu belirten Avukat Sevilay Aslan Dirliktutan, Halkın bu konuda iyi bir şekilde bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gerektiğini vurguladı.
RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLAR
GÜLFERİ ÖZBEK
Kırşehirliler Vakfı Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Aslan Hukuk Bürosu sahibi Arabulucu&Avukat Sevilay Aslan Dirliktutan zorunlu arabuluculuk yasası hakkında Anadolu Gazetesi Muhabiri Gülferi Özbek’e özel açıklamalarda bulundu.
İŞÇİ İŞVEREN UYUŞMAZLIKLARINDA ZORUNLU HALE GETİRİLİDİ
1 Ocak 2018 tarihi itibarıyla çalışma hayatı ve işçi işveren uyuşmazlıkları kapsamında hayata geçirilen yeniliklerden biri de arabuluculuk düzenlemesiydi. Meclis’te kabul edilerek yasalaşan 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile çalışma hayatında yeni bir dönem başladı. Düzenleme kapsamında, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi-işveren alacak ve tazminatları ile işe iade taleplerinde arabulucuya başvurma şartı getirilmişti. İşçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda zorunlu hale getirilen arabuluculuk uygulamasından sonra gelinen son noktayı ve arabuluculuğun artılarını eksilerini Aslan Hukuk Bürosu Sahibi Arabulucu Avukat Sevilay Aslan Dirliktutan ile konuştuk.
Gülferi Özbek: Arabuluculuk nedir? Amacı nedir?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Arabuluculuk gelişmiş hukuk sistemine sahip ülkelerde sıkça kullanılan bir Alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Arabuluculuk; tarafların içinde bulundukları uyuşmazlığın mahkemeye gitmeden ya da mahkeme yönlendirmesiyle tarafsız bir üçüncü kişiden yardım alarak çözümlenmesidir.
UYUŞMAZLIKLAR ÇÖZÜMLENECEK
Günümüz dünyasında ekonomik ve sosyal ilişkilerin sıklaşması, ilişkilerin çeşitliliği sebebiyle oluşan uyuşmazlıkların çözümü için arayışa girilmiş ve böylece yargı dışı alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri de artmıştır. Türk hukukunda şu an mevcut alternatif çözüm yöntemlerinden birisi de arabuluculuktur. Bu arayış sürecinde; kriter olarak aynı zamanda, toplumun sosyal gelişimi, ekonomik kalkınması, barış ve huzuru için kültürel dokumuzun her alanda ve özellikle hukuk sistemi içinde etkinlik kazanması hedeflenmiştir. Böylece 2013 yılında yürürlüğe giren 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu ile “Kolaylaştırıcı Arabuluculuk” modeli benimsenmiştir. Bu modelle; daha çok konuşarak anlaşma ve dinleme usulüne önem verilmiştir.
1970’Lİ YILLARDAN BU YANA UYGULANIYOR
Diğer yandan hukuk sisteminin iyi işlediği ülkelerde, daha kısa süreli yargılamalar söz konusu iken yoğun ihtilaf üreten ülkelerde yargılama süreleri tahammül sınırlarının üzerindedir. Esasen de tüm sorunlarını mahkemelerde çözen bir topluma çağdaş ve modern bir toplum deme imkanı bulunmamaktadır. Dünyada, özellikle Anglo-Sakson ülkelerinde-1970’li yıllardan itibaren yaygınlaşan ve tüm dünyada kabul gören bu sistemde devletin yargı yetkisi de vatandaşın dava açma hakkı da aynen korunmakta, ancak yargılama dışında diğer yollara da teşvik edilmektedir. Aynı zamanda arabuluculukta amaç, bireylerin adalete erişimini hızlandırmak ve aslında bir bakıma da genetik kodlarımızda var olan uzlaşma kültürünü bu alanda yeniden canlandırmaya çalışmaktır. Bu yöntem sadece adalete kısa zamanda erişimi değil aynı zamanda “Kazan Kazan” modelini hedeflediği için uyuşmazlık içindeki tarafların hep birlikte mutlu olmalarını hedeflemektedir.
YARGIYA ALTERNAFİT BİR MODEL OLUYOR
Arabuluculuk aynı zamanda sadece kişiler arası değil kişi-kurum arası uyuşmazlıkları da çözümünde yargıda alternatif oluşturan bir modeldir. Arabuluculuk, tarafların içinde bulundukları uyuşmazlığı tarafsız bir üçüncü kişi yardımı ile mahkemeye gitmeden ya da mahkeme yönlendirmesiyle çözmelerinde kullanabilecekleri en etkin yöntemdir.
SİSTEM UNUTULMUŞ VEYA İHMAL EDİLMİŞ
Kısaca da özetlersek; bir bakıma insanlık tarihi kadar eski olan bu yöntem ülkemizin geçmişi düşünüldüğünde, Ahilik teşkilatında kullanılmış ancak kanaatimce kurumsallaştırılması ya unutulmuş ya da ihmal edilmiştir. Dolayısıyla tarafların kendi istekleri doğrultusunda adaleti yaşamak ve genetik kodlarımızda var olan bu uzlaşma kültürünü yeşertmek adına uygulanması hedeflenen bir sistemdir.
Gülferi Özbek: Neden böyle bir kuruma ihtiyaç duyuldu? Bu yola başvurmak daha hızlı bir yargılamayı ya da yargıdaki iş yükünün azalmasını sağlayacak mı? Bununla ilgili herhangi bir fizibilite çalışması yapıldı mı? Sizce bu kurumun adalete duyulan güvenin tazelenmesinde faydası olur mu?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Arabuluculuğa ihtiyaç duyulmasının temel sebeplerinden birisi de yargıdaki iş yükünün fiilen karşılanmasına olanak kalmaması ve aslında bu sebeple de yargılamanın uzun sürmesidir.
GECİKMİŞ ADALET ADALET DEĞİLDİR
Ayrıca ve bilindiği üzere yargılamanın ekonomik maliyeti de yüksektir. Bu sakıncaları da düşündüğümüzde; günümüzde menfaati ihlal edilen hak sahipleri hakkını aramakta tereddüde düşebilecek duruma gelmiştir. Yargılamanın uzun sürmesi, pahalı olması gibi gerekçelerle kişiler kimi zaman dava açmaktan diğer bir ifadeyle anayasa ile güvence altına alınmış haklarını aramaktan dahi kaçınabilmektedirler. Hukuktaki temel kalıplardan birisi olan “Gecikmiş adalet, adalet değildir” ilkesinden de hareketle denilebilecektir ki, bu sistemle taraflar kendi hür iradeleri ile hakkını daha hızlı elde edebilecek, daha ucuz ve konforlu bir şekilde de istediği sonuca kavuşabilecektir. Bireyin adalete güveninin hukuktaki karşılığı, hukukun güvenilirliği ilkesidir ve bu ilkenin doğru uygulanması için kişinin hak ihlali ile karşılaştığında bu zedelenen menfaatini olabildiğince hızlı bir yargılama ile onarması gerektiği açıktır.
MAHKEMEYE İNTİKAL ETMEDEN ÇÖZÜLEBİLİR
Zorunlu arabuluculuk sisteminin de getirilmesiyle, kimi uyuşmazlıkların mahkemeye intikal etmeden arabulucuda çözülmesine imkan tanındığından, yargıdaki iş yükünün azalması da beklenen bir gelişmedir. Ki yaklaşık 43 günlük bir uygulama sürecinde başarının %70 oranın olduğu açıklamalarını yer verilmiştir. Her ihtimalde zaten yargılamaya göre daha hızlı sonuç alınabilen bir sistem olması dolayısıyla da arabuluculuğun yargılamadaki iş yükü nedeniyle meydana gelen sakıncaları bertaraf etmede önemli bir role sahip olacağı açıktır. Arabuluculuk resmi olarak 2013 yılında Türk Hukuk Sistemine girmiştir. O günden bu güne ve ondan öncesinde birçok platformda çok kereler tartışılmış ve araştırmalar yapılmıştır. Türkiye’nin hukuk sistemine en uygun şekli tespit edilmeye çalışılmış ve sonrasında da uygulamaya girmiştir.
Gülferi Özbek: Hangi davalarda arabulucuya gitmek gerekli?
Sevilay Aslan Dirliktutan: HUAK madde 1. bendine göre: yabancılık unsuru dahil olmakla, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümü" konularında arabuluculuğa gidilebilir. Ancak tarafların tek başlarına tasarruf edemeyecekleri konularda örneğin aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar açısından bu yöntem elverişli değildir.
ARABULUCULUK YOLUYLA ÇÖZÜLEMEYEN DAVALAR VAR
Kamu düzenini ilgilendiren konularla ilgili uyuşmazlıklar arabuluculuk yoluyla çözülemez. Örneğin HUAK uygun maddelerine göre, boşanma, miras, vekalet davaları arabuluculuk için elverişli olmamasına karşın boşanmanın mali sonuçları açısından arabulucuya gidilebilir. Arabuluculuk Kanunu’na göre; arabuluculuğa, ancak tarafların sulh olabileceği, hakkından vazgeçmesi ve iddiaları kabul etmesinin mümkün olduğu ve bir mahkeme kararının gerekmediği hallerde başvurulabilecektir. Yani kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla tarafların üzerlerinde serbestçe tasarrufta bulunmalarına olanak vermeyen, hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda arabulucuya gidilemez.
ARABULUCULUYA BAŞVURMAK KANUNİ BİR ZORUNLULUKTUR
Ticari uyuşmazlıklarda; ev sahibi/kiracı, inşaat sözleşmeleri, zarar ziyan, ortaklıklar, İş uyuşmazlıklarında ise; ayrımcılık, taciz, işçi mağduriyetleri, işçiler arasındaki uyuşmazlıklar konusunda arabulucuya başvurulabilir. Bununla birlikte 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereği 01.01.2018 tarihinden itibaren, iş kazaları ve meslek hastalıkları dışındaki işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda arabuluculuğa başvurulması kanuni bir zorunluluk haline gelmiştir.
UZLAŞTIRMA HEDEFLENİYOR
Böylece iş davası açacak taraf arabuluculuk görüşmeleri sonucunda anlaşma yapılamadığına dair tutanağı mahkemeye sunmak suretiyle davasını açabilecektir. Bu tutanağı dava dilekçesiyle birlikte sunmayan tarafın davası usulden reddedilecektir. Burada asıl önemli olan bir diğer husus da arabuluculuk görüşmesine gelmeyen taraf, ileride dava açılması halinde davayı kazanmış olsa dahi karşı tarafın yargılama gideri ve vekalet ücretini ödemeye mahkum edilecektir. Yani; kanun koyucu bu madde ile tarafların bir defa da olsa karşı karşıya gelip uzlaşmayı aramalarını hedeflemektedir.
Gülferi Özbek: Arabulucunun kararı kesin midir? Arabulucuya başvurulması mahkemeye gitmenin önünde bir engel midir?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Şayet taraflar arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşırlarsa bu anlaşmaya ilişkin tutanak mahkeme kararı niteliğindedir. Bununla birlikte arabuluculuğa başvurulması mahkemeye gitmenin önünde bir engel değildir. Arabuluculuğun bir artısı da tamamen tarafların iradelerine dayanır olmasıdır. Taraflar arabuluculuğa başvurmada, anlaşıp anlaşmama konularında hatta arabuluculuk sürecine devam edip etmemekte tamamen serbesttirler. İşçi-işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuğa başvurulması dava şartı olduğu için, öncelikle arabuluculuğa başvurulması gerekmektedir. Uyuşma sağlanamaması halinde mahkeme başvuru yolu da her zaman açıktır. Yalnız bu durumda mahkemeye başvururken arabulucudan alınan anlaşamama tutanağını dava dilekçesiyle birlikte sunulması gerekmektedir. Aksi takdirde dava usulden reddedilecektir.
Gülferi Özbek: Arabuluculuk işçi ve işveren uyuşmazlıklarında ne gibi fayda sağlayacak?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Günümüzde işçi ve işveren uyuşmazlıklarına ilişkin yargılamalar ortalama 2-3 sene sürmektedir. Arabuluculuk hem bu süreci hızlandırmakta hem de dava için yapılan masraflardan tarafların kurtulmasını sağlamaktadır. Bu sayede taraflar hem zamandan hem de paradan tasarruf edecekler. Tüm bunlara ek olarak arabuluculuk faaliyeti tarafların kontrolündedir. Mevcut hukuki durumun değil, menfaatin korunması esastır. Güvenirlik ve gizlilik önemlidir; taraflar mahkeme önünde konuşamayacaklarını burada rahatlıkla konuşabilirler. Psikolojik ve sosyolojik riski azdır; daha az yeni sorun doğurur, daha da önemlisi gizlilik esastır. Bununla birlikte; tarafların anlaştıkları yöntem ve çözüm tarzı uygulanacak olup esneklik vardır. Arabuluculuk sürecinde hedeflenen, uyuşmazlığın anlaşmayla çözülmesidir. Her iki tarafın da kazanmasını hedeflediği için “Kazan Kazan” modeli uygulanmaktadır. Sonuçta her iki tarafın da mutluluğunu hedeflediği için tarafların sosyal ve ekonomik ilişkileri devam eder. Bu sistem, işçinin huzurlu bir şekilde iş yaşamına devam etmesini işverenin ise ekonomik açıdan önünü görmesini sağlar.
Gülferi Özbek: Kimler arabuluculuk yapabilir? Arabulucu olabilmek için hangi niteliklere sahip olmak gerekir ya da arabulucuların seçiminde herhangi bir sınav sistemi ya da eğitim programı var mıdır?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Hukuk fakültesinden mezun olup 5 yıllık kıdeme sahip olmak arabuluculuk eğitimi alabilmek için yeterlidir. Burada bahsedilen 5 yıllık kıdem şartı yalnızca avukatlık için gerekli olan kıdem şartı değildir. Hukuk fakültesinden mezun olduğunu belgeleyen herkes herhangi bir meslekte 5 yıllık kıdeme sahip olduğu takdirde arabuluculuk eğitimi almaya hak kazanır.
5 YILLIK KIDEME SAHİP OLMALARI YETERLİDİR
Yani arabuluculuk eğitimi, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra, mesleğinde 5 yıllık kıdeme sahip kişiler tarafından alınabilir. Arabuluculuk eğitim almak isteyen kursiyerlerden hukuk fakültesinden mezunu olduğunu gösteren belge ile 5 yıllık kıdeme sahip olduğunu gösteren belgenin istenmesi yeterlidir. Kıdem şartını sağlayanlar Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın belirlediği ve izin verdiği kurumlarda eğitim programlarına katılacaklar, eğitimini tamamlayıp sertifikasını aldıktan sonra Adalet Bakanlığı’nın düzenlediği sınavlara girecekler, başarılı oldukları takdirde Arabuluculuk Siciline kayıtlarını yaptırıp Arabuluculuk mesleğini icra edebileceklerdir
Gülferi Özbek: Arabulucuya başvurmak için gerekli süre ne kadardır? Arabulucu ne kadar bir sürede kararını veriyor?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Arabuluculuğa başvurulması için mahkemeye başvuruda geçerli olan zamanaşımı süreleri geçerlidir. Bu süreler içinde her zaman arabuluculuğa başvurulabilir. Arabulucu 3 hafta gibi kısa bir süre içerisinde uyuşmazlığı çözüme kavuşturmayı hedeflemektedir. Zorunlu gördüğü hallerde arabulucunun süreci en fazla bir hafta daha uzatma hakkı vardır. Dolayısıyla mahkeme yoluyla yargılama süreci düşünüldüğünde bu zaman oldukça kısa ve konforludur. Taraflar, görüşmelerini ortak kararla gerçekleştirmektedirler. Bu süreçte hedeflediklerini açıkça beyan etmektedirler. Toplantılarda ne istediklerini tam olarak ifade etme şansı bulduklarından sonuç da her iki tarafı bu bakımdan memnun etmektedir.
Gülferi Özbek: Arabulucuya başvurmak masraflı mıdır, masrafları kimler karşılıyor?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Arabulucuya başvurmak mahkemeye kıyasla çok daha ucuzdur. Başvuru harcı alınmamaktadır. Bununla birlikte taraflar posta gideri, bilirkişi, keşif, yol giderleri gibi masraflardan da kurtulurlar. Arabulucunun yaptığı masrafları isteme hakkı olduğu gibi aksine bir anlaşma yoksa masraflar ve arabuluculuk ücreti taraflarca ortak ödenmektedir. Masrafların tamamen işçi veya işveren tarafından da karşılanması mümkündür. Yine yargılama seyri ve bu süreçte harcananlarla kıyaslandığında arabuluculuk yönteminin oldukça ekonomik olduğu görülecektir.
Gülferi Özbek: Arabulucu toplantısına gidilmezse ne olur, bunun bir yaptırımı var mı?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Bu yasanın önemli özelliklerinden birisi de gelmeyen tarafın masraflara katlanması hususudur. Yani; Arabuluculuk toplantısına mazeretsiz gidilmemesi durumunda daha sonra dava açılırsa davanın açılmasına sebebiyet verdiği için dava harç ve giderlerini davayı kazansa dahi toplantıya gelmeyen taraf ödemek zorunda kalacaktır. Burada hedeflenen kodlarımızda var olan uzlaşma kültürünü yeniden canlandırmak ve uyuşmazlığa giren tarafların bir kez de olsa bir araya gelmelerini sağlamaktır. Zira arabuluculuk konusuna giren uyuşmazlıklar düşünüldüğünde; aslında, uyuşmazlığın her iki tarafı geçmişte işçi işveren ilişkisi çerçevesinde uzun süreler yüz yüze bakan insanlardır. Olay bu açıdan değerlendirildiğinde ilk oturuma gelme zorunluluğu ile amaçlanan, geçmişteki olumlu ilişkileri hatırlatmak ve belki de yanlış anlaşılan hususların ortaya çıkmasını sağlayarak tarafların uzlaşması suretiyle uyuşmazlığın çözülmesine yardımcı olmaktır. Arabuluculuğa katılımın sağlanması için kanunda böyle bir yaptırım düzenlenmiştir.
Gülferi Özbek: Alt işveren işçisi işe iade talebiyle arabulucuya giderse nasıl bir yol izlenir ve nasıl bir karar çıkar?
Sevilay Aslan Dirliktutan: Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve yasa gereği işe iade davalarında davalı olarak hem alt işveren hem de asıl işveren taraf gösterilir. Hal böyle olunca arabulucunun da hem alt işvereni hem de asıl işvereni arabuluculuk için davet etmesi gerekir. İşe iade talebinin mali sonuçlarından hem alt işveren hem de asıl işveren müştereken ve müteselsilen sorumlu olur. Ancak şahsımın kanaatine göre, işe iade davasında, -mali sonuçları bir tarafa- davadaki husumetin işçiyi çalıştıran tarafa yöneltilmesi gerekir. Zira, müteselsil sorumluluk sadece mali açıdan bir sorumluluktur. İşçi ile çalışan asıl işveren olduğunda iadeyi kabul edecek ya da reddedecek taraf da bu işverendir.
İKİ HAFTA İÇİNDE İŞ MAHKEMESİNDE DAVA AÇILABİLİR
“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir.” (01/01/2018 tarihinden itibaren 7036 sayılı kanun 11. Maddesi)
“Dava ivedilikle sonuçlandırılır. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde, bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verir.”
Gülferi Özbek: 01.01.2018 öncesinde açılan davaların durumu ne olacak. Bu konuda bir çalışma yapılıyor mu acaba?
Sevilay Aslan Dirliktutan: 01.01.2018 tarihinde önce açılan davaların yargılama süreci devam edecektir. Bununla birlikte Mahkeme ilk celsede tarafları arabulucuya başvurmaları için teşvik eder. Aslolan tarafların memnuniyeti ile sonuçlanacak bir durum olduğu için mahkemeler de bu konuda gerekli hassasiyeti göstermektedirler.
Gülferi Özbek: İş mahkemelerinde yetkili mahkeme nasıl ve kimler tarafından belirlenecek?
Sevilay Aslan Dirliktutan: İş mahkemelerinde yetki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 6. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre; İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Gülferi Özbek: Tazminatlara zamanaşımı süresi 5 yıla indirildi mi bu konuda nasıl yol izleniyor?
Sevilay Aslan Dirliktutan: 4857 sayılı İş Kanunu’nda 12.10.2017 tarihinde yapılan değişiklik ile İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat, kötü niyet tazminatı ve İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminatlarda zamanaşımı süresi beş yıldır. Bu süreler değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten (25 Ekim 2017) sonra sona eren iş sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklar hakkında uygulanır. Bu alacaklar için; değişikliğin yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri, değişiklikten önceki hükümlere tabi olmaya devam eder. Ancak, zamanaşımı süresinin henüz dolmamış kısmı, yukarıda öngörülen süreden (5 yıl) uzun ise, yukarıda öngörülen sürenin geçmesiyle zamanaşımı süresi dolmuş olur.
Gülferi Özbek: Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerinin işçi şikayetlerini incelemesi devam edecek mi?
Sevilay Aslan Dirliktutan: İş Kanunu’nda yapılan değişiklik ile Çalışma ve İş Kurumu il müdürlükleri personelinin “iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin” kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri inceleme yetkisi 25 Ekim 2017 tarihi itibariyle kaldırıldı. Yeni düzenlemeye göre iş, sözleşmesi devam eden işçiler bakımından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının iş müfettişleri eliyle denetim ve teftiş yetkisi devam edecek. İş sözleşmesi fiilen sona eren işçiler ise doğrudan arabulucuya başvuracaklar” şeklinde konuştu.
Arabulucu&Avukat Sevilay Aslan Dirliktutan röportajımızın son bölümünde önemli bir konuya parmak bastı. Dirliktutan, “Özellikle de belirtmek istediğim bir diğer husus da ve hazır konu Arabuluculuk iken ülkemizin barış ve refahı için savaşan Tüm Askerlerimize yürekten galibiyet, tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum” diyerek sözlerini tamamladı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.