Atatürk olmasaydı ne olurdu?

DEĞERLENDİRME: DURSUN ERKILIÇ

10 Kasımları, ölüm yıldönümü olarak andığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk; aslında, asker, siyaset ve devlet adamı olarak ortaya koyduğu ilkeleri ve icraatlarıyla Türk Milletinin kaderini değiştirmiştir. Vefatından sonra da aynı özelliğini koruyan Atatürk’e bu açıdan bakıldığı zaman, her 10 Kasım’ı; onun ölüm yıldönümü olmaktan çok, 15 cildi aşan bilimsel eser niteliğindeki fikir ve tespitlerini gündeme getirme bakımından, bir “doğum günü” olarak değerlendirmek yanlış olmaz herhalde.

Bu 10 Kasım’da da büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan beden olarak ayrılışının 85. yıl acısını yaşıyoruz.

TÜRK MİLLETİ SAHİPSİZ DEĞİL

Yıllarca devam eden savaşlar; Osmanlı İmparatorluğu’nu bitme noktasına getirirken; İmparatorluk içinde sahipsiz kalan Türk Milletini de yeni bir arayışın içine itiyordu.

Bu konuda ne yapacağını uzun yıllar planlayan Atatürk, şartlar müsaitleşince Anadolu’ya ayak basar. Bu bakımdan; 19 Mayıs 1919, sadece Atatürk’ün Samsun’a geldiği değil, Türk Milletinin makus talihini yenme yolunda ilk adımı attığı tarihtir. Kuva-yi Milliye gibi, milletin bağrından doğan bir güç, bu tarihten itibaren hayatiyet bulmuş ve Atatürk ile arkadaşları tarafından organize edilmiştir.

EĞER ATATÜRK OLMASAYDI…

Bir biri ardına yayımlanan “tamim”ler, düzenlenen kongreler ilk Meclis’in doğuşunu getirir. Bu süreci bizzat organize eden Atatürk, 23 Nisan 1920’de toplanan bu Meclis’in de mimarıdır. İşgaller, isyanlar ve ihanetler içinde yürütülen bir kurtuluş mücadelesinde, O’nun asker ve devlet adamı olarak sahip olduğu tüm özellikleri görmek mümkündür.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Meclis ve Hükümet Başkanı, ilk Cumhurbaşkanı olması; Türk Milleti için ayrı bir şans olmuştur. Atatürk olmasıydı, Anadolu’nun Türk kalması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması imkansızdı. Bunu bilmek, ona duyduğumuz sevgiyi, saygıyı daha da büyütüyor…

BİR BAŞYAPIT: NUTUK

Bir milletin yeniden doğuşunu ve aydınlık bir geleceğe yönelişini belgelere dayalı bir şekilde anlatan Nutuk, Atatürk imzası taşıyan bir başyapıt niteliğindedir.

“Milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım” diye kaleme aldığı Nutuk’ta, milli mücadelenin her aşaması ayrıntılı bir şekilde yer alır. Ayrıca, Atatürk’ün pek çok konudaki evrensel görüşleri de yine Nutuk’un önemli özelliklerindendir.

Büyük önderin iltifat ve güvenini esirgemediği kesimlerin başında Türk gençliği geliyordu. “Ey Türk Gençliği!” diye başlayan hitabında, sanki son yaşadığımız olayları görüyormuş gibi, “Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza kadar korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte de, seni bu hazineden mahrum bırakmak isteyen iç ve dış düşmanların bulunacaktır...” diyen Atatürk, Türk gençliğine olan güvenini Nutuk’ta bir kez daha şu şekilde dile getirir:

“Bu nutkumla, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.”

MİNNETLE ANIYORUZ

Türkiye Cumhuriyeti’nin her hücresinde katkısı bulunan Mustafa Kemal, her milletin sahip olmak istediği büyük liderdi.

Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer komutanı, Türk Milleti’nin son asırlarda yetiştirdiği en büyük asker, siyaset ve devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türkiye’ye çağdaş uygarlık seviyesini hedef gösteren büyük önder Atatürk’ü ölümünün 85. yılında yine büyük bir sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz.