DSP Genel Başkanı Önder Aksakal: Hamas'ı terör örgütü görmek doğru değil
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, İsrail-Hamas çatışmasından ABD'nin bölgeye lojistik desteğine; ittifakların durumundan yerel seçim stratejilerine kadar birçok konuda anadolugazete.com.tr'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.
ÖZEL HABER: MUHAMMED AYBER
DSP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal, anadolugazete.com.tr Yazı İşleri Müdürü Adem Yavuz Irgatoğlu ve Muhabir Muhammed Ayber'in sorularını yanıtladı. Aksakal, yaptığı açıklamada İsrail'in saldırılarının tasvip edilemez olduğunu vurgulayarak İsrail'in devlet kuruluşu itibariyle tartışmalı süreci de beraberinde getirdiğini ifade etti.
Aksakal, “İsrail devlet kuruluşu itibariyle olduğu günden bu yana zaten tartışmalı bir süreci beraberinde getirdi. 1945’ler de ikinci dünya savaşından sonraki süreçte orta doğuda belirli bir bölgede başlayan yaşam biçimi ve onların devlet yapılanması olarak kabulünden sonraki süreçte oluşan gelişmeler İsrail’in çoğu zaman haksız ve adil olmayan yöntemlerle bölgeye hakimiyetini sağladı. Bu hakimiyetin arkasındaki en büyük güçte küresel emperyalizmdir. Bugün de aynı şekilde devam ediyor.” şeklinde konuştu.
“Bölgede yaşadığımız sıkıntı esasen 7 Ekim’den itibaren yaşanan bir süreç değil. Bülent Ecevit’in Başbakanlığını yaptığı 57. Hükümet döneminden itibaren başlayan bir sürecin geldiği son noktadır. Bu da kendilerinin de ifadesiyle ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ denilen stratejinin hayata geçirilmesi yönünde yeni bir aşamadır. Tabii Türkiye Cumhuriyeti olarak bu konuda çok dikkatli ve uyanık olmak durumundayız.” diyen Aksakal İsrail’in eylemleri hakkında da şu ifadeleri kullandı,
“Elbette yapılanlar tasvip edilemez. Oradaki saldırılar, özellikle sivil insanlara kadın, çocuk, yaşlı yani askeri merkezlerin dışındaki alanlara yapılan saldırılar, hiçbir gerekçeyle kabul edilemez. Savaşlarında bir hukuku, bir raconu vardır. Buna uymayan bir devlet düzeniyle karşı karşıyayız ama böyle bir düzene devlet düzeni denilir mi? Artık bu da tartışılır bir noktaya gelmiştir. Tamamen terör estiriliyor. Orada bir devlet terörü haline gelmiş yapı var. Bunun önlenmesi ancak uluslararası diplomasiyi karşılıklı hak ve menfaat ilişkilerini yeniden masaya yatırarak olabilir. Hiçbir hak, hiçbir sözleşme sonsuz ve sınırsız değildir. Her şeye rağmen anlaşma olmaz. Türkiye bu konuda etkin bir karar mekanizmasını hayata geçirebilir görüşündeyim.”
“EGE DAĞLARI’NDAKİ EFELERİN MÜCADELESİNE BENZETİYORUM”
Son günlerde Hamas ile ilgili tartışmalara da değinen Aksakal, “Şimdi mücadelenin yöntemleriyle ilgili bir tanımlama olarak değerlendirmek gerekirse biz kırk yıldır terörle mücadele ediyoruz. Bizim karşımızda ülkemizi vatanı ve milletiyle birlikte bölmeye çalışan ve küresel sistemin talimatları doğrultusunda yönlendirmeleri doğrultusunda çalışan faaliyet gösteren bir silahlı yapı var ve eylemlerinin adı literatürde terör eylemi olarak geçer. Filistin’de durum biraz daha farklı. Filistin’de kendi topraklarını işgal etmeye çalışan, kendilerini millet olarak tarihten silmeye çalışan, bir başka devlete karşı iç dinamiklerin reaksiyonu var. Bunu terör olarak adlandırmak doğru bir yaklaşım değil. Ben bunu kurtuluş savaşı döneminde Ege Dağları’ndaki efelerin mücadelesine benzetiyorum. Yani o dönemlerde de kendilerince gruplar halinde, çete şeklinde yaşayan bu gruplar mesele ülkenin işgali ve topraklarımızın elden gitmesi noktasına gelince, yasal birliklerle birlikte iş birliği yapıp düşmana karşı mücadele etmişler.
Şimdi Filistin’de yasal bir yönetim var ve o yasal yönetimin ordusunun adı Filistin Kurtuluş Örgütü. Yaser Arafat döneminden beri tanıdığımız bu yapı İsrail’in saldırgan, işgalci girişimlerine karşı mücadele etmiş ve bir milleti yaşam mücadelesini sürdürmüş silahlı bir yapı. Aynı toplum içerisinde, aynı millet içerisinde ve aynı niyet ve duygularla başka yapıların oluşması kaçınılmazdır. Bu emperyalist saldırılar sürdüğü sürece Hamas’ın yanına kendi içlerinden belki başka Hamas’lar da çıkacaktır. Ama tek hedefleri Filistin Devleti’nin ve Filistin halkının yok olmamasına, yok edilmemesine yönelik bir mücadelenin unsurları olacaklardır. Ben Hamas’ın bu manada bir terör örgütü olarak değerlendirilmesinin doğru olduğunu düşünmüyorum.” dedi.
“ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI ZATEN VAR”
Amerika’nın bölgeye askeri, lojistik destek sağlamasını değerlendirirken, dünyadaki çatışmaların üçüncü dünya savaşına yol açabilir mi? sorusunu ise Aksakal şöyle cevapladı.
“Üçüncü dünya savaşı kavramını ben biraz daha farklı değerlendiriyorum. Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde tarih kitaplarına ve geçmişi irdelediğimiz zaman görüyoruz ki Birinci Dünya Savaşı’nın niteliği ile İkinci Dünya Savaşı’nın niteliği yani savaş argümanları birbirinden farklıydı. Üçüncü dünya savaşı denilen kavramı İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan argümanlarla özdeşleştirmenin ben çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Çünkü teknoloji, bilim, silahların çeşitlenmesi bunların hepsi değişti ve şu an da bana göre üçüncü dünya savaşı zaten var. Bu savaş ille de topla tüfekle kılıç kalkanla olması gerekmiyor.
Şu anda bütün dünya birbiriyle esasen çatışır vaziyette. ABD bunun bir tarafında, başka ülkeler bölgesel itibariyle karşı tarafında. Şimdi Ukrayna’yla Rusya savaşırken gerçekte Ukrayna’yla Rusya mı savaşıyor? Yoksa Avrupa Birliği ülkeleri Amerika’yla birlikte Rusya’yla mı savaşıyor? Bunu görmemiz gerekiyor. Bu yüzden dünya zaten bir üçüncü dünya savaşının içerisinde. Burada bütün devletlerin, öncelikle tabi kendi devletimiz ve cumhuriyetimiz olmak üzere, sınırlarımızı, topraklarımızı, halkımızın yani milli birliğimizin korunmasını sağlayacak politikaları hayata geçirmemiz gerekiyor. Bunu kararlı ve hissedilir şekilde ortaya koyabilmeliyiz. Yani ortada top çevirerek, herkese şirin gözükerek sonuç alma imkanımızın olmadığını ben buradan sizin aracılığınızla da paylaşmak isterim."
“YENİ BİR DÜNYA KURULUR TÜRKİYE’DE O DÜNYADA YERİNİ BULUR.”
Sayın Cumhurbaşkanımızın meşhur bir sözü vardır. 'Bitaraf olan bertaraf olur.' Burada tarafımızı belli etmeliyiz. Bölgemizde çok ciddi bir güç mekanizmasını kurguladık. Türk Devletleri Teşkilatı önemli bir güç. Ortadoğu’daki Arap ülkeleri belki böyle bir yapının içerisine girmek istemeyebilir. Ama bugün Rusya ve Çin hatta Kuzey Kore bu küresel emperyalist sistemin karşısında birlikte hareket edilebilecek önemli güçler. İsmet İnönü’nün dediği gibi “Yeni bir dünya kurulur Türkiye’de o dünyada yerini bulur.” anlayışıyla zaman geçirmeden bu kararı hayata geçirmemiz lazım. Evet geçmişe dönük ekonomik politik ticari bazı ilişkilerimiz anlaşmalarımız olabilir bunları gerekçe göstererek binlerce insanın diri diri orada toprağa gömülmesini enkazların altında kalmasını içimize sindirmememiz gerekiyor. Bu şu demek değil Türkiye orduları silahı kuşansın doğru İsrail’in üstüne yürüsün demek değil. Artık dediğim gibi savaş teknikleri 21. YY da çeşitlendi belki toptan tüfekten daha etkili alınabilecek karar mekanizmalarında alınabilecek kararlar sonuç yaratabilir. Bunu yapmamız lazım gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.