Ne kadar AR-GE yapıyoruz?
Dünyada ülkelerin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biri de Ar-Ge’ye verdiği önem ve ayırdığı kaynak miktarıdır. Ülkelerin ekonomik olarak büyümeleri ve büyümede devamlılığı sağlayabilmeleri de yine Ar-Ge faaliyetlerine bağlıdır.
Ar-Ge’ye ne kadar pay ayırıyoruz?
Dünyada Ar-Ge harcamalarının GSYH’ya oranı %2'den fazla olan ülkeler gelişmiş ülke grubunda yer almaktadır. Eurostat verilerine göre, 2021 yılında AB-28’in Ar-Ge harcamaları payı ortalama %2,27’dir.
TUIK kayıtlarına göre, Türkiye’nin ayırdığı kaynak 2020 yılında %1,09’dur. Eurostat kayıtlarına göre de 2021 yılında Türkiye’nin ayırdığı kaynak %1,13’tür.
TUIK 2021 yılında yaptığı yöntem değişikliği ile bu oranı her ne kadar %1,40 olarak gösterse de ayırdığımız kaynak AB ortalamasının yarısı kadardır.
Bu oranlar ortadayken çıkıp falan ülkeler bizi kıskanıyor demenin hiç bir anlamı yoktur. Zaten seçimler geçti, hamaset bitti, kendi gerçekliğimizle baş başa kaldık, kıskanan filan da kalmadı.
Ar-Ge harcamalarını hangi sektörler yapıyor?
2012 yılı öncesinde Ar-Ge harcamalarının yarıdan fazlasını Yükseköğretim kurumları yaparken, ilerleyen yıllarda şirketlerin payı artmış ve Yükseköğretim kurumlarını geçmiştir. 2021 yılında da şirketlerin payı yine TUIK rakamlarına göre % 61’e ulaşmıştır.
Bunun nedenleri arasında şirketlere verilen teşvikler, teknoparklar ve yapılan mevzuat düzenlemeleri gösterilebilir. Ancak gelişmiş ülkelere göre kamunun harcamalarının ağırlığı halen yüksektir.
Teknokentlerde durum ne?
Türkiye’de teknokent kurma çalışmalarına 1980’lerde başlamıştır. 1990’larda Teknoloji Merkezleri (TEKMER) kurulmaya başlanmışsa da ilk yasal çerçeve 2001 yılında 4691 sayılı yasa ile oluşturulmuştur.
Türkiye’de 2023 yılı itibariyle 208 üniversite mevcut iken Sanayi Bakanının açıklamalarına göre sadece 66 teknopark faaliyete geçmiştir. Diğer üniversitelerin maalesef özel sektörle işbirliği yapabileceği teknoparklar henüz kurulmamış ya da faaliyete geçirilememiştir.
Teknoparklarda yer alan şirketler, kurumlar vergisinden, çalışanlar gelir vergisinden muaf tutulmakta, SGK primlerine 5 yıl %50 indirim sağlanmakta ve yazılım ürünlerine KDV muafiyeti sağlanmaktadır.
Ar-Ge’de sorunumuz var mı?
Ar-Ge faaliyetlerini doğal olarak araştırmacılar ve teknik elemanlar yürütmektedir. Yetiştirilmeleri, istihdamı ve projelerin devamlılığının tamamen araştırma ortamıyla ilgilidir. Son yıllarda yetişmiş araştırmacıların yurtdışına gitmesi iç açıcı bir durum değildir.
Sanayi – üniversite işbirliğini sağlanamaması, bilimsel çalışmaların teknolojiye dönüşmemesi, ve patent sayısında kayda değer artış sağlanamaması önemli sorunlarımız arasındadır.
Bir başka sorunumuz da Ar-Ge faaliyetlerinin İstanbul-Ankara-İzmir’de yoğunlaşması ve bölgesel farklılıklar oluşmasıdır.
Sonuç olarak;
Herhangi bir sektörde gelişme ve başarı kazanılması isteniyorsa karar vericilerin mutlak surette kapasite geliştirmeye önem vermeleri gerekmektedir.
Kapasite geliştirmenin 4 temel ayağı vardır. Bunlar;
Mevzuat kapasitesi geliştirilerek gerekli teşvik, destek, vergi vb avantajlar sağlamalı,
Mali kapasite ile kamu ve şirketler tarafından Ar-Ge’ye ayrılan kaynak büyütülmeli
Beşeri kapasite ile Ar-Ge personelinin nitelik ve nicelikleri artırılmalı,
Kurumsal kapasite ile de Ar-Ge kurumlarının sayısı artırılmalı ve altyapısı geliştirilmelidir.
Gelişmiş ülkeler arasında yerimizi almak, ilim ve teknolojide bir yerlere gelmek istiyorsak Türkiye’yi Ar-Ge konusunda cazibe merkezi yapmak zorundayız.
Marifet iltifata tabidir diye güzel bir atasözümüz vardır. Uygun ortam bulamayan nitelikli Ar-Ge personeli çalışacağı uygun ortamı arayacak ve bulduğu ülkelere gidecektir. Bize de hamasi söylemlerle kendimizi kandırmak düşecektir.
Kaynaklar
1- OECD, Main Science and Technology Indicators
2- TÜBİTAK, Ar-Ge ve İnovasyon Politikaları Raporu
3- TÜİK, Bilim ve Teknoloji İstatistikleri
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.