Pazarcıklı bir gençten örnek bir davranış!
Baştan söyleyeyim, bu davranış, maddi değeri itibariyle değil, manevi değeriyle örnek bir davranıştır. Baştan belirteyim, bu davranış niceliğiyle değil, niteliğiyle örnek bir davranıştır. Bu hususları baştan yazayım da, sonra yazının sonunda “buymuş mu örnek” davranış demeyin. Biz Etik Değerleri anlatan Eğitimciler olarak, “etikte ince düşünme ve küçük nüktelerin, büyük örnekler oluşturduğuna inanıyoruz.”. Küçük bu tür olumlu olayları herkes örnek olarak alır ve uygularsa büyük olumlu sonuçlar meydana gelir. Etik ve ahlaki değerler yayılıcıdır, aynen ahlaksızlıkların da yayılıcı olduğu gibi. Herkes birbirinin davranışını nerdeyse kopya ettiği bir dönemde yaşıyoruz. “O öyle yapıyor, ben de öyle yapsam ne olur”, diyenleri çok duymuşsunuzdur. Bu toplumda, “mal, mülk gelsin de nereden gelirse gelsin” anlayışında olan yığınla insan var. Kimse malın ve paranın kaynağına bakmıyor. Hz.Mevlana’nın “nice insan gördüm, üzerinde elbise yoktu, nice elbise gördüm, içinde insan yoktu” sözü bu dönemde daha fazla geçerlidir. Adamın arabası var, evi var, kılık kıyafeti yerinde de, maalesef, kendisi yerinde yok. Haram yiyenler çoğaldı. Bundan dolayı haram-helal noktasında herkes birbirine iyi manada örnek olacak davranışlar içinde olmalıdır.
Bu noktada Sevgili Peygamberimizin (asm) bir hadis-i şerifini de hatırlatmak gereklidir. “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi helâlden mi haramdan mı kazandığına aldırmayacaktır.” (Buhari) İşte o zamanları yaşıyoruz. Allah bizleri bu zamanın fitne ve afatından korusun. Amin
Evet bu açıklamalardan sonra gelelim asıl anlatmak istediğimiz hususa.
Geçen gün gece geç vakitte, telefonum çaldı. Pazarcık’tan bir genç arıyordu. Sohbet ve hal hatırdan sonra, bana basit, ancak ahlaklı ve erdemli nesil açısından çok mühim olan bir hatırasını anlattı. Gencin o davranışı geleceğe dair umutlanmama ve mutlu olmama sebep oldu.
İşte gencimizin anlattığı olay: Gencimiz, Kahramanmaraş'ta iş çıkışı dolmuşa biniyor. Arka koltukta bir yere oturuyor. Pantolonun cebinde hem kağıt, hem de bozuk demir para var. Ancak cebi dar olduğu için gencimiz, “demir paraları çıkarırken kağıt paraları düşürmeyeyim. Eve yaklaşırken, tam inmek üzereyken ayağa kalkar dolmuş parasını uzatır ve öyle inerim" diye düşünüyor. Sonra eve yaklaşırken bir fırın önünde inmesi gerektiğini hatırlıyor ve alelacele dolmuştan iniyor ve iner inmez dolmuş parasını vermediğini hatırlayıp dolmuşun arkasından koşmaya başlıyor. Dolmuşa yetişemiyor, ancak dolmuşun trafik plakasını alıyor. Biraz bekleyip oradan geçen ilk dolmuşu durdurarak plakasını verdiği dolmuşun şoförünün cep telefonunu istiyor. Arkadan gelen bu Dolmuşçu da "hayırdır, bir eşya mı unuttun" diyor. Gencimiz de "hayır dolmuş parasını vermeyi unuttum" diyor. Gencimiz telefonu alır almaz o Dolmuşçuyu arıyor. Dolmuşçuya durumu anlatıyor. Dolmuşçu önce kendisi ile dalga geçildiğini düşünerek "git kardeşim şu an araba kullanıyorum, beni meşgul etme" diyor. Sonra Gencin ciddi olduğunu anlayınca "kardeşim git o dolmuş parasını bir camiye yardım et, ben ancak bir saat sonra oradan tekrar geçerim, beni bekleme, biraz mola vereceğim" diyor. Genç diyor ki; "hayır ben burada bir saat de olsa, iki saat de olsa sizi bekler ve bu dolmuş parasını size veririm, yoksa ben bu gece uyuyamam" diyor. Ve Gencimiz o noktada 1 saatten fazla bekleyip dolmuş parasını ödüyor. Dolmuşçu Gencimizin bu davranışına hem çok şaşırıyor. Hem de “kul hakkına bu derecede hassas gençlerin olmasına” sevinircesine Gencimize gülümseyerek teşekkür ediyor.
Evet, bu olay bazılarına çok basit gelebilir. Bir Etik Değerler anlatan Eğitimci olarak Bu olay maddi miktar açısından çok çok küçük, ancak mânâ olarak çok çok büyük bir olay. Yazımın başında da dedim ya; “herkes birbirini örnek alıyor. Küçük, büyük demeden ne kadar etik davranış ve erdemli hareket çoğalırsa, toplum geleceğe daha güvenle bakar ve yolumuza emin adımlarla yürürüz”
Etik Eğiticisi olarak ben bu olayı çok mühim gördüm ve sizlerle paylaştım. İnşallah, etik ders ve seminerlerimde de örnek olaylar kapsamında bu olayı anlatacağım.
Yazımın sonunda hassaten ifade ediyorum ki; “böyle Gençlerimiz oldukça, haram-helal nedir bilen, haramdan şiddetle kaçan, ister büyük, isterse küçük olsun her olayda helali tercih eden, en ufak işte bile hassas davranan Gençlerimiz bulundukça evelallah sırtımız yere gelmeyecek.”
Selam olsun böyle hassas yaşayan gençlere.
Selam olsun böyle hassas gençler yetiştiren ebeveynlere.
Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde şöyle bir kesit var:
Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Biz “Asım’ın Nesli” dediğimiz Gençlere güveniyoruz ve inanıyoruz. Gençlerimizin içerisinde pırıl pırıl bir nüve ve kutlu bir mihver var. Ve geleceğe emin olarak bakmamızı sağlayacak işte o nüve, o mihverdir. O nüve ve mihver bir ağaç gibi yetişti ve o ağacın dalları ve gölgesi altında inşallah umutla ve güvenle yaşayacağız. Elhamdülillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.