12. Sokak

Mehtap Mert

7 yaşımdan 25 yaşıma kadar yaşadığım, iki katlı ya da tek katlı, bahçeli ya da bahçesiz, sağlı sollu yan yana sıralanmış evlerden oluşan daracık bir sokaktı 12. Sokak.

İki katlı müstakil evimizin önünde araç yolu biter, iki kişinin yan yana geçebileceği şekilde yol daralır, 50 metrelik dar yoldan sonra merdivenler başlar, 63 merdivenden sonra bir alt sokağa inilirdi.

Dik bir yokuşun tam ortasındaydı evim. Kışın okula giderken çıktığım yokuş buz tutardı. Annem de dahil olmak üzere söz birliği etmişçesine buzların üzerine sobadan çıkan külleri serperdi komşu teyzeler, kayıp düşmeyelim diye. Nice sevinçle, nice kaygıyla inip çıkmışlığım vardı o dik yokuşu. Belki de o kadar dik değildi yokuş. Belki de çocuk adımlarıma göreydi diklik algısı.

Onca yıl sonra bu hafta sonu yolum çocukluğumun geçtiği mahalleye düştü. Yolum mahalleye düşmedi ama ayaklarım yılların verdiği alışkanlıkla beni mahalleme sürükledi.

Benim daracık 12. Sokağım kocaman asfaltlı İncitaşı Sokak olmuş artık. Sağlı sollu 13-14 katlı siteler sıralanmış yol boyunca. Ne Yusuf amcanın bahçesindeki dut ağacı kalmış, ne Döndü ablanın bahçesindeki -annemin sular kesildiğinde çıkrıkla su çektiği, içine düşeriz diye sakındığı- su kuyusu kalmış.

İki katlı okulumun yanına kocaman, kötü mimarili bir ortaokul kondurulmuş. Ortaokul yapayım derken okulumun bahçesindeki -öğrencilerin emekleriyle dikilen- onlarca ağaca kıyılmış.

İniyorum yokuştan ağır ağır. Annem eve geç kaldığım için kızacak kaygısıyla değil bu sefer, nerede benim canım sokağım üzüntüsüyle. Nerede sokağın çıkmazındaki evimim önüne atılan sandalyelerde içilen çaylar, edilen akşam sohbetleri? Nerede İbrahim dedem, Satı hanım teyzem, Cemil amcam?

Boş gözlerle belki ufacık bit hatıra yeşerir umuduyla bakıyorum etrafa. Nafile çaba… Mahallemden, 12. Sokağımdan geriye kalan tek şey bu hafif dik yokuş.

Keşke hiç gelmeseydin diyor bir yanım önce. Görmeseydin bu beton yığınları arasında kalmış samimiyetsizliği. İyi ki geldin diyor diğer yanım. İyi ki geldin, iyi ki gördün diye tekrarlıyor iç sesim; komşuluk bağlarının güçlü olduğu, kendini hep güvende hissettiğin, coşkulu, mutlu çocukluğunu ve bütün bunlara ev sahipliği yapan canım 12. Sokağını.

Beni isteksizce sokağıma getiren ayaklarım aynı alışkanlıkla çıkarıyor sokaktan. Karışık bir zihin, gözümde canlanan mazi, ölenleri rahmetle anmalar, yaşayanların nerede olduklarını merak etmeler?

Bu kadar zihin karışıklığı engelleyemiyor, sokağımın da beni hatırladığını düşünmemi. Ne güzel söylemiş Albert Camus: “Sokaklardan başka yerde bilinç yoktur, çünkü tarih yalnız sokaklardadır.”

Sağlıcakla kalın…

(11 Nisan 2023 tarihli Anadolu Gazetesi'nden alınmıştır.)