Sevgili anadolugazete.com.tr okuyucularımız; hepinizin çok yakından bildiği gibi ülkemizin geleceği, Cumhuriyet'imizin değeri, demokrasimizin önemi için ölüm, kalım meselesi kadar önemli olan bir süreçte Başkent'imiz Ankara’dan kutsal Türkiye Cumhuriyeti'mizin 100. Yılı'nda demokrasi gazisi Kırşehir ilinin Milli Mücadele kahramanı Çiçekdağı ilçesinde doğmuş birisi olarak;
El etek öpmesiyle, el pençe divan durmasıyla değil, bildiği doğruları her yerde korkusuzca ifade edebilen, her zaman, her yerde dik duruşuyla tanınan, yetkisi ve ünvanı ne olursa olsun hiçbir güç önünde eğilmeyen, gücünü birilerinin adamı olmaktan değil, halkın içerisinde olmaktan alan;
28. Dönem Ankara Milletvekili Adayı olarak (14 Mayıs 2023 TBMM 28. Dönem Milletvekilliği ve 13. Cumhurbaşkanlığı) seçimlerinin en yakın tanığıyım!
Aradan tam 1 yıl geçti, bugün baktığımda süreci objektif şekilde, enine, boyuna değerlendirerek gördüklerimi, o gün olması gerekenleri sıralı şekilde sizlerle samimi duygularla paylaşacağım;
1. Milletvekili sıralarında seçilemeyecek sırada olanların bırakın kıllarını kıpırdatmayı halkla temas etmeyi, seçim bölgesini gezmeyi, şayet tatile gitmedilerse, evlerinden, işyerlerinden sokağa çıkmadıklarını gördüm.
2. Seçilecek sıralarda olanların ise yasak savmak için laf olsun, herkes faaliyet yapıyor zannetsin diye, gereksiz bol bol fotoğraf çektirdiklerini, sosyal medya ile durumu idare ettiklerini gördüm.
Hatta ve hatta aday tanıtım ve tanışma toplantılarına dahi gelmediklerine şahitlik ettim.
Parti il ve ilçelerinin seçim programlarına bırakın uymayı telefonlarına dahi cevap vermediklerine bizzat tanık oldum.
İl ve ilçe başkanlıklarının görevlendirme taleplerine kulak tıkadıklarını yakından yaşadım.
Başka partilerden listeye girenlerin durumu ise tam bir fecaatti, davetli oldukları halde lütfedip il veya ilçe toplantılarına gelmediklerini üzülerek izledim.
Ucube sistemi değiştirme gibi ülkemiz için çok çok kıymetli bir görev için bir araya gelmiş partilerin genel başkanlarının hiç sorumlu hareket etmediklerini biliyorum.
Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü iyi niyetini inanılmaz derecede suiistimal ettiklerine de yakından şahidim.
İYİP’nin o tarihteki başkanı tamı tamına 1 yıl önceden “Kazanacak Aday“ lakırdısı uydurarak oradan bir türlü çıkamadı, kalktı masadan, döndü masaya derken oda sadece verilen görevi yerine getirmiş ligin stresini sürekli taşıdı.
Davutoğlu halasını, Babacan teyzesini bile ikna edemedi. CHP dışından olan ve CHP listesinde yer alan milletvekili adayları (İstisnalar hariç) "Milletvekilliğinde bize oy verin Cumhurbaşkanlığında, siz işinizi bilirsiniz, ne yaparsanız yapın" anlayışı ile hareket ettiler!
İYİP zaten ayrı liste ile girdiği için apayrı bir zorluktu, kampanyada iktidar partisi ve yedekçilerinden değil de olmayan ar duygularını iyice sıfırlayarak CHP’lilerden oy istediler.
Hiçbir yerde Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’na samimi şekilde oy istemediler.
Sosyal medyada, parti görsellerinde Kılıçdaroğlu’na kesinlikle yer vermediler.
Ağırlıklı olarak CHP örgütlerinin hazırladığı mitinglerde kalabalığa konuşan adı genel başkan olanlar bir gün kendi memleketlerine gitmediler. Halbuki o zaman milletvekili adayı olarak hararetle önerdim parti yetkililerimize ve ulaşabildiğim herkese...
Gültekin Uysal, sadece 18 ilçeden oluşan Afyon'da, Ahmet Davutoğlu birçoğu illerden büyük 31 ilçeden oluşan Konya ve 6 ilçeden oluşan Karaman'da, Ali Babacan, 25 ilçeli Ankara’da, Temel Karamollaoğlu 17 ilçeli Sivas’ta ve Sivas’tan fazla nüfusu olan İstanbul’daki Sivas derneklerinde, İYİP Başkanı 12 ilçesi olan Kocaeli ve Trakya’da, Ekrem İmamoğlu, Doğu'da ve Karadeniz’de, Mansur Yavaş, Orta Anadolu'da çalışsınlar, mitinglerde sadece Cumhurbaşkanı adayı konuşsun, diğer genel başkanlar "Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı" olarak bulundukları illerden mitinge selamlama yapsınlar, bu seçim çok farklı kazanılır dedim, dedim, dedim!!!
Herkes bildiğini yaptı olan da oldu, 14 Mayıs'ta sahada sadece Saadet Partisi ve bazı yerlerde de DP il ve ilçe yöneticileri aktifti, 28 Mayısta ise CHP dışındaki partiler üzerlerine ölü toprağı serilmişçesine, adeta biz alacağımızı aldık dercesine hiç yoktular sahalarda olanda oldu, doğaldır ki başarısız sonuç alındı!!!
Şimdi haklı olarak kalın harflerle vicdanı olan partili partisiz toplumun her kesimine hep birlikte soralım! Kazanılacak seçimi kaybettirenler;
Bulunduğu yaşa rağmen kazanmak için günün 24 saati canı gönülden çalışan Kılıçdaroğlu mu?
İttifaktaki (istisnalar hariç) vefası, insafı olmayan diğer partilerin sorumsuz yöneticileri mi?
Aday olduğum Ankara 2. Bölge'deki en uzağından en yakınına 10 ilçemizin tamamındaki programlara eksiksiz katılan, program dışında dahi kendisine görev ahdederek çat kapı ev ve işyerleri ziyaretleri yapan, sokak ve caddelerde birebir seçmenden oy isteyen, bir de araya Kırşehir, Kırıkkale, Kaman, Çiçekdağı programı katarak "Seçmene en azami şekilde nerede daha fazla ulaşırım?"ı kendine ilke edinerek olağanüstü gayret sarf eden ben miyim?
OY’unu namus bilerek kullanan, sonra da sandığa sahip çıkan sizler misiniz?
Sevgili okuyucularımız, seçim süreci içerisinde yaşadıklarımızı birebir, objektif şekilde içten duygularımla tarihe not düşmek üzere anlattım.
Değerlendirme siz değerli okuyucularımızda yorumlarınızı bekliyorum..!