15 Temmuz'a dair

Sefer Aşır Eraslan

Her karanlık gecenin bir nurlu sabahı vardır elbet. Akif “Ya! Rab bu karanlık gecelerin yok mu sabahı; Mahşere mi kaldı biçarelerin felahı” diyor ya işte karanlık gecenin nurlu sabahı bu gün. 15 Temmuz darbe girişimi bir faydalı netice ile noktalanmıştır. Hain darbe olaylarının birinci yıl dönümü bu gün. Ne büyük bir badire atlattığımızın farkına vardığımız gün bu gün. Faydalı netice ordumuzun içindeki bunca alçağın kendiliğinden iyot gibi açığa çıkmasıdır. Arasanız bulamazdınız bunca uğursuzu. Bu kadar yıldır terörle mücadele ediyordunuz bir adım ileri gidemiyordunuz. İşte görüldü ki bu alçaklar özellikle o bölgeye tayin ediliyor, onlar da orada dağdakilerler dans ediyorlardı. Uçaklar havalanınca “geliyorlar” diye haber uçuruyorlarmış meğer. Böyle mücadele olur mu hiç?
Darbe girişiminin başarısız olmasının tek sebebi var o da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı derdest edememeleri ve akabinde gelen Sayın Erdoğan’ın “sokağa çıkınız” davetidir. Şayet Sayın Cumhurbaşkanını yakalasalardı her şey onların istediği gibi olacaktı. Yakalayamasalar bile o cep telefonundan “vatandaşlarımı sokağa davet ediyorum” demesi olmasaydı yine onların istedikleri olacaktı. Çünkü yakalayamasalar bile böyle bir mesajla halkın huzuruna çıkamasaydı bu defa da “ya kaçtı, ya öldü, ya derdest edildi veya kontrol altına tutuluyor, teslim oldu…” gibi yalanlarla sokağa çıkışa mani olabilirlerdi. 12 Eylül darbesini yaşadık. İlk önce liderleri topladılar. Sadece Sayın Türkeş bir hafta saklandı. Diğerleri tıpış tıpış teslim oldular. Zaten halkı sokağa davet edecek imkanları da yoktu. Taraftar başsız kalınca ses çıkaramadı. Belki karşı çıkacak olan sadece Ülkücülerdi. Onlara da ne nefes almaya fırsat kaldı ne de baş kaldırışa imkan kaldı. 
Yeniden bir isyan hareketine tevessül edebilir mi? İlk başta “edemezler” derdik ancak şimdi hem Cumhurbaşkanını öldürmeye gidiyor, sonra dağa kaçıyor şimdi de mahkeme de tişörtle gösteri yapmaktan zafer işareti yapmaya, kıravatla, elbiseyle mesaj vermeye çalışan bu alçaklar mahkemede reddi hakim talebinde bulunabiliyorlar. Değil reddi hakim yüzleri kızarıp yerden başlarını kaldıramamaları gerekirdi. Elbette en kuvvetli oldukları zamanda yapacakları yaptıkları bu, bundan sonra bu kadarını bile yapamazlar. O içeride hala darbe yapacak potansiyelleri var” sözü onlara güven vermek ümit vermek ve dik durmalarını itirafçı olmamalarını sağlamak için uydurulan bir yalandır. Elbette daha sıkı daha güvenlikçi bir anlayışla irtibatları kesilmelidir. Hiç de tutuklu havası yok mahkemeye gidenlerde. 
AVCI DAM’INI FENA KURDUN
ATTIN NE YAZIK Kİ VURAMADIN
Yukarıdaki mısralar zamanın zenginler sınıfı edebiyatçısı, “servet-i fünun” cularından solcu Tevfik Fikret ‘e ait. O Fikret ki oğlunu ABD ‘de kilise rahibi-papaz yapmıştır. Bunu da sırf devleti yönetenlere Abdülhamit Han’a kızgınlığı ile yapmıştır. Abdülhamit Han’ın mensubu olduğu sahibi olduğu ne kadar değer varsa hepsine düşman olmuş ve oğlu papaz, kendisi de “zangoç” kilise çanını çalan adam olmaya talip olmuş bir bedbahttır. 
İşte bu yukarıdaki mısraları bir Ermeni suikastine maruz kalan ancak Allah’ın yardımıyla beş dakikalık bir gecikmeyle bu suikastten kurtulan Abdülhamit Han için söylemiştir. Bir kadın romancımız Semiha Ayverdi Hanımefendi, “İbrahim Ethem Efendi Konağı” isimli romanında, ”kapımıza her gün bir Ermeni kadını gelir oğlum hasta ilaç alamıyorum der, yardım talep ederdi. Biz de acırdık boş çevirmezdik her gün. Bir gün kadın gelmez oldu. Kayıplara karışan kadına ne oldu diye araştırdık ki Abdülhamit Han’a suikast tertip eden Ermeni’nin anasıymış. Korkudan kaçıp saklanmış. Biz de yıllardır ilaç parası veriyoruz diye bomba parası vermişiz meğer” diyor. Bunları da asker diye yıllarca en yüksek maaşla besledik ama hain olduklarını yine kendi alçaklıkları sebebiyle öğrendik. Ders aldık. 
Şimdi “15 Temmuz darbe girişimi kontrollü bir darbedir” diyen siyasi anlayış ile Tevfik Fikret aynı siyasi yolu takip eden bir adam. Olayların vahameti ikisinde de aynı. Hemen belirtelim ki bazı yalaka, yağdanlık takımı gibi bir anlayış içerisinde de değiliz. O olay farklıydı. Olayın şekli bambaşkaydı. Kahraman farklıydı. Olayın boşa çıkarılması farklıydı. Lakin etrafımızda dönen dolaplar aynıydı. Devletimiz o zamana göre çok çok güçlüdür bu gün. Demek bunlar yüz yıl hatta daha fazla bir zaman geçse de aynı kafa aynı mantık aynı sığ düşünceyle hareket etmektedirler. Hem de “kontrollü darbe” olsaydı nerde duracaklarını nasıl kontrol edecektin ve bu duruş zaptedilemez bir güçtü ya zaptedilemeseydi neler olurdu düşünmek bile akla ziyan bir iş. Bunlar Tevfik Fikret’in ifade ettiği gibi tuzağı düzgün kuramamışlar, atmaları da düzgün değil. “Ne yazık ki vuramadın” hayıflanması bir başka alemin duygusallılığının ifadesidir. 
Görevden almaların önemli bir kısmının haksız temelsiz bir şikayetle olduğunu işitiyorum. Hadi ahlaksız birisi kendi pozisyonu için uygun görmediği rakibini şikayet etti. Yaptığı bir uygunsuzluğun ortaya çıkarılmasından endişe etti. Peki görevden alan komisyon lütfen dikkat dikkat dikkat. Hiç bir şikayete konu işi olmayan, onlarla uzaktan yakından alakası olmayan, hatta kendisinden başkalarının isminin karşısında” Bank Asya’da parası var, Sendikalarına üye, gazetelerine abone, çocuğunu okullarına gönderiyor…”gibi iddialar olmasına rağmen isminin önünde bu tür bir neden şikayet edildiği yazılı olmayanları görevden almak haksızlık, adaletsizlik ve bazı alçakların oyununa boyun eğmek değil midir? Bu şikayeti yapan namussuzun başka bakanlıklarda üst düzey görevlere getirilmesi ne kadar uygun, kadirşinaslık adil olma ve haysiyetli bir insan olmayla bağdaşır yanı vardır? Bunlara da dikkat edilmelidir. 
15 Temmuz bir asil direnişin dikilişin adıdır. Türk milleti, Akif’in deyimiyle” Sanma ki uysal koyunum; eğilir lakin çekmeye gelmez boyunum” mısralarında olduğu gibi ancak secdede eğilen boynunu kimse çekemez çökemez. Bu asil Türk milletinin bilinen var olan en belirgin özelliğidir. Allah bu millete böylesine karanlık günleri yaşatmasın! Bu gün gibi kötü günleri yaşatmasın Mevla! Her günümüzü aydın yarınımızı parlak eylesin Yaratan!
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.