27 Mayıs kimine göre devrim, kimine göre ihtilal, bana göre de haydutluk. Sebebi ne olursa olsun haklı sebepler bile olsa böyle bir neticeyi doğurmamalıydı. Buradan bizde aslında sol düşünce hep devirmek müspet olanı yıkmak yeniden zulmetmek için yarıştı. Oysa 1974 yılında başta olan Yunan askeri cuntası Kıbrıs’taki başarısızlık üzerine bıraktı görevi. Demokrasiye döndüler. Bu güne kadar devrime yeltenen de olmadı. Onca ekonomik sıkıntıya rağmen demokrasiye bağlılıklarını devam ettirdiler. En marjinal komünist partiyi dahi denediler. Bizdekiler kötü yola nasıl kısa yoldan bir bahane ile ulaşırızın peşinde koştular. Bu günlerde ortaya çıkan devrim aşkı da o eski alışkanlıkların depreşmesi. 2004 yılında o zaman meşhur bir hukukçu görev başında olan bir adamın, “bunları ya biz hukuken düşüreceğiz veya başkaları icabına bakacak” dediği ortalıkta dolaşmaktaydı. Demek hızlarını alamamışlar ki biraz blöf biraz tehdit gözdağı vermek istiyorlar. “Ruhunda var kanında var” ne diyeceksin.
27 Mayıs öncesi çok da demokratik, insanca, adam gibi bir yönetim değildi. DP başkanları despotik davranışlar sergilemekteydi. Urfa’daki başkan köylünün tarlalarını parti zoruyla ele geçirip üç-beş tane köye sahip oluyor. Adına “zalim Habeş” diyorlar. Aynen baklavacı Güllüoğlu gibi. Polis emrinde asker emrinde vali emrinde bir haydutluk hakim etrafa. Kırşehir’i ilçe yapmak, Adıyaman’ı Malatya’dan ayırmak ve daha niceleri. “Her mahallede bir milyoner yaratacağız” diyen Menderes’in Marshall yardımı alarak parti il başkanlarına gönderip şehre yatırım yapmalarını istemesi aslında bir göz kırpmaydı. Bu gün zengin havasındakilerin çoğu o zamanın DP’li ele başılardır. Türkiye borçlandı ama onlar milyoner oldu. Babam rahmetli Bölükbaşı taraftarıydı. O zaman DP il başkanı olan sonradan hısım olduğumuz adam “sana traktörün yanında bir de biçer-döver verseydik çok zengin olurdun” deme küstahlığını göstermişti. DP bu idi.Traktörü parasıyla veriyor lakin biçer-döveri vermiyor “bizim partiden değilsin” diye.
Zaten son seçimle gidecek olan adamı ihtilalle biraz da NATO desteği ile indirip boynuna urgan geçirerek bitmeyecek bir düşmanlığın kinin öfkenin temellerini attılar. Valiler köylere gidip oylarını DP vermelerini aksi takdirde başlarına gelenden kendisinin sorumlu olmayacağını söylüyorlardı.
İhtilal olmasaydı olduysa bile sonu idam olmasaydı, o aşağılamalar olmasaydı keşke. Yeni bir ABD-NATO ihtilalini el altından meydana süren sözüm ona demokrat olduğunu ileri süren aslında despot olan sol tandanslı adamları da başta Canan olmak üzere kınıyorum.