Abbas öğretmen

Uğur Böceği

Belediye başkanı odasında otururken, telefonu çaldı. Telefonda sekreteri bir misafiri olduğunu ve ismini söylemediğini söyleyince, belediye başkanı meraklanmıştı. Sekreterine buyursun gelsin dedi. Biraz sonra' kapıdan yıllar yılı görmediği liseden öğretmeni olan Abbas hocasını karşısında görünce hemen yerinden kalkıp, Abbas beyin elini öptükten sonra

Belediye başkanı Hocam hoş geldin sefa getirdin.

Belediye başkanı da Abbas hocanın da mutluluk gözlerinden okunuyordu.

Abbas Hoca-Teşekkürler başkanım.

Belediye başkanı-Estağfurullah hocam başkanlık ne demek.

Abbas hoca-Öyle öyle. Sizler bizleri geçmelisiniz zaten. Biz sizleri boşa mı okuttuk yani.

Belediye başkanı, hocası Abbas Bey ile biraz sohbet ettikten sonra; Abbas hoca emekli olduğunu kendisine bir bahçe kuracağı için bir dönüm kadar bir yer ihtiyacı olduğunu söyledi. Bildiğin, duyduğun bir yer var mı? Bana uygun bir fiyata arsa bulabilir misin? Dedi.

Belediye başkanı kendisinin böyle bir yerinin olmadığını ancak bulabileceğini söyledi. Nasıl bir çare bulabilirim derken, Ahmet beyin bu konuda yardımcı olabileceği aklına geldi ve de Ahmet beyi telefonla aradı. Bu konuşmanın hemen ardından Ahmet Bey bir müddet sonra belediyeye geldi.

Belediye başkanı hocası Abbas Bey ile Ahmet Beyi tanıştırdı. Hep beraber kahve içtikten sonra Ahmet Beye ait birkaç arsaya baktılar. Abbas Bey gördüğü arsaların fiyatını fazla bulmuştu. Çünkü elindeki paranın bir kısmı ile de arsa içine küçük bir konut yapması gerekiyordu. O zaman konuta ayıracak parası kalmıyordu.

Bu ara Ahmet Bey biraz düşündü ve kendi kendine

Ahmet Bey-Yok olmaz! Orası olmaz! Diye birkaç kez tekrarlayınca.

Abbas Bey-Olur Ahmet bey olur. Sen ağzındaki baklayı çıkar; Ahmet Bey. O arsaya bir bakalım.

Ahmet Bey-Hocam orası taşlık; size olmaz.

Abbas Hoca-Bakalım Ahmet Bey, bir görelim. Lütfen.

Hep beraber Ahmet Beyin yerine baktılar. Gerçekten çok taşlıklı iki dönümlük bir yerdi. Şehrin hemen dışında olduğu için imar dışındaydı.

Abbas Hoca, bana bir dönümü yeter iki dönüm fazla. Ne kadar ödeyeceğim buraya Ahmet Bey, deyince.

Ahmet Bey-Gerçekten burayı, bahçeye çevirebilecek misin? Hocam. Burası iki parsel birer dönüm halinde parsellendi.

Abbas Hoca-Neden olmasın. Ben buranın bir dönümünü alayım.

Ahmet Bey-Hocam o zaman sizinle bir anlaşma yapalım. Ne dersiniz?

Abbas Hoca- Olur yapalım. Ne yapmam gerekiyor. Ne kadar para vereceğim. Henüz emekli ikramiyemi almadım. Sanırım önümüzdeki ay verecekler. O zaman paranızı veririm.

Ahmet Bey-Para istemiyorum hocam. Hatta ben size para vereceğim.

Abbas Hoca-Nasıl olacak bu iş. Anlamadım ama.

Belediye Başkanı-Aklından ne geçiyor. Ahmet Bey

Ahmet Bey-Sen bir dönüm yerine iki dönümü de adam et. Bahçe yap; yarısı senin yarısı benim olsun hocam. Yapacağın masraflara bende ortak olacağım.

Abbas Hoca ve belediye başkanı bu teklife şaşırmıştı. Abbas Hoca belediye başkanının gözüne baktı.

Belediye başkanı-Hocam tamamdır bu iş. Ben Ahmet Beye kefilim. Ahmet Bey hocama da kefilim. Hadi bakalım; doğru tapuya. Evlerin planını da ben ücretsiz çizeceğim.

Bedelsiz olarak Ahmet Bey, taşlı bir dönümlük arsayı Abbas hocaya devretmişti.

Abbas hoca hemen ertesi gün arsadaki taşları bir, bir toplayıp belli köşelere taşıyordu.

Belediye başkanı hocasının ne yaptığını merak ettiği için arsaya gittiğinde hocasını taş taşırken görünce, hemen arabasından indi yardım etmeye başladı. Etraftan Abbas Hocayı tanıyan, belediye başkanını tanıyan bir sürü insan onları çalışırken görünce hepsi birden yardıma koştular. Hep bir elden taşları topluyor. Abbas hocanın işlerine yardım ediyorlardı.

Oradaki kalabalığı tesadüf eseri gören Ahmet Bey ise gözlerine inanamamıştı.

Önce arabanın içinden harıl, harıl taş toplayan insanları seyretti. Sonra arabadan inip taş toplamaya başladı.

Abbas hocanın memlekete dönüp arsa aldığını ve taş topladığını duyan eski öğrencileri bir, bir gelip arsada taş topluyorlardı. Her türlü yardım için çabalıyorlardı.

Aradan üç ay kadar kısa bir zaman geçmesine rağmen müthiş bir güzelliğe imza atmıştı. Abbas hoca, arsadan topladığı taşlarla bahçe duvarlarını da örmüştü. Abbas Hocanın ve Ahmet Beyin küçük evleri yapılmış. Bahçelerinin ağaçları dikilmiş yolları yapılmıştı. Çiçekler bahçede gülümsüyor. Sarmaşıklar kamelyaları süslüyordu. Hatta sebzeler bile ekilmiş, meyve ağaçları bile dikilmişti.

Abbas Hocanın bahçedeki semaveri hiç sönmüyordu. İşte o gün yine birçok misafiri ağırlamıştı. Misafirlerini gönderip tek başına kahvesini yudumlarken kendi kendine vay be! Abbas Hoca, ideallerin önünde hiçbir şey duramıyor. Hele birde hayatın boyunca dost arkadaş edinmişsen bütün kapılar açılıveriyor. Dostla içilen bir kahvenin kırk yıllık hatırı varmış.

Uğur Böceğiniz diyor ki!

Yaşadığımız şu dünyada, çok güzel olan şeyleri unutmuşuz maalesef. Toplumsallığı, birlik olup imece yapıp çalışmayı, zorluklara karşı bir olmayı unutmuşuz. Bireyselliğe mahkûm kalmışız. Biz olmayı unutmuşuz. Birlik olduğumuz yerler düğünler ve de cenazeler kalmış.

Arzın merkezine parayı koymuşuz. Çevresinde dönüp duruyoruz. Kısacası;

“Biz İnsanlığımızı Unutmuşuz, İnsanlığımızı”

Lütfen şartlar ne olursa olsun, insan olduğumuzu unutmayalım.

Saygılarımla....

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.