ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerginlik tırmandıkça tırmanıyor. Adeta bir soğuk savaş yaşanıyor gibi. Çok değil daha birkaç ay öncesi, PYD-YPG güçlerine silah ve mühimmat yardımı yapıyoruz diye ABD resmi ağızlarınca açıklık getirilmişti. Ne oldu da üç yüz altmış derece bir dönüş yaparak yalanlama yoluna gidildi.
Türkiye’nin Rusya ile IŞID karşıtı mücadelede ittifaka girmiş olması, Suriye’de ABD’yi saha dışına itiyor ve dışlanmışlık duygusu yaratıyor. Sorun bu nedenle tırmanıyor ve sonuçta diplomasi dışı söylemlere dönüşüyor. İş karşılıklı olarak nokta koymaya kadar varıyor. ABD nin Suriye’de yalnızlaşmasının ve bu yansımanın halen iktidarda olan Obama yönetiminin ‘’iktidarı senin siber saldırılarının sonucu kaybettim’’bu da senin yüzünden oldu bahanesiyle 35 Rus diplomatı istenmeyen adam ilan ederek ülkeyi terk etmelerini istemine kadar uzandı.
Türkiye ise ABD’nin bu tutumunun yansımasını Suriye’de yaşadı. El-Bab’da, IŞID’a karşı yapılacak koalisyon ortaklarının saldırısında ABD hava kuvvetleri yer almayarak sadece havalanıp gövde gösterisinde bulundular. ABD nin bu davranışı bir intikam alma gibi görülmeye başlanmış oldu. ABD’nin, YPG-PYD güçlerine verdiği silah ve mühimmatla askerimizi-polisimizi PKK aracılığı ile şehit ettiği Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından “Elimizde belge-bilgi var” demesiyle daha da açıklık kazandı. Türk askerine yönelen silahların ABD menşei taşıması da konuyu gözler önüne sermiştir.
Bu durumda Türkiye’nin ABD ye nokta koyması azdır. İlave olarak soru işaretinin de konması gerekir.64 yıldır müttefik olduğumuz ABD ye biz Türkler vefalı dost gibi davranıp Kore’de kendi çıkarları için savaş verdik. Şehitler verip bize müttefik diyenlerin yanında vefa göstererek yer aldık. Ancak bizleri siz arkadan vurmaya-ülkemizi parçalamaya kendi emelleriniz için güney sınırlarımızda ikinci bir İsrail oluşturmaya çalışarak ihanet etmektesiniz. Askerimi-polisimi-günahsız sivil vatandaşımı şehit edenlere silah yardımı yapıyorsunuz. Bu ne müttefikliğe ne de dostluğa sığar.
1951 de yapılan 52 maddelik anlaşmaya imza atarak NATO ittifakına katıldık. İncirlikte üs istediniz verdik. Biz yönetiriz dediniz göz yumduk. Oysa daha rahmetli Ecevit’in Başbakanlığın da Kıbrıs’ta baş gösteren savaşta bile bize ambargo uyguladınız. Afyon halkının yemeklerinde kullandığı Haşhaş yağını bile yasaklamamızı isteyip ambargo uyguladınız. Bu ne müttefikliğe ne de dostluğa sığar.
1991 yılından beri Körfez savaşlarıyla Irak işgali ve Saddam’ın devrilmesi sonrasında izlediğiniz PKK ‘ya destek politikasını o bölgeye yuvalandırdığınız YPG-PYD ile izliyorsunuz. Bu örgütlerin tamamının KCK’nın çatısı altında olduğunu talimatların, Türkiye’de mahkumiyet yemiş katil Öcalan ve Kandil aracılığı ile yönetildiğini bizden iyi biliyorsunuz. Buna rağmen destek verip donatıyorsunuz. YPG-PYD sizin Suriye’de silahla donatıp beslediğiniz –eğittiğiniz kara gücünüz değil mi? Orada ki varlığınızı sürdüren kollayan sonrada Ortadoğu da sınırlarımızda oluşturulmak istenen Kürdistan’ın hayalperestleri-maşaları değil mi? Bu tutumunuzla size nasıl müttefik diyebiliriz?
El-Kaide, El-NUSRA, Taliban, IŞID, PKK, PYD, YPG, DHKP-C vs. gibi ayrı ambalajlara sarıp saymakla bitmeyen bu örgütleri ,verdiğiniz silahlarla kana batırılmış dolarlarınızla destekleyerek Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdiniz! İçinde yeşerdiğiniz vahşi kapitalizmi kanla besliyorsunuz!
Bizde müttefiklik, vefa-sadakat-dayanışma ve dürüstlük gerektirir. Gerektiğinde dostlarımız için can verir can da alırız. Biz buyuz. Biz Türk’üz. Bizim dostluğumuza güvenilir düşmanlığımızdan korkulur bunu böyle bilesiniz. Müttefik olmayı da böyle biliriz. İncirlik gibi bir üssü size verdik, verirken de yönetimi ve komutası için kural konmasına rağmen dostluğunuza güvenerek ihmalkar davrandık. Siyasi iktidarlarımız da görmezden geldi. Bu üsten düşman bellediklerimize siz nasıl silah verir mühimmat yollarsınız?
Şimdi size verdiğimiz üssü geri isteyecek ya da NATO’dan çıkacak değiliz. Ancak artık yönetim de komuta da oradan kalkan uçakların da bizim iznimizle olması gerekecek. Şunu biliyoruz ki İncirlik’i kapatsak bile, siz bir yolunu bulup başka bir ülkede üs edinir yine o kanalla silah yardımında bulunursunuz. Bu gerçekleri bilerek Ankara’nın da önlemler geliştireceği, tavır alacağı dahası yaptırım uygulayacağı göz ardı edilmemelidir.
Daha başından beri Osmanlı hayali kurarak atılan siyasi adımların yanlışlığı ve bizi soktuğu Ortadoğu bataklığında ki açmazların farkına daha yeni farkına varıldı. Ancak Ankara geçte olsa devlet aklı ile Milli bir politikayla hareket etmeyi anlamış gibi görünüyor. ABD’nin kendi çıkar politikalarının kuyruğuna takılmadan yol alacağı varsayılıyor. Milli bir politikayla hareket edilmeli şahıs politikalarından vazgeçilmelidir. Ülkeler arası diplomasi dışı yarattığımız siyasi çıkışlardan vazgeçilmezse, ortaya çıkan güven bunalımıyla ancak karşılıklı olarak biri birimize nokta koyarız.