Napolyon'un yaveri telaşla odaya daldı.
• Yüce hünkarım, yüce hünkarım.
-Buyur yaverim ne bu telaş.
• Kıymetli hünkarım, Çok kötü bir şey oldu.
-Ne oldu hadi anlat bakalım.
• Efendim Almanya bize savaş ilan etmiş.
Napolyon yaverine alaycı bir bakışla baktı ve...
-Beni boşu boşuna niye korkutuyorsun. Bende sınav var sandım.
İşte! Böyledir sınav psikolojisi. Koskoca Roma imparatoru savaştan korkmaz ama bir sınavdan korkar işte! Bu duygularla sınava girmek bir başka zorluktur. Hele birde bizim ülkemizdeki gibi ikide birde sınav siteminin değişmesi gençliğimizi ve ailelerini iyiden iyiye korkutuyor. Bir türlü oturtamadık, şu sınav sistemini. Yok şöyle yapalım, yok böyle yapalım. Olmadı şöyle yapalım. Her seferinde yeniden yapılanmaya giderek. Farklı sistemleri ortaya koyarken, öğrencilerin sınav stresini yetmezmiş gibi, üstüne yenilerini koymakta üstümüze yok.
Yeni sistemde açık uçlu soru sistemi yoruma çok açık. Değerlendirme yapan hocaların değerlendirmedeki düşünceleri mutlaka farklılık gösterecektir. O zaman aynı cevabı bir hoca yeterli bulurken bir başka hoca aynı soruda bu bilgi eksik diyebilir. Cevap aynı olmasına rağmen birinin sorusunun cevabı doğru kabul edilirken diğerinin cevabı yanlış sayılacağından, iki öğrenci arasında farklı puanlamalar ortaya çıkacaktır. Bir sorunun doğru veya yanlış olması arasında binlerce öğrencinin önüne geçme veya gerisine düşme riski vardır. Hele ki! Bu sadece bir soruda olmayıp birkaç soruda bu gibi sonuçlar ortaya çıkarsa iki aynı kapasitedeki öğrenci arasında puanlama açısından çok büyük farklılıklar ortaya çıkacaktır. Kısacası çok riskli bir yöntem.
Sınavsız geçiş sistemi de olmamalı. Mutlaka sınav yapılmalı nota dayalı sitemde de öğretmenlerin aynı seviyede soru sorup, karne notuna göre değerlendirmekte yanlış olur. Çünkü her öğretmenin soru sistemi farklıdır. Orta öğretim ve üniversite sınavları mutlaka merkezi olmalıdır.
Ayrıca her öğrencinin bilgi ve becerilerinin çok iyi dikkate alınıp tercihlerini ona göre yaptırmalı. Okullarda öğrenilen bilgiler, gerçek yaşam ile örtüşmeli. Gereksiz bilgiler öğretilmemeli. Branşlaşma çok önemli. Yoksa gençlerimiz bir işe girerken, mesleğin ne diye sorulduğunda ne iş olursa yaparım derken. Hiç bir iş becerisi olmadığının kanıtıdır. Müfredatlar bilgi ve beceriye dayalı işlerin yoğun olduğu programlarla donatılmalıdır.
Bence sınav sitemini değiştirmek değilde, sınava girecek çocukların sınav stresini ortadan kaldıracak veya en aza indirgeyecek çalışmaların yapılması gerekmektedir. Birde mesleki okulların, kıymetini artırmalı onların önünü açacak kendi mesleki dallarında ilerleyebilecek ortamları sağlamaktır. Ayrıca üniversiteden çıkan öğrencilerin istihdamını sağlayabilecek kadar okullara öğrenci almalı, bunun içinde işsiz olan mezunların durumu dikkate alınarak. Boşu boşuna öğrencileri okullara yerleştirip, mezun olduktan sonra da iş yok demenin bir alemi yok. Yoksa okumuş işsiz ordusu yaratmaktan başka bir şeye yaramaz.