MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin, ‘terör örgütü elebaşı Öcalan’ın PKK’nın lağvedildiğini açıklaması’ yolundaki çağrısı, mevzuyu kavrayamayanları şaşırtmaya devam ediyor.
Sırasıyla gidelim… Mevzunun birinci derecede muhatabı olan DEM Partisi, önce derin bir şaşkınlık yaşadı. Ne diyeceğini bilemedi. Yarım ağızla da olsa, çağrıya olumlu cevap verir gibi oldu. Sonra Kandil Terör Baronları ile onların tasmasını elinde tutan emperyalistlerin homurtuları üzerine, DEM’ciler de olumsuz bir dil kullanmaya başladı. Oysa DEM’in terör boyunduruğundan kurtulup, özgür siyaset yapabilmesi de anılan çağrıya bağlı bir durumdur.
Daha düne kadar MHP içinde yer alıp da ihtiyaç gidermek için dahi Devlet Bahçeli’den izin alan Müsavat Dervişoğlu, kendince ‘farklı pozisyon alma’ kolaycılığıyla, tarihî çağrıyı anlamamış gibi davranıyor. Sanki geride kalan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde, masanın altında yatan PKK/HDP ile aynı tastan çorba içmemişler… Sanki Cumhur İttifakı’nı yenilgiye uğratmak, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasetten tasfiye etmek uğruna, bol bol yiyip içtikleri masanın altındaki PKK ile iş birliği yapmamışlar… Dahası, üç-beş oy uğruna Pensilvanya’da geçen hafta kuyulanan İblisi incitmekten kaçınan bir dil kullanmamışlar…
CHP YİNE BULANIK TAVIRLI
Müsavat Bey şimdi çıkmış, MHP bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozacak bir kapı aralıyormuş vehmiyle, İYİ Parti için ‘daha ileri düzeyde milliyetçilik’ etiketi kurgulamaya çalışıyor. Oysa MHP’nin katıksız ve beklentisiz Türk Milliyetçiliği siyaseti, 50 yıldır yüzlerce kez test edildi. Buradan İYİ Parti’ye ekmek çıkmaz.
CHP ve piyangodan çıkan Genel Başkanı Özgür Özel ise, doğrudan ‘PKK’nın tasfiyesi’ çağrısını sahiplenmek yerine, ‘el yükseltmekten’ ve ‘Kürtlere devlet vaat etmekten’ dem vuran, bulanık ve bulaşık laflar ediyor. Dahası, Türkiye’nin iç cephesini tahkim amaçlı söz konusu çıkışı, ‘Anayasayı değiştirme uğruna’ ithamıyla, olumsuz bir noktaya taşıma hevesini açık ediyor.
Özgür Özel rahat olmalı. Söz konusu ‘Yeni Anayasa’ olduğunda, DEM Parti’nin iplerini elinde tutanlar, Cumhur İttifakı’yla aynı çizgide hizalanmasına asla izin vermezler.
Diğer buçuk partilerin ne söylediği pek belli değil. Ki, ne söyledikleri çok da önem taşımıyor.
Önemsememiz gereken husus; samimi ve fedakâr Milliyetçi-Muhafazakâr çoğunluğun, yapılan gerekli izahata rağmen meseleyi tam kavrayamamış gibi görünmesidir.
MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKÂR HASSASİYET
Bilge Lider Dr. Bahçeli’nin tarihî çağrısını, bir kez daha ve tane tane anlamaya çalışalım: Çağrının omurgası, PKK’nın lağvedildiğinin, bizzat terör örgütünün kurucusu ve halen elebaşı olan şahıs tarafından ilan edilmesi oluşturuyor. Buna, Kandil Baronları ve onların tasmasını elinde tutan emperyalistler dışında itiraz edecek fazla kimse çıkmaz herhalde.
İkincisi, söz konusu çağrının, terör örgütünün kendini feshettiği duyurusunun, DEM Partisi TBMM Grubunda yapılması meselesi… Siyasetin ‘günlük tüketim arayüzü’nden ötesini göremeyenler, “Teröristin TBMM’de ne işi var? Gitsin DEM Parti binasında yapsın açıklamasını…” mealinde, hoş ama boş laflar ediyor.
Oysa devlet aklı, dün ağırlaştırılmış müebbede mahkûm ettiği terör elebaşının, bugün örgüt nezdinde itibarlı ve söz sahibi bir konuma taşınması ihtiyacını öngörüyor. Bunun olmaması, örgütte ve sosyolojik tabanında Öcalan yerine Kandil Baronları ve Selahattin Demirtaş’ın (kumandasını elinde tutan AB ülkeleri olarak okuyunuz) söz sahibi olması demektir.
AÇILIM SÖZKONUSU DEĞİL
Üçüncü önemli husus, Dr. Bahçeli’nin çağrısına art niyetle yaklaşan fesat odaklarının, terörü bitirmek üzere çizilen yol haritasını, ‘Açılım 2.0’ diyerek kirletme çabalarıdır.
Şunu herkesin bilmesi lazım: 10 yıl kadar önce, iyi niyetle ortaya konulan ‘Açılım’ süreci, maalesef terör örgütü ve arkasındaki emperyalist güçler ile içimizden devşirdikleri eli kalem tutan ahlâksızlar tarafından dumura uğratılmıştı.
Dr. Bahçeli’nin çağrısı, hiçbir şekilde ‘açılım’ veya örgüte herhangi bir taviz vermeyi içermiyor. Şayet ‘taviz’ kabul edilebilecek tek nokta varsa, o da ‘teröristlerin sarı torbaya girmekten kurtulmak için Türk Devletine ve onun adaletine teslim olmaları’ çağrısıdır. Dedik ya, taviz aranıyorsa, ‘hayatta kalma hakkı’ tanınmasını gösterebiliriz.
Yine art niyetli tayfanın, Dr. Bahçeli’nin çıkışından Başkan Erdoğan ve AK Parti kurmaylarının haberinin olmadığı, hatta MHP üst düzey yönetiminin dahi habersiz olduğu yolundaki tezviratıdır.
YENİ MİLLÎ GÜVENLİK SİYASETİ
Evet, doğrudur. Dr. Bahçeli’nin çağrısı öncesinde AK Parti ve MHP yöneticilerinin, içerik konusunda tam olarak bilgi sahibi olmaması mümkün ve doğal bir durumdur. Çünkü böylesine önemli bir konu, vaktinden önce izhar edilirse, gazetecilik deyimiyle ‘elinizde patlar’.
Bilgiye dayalı olmamakla birlikte, siyasetin genel icapları ve Türk Devleti’nin hareket tarzını dikkate alarak yapılan değerlendirmeler, Dr. Bahçeli tarafından siyaset gündemine taşınan tarihî çağrının, Türk Devlet Aklı tarafından üretilmiş yeni bir Milli Güvenlik Siyaseti olduğuna işaret ediyor.
Başkan Erdoğan ile Dr. Bahçeli, neredeyse her ay başbaşa bir görüşme gerçekleştiriyor. Sırasıyla Külliye’de ve Devlet Bey Konağı’nda yapılan bu başbaşa görüşmelerin, sadece nezaket ziyareti olduğunu düşünenler için burada yazdıklarımızın bir anlamı yoktur.
Bir diğer husus, Dr. Bahçeli’nin dilinden siyasetin gündemine taşınan, Türk Devleti ve Milleti için önemlinin de önemlisi olan bu hayatî çağrı, aylarca hatta yıllarca Türk Devlet Aklı süzgecinden geçirilmeksizin yapılamaz.
BİLMESİ GEREKENLER BİLİYORDU
Nitekim Dr. Bahçeli’nin siyaset tarzı ve hayatı boyunca sergilediği davranışlar da Devlet Aklı’nın onaylamadığı bir büyük siyaseti, sırf gündem olmak için kullanmaya izin vermez.
Elbette Türk Hakanı, Başkan Recep Tayyip Erdoğan da ‘devletin ve milletin başı’ sıfatıyla, böylesi önemli bir siyasî çıkıştan habersiz olamaz. Şayet öyle olsaydı, bu Türk Devlet çarkı içinde derin bir kriz anlamına gelirdi.
Olan biteni şöylece özetleyebiliriz: Öcalan’ın PKK’nın lağvedildiğini açıklaması talebi, Türk Devlet Aklı’nın bir kararıdır. Muhtemelen konu Öcalan’la da dolaylı yollardan konuşulmuş ve olumlu işaret alınmıştır.
Kurgulanan bu yeni Millî Güvenlik Siyasetinden, Başkan Erdoğan, Dr. Bahçeli ve bilmesi gereken bazı yetkililer dışında kimsenin haberdar olmaması doğaldır ve işin doğrusudur.
AÇILIM DEĞİL TASFİYE
10 yıl önceki ‘Açılım’ın aksine, bugünkü çağrı, terör örgütü ve uzantılarıyla herhangi bir pazarlık yapılmasını öngörmemektedir. Yani gündem, devletin tekil yapısı ve Anayasa’nın ilk 3 maddeyle çizdiği sınırları zorlayacak bir yaklaşımı içermemektedir.
Ayrıca, örgütün tasfiyesi karşılığında teröristlere ‘hayatta kalma hakkı’ dışında herhangi bir vaat söz konusu değildir. Bununla birlikte, süreç içinde sergilenen iyi niyet ve doğru hareketler, sonrası için bazı ceza indirimlerini gündeme getirebilir. Fakat bugün için bu söz konusu değildir.
Özetin de özetini yapmak gerekirse; Dr. Bahçeli’nin dilinden tartışmaya açılan öneri, ‘Açılım 2.0’ değil, ‘Terör örgütünün tasfiyesi’ içeriklidir. Bunu anlamamakta direnenler için yapılacak bir şey yoktur. Türk Devlet Aklı, bu süreci başarıyla yönetecek ve sonuca ulaştıracak yetkinliğe ve güce sahiptir.