Ülkemizde her çocuk 7 yaşına geldiğinde zorunlu olarak devlet tarafından eğitim ve öğretim hizmetine tabi tutulur. 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise eğitimi verilmektedir. Daha sonraki aşamalarda üniversite okumaya hak kazananlar mesleki eğitim çalışmalarına devam ederken kazanmayanlar da yan dal meslek kuruluşlarına yönelmektedir. Her öğrenci eğitime başlar ve 12 yıllık bir eğitim ile mezun olur. Küçük bir fidan iken bir ağaç haline gelir. Her öğrenci 12 yıllık eğitim sisteminde birçok eğitim alır, bitmeyen havuz problemleri, bir türlü öğrenilen yabancı diller, teoriden uzak bilimsel alanlar, gözlemsiz deneyler, yalanlar üstüne yazılmış tarih, uzmanı olmayan ve formasyon kazanmamış kişiler tarafından eksik aktarılan manevi değerler, bir türlü eğitim ile bağlanamayan sosyal politikalar, hepsi bir bilinmezlik ağı örerek gencecik beyinleri farklı mecralara sevk edecek enstrümanları hazır hale getirmektedir.
Sanki bir ati yarışa sevk eder gibi seri halde gelen sınavlar ve robotlaşan zihinler, kendisine faydası olmayan düşüncelerin toplum ve millete de bir faydasının olmadığını keşfettiğinde zararlı örgütsel ağlara düşen kendi ülkesinde mülteci olan bedenler, sömürülen akıllar, işgal edilen duygular eşref mahlukat erdemini yıpratan hayat politikaları nazır olmaktadır. Bu süreç içinden çıkan bir genç milli bir şuurdan yoksun olarak sadece hayatı idame ettirmek üzere süreç içerisinde meslekî alanda görev alıp ruhsuz bir beden içinde seküler olarak hayat sürmektedir. Bunun yanı sıra da görevde yükselip şahsı kazanım ve ego artımını sağlamak için devlet içinde ki paralel örgütlenmelerden her zaman beslenmektedir.
Hâlbuki devlet milletini eğitme aşamasında manevi değerleri, insani değerleri, milli değerleri, aşılayarak ruhun akıl ile barışmasını sağlayıp sıhhatli ve sağlıklı bir beden ile hayat sürmesini sağlamalıdır. Mevzuat ve müfredat bunu ele alıyor olsa da uygulamadaki eksik izlenimler ehil olmayan kişiler tarafından kadrolanan devlet teşkilatı bu milli ilkeyi gereğince yerine getirememektedir. Eğitim ile öğretim arasında güçlü bir senteze ihtiyaç vardır. Öğretim okulda uzman kadro ile öğrenciye verilen bilimsel ve teorik önermelerdir. eğitim ise devletin milli sosyal politikalar ile öğretimin verdiği bilgi ve birikimi hayat sürecinde aile toplum ve millet olarak birlik ve beraberlik içerisinde sivil toplum olgusu ile uygulayarak başarılı sonuca ulaşmasıdır.
Bize düşen artık sinekleri kovalamak değil, bataklığı kurutmaktır.
• Eğer terörle mücadele edilecekse bu eğitim ve öğretim ile başlamalı, milli sivil toplum politikaları ile şekil alıp milli politikalarla pozitif sonuca ulaşmalı.
• Eğer tüketimden üretime geçilmek hedefleniyorsa, bu eğitim ve öğretim ile başlamalı milli sivil toplum politikaları ile ilerleyerek nihai sonuca erişilmeli.
• Eğer bilim alanında ilerleyip çağın teknolojisine ayak uyduran değil yön veren olmak istiyorsak bu eğitim ve öğretim ile başlar milli sivil toplum hareketi ile başarılı bir şekilde sonuca ulaşılır.
• Eğer muasır medeniyet seviyesine ulaşmayı arzu ediyorsak bu eğitim ve öğretim ile başlamalı milli sivil toplum ile sonuçlanmalıdır.
Milli eğitim ile milli sivil toplum sistemi ayrılmaz bir bütün olarak ele alarak yeni bir vizyon içerisinde faaliyet yürütecektir.
Böylece darp, gasp, taciz, tecavüz, cinnet, cinayet gibi şiddet içerikli yasadışı olaylara taviz verilmeyecek. Hırsızlık, arsızlık, ahlaksızlık, fuhuş gibi yüz kızartıcı suçlar engellenecek. Tarihi eserler korunacak, kültürel ve sosyal doku zedelenmeyecek. Güven, itimat, sadakat, emanet erdemli ile kadim medeniyetimiz güç kazanacak.
Devletimizin, devlet stratejisinde bu uygulamalara uyum sağlamadığı takdirde duyguları sömürülen, ideolojik zehirlenme ile yıpranan ve kendi içinde hapsolmuş, milli duygulardan yoksun, manevi duygulardan uzak, yabancı örgütlenmelerin sömürüsüne müsait bir gençlik ateşler üstünde yürümeye mecbur bırakılmış olacaktır. Bunun olmaması için hassas bir şekilde güçlü ve milli bir sistem içerisinde olunmalıdır.