Geldikleri yerin büyüsüne kapılarak hareket edenler ne adalet tanıyorlar ne de hukuk. Yıllardır birlikte yaşadığımız “Hak-Hukuk-Adalet ve Demokrasi” evrensel değerler düzeyinde olmasa da, ağır aksak vaziyette işler görünse de yine de bugünkü uygulamalardan daha yürür durumdaydı. Ne zaman ulusun egemenliği milletten alınıp tek adam sistemine gidilmesiyle bahse konu olan değerlerimiz de sekteye uğrayıp keyfilik kazanmaya başladı.
Yaşam hayatımızın olmazsa olmazı olan adalet ve demokrasi, aklın ve uygar dünyanın öngördüğü yasal çözümlerle toplumsal düzeni sağlayarak insanlığa en zorunlu değerleri sunmak zorundadır. Haklının koruyucusu ve yanında durarak anayasal işlevini yerine getirmek gibi bir yükümlülüğü vardır. Yargının görevi Adaleti gerçekleştirip halkına sunarak toplumsal yaşamın aydınlık günlerini topluma sunmak olmalıdır. Siyasal amaç içeren gözaltına almalar, delilsiz yargısız tutuklamalar adaleti yaralamaktan başkaca yarar sağlamaz. Benden olmayanı yok etme gibi yargısız infazlar siyasette yer almamalıdır. Siyasi muktedirlerin öncülük edeceği ilkeler adaletin öncülüğünde ve önderliğinde toplumu koruyan ve kollayan eylemler içermelidir.
Haksızlık yarası giderilemeyen ve onarılamayan bir yaradır. Bu gün yaşadığımız hukuksuz ve yargısız infazların sonucunda yaralı sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu yaralar sarılmadıkça “Hak-hukuk-Adalet” sistemi işler hale getirilmedikçe yaralı sayısı da artış gösterecek ve toplumsal tepkiyi de beraberinde getirecektir. Adalete olan güven yanlış güdülen politikalar ve söylemler nedeniyle onarılması zor görünen yaralar almaktadır. Toplumsal yaşamımızın Adalete ve hukuka olan güveni kaybolmuştur. Hukukla oynayarak güç bende, çoğunluk bende diyerek ülke siyasetinde yol almaya çalışanlar toplumsal hayatımızda kabul görmemektedirler. Hukuksuzluk kavramlarıyla hareket edenler iç dünyamızda kabul görmedikleri gibi dış dünyada da yadırganır olmuşlardır. Bu gelişmeler sonucu da ulusal yaşamımızı tehdit eder olmuştur.
Toplumsal ayrıştırma çabaları, benden olmayanı düşmanlaştırıp hukuk dışı yaptırımlar, suç icat edip etiketleyerek tutuklamalar “Hak Hukuk-Adalet” değerlerine inancı olanların yapacağı değerler değildir. Adalet herkesi kucaklarsa bir anlam teşkil eder. Adaletin elindeki kılıç keskin terazisi daima dengede olmalıdır. Sadece iktidara karşı işlenen düşünce suçları affedilmeyip, topluma karşı işlenen suçlar affedilirse Adaletin varlığına karşı olan güven de sarsılır. İntikam alıcı yasalar çıkarmak, kindar ve dindar uygulamalar yapmak, kan davası güdercesine uygulamalara girmek adaleti yaralar. Bu kavramlar Hukuk devletinin kavramları değil ancak ve ancak kabile devletlerinde görülebilecek uygulamalardır.
Toplumsal reflekslerle alınan aceleci Hukuksal kararlar ve yanlış uygulamalar devlet yönetiminde yer almamalıdır. Liyakate dayalı atamalar bunun için önem arz eder. Devlet yönetimindeyken mağduriyete uğramış biri olarak, liyakatsiz atamaların acısını bilerek söylemek isterim. Liyakatsiz gelişme de ilerleme de sağlanamaz. Yönetmek bir bilgi, birikim, deneyim, yetenek ve liyakat gerektirir. Devlet aklının bilimsel davranışın yönetimde büyük yeri vardır. Yapılan yanlışlar ve öngörüsüz alınacak kararlar hem devleti hem de liyakat sahibini sıkıntıya sokar.
Türkiye bir hukuk devletidir diyebilmek için hukukun gerçek anlamda uygulanabilir olması gerekir. Ülkemize kanun devletidir desek kanunların uygulanabilir olması gerekir. Bütün bunların gerçek anlamda uygulamada olmadığı bir ülkede yaşam, genelgelerle yürütülen bir hale gelmiştir. Adalet adeta rafa kaldırılmış hukuk askıya alınmış bir görünüm göstermektedir. Oysa adalet en güvenilir dayanak en etkin yatırım olmalıdır. Bir ülkede yargıya güven duyulmasa hiçbir yapıya hiçbir kuruma güven de duyulmaz. Ülkede yapılacak yatırımlar bile hukuka ve adalete duyulan güven sonucunda oluşur. Hakları özgürlükleri sahip olduğumuz değerleri dengede tutan yargıdır.
Tek kişiye bağlı hukuk-yargı olmayacağı gibi tek kişiye bağımlı demokrasi de olmaz. Toplumsal aydınlığı yurttaşlarına çok gören muktedirler, çevresindekilerin ulusal birlik ve dayanışma yerine karşıtlık ve kavga içeren hukuksuz itelemelerine kanmamalıdırlar. Topluma bakışlarında yaklaşımlarında hukuksuz-yargısız ve çarpıklık sergileyenlerin bile sığınması gereken liman Hukuktur. Hukuk herkes için vardır.
Bunun için Adaleti raftan, Hukuku askıdan indirmeliyiz.