Bir araçtan yüksek sesle çalmakta olan müzik parçasında, ”ağzı bozuk şarkılar” dan söz ediliyordu. Demek şarkıların da ağzını bozdular. Eskiden “ağzımı bozmayayım” derlerdi çok öfkelenince. Şimdi şarkıların da ağzı bozulduysa demek ki o şarkıyı besteleyen de güftesini yazan da ağzı bozuk adamlarmış ki şarkının da ağzını bozmuşlar. Edebice şeyler yazamamışlar. Yabancı dildeki müziklerdeki ağzı bozukluğu anlamadığımız için zevkle dinliyoruz.
Bir araştırma yapan Selçuk Üniversitesi hocası bayan, “yabancı dil öğretiminde müzik, daha kolay ve çabuk öğrenmeye destek oluyor” sonucuna varmış. Özbekistan’da bir kız öğrencim, Tarkan’ın “Kız bunların hepsi senin mi” şarkısının kasetini veren bir Türk bayana sormadığı soruyu benimle konuşmak için bir bahane aradığı için bana sordu. Ben de “o şarkıyı bilmiyorum zaten Tarkan’ı da sevmem ve dinlemem” dedim. “O kaseti kim verdiyse ona sor” demiştim. Bir hafta sonra kızı hiç göremedim. Oysa çok konuşan, çok soru soran, sempatik bir çocuktu.
Ailesi ile tanışıyorduk. Kız okula utancından gelmiyormuş. Ailesi geldi özür diledi kız da yanındaydı. Şarkıların ağzı bozuk, siyasetçilerin ağzı bozuk, pazarcıların ağzı bozuk. Peki bu kadar ağzı bozukluğa nasıl geldik. Bunca bozukluğu toplum kaldırabilir mi? Yani ağzı bozuk olmakla küfürbaz olmak aynı anlamdadır. Daha önce yazdığım tahminen on yıl evvel yazdığım yazının başlığı, “Üslub-ul beyan aynıyla insan” idi. Yani kötü söz söyleyen, küfreden kendisine küfreder kötü söz sahibinindir manasında bir başlıktı.
Devlet yönetimine talip olanların birbirine küfretmeleri ne kadar kötü bir durum. Kocaman kocaman adamların ağızlarını bozmaları ne korkunç ve yakışıksız! Aileden terbiyeli yetişen bir çocuğa sokak ağzıyla konuşan başka bir çocuk küfretmiş annesi de “oğlum hadi sen de ona küfret” diyor. Çocuk önce yok “ayıp” diyor sonra ısrara dayanamayarak küfretmek istese de küfredemiyor. “Ne diyeyim” diye soruyor. Nasıl küfredileceğini bile bilemiyor.
Annesine “hani küfür kötü bir iştir küfredenler de kötü insanlardır sakın küfretme demiştin” diye itiraz ediyor. Annesi de “ne yapayım sabahtan beri o sana küfrediyor sen dinliyorsun, içim soğusun istedim” diyordu. Kötü örnek olunduğu kanaatindeyim. Kavga eden iki insanı ayırmaya çalışıyordum. Birisi aileden terbiyeli ki küfre karşılık vermekte zorlanıyor. Ayaklarını yere vurup, “sana küfretmek istiyorum ama terbiyem izin vermiyor” diye söylenip duruyordu.
Kötü söz sahibinindir ama karşısındakini de incitir. Hele çokça küfredenlerin artık normal sözü kalmamışsa, her küfrü normalmiş gibi algılıyorsa işte o zaman işin şirazesi kaçmış demektir. Bu kötü durumun örneklerini bazı şehirlerimizde görmek mümkün. Çocukları küçücükken küfürden uzak tutmak için büyüklerin de küfür etmemeleri gerekir. Siyaset erbabının, daha sakin, daha edebice edeplice eleştiride bulunmaları, küçükler açısından değerlidir. Kim kime daha ağır küfürler savuracak yerine kim daha edebice konuşarak letafet dağıtacak göstermelidirler. Unutmayalım haşa “Allah’ı inkar” da bir küfürdür. Yaptığınız bu kadar kötüdür.
Ne şarkıların ağzı bozulsun ne şarkıcıların, ne bestekarların hem de güftecilerin, ne de siyasetçilerin. Ağzını küfre karşı torba misali büzmelisin.