Ahi Evran-ı Veli Hazretleri'nin huzurunda...

Mahmut Erdemir

Günümüzde kadirşinaslık öylesine azaldı ki, vefat edenler bir yana yaşayan değerlere bile gereken önem verilmiyor. Hayattayken aranmayan, sorulmayan, eserleri ilgi ve takdir görmeyen kültür, sanat, edebiyat ve düşünce insanları vefatlarından bir süre sonra da ne yazık ki unutuluyorlar.

Bu gerçeği kimi yazıyor kimi konuşuyor ama sonuç değişmiyor. Sonra da; Yakınma, şikayet, hayıflanma, pişmanlık ve sitemler sürüp gidiyor.

Genelde bu böyle ama özelde “değerlere değer katan” kurumlar var ve en önemlilerden biri hiç kuşkusuz; Türkiye Yazarlar Birliği.

Kamu yararına çalışan, alanında çok önemli faaliyetler düzenleyen Türkiye Yazarlar Birliği edebiyatımıza, sanatımıza, düşünce dünyamıza eserleriyle katkı sağlayan değerleri yaşarken olduğu kadar bu dünyadan göç eden şahsiyetleri de aileleri, arkadaşları, dostları, yakın çevresi, okurları ve hayranlarının da katılımları ile çeşitli programlarla anıyor, yad ediyor.

1978 yılında kurulan Türkiye Yazarlar Birliği, kuruluşunun 40'ıncı yılında yurt içinde ve yurt dışında çeşitli kültür, sanat etkinliklerinim planlarını yaparken edebiyat ve düşünce dünyamıza önemli katkılar yapmış olan merhum Prof. Dr. Erol Güngör’ü doğup büyüdüğü Kırşehir’de yad etmeyi kararlaştırmıştı.

Proje sorumlusu, TYB’nin Kırşehir Temsilcisi ve Ahi Evren Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr. Maksut Yiğitbaş, sempozyumun detaylarının yer aldığı web sayfasının hazırlanmasına kadar tüm hazırlıkları tamamlandığını söyledi.

 

Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran-ı Veli Hazretleri'nin adına yaptırılan Cami ve Türbe, Kırşehir il merkezinde bulunuyor.

Erol Güngör kimdir?

Milliyetçi gelenekten gelen Prof. Dr. Erol Güngör, ahlak, kültür, İslâm, edebiyat ve sanat konuları başta olmak üzere ortaya koyduğu düşünceleri ve sosyolojik yaklaşımları ile yakın tarihimizin önemli bir fikir adamıydı.

İlk, orta ve lise öğrenimini doğduğu şehirde yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü´nü bitirdi. ABD Colorado Üniversitesi´nde araştırmalarda bulundu. 1978 yılında profesör oldu. 1982 Temmuz ayında Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü´ne getirildi. 24 Nisan 1983´de vefat etti. Güngör, evli ve bir çocuk babasıydı. Çok sayıda yayınlanmış eseri bulunmaktadır.

Tarih, 25 Nisan 2018

Saat: 17.30

Kafilenin tüm yolcuları TYB Genel Merkezinde toplandı.

Kırşehir’e gitmek üzere Ankara’dan minibüsle yola çıkıyoruz.

Türkiye’nin yedi bölgesinde, hemen hemen tüm şehirlerinde, yaz kış, uzak yakın demeden kültür sanat faaliyetleri yapmayı profesyonel bir iş haline getiren TYB yöneticileri, şimdi de Ahi Evran-ı Veli Hazretleri'nin şehrinde Erol Güngör’ü anacak.

Araçta, sempozyumun iki onur konuğu; Merhum Güngör’ün eşi Prof. Dr. Şeyma Güngör ve Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın yanı sıra TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Genel Mali Sekreter Ahmet Fatih Gökdağ, Başdanışman İbrahim Ulvi Yavuz ve danışman Ferhat Koç’ da var.

Güzergah belli; Gölbaşı, Bala, Köprüköyü, İğdebeli, Çelebi, Kaman ve Kırşehir.

Mevsim ilkbahar; toprak, hava, su ısınmaya başladı. Gölbaşını geçtikten sonra yeşil alanları, çiçek açmış ağaçları, ekili tarlaları görmeye başladık.

Yoğun bir trafik yok, yollar sakin.

Hava kararmak üzere. Benim gözüm Çelebi yazan levhada…

Havalar ısındı ya, annem Kırıkkale’den gelerek evimizin kapısını açtığını biliyorum.

Babam 2009 da vefat edince annem, biraz ben de, biraz da kardeşlerimin yanında kalıyor. Bahar mevsimi gelince de Çelebi’ye dönüyor.

İğdebeli’ni geçip, Çelebi yol ayrımına geldiğimizde, araçtakilere evimde çay içme teklifim çok kabul görmedi. Mehmet ağabey; “Hava karardı, geç oldu ama başka bir zaman yine geliriz" dedi. Çay molası veremedik ama yolun kenarında, dört yolda durup çeşmeden su içtik.

Yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra, Kırşehir’deyiz.

Bizi, Dr. Maksut Yiğitbaş ve Ahi Evren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gökbel karşıladı. Yemeği, sempozyum için gelen diğer konuklarla birlikte Ağalar Konağı’nda yedik.

Daha sonra, milli, ahlaki, dini ve kültürel değerleri benimseyen, koruyan, geliştiren ve yayan bir kurum olan İlim Yayma Cemiyeti gidiyoruz.

Toplantı salonuna girdiğimizde, Prof. Dr. Necmettin Tozlu üniversite öğrencilerine ve cemiyetin üyelerine “Erol Güngör” ü anlatıyordu. Zaman zaman D. Mehmet Doğan’ın katkı sağladığı sohbet, sabah gerçekleşecek ‘Erol Güngör sempozyumunun’ bir girizgahı gibi oldu.

 

26.04.2018 günü sabahı, ünlü halk müziği sanatçısı merhum Neşet Ertaş'ın adının verildiği Neşet Ertaş Kültür ve Sanat Merkezindeyiz.

Sempozyuma, Kırşehirliler, akademisyenler ve üniversite öğrencileri büyük bir ilgi gösterdi. İki katlı salon tamamen doldu.

TYB Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan yaptığı konuşmada, Güngör’ün ahlakla ve sosyolojiyle ilgili görüşlerine yer verdi.“ Bugün kalkınmayı maddi anlamda gerçekleştiriyoruz. Ahlaki ve manevi anlamdaki kalkınmamızı, Erol Güngör üstadımızın dile getirdiği noktada yeniden gözden geçirmeliyiz” diye konuştu.

Merhum Güngör’ün eşi Prof. Dr. Şeyma Güngör de yaptığı konuşmada, Kırşehir’i ve Kırşehirlileri sevdiğini, sempozyumun Kırşehir’de yapılmasından büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti.

Şeyma Güngör, iki gün süren sempozyumun tüm oturumlarında bulundu. Türkiye'nin dört bir yanından gelerek bildiri sunan akademisyenleri ve ilim adamlarını dinledi, notlar aldı.

Açılışta, Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vatan Karakaya ve Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci de konuştu. Her ikisi de Erol Güngör’ü Kırşehir’de anmanın önemine vurgu yaptılar.

İlk gün, sabah başlayan Erol Güngör heyecanı büyük bir ilgiyle tüm gün sürdü. Türk Ocakları Genel Başkanı Mehmet Öz de sempozyuma katılarak oturum başkanlığı yaptı, bildiri sundu.

Ahi Meclisindeyiz

Akşam, Dr. Maksut Yiğitbaş tarafından “Ahi Meclisi’ne davet edildik.

Kırşehir Belediyesi tarafından kültür merkezi olarak yaptırılan binanın giriş katındaki toplantı salonundayız.

Salon Kırşehir’e özgü sedir ve yastıklarla döşenmiş. Şehrin eşrafından kalabalık bir grup var. Akademisyenler, iş adamları ve esnafların da bulunduğu Ahi Meclisine TYB yönetimi olarak biz de dahil olduk.

Meclisi, Ahi Evran Üniversitesi Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Öğretim Görevlisi Kazım Ceylan yönetti.

Konu: Erol Güngör.

Mecliste bulunan ve Güngör’ü tanıyan arkadaşları, dostları onun gençlik yıllarını, okul hayatını tanık oldukları olayları anlattılar.

Güngör’ün çocukluk arkadaşı olan bir ağabey söz alarak şunları söyledi:

“O’nun Türkiye’nin geleceği ile ilgili planlarının olduğunu ve bu uğurda gece gündüz çalıştığını biliyorduk. Çok sık gelmezdi ama geldiği zamanda mutlaka yanında kucak dolusu kitap getirirdi. Erol Güngör arkadaşım ve genç yaşta aramızdan ayrıldı. Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun inşallah.”

Bir başka arkadaşı ise, Güngör’ü “Mütefekkir, münevver, âlim ve milliyetçi” olarak tarif etti ve gençlik yıllarında Ziya Gökalp'ten büyük ölçüde etkilendiğini, kendisinin de ülkücüleri etkilediğini söyledi.

Sohbet gece geç vakte kadar sürdü.

26.04.2018 Cuma günü erkenden sempozyumun yapılacağı kültür merkezine gittiğimde şaşırdım doğrusu; Programın ikinci günü olmasına rağmen vatandaşlar, üniversitenin akademik ve idari personeli ile öğrenciler salonu yine tamamen doldurmuştu.

Güngör’ün ortaya koyduğu; millî kültürümüz, millet, milliyetçilik, tarih, millî kimlik, dil, din-milliyet ilişkisi temalarının konuşulup tahlil edildiği sempozyuma Kırşehirliler ve öğrenciler büyük ilgi gösterdiler.

D. Mehmet Doğan, ‘Selçuk Üniversitesi Kitap Fuarı’nın açılışına katılmak için sabah erkenden Konya’ya gidecek. Gidip dönmek için Konya yakın değil ama öğleden sonraki oturuma yetişe bilecek.

İkinci günün ilk oturumu ve devamında Erol Güngör’ün Türk Milletinin meselelerine bakışı ve çözüm önerileri konuşuldu.

Güngör Dündar Taşer’den etkilendi

Öğleden sonraki oturumlara yetişen hem oturum başkanlığı yapan hem de bildirisini sunan Doğan, Erol Güngör’ün, gençliğinde Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Nurettin Topçu gibi isimlerden etkilendiğini ancak bütün çalışmalarına yön veren kişinin Dündar Taşer olduğunu, yazdığı yazıda da Taşer’i "kuyruklu yıldız" olarak adlandırdığını söyledi.

40 bildirinin sunulduğu, bilim adamlarının önemli değerlendirmelerde bulunduğu sempozyumun sonuna geldik… Bildiriler kitap olarak da yayınlanacak.

Programın onur konukları Prof. Dr. Şeyma Güngör, TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan ve Dr. Maksut Yiğitbaş programın kapanış konuşmasında, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ettiler.

Şeyma Güngör: Erol unutulmamış…

Güngör yaptığı konuşmada; “Erol, çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Kırşehir’i çok severdi. O’nun adına yapılan ve iki gün süren bu sempozyumda anladım ki; Kırşehirliler, arkadaşları, dostları, akademisyenler bu bilim adamını unutmamışlar. Bu faaliyeti düzenleyen, destek veren tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum” dedi.

Bu kalabalığı ve heyecanlarını görünce, TYB’nin, merhum Güngör’ü anmak, anlamak ve anlatmak için Kırşehir’i tercih etmesindeki önemi bir kez daha anladım.

Programın yoğunluğu nedeniyle, şehir kültür gezisi yapılamayacak.

Kapsamlı bir gezi olmasa bile Kırşehir’e gelip de şehrin manevi sultanı ve Ahilerin Piri, Ahi Evran’ın türbesini ziyaret etmeden, huzuruna durmadan dönülür mü?

Elbette dönülmez.

Maksut Yiğitbaş sağolsun, talebimizi geri çevirmedi.

Yanımızdaki öğrenci mihmandar şehri iyi tanıyor. İbrahim Ulvi Yavuz, Ferhat Koç, Muhammet Enes Kala, Cevat Özyurt, Rabia Nur Akmaz ile birlikte kısa bir şehir turu yaptık.

Kırşehir’in tarihi

İlçemiz Çelebi, Kaman’a komşu. Bir çok yerde topraklarımız sınır. Dolayısıyla; Şehrin tarihi biraz da Çelebi’nin tarihi demek doğru olur. Kırşehir bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış.

Hititler, Frigler, Persliler, Kapadokya Krallığı, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar da burada yaşamışlar.

Kırşehir 1867 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olmuş. 1870 yılında sancak olmuş ve dedemden dinlemiştim; eski ilçemiz olan Keskin bu sancağa bağlıymış.

Japonlar 30 yıldır kazı yapıyor

Cumhuriyet döneminde şehir il olmuş ama 1954’de Nevşehir’e bağlı ilçe yapılmış.

Bunun da garip bir hikayesi var: Zamanın Başbakanı merhum Adnan Menderes, 1954 genel seçimlerinde Demokrat Parti’ye oy vermeyen Kırşehirlileri cezalandırmak için Kırşehir’i ilçe yapılıp Nevşehir iline bağlı bir ilçe haline getirilmiş. Ayrıca ilçeleri olan; Çiçekdağı’nı Yozgat'a, Kaman Ankara'ya, Hacıbektaş, Mucur ve Avanos da Nevşehir'e bağlanmış.

Bu karar da elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iktidara çok sert muhalefet eden Osman Bölükbaşı’nın da etkisi olmuş. Neyse ki, bu yanlışlık çok da sürdürülmemiş ve 1957’de yeniden il statüsüne kavuşmuş.

Akçakent, Akpınar, Boztepe, Çiçekdağı, Kaman, Merkez, Mucur da Kırşehir’in şimdiki ilçeleri.

Kırşehir’in tarihini çok iyi bilen ve günümüzdeki gelişmelerini de yakından takip eden mihmandarımızın anlattığına göre; Şehrin bir çok yerinde; Osmanlı, Selçuklu, Bizans ve Roma dönemine ait eserlerin ortaya çıkarılması için arkeolojik kazılar devam ediyormuş.

Diğer yandan Japonlar Karahıdır ve Çayağzı köyleri arasındaki bölgede bulunan Yassıhöyük kazı alanında 30 yıldır düzenli ve sürekli kazı çalışmaları yapıyorlarmış. İki ülke arasında kültürel gelişmelerin sağlanması amacıyla kurulan Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü kompleksindeki müze ve Japon bahçesi de ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.

Cacabey Medresesi

Cacabey Medresesi taç kapısındaki kitâbesine göre, Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Kırşehir Emîri Nureddin Cibril bin Câcâ tarafından 1272-73 yılları arasında yapılmış.

Kırşehirliler için büyük öneme sahip Cacabey, doğduğu bu şehre büyük hizmetleri bulunmuş.

Mevlana, yazdığı mektupta onu övmüş. Türkçe konuşup yazarak Türk kültürünün Anadolu'ya yayılmasına sağlayan Caca Bey, 1301 yılında Rum tekfurları ile savaşırken şehit düşmüş ve naaşı Kırşehir’e getirilerek yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedilmiş.

Bina, döneminde astronomi yüksekokulu olarak hizmet vermiş. Eserde, süsleme sanatının en güzel örnekleri hemen dikkat çekiyor.

Medrese; matematik, fen ve astronomi eğitimi veren ilk merkezlerden biriymiş. Minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında “ cıncıklı” camii diye anılıyor. Minaresi, gözlem kulesi olarak kullanılmış. Medrese, bugün cami olarak hizmet veriyor.

Ahi Evran Camii ve Türbesi

Kırşehir kent merkezinde bulunan, 1462 yıllında Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran adına inşa edilmiş Ahi Evran Camii ve Türbesi’ne gidiyoruz.

Ahi Evran; Anadolu’da Ahilik esnaf teşkilatını kurmuş büyük bir alim.

İran’ın Hoy kasabasında doğmuş. Tefsîr, hadîs, fıkıh, kelam ve tıp eğitimi görmüş. Bir süre, Denizli, Konya ve Kayseri’de ikamet etmiş. Sonradan Kırşehir’e yerleşip ölümüne kadar burada kalmış.

Ahlâk, sanat ve konukseverliğin belirleyici olduğu Ahilik Teşkilatını kuran Ahi Evran bir çok şehirde esnaf ve sanatkârlara yön vermiş, onların işleyişini düzenlemiş.

Bir Moğol saldırında Kırşehir’de şehit olmuş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aşık Paşa Türbesi

 

Türbe şehrin dışında, bir yamaçta bulunan mezarlığın içinde bulunuyor. Duvarındaki kitabeye göre; Aşık Paşa 1272 de Kırşehir’de dünyaya gelmiş. Süleymân-ı Kırşehrî’den, daha sonra İlyas Paşa’nın halifelerinden Şeyh Osman’dan ders almış.

Anadolu Valisi Timurtaş Paşa’nın veziri olmuş, devlet yönetiminde önemli görevler almış. Garibnâme adlı tasavvufî bir eser hazırlamış. Dünya işlerine önem vermemiş ve kendini bütünüyle tasavvufa vererek bir velî hayatı yaşamış.

İşte bu türbe, 1332 de vefat eden büyük düşünür, devlet adamı ve halk şairi Âşık Paşa için yaptırılmış. Yanında başka mezarlar da var.

Türbenin kapısı kilitli ve bir görevli olmadığından içini göremiyoruz. Asırlara meydan okuyarak bugünlere gelmeyi başarmış eser ve çevresi ne yazık ki bakımsız.

Bu tarihi binaların kıymeti neden bilinmez anlayamıyorum.

Kırşehir’i çok iyi tanıyan rehberimizin tavsiyeleri de oldu. Başka zaman şehre gelirseniz mutlaka ziyaret edin diye görülmesi gereken yerleri de şöyle sıraladı: Kalehöyük Arkeoloji Müzesi, Seyfe Gölü, Aflak Baba Kümbeti, Mucur Yeraltı Şehri.

Sempozyum; Amaç hasıl oldu.

Türkiye Yazarlar Birliği, Kırşehir Belediyesi ve Ahi Evren Üniversitesinin birlikte düzenledikleri sempozyum başarı ile sonuçlandı.

Dr. Maksut Yiğitbaş başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Ağalar Konağı: Ahilik sohbetlerinin tekrar canlandırıldığı bir mekana dönüştürülen konak, Kırşehir Belediyesi tarafından restore edilerek hizmete açılmış.

İlk geldiğimiz akşam olduğu gibi şehirdeki son günümüzün akşamında da Ağalar Konağı’nın bahçesindeki lokantada yemek yedik.

Menü listesine baktığımda gördüğüm yemek isimleri beni hiç şaşırtmadı. Düğün Çorbası, Yarma Aşı, Ayva Tatlısı annemin de yaptığı yemekler. Nede olsa aynı kültürün insanlarıyız.

Yöresel yemeklerin de yapıldığı lokantanın duvarları Neşet Ertaş, babası Muharrem Ertaş ve Çekiç Ali gibi Kırşehirli sanatçıların fotoğrafları ile süslenmiş.

 

 

Babamın dostları: Muharrem Ertaş ve Hacı Taşan

Sağlığında Neşet Ertaş’la karşılaşmadım hiç, tanışmadım. Türkiye'nin en büyük değerlerinden biri olan, yaşam tarzı ve seslendirdiği türküleri ile sevilen sanatçıyı zaman buldukça hâlâ dinliyorum.

Ama babası Muharrem Ertaş’ı yıllar öncesinden hatırlıyorum. Çocuktum, kendisini yakından gördüm. Babamın arkadaşı olan Muharrem usta, Hacı Taşan’la birlikte düğünümüze gelip saz çalmıştı.

Keskin yöresinin saz çalıp türkü söyleyen önemli ismi Hacı Taşan’da babamın arkadaşı, dostuydu. Dört-beş aya bir evimize gelir, bir iki gün kaldığı da olurdu. Misafir odamızda ve bahçemizde saz çalıp türkü söylediğini hatırlıyorum.

Aile büyükleri ve komşularımızın söylediğine göre, Hacı Taşan’ın evimize geldiğinde, “sizde kim var” diye soran komşulara, “akrabamız geldi” dermişim. Çocukluk işte, sık gelince akrabamız sanıyormuşum. Taşan’ın seslendirdiği türkülerden birinin sözlerini babamın yazdığını söylenir. Ama hangisi onu bilmiyorum. Babam, bu tür şeyleri bizimle pek paylaşmazdı.

Babamın bu sanatçılarla olan yakınlığını ortaokul yıllarımdan hatırlıyorum; türkü severdi, zamanın halk müziği sanatçılarının plaklarını dinlerdi, annemin söylediğine göre gençliğinde saz da çalmış.

Ama yazdığı şiirleri biliyorum.

1980 yılında, teröristlerce Ankara Yenimahalle’de şehit edilen hemşerimiz Yusuf Akyıldız için yazdığı şiir hâlâ arşivimde duruyor.

Lokantanın duvarlarında Ertaş’ları görünce bunlar geldi aklıma. Bu vesile sanatçılarımıza ve babama Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun inşallah.

Akşam yemeği, çay faslı ve sempozyumun genel bir değerlendirilmesinin yapıldığı küçük bir toplantı derken saat: 20.00 oldu.

Yine, havanın karardığı bu saatte, minibüsle Ankara’ya doğru yola çıkıyoruz. …

Kırşehir gezi yazısını, Neşet Ertaş’ın bir türkü sözüyle bitirelim mi?

Şirin Kırşehir

Ana vatanımsın baba yurdumsun

Ozanlar diyarı şirin Kırşehir

Uzak kaldım gurbet elde derdimsin

Hasretin bağrımda derin Kırşehir

 

Kimi engin kimi yüksek evlerininen

Kimi fakir kimi zengin beylerininen

Kazaların nahiyelerin köylerininen

Gönlümün içinde yerin Kırşehir

 

 

Feleğin yazdığı kara yazıynan

Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan

Kara kaşlarıynan kara gözünen

Aşık ettin beni birin' Kırşehir

 

Garib'im engince gönüller alan

Aşk-ı feryadıynan sazını çalan

Ozanlar içinde pirimiz olan

Muharrem ustadır erin Kırşehir

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.