Ahlaksız televizyon dizileri hakkında bu kaçıncı köşe yazım ya da bu kaçıncı seslenişim, bilmiyorum.
Yazımızın hemen başında şunu hassaten belirtmek durumundayım. Hiçbir televizyon dizisini (ister olumlu, ister olumsuz olsun) seyretmiyorum.
Olumlu TV dizilerinden kastım şudur: “Tarihimizdeki ecdadımızın, padişahlarımızın ya da manevi önderlerimizin hayatını konu olan ya da Anadolu’nun öz insanını anlatan Diriliş-Ertuğrul, Uyanış-Büyük Selçuklu, Yunus Emre, Payitaht-Abdülhamid, Gönül Dağı ve benzeri TV Dizilerini dahi izlemiyorum.
O TV dizilerinde dahi iş çığırından çıkartılıp ne de olsa TV yapımı bir program olduğu için, diziyi uzatmak kendileri ve para kazanmak adına sergilenen saçmalıkları ve tarihi gerçeklerden kopuk konuları içeren TV dizilerini dahi izlemiyorum.”
Bunun yanında, elbette uyduruk, hayali ve aile yapımıza ters TV dizilerini hiç izlemiyorum.
Geçen gün sosyal medya hesabımdan şu şekilde bir paylaşımda bulundum:
“Toplumun yüzde sekseninin gariban, yoksul ve bir kısmının da açlık ile karşı karşıya olduğu bir toplumda, yalılarda, yazlıklarda, yatlarda ve villalarda çekilmiş, aşırı zengin, gelirin nereden geldiği belli olmayan, bir eli yağda, diğer eli balda insanların hayal ötesi yaşantıları bu toplumun fertlerine TV dizileri şeklinde sunmak bu topluma en büyük saygısızlıktır.”
Bir başka sosyal medya paylaşımımda da şunları yazmıştım.
“Şimdi, TV dizilerindeki hayal karakterler için gözyaşı döken insanlara şaşkınlıkla bakıyorum.
Adamın ya da kadının akrabası ya da komşusu, o TV dizilerindekinden bin kat daha zorda ve gerçek hayatta çile çekiyor. Ona hiç acımıyor da TV'deki sanal hayatın yalanlarına üzülüyor.
Üstelik o TV dizilerindeki üzüldüğü film oyuncuları var ya, milyarlar kazanıp keyfine keyif katıyor. Bizim saflar üzülüp neredeyse sağlığını kaybederken TV dizisi artistleri sımsıcak evlerinde buz gibi içkilerini yudumluyor.
Bizim saf Toplumumuz gerçek hayattan kopartılıp hayal-sanal Dünya ile böyle içine kapanmaya, bireyselleşmeye doğru yönlendiriliyor işte!”
İşte bu kadar açık ve net bu gözlemimi sosyal medyada paylaştığımda birçok kişi de yorumlarıyla katkı sağladı.
Bu arada aklıma, bir futbol sahasının beşik gibi resmedildiği görüntü geldi. O görüntüde insanların futbol ile uyutulduğu ima ediliyordu.
Ve futbolu kitleleri uyutmada en mahir kullananın da İspanyol Diktatörü General Francisco Franco olduğu söylenir. Bilindiği üzere Franco tam 36 yıl boyunca, 1975 yılında ölünceye kadar ülkesini diktatörlükle yönetmişti. Franco'ya göre bütün stadyumlar birer "uyku beşiği” idi. İnsanları uyutmak için kullanılan stadyumlar ne kadar büyük olursa, o kadar iyidir. Diktatör Franco 27 Ekim 1944'te, 80 bin kişilik Santiago Bernabeu Stadı'nın inşaa ettirdi. Franco'ya bu stadyumda yeterli gelmedi. 1954 yılında 125.000 kişilik stadyum da inşaa ettirdi.
İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek kendilerini bir sanal, bir hayal Dünya’ya kaptırıyorlar.
Neyse futbolu bırakalım TV dizilerinden konumuza dönelim.
Türkiye’de TV dizileri kalitesiz. Türkiye’de TV dizileri emek harcanmadan, çabucak hazırlanmış senaryo, çabucak oluşturulmuş kurgu ile adeta sıradan konuları ele almaktadır. Bu sıradan konuların büyük kısmı da topluma kötü örnek olacak, adiliği yaygınlaştıracak ve ahlaksızlık yayacak türdendir. Topluma kötü model, ahlaksız tipler sunuyorlar.
Durumu özetlemek gerekirse ülkemizde TV dizilerinin;
1-Senaryoları saçma ve basit.
2-Konuları toplumun genelinden uzak ve kopuk.
3-Ahlaka ve örfe uymayan sahneler çok.
4-Sanat adına değil de para adına yapıldığı çok belli oluyor.
5-Hepsinin ortak özelliği kalitesizlik.
6-Toplumun ortak değerlerine (İslam’a ve ahlaki değerlerimize) saygısızlık yapılıyor.
Durum bu kadar açık ve net.
Bu Ülkedeki TV dizileri berbat mı berbat.
Geçen gün bir tanıdığım anlattı. Güya “gerçek hayattan alınmış” diye altyazısı bulunan bir TV dizisinde (ismi Kızılcık Şerbeti isimli dizide) 10-15 kişilik film oyuncusu, o onunla, şu şununla, bu bununla evleniyormuş. TV Dizisi içinde oluyor tabi bu evlilikler, yaşlı genç fark etmeden herkes ayarladığı biriyle rol gereği evleniyormuş. Bu nasıl saçmalık diyor o TV dizisini izleyen yakınım. Parası olan kişi moruk kadar yaşlı da olsa gepgenç bir kızla o TV dizisinde rol gereği evleniyormuş.
Bu toplumun hiç mi ölçüsü ve ahlaki bakımından bir kriteri kalmadı.
Her şey para mı?
Maalesef çoktandır bu topluma “Her şey para” anlayışı aşılandı.
Bu toplumu bozmakta zerre kadar dahli olan ve toplumu bozmakta zerre kadar ihmali olan her yetkiliye hakkımı helal etmiyorum.
Siz bostan korkuluğu musunuz Ey Yetkililer!
Bir TV dizisinde de İslam dinimizin değerlerinin rencide edildiği belirtiliyor ve bu husus sosyal medyada gündem olmuş durumdadır. Kızıl Goncalar isimli TV dizisinde de bu tür rezillikler sergileniyormuş.
İslam’ın böyle bir dönemde (İslam’a ve manevi değerlere önem verildiğinin iddia edildiği bir ahvalde bizi biz yapan değerlerimizin böyle) saldırıya uğraması ve bunun bir TV dizisinde alenen sergilenmesi, bizi çok yaralıyor.
Evet, sözün bittiği yer.
Çok fazla söze gerek yok.
Bu ülkede TV dizileri vasıtasıyla göz göre göre bir nesli bir toplumu yok ediyorlar.
Peki bu kadar rezalet ve toplumu bozmak için TV dizileri seferber olmuşken RTÜK ne yapıyor?
Maalesef RTÜK uyuyor. İyi uykular RTÜK!
“Dost acı söyler” diyerek bunları yazdım ve söyledim. İnşallah, yetkililer sesimizi duyup da gerekli önlemleri alırlar.
Çok umutlu olmasam da bu sadece bir temenni….