Ak sakallılar mı? Ak saçlılar mı?

Cemal Kayı

Anadolu'da sizi severlerse yaptığınız iyi bir işten, bir yardımdan, ettiğiniz güzel bir sözden, verdiğiniz bir mutluluktan dolayı;

"SAKALIN AĞARSIN İNŞALLAH" derler. Hele siz bu duayı gül yüzlü tonton bir nineden, nur yüzlü bir dededen duyarsanız en azından onların mutlulukları kadar mutluluk tadar, huzur bulursunuz...

Burada ki istenç dua, ömrünüz uzun olması, sakalınız ağarıncaya kadar mutluluk huzur içinde yaşayasınız anlamındadır.

Sakal ağarması normalde yaşla ilgilidir. Bünyesinde saçın ya da sakalın erken ağarmasına sebep olacak herhangi bir hastalık ile kalıtımsal aklaşma olmayan kişilerde sakal, yaşlanmayla birlikte ağarmaya başlar. Elbette bu, bir gün bir ay, bir yıl içerisinde değildir. Alıştıra alıştıra, sindire sindire, yoklaya yoklaya gelir, bir de bakmışsınız ki sakalınız, saçınız tümden ağarmıştır. Uzun yıllara yayılan bu ağarma işi, sizi yaşlandırırken ayrıca siz farkında olmadan olgunlaştırmıştır da!

Biz Türklerde sakalı ağarmış adam ayrıca bilge yerine konulur. Bulunduğu toplumda köyde, mahallede küsleri barıştıran, danışılan, sözü dinlenen bir ermiş muamelesi de görür, geceleri düşlerinize girer, size yol gösterir, nur yüzüyle Ak Sakalıyla...

Kazığın Selimin oğlu Hoppah Dursun, Köribişin kızı Sirkeli Döndü'yü mü kaçırdı, elbette Aksakallı (Ağ Sahalli) olarak sana danışılıp, senden görüş alınacak, iki ailenin barıştırma işi sana yüklenecektir.

Aşşağa köyden Cottuk Mevlüt'ün davarı, Muştuğun Yusuf'un bostanına mı girdi, ziyanlık kesmek için gene Ak Sakalkı olarak seni bulacaklar, aldığın kararlara hiç tereddütsüz saygı göstereceklerdir...

Cülden Bayram'ın Karabaş adlı köpeği, komşusu Sırım Ali'nin tavuğunu boğup öldürdüğünün akabinde, Sırım Ali'nin bir kıçı boklu tavuk yüzünden Cülden Bayram'a tabanca sıkıp kovaladığında olduğu gibi, bir Ak Sakallı olarak sana sığınılacak olay karakol'a, mahkeme'ye gidilmeden senin verdiğin kararlar doğrultusunda çözülecektir!

Sakal ağartma işi, öyle berber koltuğuna oturup, Fransız Alman, İtalyan ya da bizim merdiven altı İstanbul tezgâhlarında üretilmiş Arap Sabunu, Baş Kili karışımı çakma boyalarla da olmaz...

Oraya hayat mektebinin basamaklarından tırmanarak ulaşılır. O beyazların her biri bir acının, bir yokluğun, bir yoksulluğun, hüznün, elemin imbiğinden yılların eşliğinde damıtılarak süzülen yaşam mücadelenin rengidir. Her biri yıllara mâl olmuş deneyimlerin, çilelerin, mücadelelerin, ağıtların kayıpların türkülerin halayların Ak'a dönüşmüş şeklidir...

Yani, "Değirmende ağartılan sakal" değildir...

Anadolu’da “Ak Saçlılar”a değil de, “Ak Sakallılara” rağbet edilir. Bilge olan “Ak Sakallılardır.” Köylerdeki “İHTİYAR HEYETİ”nin bir adı da “AK SAKALLILAR HEYETİ”dir. Sakal saçtan daha sonra aklaşıp uzatıldığından olsa gerek, olgunluğun mütevaziliğin, tecrübenin, yaşlılığın güvenin simgesi saç değil sakaldır... Bildiriyi imzaya hazırlayanların fazla mütevazi davranarak, kendilerine “101 Ak Sakallı değil de 101 Ak Saçlı” dedikleri kanısındayım.

Gazetelerde kendilerini; “101 AK SAÇLI” olarak adlandıran aralarında çok sayıda yazar, gazeteci, siyasetçi, ile emekli büyükelçilerin de bulunduğu farklı görüş ve çizgide bir grup aydının “GENÇLİĞE ORTAK ÇAĞRI” adıyla verdikleri bildirge aşağıdadır.

BÖYLESİNE KOYU KARANLIK YAŞANMAMIŞTI

“Farklı kesimlerden, farklı geçmişlerden, farklı siyasetlerden gelen; uzun yılları arkasında bırakmış biz ak saçlılar, ülkemizin adil ve özgür bir toplumda, sulh sükûn içinde yaşamayı hak eden bütün insanlarına, özellikle de umudumuz olan gençlere sesleniyoruz. Görüp geçirdiklerimize dayanarak söylüyoruz: Ülkemiz bugüne kadar böylesine koyu bir karanlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, toplumsal doku çürümesi, dünyada yalnızlaşma, itibarsızlaşma yaşamamıştı. Anayasa fiilen askıya alınmış durumda, bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı Saray’ın emri altında, kolluk güçleri keza. Cumhuriyetin teminatı bütün kurumlar, tek tek işlemez hale getiriliyor. Tam bir keyfilik ve baskı ortamında demokrasinin ve hukukun son kırıntıları da süpürülüyor. Vatandaşın mal ve can güvenliğini tehdit eden, insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, yurttaşlık haklarımızı yok eden, mesleki örgütlenmemizi iktidara tâbi kılan, haber alma hakkımızı kısıtlayan, ifade özgürlüğünü budayan yasa ve uygulamalar tepemize art arda balyoz gibi indiriliyor. Yayılmacı, fetihçi heveslerle; “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin yerini yedi düvelle savaş, çatışma, düşmanlaşma alıyor. En önemlisi: cephelere bölünüyoruz. Aramıza nifak sokuluyor ki, dindarı laiki, sünnisi alevisi, sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, genci yaşlısı bu gidişata ‘dur’ demesin.

HEPİMİZ TEHDİT ALTINDAYIZ

Kimse, ‘bana dokunmaz, beni ilgilendirmez’ rehavetine kapılmasın, hepimiz tehdit altındayız. Bizler ekonomik güçlüklerle, aşımız işimiz için mücadele ederken, iktidardakilerin attığı her adım havamızı biraz daha zehirliyor, toplumu nefes alamaz hale getiriyor. Bizi etkilemez sandığımız yasal kısıtlama ve uygulamalar sadece özgürlüğümüzü değil aşımızı, işimizi de tehdit ediyor. İktidarı uyarıyoruz: Elinizde iktidar gücü var. O güce dayanarak, rıza değil dayatmayla yönetmeye çalışıyorsunuz. Geniş kitleler memnuniyetsiz, tedirgin, huzursuz. Sessizlikleri, var olduğunu sandığınız desteğe değil korkuya ve çaresizliğe dayanıyor. Ancak, gün gelir suskun itirazlar büyür, sandığa yansır, seçmen bu gidişata “dur” der. O günlerin yaklaştığını siz görmeseniz de bizler görüyoruz. Muhalefete sesleniyoruz: AKP-MHP koalisyonu gücünü muhalefetin dağınıklığından alıyor. Çaresiz ve kararsız insanlarımız; güvenebileceği, dayanacağı sağlam bir seçenek arıyor. Topyekûn tehdit ancak topyekûn karşı koyuşla bertaraf edilir. Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını gecikmeden kurmaktır.

UMUDUMUZU YİTİRMEDİK, SESİMİZE KULAK VERİN

Size seslenişimizi akıl vermek, büyüklenmek olarak değil bunca yılın içinden süzülmüş deneyimlerimizin özeti ve size hak ettiğiniz aydınlık ülkeyi bırakamamış olmanın eksiklenmesi olarak kabul edin. Bizler umudumuzu hiç yitirmedik. Ülkemizin uçuruma sürüklenmesine, gençlerimizin geleceğinin çalınmasına, halkın yoksulluğa mahkûm edilmesine, kaynakların talanına, doğanın tahribine, kadınlara, halklara, gençlere dayatılan bu yaşama dün olduğu gibi bugün de isyan ederken, umudumuzu sizlere bağlıyoruz. Size dayatılan bölünmeleri, düşmanlıkları, sahte cepheleri aşın, birlik olun, sesinizi yükseltin. Özgürlüklerimize, aşımıza ekmeğimize, yaşam tarzlarımıza sahip çıkma, haklarımızı talep etme zamanıdır. Yarının aydınlığı sizlerin ellerinde. Ve biz ak saçlılar o aydınlığı yaşarken görmek istiyoruz.”

METİNDE İMZASI BULUNAN 101 İSİM

*Abdullah Nefes, Abdülbaki Erdoğmuş, Ahmet Aykaç, Ahmet İnsel, Ahmet Telli, Ahmet Türk, Ali Bayramoğlu, Ali Sirmen, Altan Öymen, Arif Keskiner, Atilla Dorsay, Aydın Cıngı, Aydın Engin, Ayşe Erzan, Ayşenur Arslan, Baskın Oran, Binnaz Toprak, Bülent Ortaçgil, Canan Arın, Celal Doğan, Cem Toker, Cengiz Aktar, Cengiz Çandar, Cihangir İslam, Coşkun Özdemir, Doğan Bermek, Ercan Karakaş, Erdoğan Aydın, Ersin Kalaycıoğlu, Ersin Salman, Ertuğrul Günay, Ertuğrul Yalçınbayır, Eşber Yağmurdereli, Fatma Gök, Fatmagül Berktay, Fehmi Koru, Fikri Sağlar, Filiz Ali, Genco Erkal, Gençay Gürsoy, Gökhan Akçura, Gürel Tüzün, Hacer Ansal, Halil Ergün, Hasan Cemal, Hayri İnönü, Herkül Milas, İbrahim Betil, İbrahim Sinemillioğlu, İlhan Tekeli, Kazım Güleçyüz, Korkut Boratav, Marta Kalyoncu, Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, Melek Ulagay, Meral Tamer, Meryem Koray, Moris Gabbay, Murat Belge, Murat Karayalçın, Müjde Ar, Nadire Mater, Nazar Büyüm, Necmiye Alpay, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Nurettin Sözen, Orhan Pamuk, Orhan Silier, Osman Ulagay, Oya Baydar, Öget Öktem Tanör, Ömer Madra, Peral Bayaz, Rakel Dink, Reşit Canbeyli, Rıza Türmen, Selçuk Erez, Serra Yılmaz, Süleyman Coşkun, Süleyman Çelebi, Şahin Tekgündüz, Şanar Yurdatapan, Şebnem Korur Fincancı, Şevket Pamuk, Şükran Soner, Şükrü Aslan, Tarhan Erdem, Tarık Ziya Ekinci, Tuğrul Eryılmaz, Turhan Günay, Tülin Dursun, Ümit Aktaş, Üstün Ergüder, Vecdi Sayar, Veysi Dündar, Yaşar Okuyan, Yücel Erten, Zeynep Oral, Ziya Halis, Zülfü Livaneli.*

Yukardaki isimlerin birçoğunu hepimiz geçmişten çok iyi tanıyoruz. Bir kısmı daha düne kadar bu yıkım projesine ortak olmuş, bu yıkım projesinin savunuculuğunu yapmış, kendilerine gazeteci, bilim adamı, yazar diyen kişilerdir. İsimlerinden tanıdığımız, yıkım projesi ortağı bu kişilerin ortak oldukları yıkım projesinin içinden sıyrılıp çıkarak masum rolleri oynamaya hakları yoktur. Cumhuriyetin her çekilen taşında, işlevsizleştirilen kurumlarda, keyfi yönetimde hak ve özgürlüklerin budanarak adaletin yok edilmesinde, vurgunda, soyunda daha doğrusu ülkenin bu gün yakınıp şikâyet ettikleri bu hale gelmesinde payları vardır, günahları büyüktür!

Yukarıdaki bildiride adı geçen ve hepimizin yakından tanıdığı her devrin adamı karanlık tipler imzalarını çektiği taktirde altına tereddütsüz hepimizin imzalarımızı atacağımız bir bildiridir diye düşünüyorum.

Saygılarımla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.