Bu iki kelimeyi bir araya getirmek bile başka bir nakısa olsa gerek. “Çılgın” akılını şuurunu kaybetmiş ne yaptığını, nereye varacağını bilemeyen yani ucu görünmez bir macera. Bunun yanına aklı fikri doğruyu güzeli temsil eden kelimeyi getirirseniz sırıtır. Uygun olmaz.
İstanbul Kanalı isimli yazımda biz işin teknik yönünü değil görünen estetik yönüyle ele aldık. Bunu yazarken iki tane şehircilik kitabı çıkarmış her baskısı binlerce satılmış kitapların yazarı olarak yazdım. İşim siyaset değil. Ancak aklı ermeyen fikir güdük bazıları tenkit etmeye kalkıştı. Ben bir işçinin bir amelenin hangi şartlarda çalıştığını da az çok biliyorum ama detaylı bir bilgiye sahip olmadığım için o konuda yorum yapmam. Karşı bile olsam haddimi bilir duyacağım sözden utanarak söz söylemem. Bazıları işi hemen “CHP’nin değirmenine su taşımaya, solun her şeye karşı olduğuna” benzer alakasız mantıksız cevaplar yazdılar. Bunu köle oldukları bir yerlere duyurmak için yaptılar belki.
İşçilerin çalışma şartlarıyla alakalı da bilgi sahibiyim. Çünkü seminer ve konferanslar verdim işçilere. Hele bir de Almanya ziyaretim var. Frankfurt, Manhaim ve Offanbah şehirlerinde on gün kaldım. Malatyalı, Aksaraylı, Sivaslı, Kayserili, Yozgatlı. Buradan isimlerini aldığım insanlarla buluştuk. Milli görüş camisi Fatih Camii’nde öğle namazı Süleymancıların camiinde ikindi namazını kıldık Haydar Baş Hocanın merkezi ile Türk Federasyonuna da gidip sohbetlerde bulunduk. Bu güne kadar yazmadım ama şimdi elzem oldu.
Arkadaş gayet medeni görgülü ama kültür kendisine göre… “İslamcı” olduğunu baştan söyledi. Zaten beraber olmamız da bazı ortak noktalardan dolayı idi. Hani Anadolu federe İslam devleti kurmaya çalışırken tutuklanan sonra da vefat eden adamın zavallı mensupları. Sonra milli görüşe intisap etmişler. Zaten öncesi de o. Bu adam ölüce yerine geçmesi gereken halifesi olan zatı oğlunun başında bulunduğu çete ki onlar isimlerini de saymaktaydılar öldürüp yerine geçen anlayış. Bu arkadaşı şahsen sevdim. Kendisine selam olsun. Saklamadı açıkça söyledi Hafta içi Mercedes fabrikasında çalışıyormuş hafta sonu da yakınlardaki bir AVM’nin boş bira kasalarını TIR’a yüklüyormuş. Oradakiler tenkit ettiler. Buradan anladım ki gurbetteki anlayış sakat. Zaten onlara rehberlik edenler sakat. Böyle birilerinin aklı ermeden tenkit etmeye kalkışması haddini bilmemektir. İnsan önce kendi aklını fikrinin erdiği işi tenkit eder ancak. Mehmet Akif, “insan iki şeyi iyi bilmelidir. Biri haddini bilmek diğeri de hesabını bilmek” der.
Yine bir daha söylüyorum benim tenkidim ne karşı olanlara destek ne de taraftarlardan yana olmaktır. Bu memleketin kış günü en soğuk en yağışlı bölgesinin ormanları yakılıyorsa geçmişte de örneğini gördüğümüz şimdi Katar sarayı yükselen yerin yanışı gibi bir yangınla bir yerlere hizmet ediliyorsa bunca parayı da milletin işsiz gençlerine iş sahası açmak için kullanınız. Bu projeyle, kanal işiyle bir miktar işsizlik azalır doğru ama beş on sene sonra inşaat tamam olur işe paydos derler. Taşa toprağa çimentoya yatırdınız bu hale geldik akıllı olun bu günü kurtarmaya çalışmayın ve kalıcı tesisler yapınız işsizliğe çözüm olacak. Çılgın işlerden fayda gelmez.
Zaten bu projeyi yapacak para yok. Japon, Koreli veya Çinli iş adamlarının ülkelerinde faizsiz veya eksi faize yatan paraları milletin boynuna yirmibeş yıllığına lanet halkası gibi geçecek.
Akıllı şehir kurulacak yerde akılsız çılgın projenin ne işi olabilir. Söylenişi bile uygun değil. Akıllı şehir akıllı proje yapılsın. Yoksa seken katlı gökdelenlerden toplanacak para yarın çamur çukuru haline gelecek olan bu projeyle tezat teşkil edecektir.
Hani Perinçek’in adamı Maocu veryansın eden Nihat Genç var ya işte bunlar da şimdi bunlara taraftar. O Nihat Genç “Zigana Tüneli yapılmasın oradan geçenler tabiatı manzarayı seyrederek geçsinler” diyor. Oradan geçen kamyon şöförlerine bunu otobüsçülere söylesiniz neler söyleyeceklerini tahmin ediyorum. Bu adamların karşı oluşu veya taraftar oluşu gibi kıytırık bir materyalist kafayla değil “önce milletim” diyen bir anlayışla tenkit ediyoruz. Bizi uyarılarımızı yaptık. Vebali boyunlarına.
1981yılında o zamanın Batı Berlin’ine giden Azerbaycanlı büyük şair fikir adamı Bahtiyar Vahabzade şunları yazmıştı. Yirmi yıl sonra tekrar Bakü’deki evinde sohbetimizde de işitmiştim. “Bir grup Türk’ün” olduğu yere gittim. Selamlaştıktan sonra “vatana gidiyor musunuz” dedim. İçlerinden birisi “artık burası vatan oldu. Ancak izinden izine gidiyoruz” dedi. Kızdım öfkelendim, “Bre ahmak senin atanın dedenin mezarı nerede? Senin doğduğun yer neresi? Bir lokma çörek için el kapısında zengildiyemezsin (zengildemek-kuyruk sallamak demek) dedim. Senin vatanın orası dedim” demişti…