Bir insan "Allah Devlete zeval (yokluk) vermesin" duasından niye rahatsız olur? Dünya'da iki sığınılacak değerdir. En mühim iki varlıktır “Allah ve Devlet.”
Maalesef, Kahramanmaraş Depreminden sonra "Allah ve Devlet düşmanlığı yapan bir güruh sapkınlar" türedi. Esasında o sapkınlar hep var idi. Depremden sonra açığa çıktılar.
Allah ve Devlet düşmanlığı yapanlar kafalarını kendi çöplüklerine gömmüşlerdi. Kendi pisliklerinde debelenip duruyorlardı. O pisliklerinden kafalarını dışarıya çıkarmaya başladılar.
Normalde insan şöyle düşünür. Allah ismi insanın ruhunu ve içini hoş duygularla doldurur ve zaten Allah (cc) her hayırlı işe başlarken kendi ismiyle başlamayı emretmektedir.
Bu iki noktadan baktığımızda bir hayırlı işe başlayan elbette "Allah ismiyle" diye bir irade beyanında bulunduğunda kendisini en Yüce, en kudretli ve en nusret sahibi bir Varlığa teslim etmiş oluyor ve kendisine bir Vekil edinmiş oluyor.
Hayatta en tabi durum, "az kuvvetlinin çok kuvvetliyi, az bilenin çok bileni vekil edinmesidir." Bu durum ruhen bir huzur ve büyük bir istinat sağlar ve dayanma gücü verir.
Biz dahi "bismillah" Allah'ın ismiyle diye başladığımızda her hayırlı işe bu mantığı ve bu anlayışı gerçekleştiriyoruz.
Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (asm) birçok Hadis-i Şerif’lerinde besmelenin önemine işaret etmiştir.
Besmele, Allah'ın ismiyle başlamaktır. Besmele her hayrın başıdır. “Hayırlı herhangi bir işe Allâh'ın ismiyle başlanmaz ise o iş güdüktür (bereketsizdir).” (Hadis-i Şerif)
Her hayrın başı olan "besmeleden kim rahatsız olur?" Şeytan rahatsız olur. Zaten o taşlanmış, o kovulmuş ve o lanetlenmiş aşağılık mahkuk rahatsız olsun diye her hayırlı işe başlarken "euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim" diyoruz. Elhamdülillah.
Tabi sırf rahatsızlık vermek için değil. Bir de onu tesirsiz ve etkisiz hale getirmek için de “bismillah” diyoruz.
Şeytanın taşlandığını ve lanetlendiğini hassaten belirterek bir işe başlayan, ardından “bismillah” diyen şeytanın tam alnının ortasına mızrağı batırıyor ve tabir caizse "kaçacak yeri, kıpırdayacak hali kalmıyor şeytan-ı lain'in."
Alnının ortasına mızrak yiyen ne olur? Yere düşer ve diz çöker. Ey Müslüman şunu iyi bil: Her "euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim" dedikçe şeytanı diz çöktüruyorsun ve tesirsiz hale getiriyorsun.
Alnının tam ortasından mızrak darbesini yiyen iflah olmaz. Her besmele şeytana büyük bir mızrak darbesidir, hem de tam alnının tam ortasından.
Besmeleden, Allah'ın isminden şeytanın rahatsız olması çok tabidir. Çünkü her besmele ve her "Allah" nidası, şeytana bir darbedir. Bu isimden ve bu nidadan başka kim rahatsız olur?
Bir de insan görünümlü şeytanları rahatsız eder besmele. Allah isminden insan görünümlü şeytanlar büyük rahatsızlık duyarlar.
Ben onların rahatsızlıklarını bizzat etrafımdan bazı kişiler ile hasbelkader karşılaştığımda müşahede ettim. "Allah" diyorsun. "Bismillah" diyorsun adam rahatsız oluyor.
İşte buradan da anlıyorum ki "nasıl ki insan görünümlü şeytanlar, besmeleden rahatsız ise elbette şeytanın kendisi de rahatsız olur." Bu yönteme tüme varım metodu derler. Yani parçadan bütüne varmaktır bu yöntem.
Sapkınlar ve beyinsizler, insan görünümlü mahluklar şeytandan birer parçadır.
Onlar düşüncesiz birer güruhtur. Şeytan da düşüncesizdir. İşte başımıza ne geliyorsa, başımıza ne felaket geliyorsa o güruhtan, o sapkınlardan ve o beyinsizlerden dolayı geliyor.
"İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin?" (A'raf Suresi, 155)
De ki: "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik'ine, insanların İlah'ına sığınırım." (Nas Suresi)
Melik hem Allah’ın bir ismidir, hem de Dünya’da mülk ve saltanat (hükümranlık ve kuvvet) verilenleri ifade eder.
Allah bu Dünya’da sığınılacak iki varlık ve iki değerden bizzat Nas Suresi'nde beyan ediyor. A’raf Suresinde de “beyinsizlerin yaptıklarının felakete ve musibete birer davetiye olduğu belirtiliyor. Mazallah.
Evet ısrarla ve hassasiyetle belirtiyorum: “Allah (cc) Devlet’e zeval vermesin.” Allah ve Devlet, sığınılacak iki varlık. Elhamdülillah.
"Bunun üzerine Câlût ve askerlerini Allah'ın izniyle bozguna uğrattılar. Dâvut da Câlût'u öldürdü. Allah da, O Dâvud'a peygamberlik ve hükümdarlık verdi. Ve dilediği bazı bilgileri öğretti. Ve eğer Allah bir kısım insanların kötülüklerini başka bir kısım insanlarla ortadan kaldırmasaydı, yeryüzünün düzeni kesinlikle bozulur, kargaşalık ortalığı kaplardı. Ama Allah bütün âlemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir." (Bakara Suresi, 251)
Bu ayette Devlet'in gerekliliği beyan edilmektedir. Devletin gerekliliğine rağmen neden Devleti küçümser birileri? Elbette şeytani maksatlardan dolayı Devlet hedef haline getiriliyor.
Ey Müslüman! Allah'ı ve Devlet'i, bu en mühim iki değeri hedef alarak şeytani maksat güdenleri iyi tanı.
Allah ve Devlet düşmanları, birer pislikten ibarettir. Pisliklere uyacak ve onları dinleyecek değiliz.
Onlar ne derlerse desinler biz “Allah (cc) ve Devlet” noktasından dayanak alacağız. Ve kuvvetli, kudretli ve nusret sahibi olacağız. İnşallah.
Şimdi düşünün: Allah (cc) ve Devlet olmazsa geriye ne kalıyor? Haydi bu soru üzerinde düşünün?
Allah'ı (cc) ve Devlet’i sığınılacak varlık ve değer olarak gördürmek istemeyenlerin maksadı meydanı şeytan ve şeytanın askerlerine bırakmaktır.
Meydanı şeytan ve şeytanın askerleri dediğimiz sureta insan, ancak özde aşağılıklar sürüsü işgal ederse ne olur?
Kaos olur, her gün deprem üstüne deprem olur. Deprem de zaten bir kaos halidir. Bunu en son Kahramanmaraş Depreminde (06/02/2023 tarihinde) kısa süreliğine yaşadık. Allah bir daha yaşatmasın. Biz asla kaos istemeyiz.
Ancak şeytan ve şeytanın askerleri "kaosun taraftarlarıdır." Kaosun taraftarları bu Dünya’da Devlet'ten nefret ederler. Çünkü Devlet nizam ve intizamın adıdır.
Kaosun taraftarları "şeytanın adımlarına uyarlar." Çünkü şeytanın en sevdiği ortam kaos ve karışıklık halidir.
Şeytanın sevdiğini seven ondan beter olsun. Biz Allah ve Devlet yanındayız. Çünkü nizam ve intizam taraftarlarıyız, vesselam…