Salla gitsin! “Yırtılan Tüfekçi Bekir'in yakası” nasıl olsa... İçinde bir değerin, bir emeğin yoksa; Salla gitsin, yeter ki dışardan beğenilsin, mesaj yerini bulsun... "Aferin (!)" denilsin.
Sağdan soldan siyasi parti liderleri, basın toplantılarında Türkiye'deki azınlıklardan bahsederler “Anadil Eğitiminden” bahsederler sözüm ona...
“Anadil öğretimi başkadır, Anadilde Eğitim” başkadır.
Ülkemizde bunu yerli yersiz kullanan, oy devşirme uğruna, başkalarına şirin görünme uğruna, sık sık gündeme taşıyıp puan aldığını sanan her görüşten parti liderleri (!) mevcuttur.
Bu parti liderlerine birileri; “Anadili Eğitimi” (öğretimi) ile “Anadilde Eğitimin” birbirinden tamamen farklı olduğunu, danışmanları akıl daneleri, aile bireyleri anlatmalı;
Eğer anlamak istemiyorlarsa, ya da amaçları başkaysa, bir daha anlatmalı yine anlamıyorsa; bizler anlatmalıyız...
Anadil Eğitimi zenginliktir, bütünlüktür, anadilde eğitim (resmi dil dışında) ise kargaşadır, bölünmedir, 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu'na aykırılıktır, Eğitim öğretim birliğinin temeline dinamit koymaktır.
“Anadil Eğitimi” tüm demokratik ülkelerde isteğe bağlı birer bireysel haktır. Bu, Avrupa ülkelerinde uygulamada da böyledir.
Devlet altyapısını hazırlar, öğretmenlerini yetiştirir. İsterse anadilini öğrenmek isteyen çocukların geldikleri memleketlerden öğretmenler getirerek o çocuğun anadilini öğrenmesini sağlar.
İsteyen her kişinin anadilini öğrenmesi, anayasal hakkıdır ancak; “Anadil Öğretimi, Anadilde Eğitim” demek değildir...
Avusturya'da yıllarca, “Anadil Öğretimi” projesinde çalıştım. Öğretmen, çalıştığı okulda 12 kişilik bir “Dil Grubu” kurarsa, o dil grubunda haftada iki saatten az altı saatten fazla olmamak üzere Anadil Eğitimi verir.
Müfredat: o dilden okuma yazma, okuduğunu anlama, düşüncesini yazıyla açıklayabilme, basit dilbilgisi kurallarıyla geldiği ülkenin kısaca tarihinin, coğrafyasının, literatürünün, kültürel değerlerinin çeşitli kaynaklardan yararlanılarak öğretilmesi biçim ve boyutlarındadır.
Çocuğun kendi anadilini öğrenmesi:
*Kendini geliştirmesini, kendini ifadesini,
*Grup yardımlaşmasını,
*İlerde iş hayatında başarısını, iş ortamına uyumunu,
*Daha fazla insanla iletişim kurmasını,
*Özgüven oluşmasını,
*Bir objeyi daha fazla dillerden düşünebilme yetisi kazandığı için zekâ gelişmesini sağlar...
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu aklı her konuda olduğu gibi bu konuda da köklü çalışmalar yaparak;
3 Mart 1924 tarihinde; Tevhidi Tedrisat Kanununu (Eğitim Birliği) yürürlüğe koyup, eğitimde çok başlılığı gidermiş, medreseleri kapatmış, ilkokulu zorunlu hale getirmiş, eğitim ve öğretimde birlik sağlamıştır.
Kırşehir, Akpınar Hacı Mirza köyünden; Mehmet, köyün altındaki Öz’deki bahçesinde üstünde leylek yuvası bulunan söğüdünü kesmek ister. Bu sırada Ahmet 'de oradan geçmektedir. Mehmed'i elinde baltayla görür, işkillenir sorar;
"N'örüyon la?
"N'örüyüm, söğüdümü keseceğim.
"Dur orda, kesemezsin(!)
"Keserim söğüt benim değil mi?
Ahmet, celallenir, omuzunda iğreti duran paltosunu bir tarafa fırlatır atar:
"Söğüt seninse leylek de köyün.
Hele bir kış de de boyunun ölçüsünü alayım deyip,
Mehmed'in üstüne yürür (!)
Türkiye, üniter bir devlettir;
*Anayasa madde1: Türkiye devleti bir Cumhuriyettir.
*Anayasa madde 2: Türkiye Devleti, Demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
*Madde 3: Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
HELE Bİ KIŞŞŞ DEYİNDE SANDIKTA BOYUNUZUN ÖLÇÜSÜNÜ ALIN (!)
Saygılarımla...